SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HİYEL

<< 2265 >>

باب: ما يكره من الاحتيال في البيوع، ولا يمنع فضل الماء ليمنع به فضل الكلأ.

5. ALıŞVERİŞLERDE MEKRUH OLANI HİLE VE FAZLA OTU ENGELLEMEK AMACIYLA SU FAZLASININ ENGELLENMEMESİ

 

حدثنا إسماعيل: حدثنا مالك، عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا يمنع فضل الماء ليمنع به فضل الكلأ).

 

[-6962-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Su fazlası engellenemez, çünkü neticede (mubah olan) ot fazlası (hayvan sahiplerinden) men edilmiş olur" buyurmuştur.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

'Alışverişlerde mekruh olan hile ve fazla otu engellemek amacıyla su fazlasının engellenmemesi."

 

Mühelleb şöyle demiştir: Atılan başlıktan maksat şudur: Bir kimsenin kuyusu olup, çevresinde herkese açık bir otlak bulunmaktadır. Kuyu sahibi ise bu otun sırf kendisine ait olmasını istemektedir. Bu maksatla kuyusundaki su fazlasını -hiç ihtiyacı olmadığı halde- başkalarının hayvanlarının gelip içmesine engel olmaktadır. Onun asıl ihtiyacı kuyunun etrafında bulunan otlaradır. Ancak bu otlar kimsenin mülkü dahilinde olmadığı için onu engelleyememektedir. Dolayısıyla suya engelolmakta ve böylece bolota sahip olmaktadır. Çünkü hayvanlar susuz yapamaz, tam tersine otladığında susar. Başka kuyunun suyu ise hayvanlarından uzaktadır. Sürünün sahibinin ise bu otlarda gözü yoktur. Netice olarak kuyu sahibi böyle bir hileye başvurarak o otlara sahip olur.

 

Hadisin manası şudur: Su fazlası hiçbir şekilde engellenemez. Çünkü su başka bir sebepten engellenemediğine göre bizatihi kendisi sebebiyle evleviyetle engellenemez. Suyun "fazla" şeklinde nitelenmesi, suyun ihtiyacından fazla olmaması durumunda onu başkasına vermemesinin caiz olduğuna işaret etmektedir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: Buharl'nin attığı başlığın hadise hangi açıdan uyduğuna gelince, çöllerde açılmış kuyuların sahipleri fazla olan miktar dışındaki suyu kendilerine ayırabilirler. Herkesin yararlanma hakkı olan ot ise böyle değildir. O kimsenin özel mülkü olamaz. Kuyu sahibi hIleye başvurup, kuyunun yakınındaki otları çoğaltmak maksadıyla ihtiyaç fazlası su olmadığını iddia edecek olursa, hayvan sahibi bu takdirde hayvanlarını başka bir suya götürmek zorunda kalacaktır. Çünkü hayvanlar susuz kaldıkları takdirde otlayamazlar. İşte bu durumda kuyu sahibi yasaklık kapsamına girmiş olur.

 

باب: ما يكره من التناجش.

6. MEKRUH OLAN NECEŞ (HiLELİ ARTTIRMA)

 

حدثنا قتيبة بن سعيد، عن مالك، عن نافع، عن ابن عمر:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عن النجش.

 

[-6963-] İbn Ömer r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem neceşi (hlleli arttırmayı) yasaklamıştır.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Mekruh olan neceş (hileli arttırma)" İmam Buhari bununla "Resulullah s.a.v. neceşi yasaklamıştır" lafzıyla rivayet edilen hadisin bazı rivayet yollarında Ebu. Hureyre'den "Neceş yapmayınız" şeklindeki rivayete işaret etmektedir. Bu hadisin geniş bir açıklaması Büyu' bölümünde geçmişti. Başlıkta yer alan "mekruhluk"tan maksat tahrimen mekruhluktur.

 

باب: ما ينهى من الخداع في البيوع.

7. ALIŞVERİŞLERDE ALDATMANIN YASAK OLDUĞU

 

وقال أيوب: يخادعون الله كأنما يخادعون آدمياً، لو أتوا الأمر عياناً كان أهون علي.

Eyyub es-Sahtiyani Onlar sanki bir insanı aldatmaya çalıştıkları gibi Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Eğer onlar bu işi açıktan yapsalardı bu bana daha kolay olurdu, demiştir.

 

حدثنا إسماعيل: حدثنا مالك، عن عبد الله بن دينار، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما:

 أن رجلاً ذكر للنبي صلى الله عليه وسلم أنه يُخدع في البيوع، فقال: (إذا بايعت فقل لا خلابة).

 

[-6964-] Abdullah b. Ömer'in nakline göre adamın biri Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e alışverişIerde aldatıldığından yakındı. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Sen de bir şey satın almak istediğinde aldatmak yoktur de!" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Hadisin senedinde adı geçen Eyyub, Eyyub es-Sahtiyanl'dir. "Onlar sanki bir insanı aldatmaya çalıştıkları gibi Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Eğer onlar bu işi açıktan yapsaİardl, bu bana daha kolayolurdu demiştir." Kirmanı şöyle der: Eyyub'un demek istediği şudur: Onlar fiyattan daha fazlasını almayı ald atmaksızın açıktan yapsalardı, bu bana daha kolay gelirdi. Zira din başkalarını aldatmaya bir araç olarak getirilmemiştir. Buradan hareketle insanları aldatma ve onlara hile yapma yolunu tutup, günah işleyen kimseler insanların nezdinde bunu açıktan yapanlardan daha sevimsiz olmuşlar ve onların kalplerinde daha değersiz olmuşlardır ve insanlar bu gibi kimselerden çok daha fazla nefret etmişlerdir. İbn Ömer'in "Sen de bir şey satın almak istediğinde aldatmak yoktur de!" şeklindeki rivayet ettiği hadisin geniş bir açıklaması Büyu' bölümünde geçmişti. Mühelleb şöyle der: "Aldatma yok" ifadesinin manası beni aldatmayın,. çünkü bu helal değildir demektir. Biz de şunu ekleyelim: Görülen odur ki bu ifade şart mesabesindedir. Yani yapılan alışveriş akdinde bir aldatma ortaya çıktığında bu sahih değildir. Bir başka ifade ile o kimse adeta bu akitte aldatma olmaması şartıyla satın alıyorum ya da senin hilen beni bağlamaz demiş olmaktadır.

 

Mühelleb şöyle der: Bir malı övme ve uzun uzun methetme haram olan aldatma kapsamına dahil değildir. Zira bu affedilmiştir. Bununla yapılan alışveriş akdi bozulmaz. İbnü'I-Kayyim, İ'lamu'l-Muvakkıfn isimli eserinde şöyle der:

 

Bazı son dönem bilginleri (müteahhirD.n) hiçbir imamın sahih olarak nitelemediği birtakım hileler uydurmuşlardır. İmam Şafii'nin hayatını ve faziletini bilen kimse -akitleri zahirierine göre değerlendirip, akdi yapanın niyeti ile sözü farklı olduğunda niyetine bakmadığı halde- başkalarını aldatmaya dayalı hile yapmayı emretmediğini bilecektir. ° insanlara aldatma ve hile yapma izni vermekten uzak bir alimdir. Zira bir akdi zahirine göre değerlendirip, kişinin kastına itibar etmemekle, -batını zahiri hilafına olduğu biline biline -hile üzerine kurulmuş olduğu bilinen bir akde cevaz vermek arasındaki fark çok açıktır. İkincinin helalliğini İmam ŞafiI'ye yamayan kimse, Allah katında onun davalısı olacaktır. İmam Şafil'nin cevaz verdiği, şahitlerin adaleti konusunda zahire göre hüküm veren hakim örneğindeki meselelerdir. Hakim, şahitler esasen yalancı şahitler olsalar bile onların zahiri adaletlerine göre hükmünü verir.

 

Bey'u'l-iyne meselesinde de durum böyledir: İmam Şafii bir kimsenin aldığı malı satın aldığı kişiye Müslümanların akitleri hile ve aldatmadan uzaktır kuralına uygun olarak satmasına cevaz vermiştir. 0, asla alıcı ile satıcının bin verip, binikiyüz almak üzere anlaştıktan sonra ortaya faizi çözecek bir mal koymalarına cevaz vermemiştir. Özellikle de satıcı o malı satmaya, müşteri de almaya niyet etmedikleri durumlarda buna asla cevaz vermemiştir. Bu yaklaşıma ortadaki mal satıcının malı gibi gösterildiği durumlarda verdiği hüküm de teyid etmektedir. Mesela satıcının yanında başkasına ait bir mal bufunur ve satıcı akdi bu mal üzerine yapar ve onun kendi mülkü olduğunu iddia eder, müşteri de onu doğrular. Böylece satıcı ve müşteri daha fazla rakam üzerinde anlaşırlar, sonra satıcı o malı daha az bir fiyata geri alır ve zahiren müşteri daha fazla bir meblağla borç altına girer.

 

Buna cevaz veren bunu bilse derhal bu işleme tepki koyar. Çünkü bir görüşün lazımı (ondan çıkacak sonuç), bağımsız yeni bir görüş değildir. Alim, bir şeyden söz eder ve o sözden hangi sonuca gidileceğini (lazımını) aklına getirmeyebilir. Ancak onu öğrendiğinde tepki koyar. Şafiıler akitlere zahirine göre cevaz verirler ve bununla birlikte hile ve kandırmaca ile amel eden kimse batıni olarak günaha girer derler. Bu açıklamayla bu konudan kaynaklanan problemden uzaklaşmak mümkündür. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir.