باب: السمع
والطاعة
للإمام ما لم
تكن معصية.
4. DEVLET BAŞKANINıN ALLAH'A İSYAN OLMAYAN EMİRLERİNİ DİNLEME VE
İTAAT ETME
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى بن
سعيد، عن
شعبة، عن أبي
التيَّاح، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (اسمعوا
وأطيعوا، وإن
استعمل عليكم
عبد حبشي، كأن
رأسه زبيبة).
[-7142-] Enes b. Malik'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"(İdarecilerinizin emirlerini) dinleyiniz ve onlara itaat
ediniz. Üzerinize tayin olunan vali başı siyah kuru üzüm gibi (kıvrım kıurım
olan) Habeşli bir köle olsa bile!"
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حمَّاد، عن
الجعد، عن أبي
رجاء، عن ابن
عباس يرويه
قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (من رأى
من أميره
شيئاً يكرهه
فليصبر، فإنه ليس
أحد يفارق
الجماعة
شبراً فيموت،
إلا مات ميتة
جاهلية).
[-7143-] İbn Abbas r.a.'ın nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Her kim idarecisinde hoşlanmadığı bir şey görecek olursa
buna sabretsin. Çünkü kim (İslam) camiasından bir karış ayrılır da ölürse
muhakkak o cahiliye ölümü ile ölür."
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى بن
سعيد، عن عبيد
الله: حدثني
نافع، عن عبد
الله رضي الله
عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(السمع والطاعة
على المرء
المسلم فيما
أحب وكره، ما
لم يؤمر
بمعصية، فإذا
أمر بمعصية
فلا سمع ولا
طاعة).
[-7144-] Abdullah b. Ömer'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Müslüman bir kişinin, kendisine masiyet emredilmediği sürece
sevdiği ve hoş/anmadığı hususlarda dinlemesi ve itaat etmesi üzerine bir
yükümıüıüktür. Masiyet emredildiğinde ise dinlemek ve itaat etmek yoktur."
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي:
حدثنا الأعمش:
حدثنا سعد بن
عبيدة، عن أبي
عبد الرحمن،
عن علي رضي
الله عنه قال:
بعث
النبي صلى
الله عليه
وسلم سريَّة،
وأمَّر عليهم
رجلاً من
الأنصار،
وأمرهم أن
يطيعوه، فغضب
عليهم، وقال:
أليس قد أمر
النبي صلى الله
عليه وسلم أن
تطيعوني؟
قالوا: بلى،
قال: قد عزمت
عليكم لما
جمعتم حطباً
وأوقدتم
ناراً، ثم
دخلتم فيها.
فجمعوا
حطباً، فأوقدوا،
فلما همُّوا
بالدخول،
فقام ينظر بعضهم
إلى بعض، قال
بعضهم: إنما
تبعنا النبي
صلى الله عليه
وسلم فراراً
من النار،
أفندخلها؟ فبينما
هم كذلك إذ
خمدت النار،
وسكن غضبه، فذكر
للنبي صلى
الله عليه
وسلم فقال: (لو
دخلوها ما
خرجوا منها
أبداً، إنما
الطاعة في
المعروف).
[-7145-] Ali b. Ebi Talib şöyle demiştir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bir seriyye gönderdi, başlarına ensardan birisini kumandan
tayin etti ve askerlere kumandanlarına itaat etmelerini emretti. (Yolda)
kumandan (maiyyetine) öfkelendi de "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana
itaat etmenizi emretmedi mi?" diye sordu. Askerler
"Evet, emretti!" dediler. Kumandan "Size kesin
emrim şudur ki odun toplayacaksınıı, bir ateş yakacaksınız, sonra da ona
gireceksiniz!" dedi. Askerler odun topladılar ve bir ateş yaktılar. Ateşin
içine girmeye yöneldiklerinde durup birbirlerine baktılar. İçlerinden bazısı
"Bizler Nebi'e ancak ateşten kaçmak için tabi olduk, (şimdi
biz böyle iken) onun içine mi gireceğiz?" dediler. Onlar böyle iken ateşin
alevi söndü ve kumandanın öfkesi geçti. Sonra bu olayı Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'e zikrettiklerinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Eğer ateşe girselerdi, ondan dışarı çıkamazlardı. Çünkü
itaat ancak makul ve meşru olan emirler hakkındadır" buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Devlet başkanının Allah' a isyan olmayan emirlerini
dinleme ve itaat etme. " İmam Buharl'nin burada dinlemeyi ve itaat etmeyi
-bu bölümdeki hadislerde devlet başkanı düzeyinde olmasa bile bütün idarecilere
itaattan söz edildiği halde- devlet başkanı şeklinde kayıtlaması, idareciye
itaat emrinin yerine getirileceği kişinin devlet başkanı tarafından o göreve
getirilmiş olmasındandır.
"Başı siyah kuru üzüm gibi." Hadiste geçen
"zebibe" kelimesi "ez-zebib" kelimesinin tekilidir. Anlamı kuru
üzüm demektir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Habeşlinin başını kuru üzüme
benzetmesi, kuru üzümün bir arada toplanması ve başının siyah olmasından
dolayıdır. Bu, değersizlik, şeklin çirkinliği ve ona itibar edilmemesi
konusunda temsili bir benzetmedir. Bu hadisin geniş bir açıklaması Namaz
bölümünde geçmişti. İbn Battal'ın nakline göre Mühelleb şöyle demiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "(((İdarecilerinizin
emirlerini) dinleyiniz ve onlara itaat ediniz" şelindeki emri, köleyi
göreve getirenin Kureyşli bir devlet başkanından başkası olmayacağını gerekli
kılmaktadır. Çünkü daha önce geçtiği üzere devlet başkanlığı ancak
Kureyş'tedir. Ümmet devlet başkanlığının kölelere verilemeyeceği noktasında
icma etmişlerdir. Biz de şunu ekleyelim: Hadiste bu kimseye "köle"
denmesi, azad edilmeden önceki durumu göz önüne alınarak söylenmiş olma
ihtimaline dayanmaktadır. Bütün bunlar kölenin seçim yoluyla oraya gelmiş
olması durumuyla ilgilidir. Buna karşılık bir köle gücü ve kuwetiyle gerçekten
kontrolü ele geçirecek olursa masiyeti emretmediği sürece -daha önce
açıklandığı üzere- kendisine itaat etmek, fitneyi söndürmek için gerekli olur.
Bazılarına göre maksat şudur: Devlet başkanı bir Habeşli köleyi mesela bir
beldenin idareciliğine tayin edecek olsa, ona itaat etmek gereklidir, yani
farzdır. Hadiste Habeşli kölenin devlet başkanı olacağı ifadesi yoktur.
"Masiyet emredildiğinde ise dinlemek ve itaat etmek
yoktur." Yani bu durumda itaat etmek gerekmez. Tam tersine itaatten
kaçınmaya gücü yetenlere bu, haram bile olur. Ahmed b. Hanbel'de yer alan Muaz
hadisine göre "Allah'a itaat etmeyene itaat yoktur. "(Ahmed b.
Hanbel, III, 213) Dinleme ve itaat etme emri konusunda Ubade'nin rivayet ettiği
hadis açıklanırken bu konu tekrara ihtiyaç kalmayacak şekilde ele alınmıştı.
Orada "Ancak idarecinin (emirin) açık bir küfrünü görürseniz"
denilmekteydi. Bu hadis Fiten bölümünde yer almaktaydı. Kısacası devlet
başkanı, küfür nedeniyle bilginlerin ittifakıyla görevden çekilmiş sayılır. Her
Müslümana bunu yerine getirmesi gerekli olur. Buna gücü yeten sevabını elde
eder. Devlet başkanına yağcılık yapan ise günah kazanır. Aciz olan kimsenin o
topraklardan hicret etmesi gerekir.
"Ve bir ateş yaktılar." Da.vudi şöyle demiştir:
Buradaki "ateş"ten maksat olayda söz.ü edilen ateştir. Çünkü onlar
sözkonusu ateşi yakarak öleceklerdi ve içinden canlı olarak çıkmayacaklardı.
Da.vadi şöyle devam eder: Bu "ateş"ten maksat cehennem ateşi olmadığı
gibi, onların bu ateşte ebediyyen kalacakları da değildi. Zira şefaat hadisinde
"Kalbinde zerre kadar iman olan kimse ateşten çıkacaktır"
buyurulmaktadır.(Buhari, Rikak) Davudi şöyle der: Bu ifade, mubah olan tarizler
kabilindendir. Onun demek istediği şudur: Bu teklif, vazgeçirme ve korkutma
maksadıyla getirilmiştir ki onu duyan kimse bu şekilde hareket edecek kişinin
cehennemde eb edi kalacağını anlasın. Söylenmek istenen bu değildir, asıl
söylenmek istenen engelleme ve korkutmadır.
Bu hadisin geniş bir açıklaması Meğa.zi Bölümünde Abdullah b.
Huzafe Seriyyesi başlığı altında geçmişti.
Burada şöyle denebilir: Sözkonusu olaydaki kumandan, onların
gerçekten ateşe girmelerini istememiştir. O, sadece idareciye itaatin vacip
olduğuna, bu vacibi terk edenin cehenneme gireceğine işaret etmek istemiştir.
Olayda sözü geçen ateşe girmek onlara zor geldiğine göre büyük cehennem ateşi
sözkonusu olduğunda durumları nice olacaktır! O kumandanın asıl maksadı, sanki
askerlerden herhangi birini gerçekten o ateşe girerken gördüğünde buna
engelolmaktır.