SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-FİTEN

<< 2311 >>

باب: من كره أن يكثِّر سواد الفتن والظلم.

12. FİTNELERİN VE ZULÜMLERİN TARAFTARLARINI ÇOĞALTMANIN MEKRUHLUĞU

 

حدثنا عبد الله بن يزيد: حدثنا حيوة وغيره قال: حدثنا أبو الأسود. وقال الليث: عن أبي الأسود قال:

 قطع على أهل المدينة بعث، فاكتتبت فيه، فلقيت عكرمة فأخبرته، فنهاني أشد النهي ثم قال: أخبرني ابن عباس: أن أناساً من المسلمين كانوا مع المشركين، يكثِّرون سواد المشركين على رسول الله صلى الله عليه وسلم، فيأتي السهم فيرمى فيصيب أحدهم فيقتله، أو يضربه فيقتله، فأنزل الله تعالى: {إن الذين توفاهم الملائكة ظالمي أنفسهم}.

 

[-7085-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatmıştır: Müslümaniardan birtakım kimseler müşriklerle birlikte oluyorlar ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e karşı müşriklerin topluluğunu çoğaltıyorlardı. Birisi bir ok atıyor, o da gelip birisine saplanarak onu öldürüyordu veya birisi diğerine bir kılıç darbesi atarak onu öldürüyordu. İşte bunun üzerine "Kendilerine yazık eden kimselere melekler canlarını alırken 'ne işte idiniz!' dediler. Bunlar 'Biz yeryüzünde çaresizdik' diye cevap verdiler. Melekler de 'Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!' dediler. İşte onların barınağı cehennemdir, orası ne kötü bir gidiş yeridir"(Nisa 97) ayet-i kerimesi indi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Fitnelerin ve zulümlerin taraftarlarını çoğaltmanın mekruhluğu." Yani fitne ve zulmün taraftarlarını arttırmak. Başlıkta geçen "sevad" kelimesinden maksat insanlardır. İbn Mesud'un nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kelimeyi bir hadis-i şerifte şu şekilde kullanmaktadır: "Kim bir topluluğun fertlerini çoğaltacak olursa onlardandır. Her kim bir topluluğun hareketinden razı olursa onu işleyenin ortağı olur." Hadisi Ebu Ya'la rivayet etmiştir.

 

"Birisi diğerine bir kılıç darbesi atarak. .. " Yani onu ya okla ya da kılıçla öldürürdü. Bu hadis günah işleyen kimselerin arasında kendi isteği ile oturan kimselerin hata ettiklerini vurgulamaktadır. Buna karşılık kişi onlara -mesela- tepki göstermek veya bir Müslümanı helak olmaktan kurtarmak gibi meşru bir amaçla oturursa bu müstesnadır. Onların arasından ayrılmaya gücü yeten kimse mazur olmaz. Tıpkı Müslüman olup da müşriklerin hicret etmelerine mani oldukları kimseler gibi. Bunlar müşriklerle birlikte savaşa çıkıyorlardı. Maksatları Müslümanlarla çarpışmak değildi. Tam tersine Müslümanların gözünde onların çok oldukları izlenimini vermekti. Sırf bu amaçtan dolayı sorumluluk altına girdiler. İkrime Müslümanlarla çarpışan bir ordu için de sefere çıkan kimsenin çarpışmasa ve buna niyet etmese bile günaha gireceği kanaatine varmıştır. Bu anlayış sözkonusu tavrın aksini hükme bağlayan şu hadisle güçlenmektedir: "Onlar öyle bir topluluktur ki kendileriyle birlikte bulunanlar bedbaht olmazlar."