باب: ما يكره
من الاحتيال
في البيوع،
ولا يمنع فضل
الماء ليمنع
به فضل الكلأ.
5. ALıŞVERİŞLERDE MEKRUH OLANI HİLE VE FAZLA OTU ENGELLEMEK
AMACIYLA SU FAZLASININ ENGELLENMEMESİ
حدثنا
إسماعيل:
حدثنا مالك،
عن أبي
الزناد، عن الأعرج،
عن أبي هريرة:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (لا
يمنع فضل
الماء ليمنع
به فضل الكلأ).
[-6962-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Su fazlası engellenemez, çünkü neticede (mubah olan) ot
fazlası (hayvan sahiplerinden) men edilmiş olur" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
'Alışverişlerde mekruh olan hile ve fazla otu engellemek
amacıyla su fazlasının engellenmemesi."
Mühelleb şöyle demiştir: Atılan başlıktan maksat şudur: Bir kimsenin
kuyusu olup, çevresinde herkese açık bir otlak bulunmaktadır. Kuyu sahibi ise
bu otun sırf kendisine ait olmasını istemektedir. Bu maksatla kuyusundaki su
fazlasını -hiç ihtiyacı olmadığı halde- başkalarının hayvanlarının gelip
içmesine engel olmaktadır. Onun asıl ihtiyacı kuyunun etrafında bulunan
otlaradır. Ancak bu otlar kimsenin mülkü dahilinde olmadığı için onu
engelleyememektedir. Dolayısıyla suya engelolmakta ve böylece bolota sahip
olmaktadır. Çünkü hayvanlar susuz yapamaz, tam tersine otladığında susar. Başka
kuyunun suyu ise hayvanlarından uzaktadır. Sürünün sahibinin ise bu otlarda
gözü yoktur. Netice olarak kuyu sahibi böyle bir hileye başvurarak o otlara
sahip olur.
Hadisin manası şudur: Su fazlası hiçbir şekilde engellenemez.
Çünkü su başka bir sebepten engellenemediğine göre bizatihi kendisi sebebiyle
evleviyetle engellenemez. Suyun "fazla" şeklinde nitelenmesi, suyun
ihtiyacından fazla olmaması durumunda onu başkasına vermemesinin caiz olduğuna
işaret etmektedir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir. İbnü'l-Müneyyir şöyle
demiştir: Buharl'nin attığı başlığın hadise hangi açıdan uyduğuna gelince,
çöllerde açılmış kuyuların sahipleri fazla olan miktar dışındaki suyu
kendilerine ayırabilirler. Herkesin yararlanma hakkı olan ot ise böyle değildir.
O kimsenin özel mülkü olamaz. Kuyu sahibi hIleye başvurup, kuyunun yakınındaki
otları çoğaltmak maksadıyla ihtiyaç fazlası su olmadığını iddia edecek olursa,
hayvan sahibi bu takdirde hayvanlarını başka bir suya götürmek zorunda
kalacaktır. Çünkü hayvanlar susuz kaldıkları takdirde otlayamazlar. İşte bu
durumda kuyu sahibi yasaklık kapsamına girmiş olur.
باب: ما يكره
من التناجش.
6. MEKRUH OLAN NECEŞ (HiLELİ ARTTIRMA)
حدثنا قتيبة
بن سعيد، عن
مالك، عن
نافع، عن ابن
عمر:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم نهى عن
النجش.
[-6963-] İbn Ömer r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem neceşi (hlleli arttırmayı) yasaklamıştır.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mekruh olan neceş (hileli arttırma)" İmam Buhari
bununla "Resulullah s.a.v. neceşi yasaklamıştır" lafzıyla rivayet
edilen hadisin bazı rivayet yollarında Ebu. Hureyre'den "Neceş
yapmayınız" şeklindeki rivayete işaret etmektedir. Bu hadisin geniş bir
açıklaması Büyu' bölümünde geçmişti. Başlıkta yer alan "mekruhluk"tan
maksat tahrimen mekruhluktur.
باب: ما ينهى
من الخداع في
البيوع.
7. ALIŞVERİŞLERDE ALDATMANIN YASAK OLDUĞU
وقال أيوب:
يخادعون الله
كأنما
يخادعون آدمياً،
لو أتوا الأمر
عياناً كان
أهون علي.
Eyyub es-Sahtiyani Onlar sanki bir insanı aldatmaya çalıştıkları
gibi Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Eğer onlar bu işi açıktan yapsalardı bu bana
daha kolay olurdu, demiştir.
حدثنا
إسماعيل:
حدثنا مالك،
عن عبد الله
بن دينار، عن
عبد الله بن
عمر رضي الله
عنهما:
أن
رجلاً ذكر
للنبي صلى
الله عليه
وسلم أنه يُخدع
في البيوع، فقال:
(إذا بايعت
فقل لا خلابة).
[-6964-] Abdullah b. Ömer'in nakline göre adamın biri
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e alışverişIerde aldatıldığından
yakındı. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Sen de
bir şey satın almak istediğinde aldatmak yoktur de!" buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hadisin senedinde adı geçen Eyyub, Eyyub es-Sahtiyanl'dir.
"Onlar sanki bir insanı aldatmaya çalıştıkları gibi Allah'ı aldatmaya
çalışırlar. Eğer onlar bu işi açıktan yapsaİardl, bu bana daha kolayolurdu
demiştir." Kirmanı şöyle der: Eyyub'un demek istediği şudur: Onlar
fiyattan daha fazlasını almayı ald atmaksızın açıktan yapsalardı, bu bana daha
kolay gelirdi. Zira din başkalarını aldatmaya bir araç olarak getirilmemiştir.
Buradan hareketle insanları aldatma ve onlara hile yapma yolunu tutup, günah
işleyen kimseler insanların nezdinde bunu açıktan yapanlardan daha sevimsiz
olmuşlar ve onların kalplerinde daha değersiz olmuşlardır ve insanlar bu gibi
kimselerden çok daha fazla nefret etmişlerdir. İbn Ömer'in "Sen de bir şey
satın almak istediğinde aldatmak yoktur de!" şeklindeki rivayet ettiği
hadisin geniş bir açıklaması Büyu' bölümünde geçmişti. Mühelleb şöyle der:
"Aldatma yok" ifadesinin manası beni aldatmayın,. çünkü bu helal
değildir demektir. Biz de şunu ekleyelim: Görülen odur ki bu ifade şart
mesabesindedir. Yani yapılan alışveriş akdinde bir aldatma ortaya çıktığında bu
sahih değildir. Bir başka ifade ile o kimse adeta bu akitte aldatma olmaması
şartıyla satın alıyorum ya da senin hilen beni bağlamaz demiş olmaktadır.
Mühelleb şöyle der: Bir malı övme ve uzun uzun methetme haram
olan aldatma kapsamına dahil değildir. Zira bu affedilmiştir. Bununla yapılan
alışveriş akdi bozulmaz. İbnü'I-Kayyim, İ'lamu'l-Muvakkıfn isimli eserinde
şöyle der:
Bazı son dönem bilginleri (müteahhirD.n) hiçbir imamın sahih
olarak nitelemediği birtakım hileler uydurmuşlardır. İmam Şafii'nin hayatını ve
faziletini bilen kimse -akitleri zahirierine göre değerlendirip, akdi yapanın niyeti
ile sözü farklı olduğunda niyetine bakmadığı halde- başkalarını aldatmaya
dayalı hile yapmayı emretmediğini bilecektir. ° insanlara aldatma ve hile yapma
izni vermekten uzak bir alimdir. Zira bir akdi zahirine göre değerlendirip,
kişinin kastına itibar etmemekle, -batını zahiri hilafına olduğu biline biline
-hile üzerine kurulmuş olduğu bilinen bir akde cevaz vermek arasındaki fark çok
açıktır. İkincinin helalliğini İmam ŞafiI'ye yamayan kimse, Allah katında onun
davalısı olacaktır. İmam Şafil'nin cevaz verdiği, şahitlerin adaleti konusunda
zahire göre hüküm veren hakim örneğindeki meselelerdir. Hakim, şahitler esasen
yalancı şahitler olsalar bile onların zahiri adaletlerine göre hükmünü verir.
Bey'u'l-iyne meselesinde de durum böyledir: İmam Şafii bir
kimsenin aldığı malı satın aldığı kişiye Müslümanların akitleri hile ve
aldatmadan uzaktır kuralına uygun olarak satmasına cevaz vermiştir. 0, asla
alıcı ile satıcının bin verip, binikiyüz almak üzere anlaştıktan sonra ortaya
faizi çözecek bir mal koymalarına cevaz vermemiştir. Özellikle de satıcı o malı
satmaya, müşteri de almaya niyet etmedikleri durumlarda buna asla cevaz
vermemiştir. Bu yaklaşıma ortadaki mal satıcının malı gibi gösterildiği
durumlarda verdiği hüküm de teyid etmektedir. Mesela satıcının yanında
başkasına ait bir mal bufunur ve satıcı akdi bu mal üzerine yapar ve onun kendi
mülkü olduğunu iddia eder, müşteri de onu doğrular. Böylece satıcı ve müşteri
daha fazla rakam üzerinde anlaşırlar, sonra satıcı o malı daha az bir fiyata
geri alır ve zahiren müşteri daha fazla bir meblağla borç altına girer.
Buna cevaz veren bunu bilse derhal bu işleme tepki koyar. Çünkü
bir görüşün lazımı (ondan çıkacak sonuç), bağımsız yeni bir görüş değildir.
Alim, bir şeyden söz eder ve o sözden hangi sonuca gidileceğini (lazımını)
aklına getirmeyebilir. Ancak onu öğrendiğinde tepki koyar. Şafiıler akitlere
zahirine göre cevaz verirler ve bununla birlikte hile ve kandırmaca ile amel
eden kimse batıni olarak günaha girer derler. Bu açıklamayla bu konudan kaynaklanan
problemden uzaklaşmak mümkündür. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir.