SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2329 >>

باب: السمع والطاعة للإمام ما لم تكن معصية.

4. DEVLET BAŞKANINıN ALLAH'A İSYAN OLMAYAN EMİRLERİNİ DİNLEME VE İTAAT ETME

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى بن سعيد، عن شعبة، عن أبي التيَّاح، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (اسمعوا وأطيعوا، وإن استعمل عليكم عبد حبشي، كأن رأسه زبيبة).

 

[-7142-] Enes b. Malik'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"(İdarecilerinizin emirlerini) dinleyiniz ve onlara itaat ediniz. Üzerinize tayin olunan vali başı siyah kuru üzüm gibi (kıvrım kıurım olan) Habeşli bir köle olsa bile!"

 

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا حمَّاد، عن الجعد، عن أبي رجاء، عن ابن عباس يرويه قال:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (من رأى من أميره شيئاً يكرهه فليصبر، فإنه ليس أحد يفارق الجماعة شبراً فيموت، إلا مات ميتة جاهلية).

 

[-7143-] İbn Abbas r.a.'ın nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Her kim idarecisinde hoşlanmadığı bir şey görecek olursa buna sabretsin. Çünkü kim (İslam) camiasından bir karış ayrılır da ölürse muhakkak o cahiliye ölümü ile ölür."

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى بن سعيد، عن عبيد الله: حدثني نافع، عن عبد الله رضي الله عنه،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (السمع والطاعة على المرء المسلم فيما أحب وكره، ما لم يؤمر بمعصية، فإذا أمر بمعصية فلا سمع ولا طاعة).

 

[-7144-] Abdullah b. Ömer'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Müslüman bir kişinin, kendisine masiyet emredilmediği sürece sevdiği ve hoş/anmadığı hususlarda dinlemesi ve itaat etmesi üzerine bir yükümıüıüktür. Masiyet emredildiğinde ise dinlemek ve itaat etmek yoktur."

 

 

حدثنا عمر بن حفص بن غياث: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش: حدثنا سعد بن عبيدة، عن أبي عبد الرحمن، عن علي رضي الله عنه قال:

 بعث النبي صلى الله عليه وسلم سريَّة، وأمَّر عليهم رجلاً من الأنصار، وأمرهم أن يطيعوه، فغضب عليهم، وقال: أليس قد أمر النبي صلى الله عليه وسلم أن تطيعوني؟ قالوا: بلى، قال: قد عزمت عليكم لما جمعتم حطباً وأوقدتم ناراً، ثم دخلتم فيها. فجمعوا حطباً، فأوقدوا، فلما همُّوا بالدخول، فقام ينظر بعضهم إلى بعض، قال بعضهم: إنما تبعنا النبي صلى الله عليه وسلم فراراً من النار، أفندخلها؟ فبينما هم كذلك إذ خمدت النار، وسكن غضبه، فذكر للنبي صلى الله عليه وسلم فقال: (لو دخلوها ما خرجوا منها أبداً، إنما الطاعة في المعروف).

 

[-7145-] Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir seriyye gönderdi, başlarına ensardan birisini kumandan tayin etti ve askerlere kumandanlarına itaat etmelerini emretti. (Yolda) kumandan (maiyyetine) öfkelendi de "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana itaat etmenizi emretmedi mi?" diye sordu. Askerler

 

"Evet, emretti!" dediler. Kumandan "Size kesin emrim şudur ki odun toplayacaksınıı, bir ateş yakacaksınız, sonra da ona gireceksiniz!" dedi. Askerler odun topladılar ve bir ateş yaktılar. Ateşin içine girmeye yöneldiklerinde durup birbirlerine baktılar. İçlerinden bazısı

 

"Bizler Nebi'e ancak ateşten kaçmak için tabi olduk, (şimdi biz böyle iken) onun içine mi gireceğiz?" dediler. Onlar böyle iken ateşin alevi söndü ve kumandanın öfkesi geçti. Sonra bu olayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e zikrettiklerinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Eğer ateşe girselerdi, ondan dışarı çıkamazlardı. Çünkü itaat ancak makul ve meşru olan emirler hakkındadır" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması: 

 

"Devlet başkanının Allah' a isyan olmayan emirlerini dinleme ve itaat etme. " İmam Buharl'nin burada dinlemeyi ve itaat etmeyi -bu bölümdeki hadislerde devlet başkanı düzeyinde olmasa bile bütün idarecilere itaattan söz edildiği halde- devlet başkanı şeklinde kayıtlaması, idareciye itaat emrinin yerine getirileceği kişinin devlet başkanı tarafından o göreve getirilmiş olmasındandır.

 

"Başı siyah kuru üzüm gibi." Hadiste geçen "zebibe" kelimesi "ez-zebib" kelimesinin tekilidir. Anlamı kuru üzüm demektir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Habeşlinin başını kuru üzüme benzetmesi, kuru üzümün bir arada toplanması ve başının siyah olmasından dolayıdır. Bu, değersizlik, şeklin çirkinliği ve ona itibar edilmemesi konusunda temsili bir benzetmedir. Bu hadisin geniş bir açıklaması Namaz bölümünde geçmişti. İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "(((İdarecilerinizin emirlerini) dinleyiniz ve onlara itaat ediniz" şelindeki emri, köleyi göreve getirenin Kureyşli bir devlet başkanından başkası olmayacağını gerekli kılmaktadır. Çünkü daha önce geçtiği üzere devlet başkanlığı ancak Kureyş'tedir. Ümmet devlet başkanlığının kölelere verilemeyeceği noktasında icma etmişlerdir. Biz de şunu ekleyelim: Hadiste bu kimseye "köle" denmesi, azad edilmeden önceki durumu göz önüne alınarak söylenmiş olma ihtimaline dayanmaktadır. Bütün bunlar kölenin seçim yoluyla oraya gelmiş olması durumuyla ilgilidir. Buna karşılık bir köle gücü ve kuwetiyle gerçekten kontrolü ele geçirecek olursa masiyeti emretmediği sürece -daha önce açıklandığı üzere- kendisine itaat etmek, fitneyi söndürmek için gerekli olur. Bazılarına göre maksat şudur: Devlet başkanı bir Habeşli köleyi mesela bir beldenin idareciliğine tayin edecek olsa, ona itaat etmek gereklidir, yani farzdır. Hadiste Habeşli kölenin devlet başkanı olacağı ifadesi yoktur.

 

"Masiyet emredildiğinde ise dinlemek ve itaat etmek yoktur." Yani bu durumda itaat etmek gerekmez. Tam tersine itaatten kaçınmaya gücü yetenlere bu, haram bile olur. Ahmed b. Hanbel'de yer alan Muaz hadisine göre "Allah'a itaat etmeyene itaat yoktur. "(Ahmed b. Hanbel, III, 213) Dinleme ve itaat etme emri konusunda Ubade'nin rivayet ettiği hadis açıklanırken bu konu tekrara ihtiyaç kalmayacak şekilde ele alınmıştı. Orada "Ancak idarecinin (emirin) açık bir küfrünü görürseniz" denilmekteydi. Bu hadis Fiten bölümünde yer almaktaydı. Kısacası devlet başkanı, küfür nedeniyle bilginlerin ittifakıyla görevden çekilmiş sayılır. Her Müslümana bunu yerine getirmesi gerekli olur. Buna gücü yeten sevabını elde eder. Devlet başkanına yağcılık yapan ise günah kazanır. Aciz olan kimsenin o topraklardan hicret etmesi gerekir.

 

"Ve bir ateş yaktılar." Da.vudi şöyle demiştir: Buradaki "ateş"ten maksat olayda söz.ü edilen ateştir. Çünkü onlar sözkonusu ateşi yakarak öleceklerdi ve içinden canlı olarak çıkmayacaklardı. Da.vadi şöyle devam eder: Bu "ateş"ten maksat cehennem ateşi olmadığı gibi, onların bu ateşte ebediyyen kalacakları da değildi. Zira şefaat hadisinde "Kalbinde zerre kadar iman olan kimse ateşten çıkacaktır" buyurulmaktadır.(Buhari, Rikak) Davudi şöyle der: Bu ifade, mubah olan tarizler kabilindendir. Onun demek istediği şudur: Bu teklif, vazgeçirme ve korkutma maksadıyla getirilmiştir ki onu duyan kimse bu şekilde hareket edecek kişinin cehennemde eb edi kalacağını anlasın. Söylenmek istenen bu değildir, asıl söylenmek istenen engelleme ve korkutmadır.

 

Bu hadisin geniş bir açıklaması Meğa.zi Bölümünde Abdullah b. Huzafe Seriyyesi başlığı altında geçmişti.

 

Burada şöyle denebilir: Sözkonusu olaydaki kumandan, onların gerçekten ateşe girmelerini istememiştir. O, sadece idareciye itaatin vacip olduğuna, bu vacibi terk edenin cehenneme gireceğine işaret etmek istemiştir. Olayda sözü geçen ateşe girmek onlara zor geldiğine göre büyük cehennem ateşi sözkonusu olduğunda durumları nice olacaktır! O kumandanın asıl maksadı, sanki askerlerden herhangi birini gerçekten o ateşe girerken gördüğünde buna engelolmaktır.