SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HİYEL

<< 2269 >>

باب: احتيال العامل ليهدى له.

15. ZEKAT MEMURUNUN KENDİSİNE HEDİYE VERİLMESi iÇiN HiLE YAPMASI

 

حدثنا عبيد الله بن إسماعيل: حدثنا أبو أسامة، عن هشام، عن أبيه، عن أبي حميد الساعدي قال:

 استعمل رسول الله صلى الله عليه وسلم رجلاً على صدقات بني سليم، يدعى ابن اللُّتبيَّة، فلما جاء حاسبه، قال: هذا مالكم وهذا هدية. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (فهلا جلست في بيت أبيك وأمك، حتى تأتيك هديتك إن كنت صادقاً). ثم خطبنا، فحمد الله وأثنى عليه، ثم قال: (أما بعد، فإني أستعمل الرجل منكم على العمل مما ولاني الله، فيأتي فيقول: هذا مالكم وهذا هدية أهديت لي، أفلا جلس في بيت أبيه وأمه حتى تأتيه هديته، والله لا يأخذ أحد منكم شيئاً بغير حقه إلا لقي الله يحمله يوم القيامة، فلأعرفنَّ أحداً منكم لقي الله يحمل بعيراً له رغاء، أو بقرة لها خوار، أو شاة تيعر). ثم رفع يده حتى رئي بياض إبطه، يقول: (اللهم هل بلَّغت). بصر عيني وسمع أذني.

 

[-6979-] Ebu Humeyd es-Said! şöyle anlatmıştır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem İbnü'l-Utbiyye isimli birisini Süleym oğullarının zekatlarını toplamaya memur etti. Bu adam vazifesini yapıp geldiğinde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu hesaba çekti. Bu zat "(Ya Resulallah!) Şu sizin zekat malınızdır, Bu da (bana verilen) hediyedir" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Sen doğruyu söyleyen bir kişi isen babanın, ananın evinde otursaydın sana hediyen gelir miydi?" buyurdu. Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize bir konuşma yaptı.

 

Konuşmasına Allah'a hamdederek, onu güzel sıfatlarla överek başladı.

 

"İmdi" dedikten sonra şöyle buyurdu: "İçinizden birisini Allah'ın bana havale buyurduğu bir işe memur olarak tayin ediyorum da o bana gelip, hesap verirken 'Şu sizin zekat malınızdır, bu da (bana verilen) hediyedir!' diyor! Bu adam babasının, anasının evinde otursaydı kendisine hediye gelir miydi! Allah'a yemin ederim ki sizden bir kimse hıyanet edip de (Beytü'l-malden) hakkından başka bir şeyalırsa muhakkak kıyamet gününde o adam çaldığı malı boynunda yüklenerek Allah'a kavuşacaktır. Sakın sizden herhangi birinizi inlemesi olan bir deveyi yahut böğürmesi olan bir sığzn veya melemesi olan bir davarı boynunda taşıyarak Allah'a kavuştuğunu görüp tanımayayım!" Bundan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem iki elini koltuk altının beyazlığı görülünceye kadar kaldırarak "Allah'ım emirlerini tebliğ ettim mi?" buyuruyordu. Ben bunu gözümle gördüm, bu konuşmayı da kulağımla işittim.

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا سفيان، عن إبراهيم بن ميسرة، عن عمرو بن الشريد، عن أبي رافع قال:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (الجار أحق بصَقَبِه).

وقال بعض الناس: إن اشترى داراً بعشرين ألف درهم، فلا بأس أن يحتال حتى يشتري الدار بعشرين ألف درهم، وينقده تسعة آلاف درهم، وتسعمائة درهم، وتسعة وتسعين، وينقده ديناراً بما بقي من العشرين ألفا. فإن طلب الشفيع أخذها بعشرين ألف درهم، وإلا فلا سبيل له على الدار، فإن استحقت الدار رجع المشتري على البائع بما دفع إليه، وهو تسعة آلاف درهم وتسعمائة وتسعة وتسعون درهماً ودينار، لأن البيع حين استحق انتقض الصرف في الدينار، فإن وجد بهذه الدار عيباً، ولم تستحق، فإنه يردها عليه بعشرين ألف درهم.

قال: فأجاز هذا الخداع بين المسلمين، وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (بيع المسلم، لا داء ولا خبثة ولا غائلة).

 

[-6980-] Ebu Rafi'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Komşu komşuya en öncelikli şefidir" buyurmuştur. Birileri şöyle der:

 

Bir kimse yirmibin dirhem karşılığında bir bahçeli konağı (dar) satın almak istese, şufayı düşürmek üzere hile yapmasında bir sakınca yoktur. O kimse yirmibin dirheme evi satın alır, satıcıya dokuzbindokuzyüz doksandokuz dirhem nakit öder ve yine ona yirmibinden kalan mukabilinde bir dinar verir. Şefi' bu konağı yirminbin dirheme satın almak isterse ne ala! Aksi takdirde o konağı ele geçirme çaresi yoktur. Sözkonusu konak bir başkası tarafından hak edilecek olursa müşteri satıcısına rücu ederek verdiği bedeli geri ister. Bu bedel dokuzbindokuzyüz doksandokuz dirhem ve bir dinardır. Çünkü satış, mal başkası tarafından hak edilince ev konusunda yapılan sarf akdi bozulmuş oldu. Eğer ev başkası tarafından hak edilmediği halde müşteri onda bir ayıp ve kusur bulursa bu takdirde o kimse konağı yirmibin dirhem karşılığında geri verİr. Buhari, İmam Ebu HanIfe Müslümanlar arasında bu aldatmayı caiz kıldı demiştir. Buhari şöyle devam eder:

 

Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Müslümanın satışı hastalıklı olamaz, satılan şey pis olamaz ve bir gaile ve helak olamaz" buyurmuştur.

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن سفيان قال: حدثني إبراهيم بن ميسرة، عن عمرو بن الشريد:

 أن أبا رافع ساوم سعد بن مالك بيتاً بأربعمائة مثقال، وقال: لولا أني سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (الجار أحق بصَقَبِه). ما أعطيتك.

 

[-6981-] Amr b. Şer!d şöyle anlatmıştır: Ebu Rafi', Sa'd b. Malik ile (onun evinin bitişiğindeki) bir evi dörtyüz miskal bedel ile satın almak için pazarlık etti.

 

Sa'd b. Malik Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem' den "Komşu komşuya en öncelikli şefidir" buyururken işitmiş olmasaydım bu evi sana vermezdim dedi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Zekat memurunun kendisine hediye verilmesi için hile yapması." İmam Buhari bu konuda Ebu Humeyd es-Saidl'nin İbnü'l-Utbiyye olayı hakkındaki hadisine yer vermiştir. Bu hadisin açıklamasının bir kısmı Hibe bölümünde geçmişti. Hadisin tam açıklaması inşallah Ahkam bölümünde gelecektir. Bu hadisin atılan başlığa uygunluğu şu açıdandır:

 

Zekat memurunun kendisine hediye edilen şeyi mülkyetine geçirmesi, memur olmasından dolayıdır. O kişi kendisine hediye edilen şey üzerinde uğruna çalıŞtığı hak sahiplerinin değil, sadece kendisinin söz sahibi olduğuna inanıyordu. İşte bundan dolayı Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona kendisine bu hediyenin verilmesinin sebebinin uğruna çalıştığı haklar olduğunu beyan etti ve ona evinde kalsaydı, kimsenin kendisine hediye vermeyeceğini açıkladı. Dolayısıyla sözkonusu malların hediye yoluyla eline sırf geçmiş olmasıyla onu helal sayması uygun bir hareket değildir. Zira bu ancak sadece kendi hakkının sözkonusu olduğu yerlerde düşünülebilir.

 

İbn Battal şöyle demiştir: Bu hadis, zekat memuruna verilen hediyenin yaptığı iyiliğe teşekkür veya onun gönlünü kazanma ya da hak karşısındaki kendi konumuna tamah etmekten kaynaklandığını göstermektedir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendisine verilen hediye açısından Müslümanlardan herhangi bir fert gibi olduğuna ve onlardan daha üstün olmadığına, o malı sırf kendisine ayırmasının caiz olmadığına işaret etmektedir.

 

"İmam Ebu Hanife Müslümanlar arasında bu aldatmayı caiz kıldı." Yani Ebu Hanife, ortak olan kişi söz konusu malı şuf'a yoluyla satın almaya kalktığında fahiş bir fiyat verme veya fiyatta fahiş bir artış nedeniyle aldanma korkusuyla almadığı takdirde hakkını ortadan kaldırma konusunda hileye cevaz verdi. Buhari yukarıda geçen hak etme meselesine yer vererek o kişinin şuf' a hakkını ortadan kaldırmak için hileye niyet etmesine bunu delil getirdi ve ardından ayıp dolayısıyla malı geri iade etme meselesinden bahsetti. Böylece bunun bir tahakküm olduğunu açıklamak istedi. Bunun gereği o kişinin fazlasını değil, sadece teslim aldığını geri vermekle yükümlü olmasıdır.

 

İbn Battal şöyle demiştir: Bu haberden anlaşılan, yukarıda zikredilen sarf akdi veya başka bir yolla Müslümanların alışverişIerinden hiçbirinde hileye başvurmanın caiz olmadığıdır. Biz de şunu ekleyelim:

 

Bu sonuç şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Hadisin lafzı her ne kadar haber kipinde ise de manası yasaklık ifade etmektedir. Bu hadisin genelliğinden Müslümanların alışverişIerinden hiçbirinde hileye başvurmanın helal olmadığı hükmü anlaşılmaktadır. Buna bir dinarı değerinden daha fazlası ile değiştirmek suretiyle sarf akdi ve başka yollar dahildir.