باب: تعبير
الرؤيا بعد
صلاة الصبح.
48. RÜYA TABİRİNİ SABAH NAMAZININ ARDINDAN YAPMAK
حدثنا
مؤمَّل بن
هشام، أبو
هشام: حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم:
حدثنا عوف:
حدثنا أبو
رجاء: حدثنا
سمرة بن جندب
رضي الله عنه
قال:
كان
رسول اًلله
صلى اًلله
عليه وسلم -
يعني - مما
يكثر أن يقول
لأصحابه: (هل
رأى أحد منكم
من رؤيا). قال:
فيقصُّ عليه
من شاء الله
أن يقصَّ،
وإنه قال ذات غداة:
(إنه أتاني
الليلة
آتيان،
وإنهما ابتعثاني،
وإنهما قالا
لي انطلق،
وإني انطلقت
معهما، وإنا
أتينا على رجل
مضطجع، وإذا
آخر قائم عليه
بصخرة، وإذا
هو يهوي
بالصخرة
لرأسه فيثلغ
رأسه،
فيتدهده
الحجر ها هنا،
فيتبع الحجر
فيأخذه، فلا
يرجع إليه حتى
يصح رأسه كما
كان، ثم يعود
عليه فيفعل به
مثل ما فعل به
مرَّة
الأولى، قال:
قلت لهما:
سبحان الله ما
هذان؟ قال:
قالا لي:
انطلق انطلق،
قال:
فانطلقنا،
فأتينا على
رجل مستلق
لقفاه، وإذا
آخر قائم عليه
بكلُّوب من
حديد، وإذا هو
يأتي أحد
شقَّي وجهه
فيشرشر شدقه
إلى قفاه،
ومنخره إلى
قفاه، وعينه
إلى قفاه - قال:
وربما قال أبو
رجاء: فيشقُّ -
قال: ثم يتحول
إلى الجانب
الآخر فيفعل
به مثل ما فعل بالجانب
الأول، فما
يفرغ من ذلك
الجانب حتى
يصح ذلك الجانب
كما كان، ثم
يعود عليه
فيفعل مثل مل
فعل المرة
الأولى، قال:
قلت: سبحان
الله ما هذان؟
قال: قالا لي:
انطلق انطلق،
فانطلقنا،
فأتينا على مثل
التنُّور -
قال: وأحسب
أنه كان يقول -
فإذا فيه لغط
وأصوات، قال:
فاطَّلعنا فيه،
فإذا فيه رجال
ونساء عراة،
وإذا هم
يأتيهم لهب من
أسفل منهم،
فإذا أتاهم
ذلك اللهب
ضوضوا، قال:
قلت لهما: ما
هؤلاء؟ قال:
قالا لي:
انطلق انطلق،
قال:
فانطلقنا،
فأتينا على
نهر - حسبت أنه
كان يقول -
أحمر مثل
الدم، وإذا في
النهر رجل
سابح يسبح،
وإذا على شط
النهر رجل قد
جمع عنده
حجارة كثيرة،
وإذا ذلك
السابح يسبح
ما يسبح، ثم
يأتي ذلك الذي
قد جمع عنده الحجارة،
فيفغر له فاه
فيلقمه حجراً
فينطلق يسبح،
ثم يرجع إليه
كلما رجع إليه
فغر له فاه فألقمه
حجراً، قال:
قلت لهما: ما
هذان؟ قال: قالا
لي: انطلق
انطلق، قال:
فانطلقنا، فأتينا
على رجل كريه
المرآة،
كأكره ما أنت
راء رجلاً
مرآة، فإذا
عنده نار
يحشُّها
ويسعى حولها،
قال: قلت لهما:
ما هذا؟ قال:
قالا لي:
انطلق انطلق،
فانطلقنا،
فأتينا على
روضة معتمة،
فيها من كل
لون الربيع،
وإذا بين ظهري
الروضة رجل
طويل، لا أكاد
أرى رأسه
طولاً في السماء،
وإذا حول
الرجل من أكثر
ولدان رأيتهم
قطُّ، قال:
قلت لهما: ما
هذا ما هؤلاء؟
قال: قالا لي:
انطلق انطلق،
قال: فانطلقنا
فانتهينا إلى
روضة عظيمة،
لم أر روضة
قطُّ أعظم
منها ولا أحسن،
قال: قالا لي:
ارق فيها،
قال: فارتقينا
فيها،
فانتهينا إلى
مدينة
مبنيَّة بلبن
ذهب ولبن فضة،
فأتينا باب
المدينة
فاستفتحنا
ففتح لنا
فدخلناها،
فتلقَّانا
فيها رجال شطر
من خلقهم
كأحسن ما أنت
راء، وشطر
كأقبح ما أنت
راء، قال:
قالا لهم:
اذهبوا فقعوا
في ذلك النهر،
قال: وإذا نهر
معترض يجري
كأن ماءه المحض
في البياض،
فذهبوا
فوقعوا فيه،
ثم رجعوا
إلينا قد ذهب
ذلك السوء
عنهم، فصاروا
في أحسن صورة،
قال: قالا لي:
هذه جنة عدن
وهذاك منزلك،
قال: فسما
بصري صعداً،
فإذا قصر مثل
الربابة
البيضاء، قال:
قالا لي: هذاك
منزلك، قال:
قلت لهما:
بارك الله
فيكما ذراني
فأدخله، قالا:
أما الآن فلا،
وأنت داخله،
قال: قلت لهما:
فإني قد رأيت
منذ الليلة
عجباً، فما
هذا الذي
رأيت؟ قال:
قالا لي: أما
إنا سنخبرك،
أما الرجل
الأول الذي
أتيت عليه
يثلغ رأسه
بالحجر، فإنه
الرجل
يأخذ القرآن
فيرفضه وينام
عن الصلاة
المكتوبة،
وأما الرجل
الذي أتيت
عليه، يشرشر
شدقه إلى
قفاه، ومنخره
إلى قفاه، وعينه
إلى قفاه،
فإنه الرجل
يغدو من بيته،
فيكذب الكذبة
تبلغ الآفاق،
وأما الرجال
والنساء
العراة الذين
في مثل بناء
التنُّور،
فإنهم الزناة
والزواني،
وأما الرجل
الذي أتيت عليه
يسبح في النهر
ويلقم
الحجارة،
فإنه آكل الربا،
وأما الرجل
الكريه
المرآة، الذي
عند النار
يحشُّها
ويسعى حولها،
فإنه مالك
خازن جهنم، وأما
الرجل الطويل
الذي في
الروضة فإنه
إبراهيم صلى
الله عليه
وسلم، وأما
الولدان
الذين حوله
فكل مولود مات
على الفطرة).
قال: فقال بعض المسلمين:
يا رسول الله،
وأولاد
المشركين؟ فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (وأولاد
المشركين،
وأما القوم
الذين كانوا
شطراً منهم
حسن وشطراً
منهم قبيح،
فإنهم قوم
خلطوا عملاً
صالحا وآخر
سيِّئاً،
تجاوز الله
عنهم).
[-7047-] Semura b. Cündeb şöyle anlatmıştır: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Herhangi biriniz rüya gördü mü?" diye
sık sık sorduğu olurdu. Bunun üzerine Allah'ın anlatmasını dilediği biri olursa
çıkar rüyasını anlatırdı. Bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sabah vakti
bize kendi gördüğü rüyasını şöyle anlattı:
"Bu gece bana iki kişi geldi. Beni (rüyada) uyandırdılar ve
'Bizimle yürü!' dediler. Ben de onlarla birlikte yürüdüm. Nihayet yatmakta olan
bir adamın yanına vardık. Bunun başucunda da elinde taş bulunan başka bir adam
durmuş, o yatan adamın başını taşla vurup kınyordu. Taşı başına her vurduğunda
taş o tarafa yuvarlanıp gidiyordu. Atan adam da arkasından koşuyor ve onu
tekrar alıp getiriyordu. O dönüp gelmeden berikinin başı iyi oluyor ve eski
haline dönüyordu. Sonra taşı getiren adam yatan adamın üzerine dönüyor ve ona
birinci defa yaptığının aynısını yapıyordu. " Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle devam etti:
"Ben bu iki kişiye 'Subhanallah! Bu iki kişi nedir?' diye
sordum. Bana 'Yürü, yürü!' dediler. Bizler yürüdük ve sonunda arka üstü
yatmakta olan bir adamın yanına geldik. Onun başucunda da elinde demirden çatal
bir kanca bulunan başka bir adam ayakta duruyordu. Ayakta duran adam yatan
adamın. yüzünün bir tarafı üzerine eğiliyor ve ağzının yan tarafını ta başının
arkasına kadar yırtıp parçalıyordu. Yine onun boğazını da başının arkasına
kadar kesip parçalıyor, gözünü de başının arkasına kadar yırtıp
parçalıyordu." Ravi dedi ki:
Ebu Reca "A=kesiyor" yerine "=yarıyor"
ifadesini kullanmış da olabilir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
devam etti:
"Sonra bu adam onun ağzının diğer tarafına geçiyor ve orasını
da ilk yaptığı gibi yarıp parçalıyordu. Bu kısmı parçalamayı bitirinceye kadar
ağzın diğer yanı eskiden olduğu gibi iyileşiyordu. Sonra adam tekrar oraya
dönüyor, orasını birinci defada yaptığı gibi kesip yarıyordu." Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Ben yine yanımdaki iki kişiye 'Subhanallah! Bu iki adamın
hali nedir?' diye sordum. " Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
devam etti:
"O iki kişi bana 'Yürü, yürü!' dediler. Biz yine yürüdük ve
tennur (tandır) gibi bir şeyin yanına geldik."
Ravi dedi ki: Zannederim ki o şöyle diyordu: "Bir de baktık
ki onun içinde karışık bağırmalar ve birçok sesler vardı." Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle devam etti: "Biz onun ağzına doğru
baktık ki içeride birçok çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Onların
aşağısından kendilerine bir ateş alevi geliyordu. Onlara bu alev geldikçe
bağırıp çağırıyorlardı. " Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
devam etti:
"Yanımdaki iki kişiye 'Bu çıplak erkekler ve kadınlar nedir?'
diye sordum. O ikisi bana 'Yürü, yürü!' dediler. Biz yine yürüdük ve bir nehir
üzerine geldik." Ravi dedi ki: Zannediyorum ki o şöyle diyordu:
"Nehir kan gibi kırmızı idi. Bir de baktık ki bu nehirin içinde
yüzmekte olan bir adam vardı. Nehrin kenarında da yanıbaşında birçok taş
toplamış bir adam vardı. Nehirdeki bu adam yüzdüğü kadar yüzüyor, sonra yanında
taşlar toplayan adamın yanına geliyor ve ona doğru ağzını açıyor. Kenardaki
adam da ona bir taş atıp yutturuyor. Bunun üzerine nehirdeki adam yüzerek
geriye doğru gidiyor. Sonra tekrar kenardakine doğru dönüp geliyor.
Kenardakinin yanına her dönüşünde onun ağzının içine bir taş daha atıyor ve ona
taşı yutturuyor."
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki: "Yanımdaki
iki kişiye 'Bu iki adamın hali nedir?' diye sordum. Bana 'Yürü, yürü!'
dediler." Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Biz yine yürüdük ve sonunda gördüğüm en çirkin görünüşte
olan çirkin manzaralı bir adamın yanına geldik. Bir de baktı k ki onun yanında
yatmakta olduğu ve etrafında koşmakta bulunduğu bir ateş vardır. Ben yine o iki
kişiye 'Bu adamın hali nedir?' diye sordum. Onlar da bana 'Yürü, yürü!' diye
emrettiler. Biz yine yürüdük. Sonunda uzun ağaçlar ve bol bitkilerle sarılmış
bir bahçeye geldik. Bahçede baharın her bir çiçeğinden vardı. Bahçenin
ortasında çok uzun boylu bir adam vardı ki ben onun semaya doğru uzanan başını
hemen hemen göremiyordum. Adamın etrafında da asla görmediğim kadar pek çok
çocuklar vardı. Ben yanımdaki iki kişiye 'Bu uzun adam ve bu çocuklar nedir?'
diye sordum. O iki kişi bana 'Yürü, yürü!' dediler. Biz yine yürüdük ve sonunda
büyük bir bahçeye vardık. Ben asla ondan daha büyük ve daha güzel bir bahçe
görmüş değilim. Yanımdaki iki kişi bana 'Bu ağaçların içinde yükseğe çık!'
dediler. Biz o ağaçların içlerinde yükseklere doğru çıktık. Nihayet altın ve
gümüşten tuğlalarla bina edilmiş olan bir beldeye ulaştık. Şehrin kapısına
geldik ve açılmasını istedik. Kapı bizim için açıldı. Kapıdan şehre girdik.
Bizleri onun içinde birtakım adamlar karşıladılar ki, bunların vücutlarının
yarısı gördüğüm en güzel insan şeklinde, diğer yarısı da gördüğüm en çirkin
insan şeklinde idi. Yanımdaki iki kişi o insanlara 'Gidiniz de şu nehir içine
giriniz' dediler. Orada enine akmakta olan bir nehir vardı ki sanki suyu süt
kadar beyazdı. O insanlar gittiler ve o nehrin içine girdiler. Sonra
kendilerinden o çirkin sıfatlar gitmiş olarak en güzel surette bizim yanımıza
döndüler. Yanımda bulunan iki kişi bana 'Bu şehir Adn cennetidir, işte burası
senin menzilindir!' dediler. Gözlerim yükselip, yukarıya doğru baktı, bir de ne
göreyim! Gökyüzündeki çok uzak bulut gibi bembeyaz bir köşk gördüm. Yanımdaki
iki kişi bana 'İşte orası senin menzilindir!' dediler. Ben de onlara '11 Ila h
sizlere bereketler ihsan eylesin! Müsaade edin de oraya gireyim' dedim.
Onlar 'Şimdi oraya giremezsin. Sen ileride oraya gireceksin!'
dediler. Ben yanımda bulunan o iki kişiye 'Ben bu gece boyunca çok hayret
verici şeyler gördüm. Benim gördüğüm bu şeyler nedir?' dedim. O iki kişi bana
şöyle anlattı:
Sana bunun haberini vereceğiz. Şu yanına geldiğin ve taş ile başı
ezilen birinci adam Kur'an'ı alıyor, onu reddediyor ve farz namazı terk ederek
uyuyordu. Şu üzerine gelip, başının arkasına kadar ağzının bir tarafı, boğazı
da başının arkasına kadar, gözü de başının arkasına kadar yırtılıp
parçalandığını gördüğün adam da erkenden evinden gider ve öyle bir yalan
söylerdi ki onun bu yalanı her tarafa yayılırdı. Şu fırın gibi binanın içinde
görmüş olduğun o çıplak erkek ve kadınlar da zina eden erkekler ve kadınlardır.
O nehirde yüzmekte olup üzerine geldiğin ve kendisine taş yutturulan adam ise
faiz yiyen kimsedir. Bir ateş yanında onu yakıp, etrafında koşmakta olan o
çirkin manzaralı adam da cehennemin bekçisi olan Malik'tir. O büyük bahçenin
içinde gördüğün uzun boylu adam İbrahim Nebidir. Onun etrafındaki çocuklar ise
fıtrat üzere ölen her bir çocuğudur."
Semura dedi ki: Bazı Müslümanlar "Ya Resulallah! Müşriklerin
çocukları da mı?" diye sordular. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Müşriklerin çocukları da" buyurdu ve devamla:
"Kendilerinin bir kısım güzel, diğer kısımları da çirkin olan
o topluluk bir kısım güzel amellerini diğer çirkin amelleriyle karıştırmış olan
kimselerdir ki Allah onların suçlarını bağışlamıştır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Rüya tabirini sabah namazının ardından yapmak." Bu
başlıkta Abdurrezzak'ın Ma'mer vasıtasıyla Said b. Abdurrahman'ın bazı
alimlerden naklettiği şu görüşün zayıf olduğuna işaret edilmektedir: "Rüyanı
kadına anlatma, onu güneş doğuncaya kadar kimseye söyleme."(Abdurreızak,
Musannef, XI, 215) Bu başlıkta ayrıca tabirdıerin müstehab olan rüya tabirinin
güneş doğduktan itibaren dörde kadar ve ikindiden akşam namazının öncesine
kadar yapılmasıdır şeklindeki görüşlerine red vardır. Çünkü hadis, rüya
tabirinin güneş doğmadan önce yapılmasının müstehab olduğunu göstermektedir.
Bu, tabircilerin rüyanın namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde tabir
edilmesinin mekruh olduğu şeklindeki görüşleriyle çelişmez.
Mühelleb şöyle demiştir: Sabah namazı vakti rüya tabiri diğer
vakitlerden daha evladır. Çünkü rüya gören kişi onu kısa bir süre önce gördüğü
ve henüz unutmadığı için aklında tutar. Ayrıca tabirdnin zihni dağılmamış,
geçimiyle ilgili şeyler konusunda düşüncesi fazla meşgulolmadığından rüyayı
gören rüya sebebiyle kendisine arz olan şeyi bilir ve hayırla sevinir,
kötülükten kaçınır ve buna hazırlanır. Belki de rüyasında bir masiyete karşı
uyarı vardır ve bu sayede o masiyetten kaçınır. Gördüğü rüya bir iş konusunda
uyarı niteliğinde olup, onu gören o hususta tetikte olur. Rüya tabirdsi son
olarak şöyle der: Bunlar rüyanın günün ilk saatlerinde tabir edilmesinin birkaç
faydasından ibarettir.
.......... yani onlar beni uyandırdılar. .......... başını
yardı. ........, onu yukarıdan aşağıya attı. "C..l>.l.i Tedehdehe"
yukarıdan aşağıya düştü anlamına gelir. ........ yanağını yarıyordu.........
eş-Şıdku" ağzın yan tarafı demektir. "Ke ekrehi ma ente ra in raculen
mir'aten" yani çirkin manzaralı. "Ve yes'a havleha." Cerır'in
rivayetine göre "ve yukiduha" bu kelime "yahuşşuha"nın
tefsiri mahiyetindedir. "Ke enne maehu'l-mahd" bu ister tatlı, ister
acı olsun içine hiç su katılmamış süt demektir. "Mislu'r-rebabeti"
beyaz bulut parçası gibi demektir. "Fe yerfuduhu=onu reddeder."
İbn HUbeyre şöyle demiştir: Kur'an'ı ezberledikten sonra
reddetmek büyük bir dnayettir. Çünkü bu Kur'an'da onu reddetmeyi gerekli kılan
bir şey gördüğü izlenimini uyandırır. Bir kimse dünyadaki en şerefli şeyolan
Kur' an' i reddettiğinde organlarının en şereflisi olan başı ezilerek ceza
görür. "Fehum ez-zünatu=Onlar zina edenlerdir." Zina edenlerle
çıplaklık ilişkisi, onların rezil ve rüsvay olmayı hak etmelerinden dolayıdır.
Çünkü onların adeti bir yere geçip gizlenmek olduğundan bu gizlilikleri açığa
çıkarılmak suretiyle cezalandırıldılar. Onlara azabın alt taraflarından
verilmesindeki hikmet, işledikleri fiilin üreme organları vasıtasıyla
olmasından dolayıdır. "Fe innehu akilu'r-rib"=o faiz yiyendir."
İbn Hubeyre şöyle demiştir: Faiz yiyen kimsenin kızıl bir
nehirde yüzmesi ve kendisine taş yutturulması, faizi n altın üzerinden
yapılmasındandır. Altın da . kırmızı renktedir. Meleğin faiz yiyene taş
yutturması, taşın o kimseye hiçbir fayda vermeyeceğine işarettir. Faiz de
böyledir. Çünkü faiz yiyen, malının artacağını hayal etmektedir. Halbuki Allah
onun arkasından malını telef etmektedir. "Ve eviadu'l-müşrikın
=müşriklerin çocukları." Cenaiz bölümünün son kısımlarında müşriklerin
çocukları ile ilgili geniş bir açıklama geçmişti. Bu hadisin zahirinden Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müşriklerin çocuklarını ahiret hükmü açısından
Müslümanların çocuklarına kattığını göstermektedir. Bu "Onlar babalarına
tabidirler" ifadesiyle çelişmez. Çünkü bu dünya hükmü açısından böyledir.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1- İsra (gece yürüyüşü) birçok yerde uykuda ve uyanıkken
defalarca gerçekleşmiştir.
2- Bazı asiler berzah aleminde azap göreceklerdir.
3- Hadiste bir çeşit bilgi özetleme vardır. Bu metoda göre
meseleler önce toptan ele alınır, sonra zihinde topluca yer etmesi için
açıklamaya geçilir.
4- Uyuyarak farz namazıarı geçirmemelidir.
5- Kur'an'ı ezberleyen kimse onu reddetmemelidir. Zina etmemeli,
faiz yememeli ve kasten yalan söylememelidir.
6- Cennette köşkü olan kimse -Nebi ve şehit bile olsa- dünyada
iken onun içinde oturmaz. Aksine öldüğünde ikamet eder.
7 - İlim öğrenmelidir ve kişi ilim alacağı kimsenin ardından
gitmelidir.
8- Şehitlerin fazileti vardır ve onların cennetteki yerleri
mertebelerin en yükseğidir.
9- İyilikleri ve kötülükleri birbirine eşit olan kimseyi Yüce
Allah bağışlar. Ya Rabbi, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Rahmetinle
bizim günahlarımızı da bağışla.
10- Rüyaya önem vermeli, tabirini sormalıdır. Rüyanın sabah
namazından sonra tabir edilmesi faziletli ve müstehaptır. Çünkü o vakitte
insanın aklı henüz çeşitli meselelere dalmamıştır.
11- İmam namazdan sonra kılınacak bir sünnet yoksa ve cemaate
vaaz etmek veya fetva vermek ya da aralarında hüküm vermek istiyorsa
yüzünücemaate döner.
12- İmamın cemaate dönmek için yüzünü kıbleden çevirmesi mekruh
değildir. Aksine minberde bulunan hatip örneğinde olduğu gibi bu, meşrudur.