باب: إذا
استكرهت
المرأة على
الزنا فلا حد
عليها.
6. ZİNAYA ZORLANAN KADINA HAD CEZASININ GEREKMEDİĞİ
لقوله تعالى:
{ومن يكرههنَّ
فإن الله من
بعد إكراههنَّ
غفور رحيم}
/النور: 33/.
Allahu Teala; "Kim onlan zor altında bırakırsa, bilmelidir
ki zorlanlardan sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve
merhametlidir"(Nur 33) buyurmaktadır.
وقال الليث:
حدثني نافع:
أن صفية بنت
أبي عبيد أخبرته:
أن عبداً من
رقيق الإمارة
وقع على وليدة
من الخمس،
فاستكرهها حتى
اقتضَّها،
فجلده عمر
الحد ونفاه،
ولم يجلد
الوليدة من
أجل أنه
استكرهها.
قال
الزُهري، في
الأمة البكر
يفترعها الحر:
يقيم ذلك
الحكم من
الأمة
العذراء بقدر
قيمتها ويجلد،
وليس في الأمة
الثيب في قضاء
الأئمة غرم،
ولكن عليه
الحد.
[-6949-] Nafi'in nakline göre Safiye binti Ebu Ubeyd
şöyle anlatmıştır: Tasarrufu halifeye ait kölelerden biri beşte bir ganimet
kölelerinden bir cariyeyi cinsel ilişkiye zorlayarak bekaretini bozdu. Bunun
üzerine Hz. Ömer ona zina cezası uygulayıp, sürgün etti. Fakat erkek kendisini
ilişkiye zorladığı için o cariyeye sapa cezası uygulamadı.
Zühri hür bir erkeğin bekaretini giderdiği bakire cariye hakkında
şöyle dedi:
Hakim bakire olan cariyenin bakire ve dul oluşu arasındaki değer
farkını takdir eder ve o erkeğe sapa cezası verir. Dul cariye hakkında
imamların hükümlerine göre bir para ödeme cezası yoktur, fakat erkeğe had
cezası verilir.
حدثنا أبو
اليمان: حدثنا
شعيب: حدثنا
أبو الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (هاجر
إبراهيم
بسارة، دخل
بها قرية فيها
ملك من
الملوك، أو
جبَّار من
الجبابرة،
فأرسل إليه:
أن أرسل إلي
بها، فقام
إليها، فقامت تتوضأ
وتصلي، فقالت:
اللهم إن كنت
آمنت بك وبرسولك،
فلا تسلط علي
الكافر،
فغُطَّ حتى
ركض برجله).
[-6950-] Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"İbrahim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem eşi Sare ile hicret
yolculuğuna çıkıp, onunla birlikte bir ülkeye girdi. Orada krallardan bir kral
yahut zorbalardan bir zorba hükümdar vardı. Derken o hükümdar İbrahim'e
'yanındaki kadını bana gönder!' diye haberci yolladı. Bunun üzerine İbrahim,
Sare'yi o hükümdara yolladı. Sare onun yanına varınca, hükümdar ona doğru
harekete geçti. Sare kalkıp, abdest aldı ve namaza durdu. Namazın ardından
i'\lIah 'ımf Eğer ben sana ve Resu/üne iman ettimse benim üzerime şu kafiri
musallat etme' diye dua etti. Bu dua ile o zalimin boğaz ı sıkıldı ve ayağıyla
yere vurup, debelenmeye başladı. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Zinaya zorlanan kadına had cezasının gerekmediği."
"Kim onları zor altında bırakırsa, bilmelidir ki zorlanmalardan sonra
Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. "(Nur 33) Yani onlara
merhametlidir. Bağışlanmanın zorda kalan kadınlar için sözkonusu olması
problemli görülmüştür. Çünkü bir günaha zorlanan kadın günahkar değildir ki
bağışlansın. Buna şöyle cevap verilmiştir: Ayette sözü edilen zorlama şer'an
itibar edilen zorlama olmayabilir. Belki de sözkonusu zorlama kadının mazur
olabileceği sınırdan daha düşük olabilir ve bu durumda kişi günaha girer.
Dolayısıyla hakkında bağışlanma ifadesi uygun düşer.
Kadı Beydavı şöyle demiştir: Zorlama sorumlu tutulma ile
çelişmez. Biz de şunu belirtelim: Ya da bağışlanma ve merhametin zikredilmesi,
önceden bir günah işlenmiş olmasını gerektirmez. Ayette "Her kim bunlardan
yemeğe mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir
miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayan, çokça
esirgeyendir"(Bakara 173) denilmektedir.
Et-Tıbı şöyle demiştir: Bu ifadeden kadınları zorlayan erkeklere
büyük bir tehdit olduğu anlaşılmaktadır. Bağışlanma ve rahmetin zikredilmesi,
üstü kapalı bir dokundurmadır. İfadenin takdiri şöyledir: Ey kadınları
zorlayanlar! Onlar zorlanmış birer kadın olarak Yüce Allah'ın rahmeti ve
bağışlaması olmadığı takdirde hesaba çekileceklerine göre acaba sizin haliniz
nice olacaktır! Bu ayetin yukarıda atılan başlıkla ilişkisine gelince, ayet
zinaya zorlanan kadının günaha girmeyeceğini ifade etmektedir. Dolayısıyla ona
bu durumda had cezası uygulamamak gerekir.
Müslim'in Sahih'inde yer alan bir habere göre Cabir şöyle
anlatmıştır: Abdullah b. Ubeyy'in Müseyke ve Ümeyme adında iki cariyesi vardı.
Abdullah bunları zinaya zorluyordu. Bunun üzerine "Cariyelerinizi fuhşa
zorlamayinız"(Nur 33) ayet-i kerimesi indi.(Müs!im, Tefsir)
"Beşte bir ganimet kölelerinden olan bir cariyeyi. ..
" Yani tasarrufu devlet başkanına ait olan beşte bir ganimet malından
demektir. "......" fiili, onunla zina etti anlamına gelmektedir ..
"Onu cinsel ilişkiye zorlayarak bekaretini bozdu .. " Bu kelime
bekaret zarı anlamına gelen "el-kıdda" kökünden türemedir. İfade
acariyenin bakire olduğunu göstermektedir.
"Hz. Ömer ona zina cezası uygulayıp, sürgün etti."
Yani ona elli sapa vurdu ve altı ay sürgüne gönderdi. Çünkü erkek kölenin zina
cezası, hürrün yarısı kadardır. Bu haberden Hz. Ömer'in kölenin hür gibi
sürgüne gönderilebileceği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu konu HudCid
bölümünde incelenmişti.
"Zührı hür bir erkeğin bekaretini giderdiği bakire J;ariye
hakkında şöyle dedi" Bu ifadedeki ".........." fiili bekaret
bozma anl.9m1na gelmektedir. "......." yani bozulan bekareti
"hakem" yani hakim, takdir eder.
"Değeri kadar." Hakim bu değerlendirmeyi bakirenin
bekaretini izale eden kişiye yükler ve ona sopa cezası uygular. Bu şu demektir:
Hakim cariyenin bekaretini bozan kişiden onun kıymeti oranında fiyatında
meydana gelen eksikliği tazmin ettirir. Bu, onun bakire ve duloluşu arasındaki
değer farkıdır. Zührl'nin
ifadesinde geçen "........"= takdir eder"
anlamındadır. "Sopa cezası verir" ifadesi verilen değer farkının,
sopa cezasına gerek bırakmadığı zannını ortadan kaldırmak maksadıyladır.
"Dul cariye hakkında imamların hükümlerine göre bir para ödeme cezası
yoktur." Bu ifadedeki "....... ğurm".........:- ğaramet= para
cezası" anlamına gelmektedir. Ancak bu durumdaki erkeğe had cezası
uygulanır.
Buhari bundan sonra İbrahim ve Sare ile o zorba hükümdar
hakkındaki Ebu Hureyre hadisinin bir kısmına yer vermektedir. Bu hadis geniş
bir biçimde Enbiya bölümünde açıklanmıştı. İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Esasen bu
hadisin buradaki başlık altına katılması uygun değildi. Çünkü onun atılan
başlıkla bir ilişkisi yoktur. Ancak Sare kralla başbaşa kaldığında o fiili
işlemeye zorlandığı için kendisinden kınama düşmesi nedeniyle başlıkla münasebeti
doğmuştur. Kirmanı tıpkı İbn Battal gibi düşünerek şöyle demiştir: Bu hadisin
bu başlık altına sokulmasının gerekçesi şudur: Sare her türlü kötülüğü
işlemekten masum olduğu ve o kralla başbaşa kaldığında sözkonusu fiili işlemeye
zorlandığından dolayı kınanmadığına göre onun dışındaki kadınlar da zorlanarak
kendileriyle zina edildiğinde had cezasına maruz kalmazlar.
(Onemli bir bilgi:)
Bilginler erkeğin zinaya zorlanmasının hükmünden söz
etmemişlerdir. Çoğunluk, zinaya zorlanan erkeğe had cezası uygulanmayacağı
görüşündedir. İmam Malik ve bir grup bilgin ise had cezası uygulanması
görüşündedirler. Çünkü erkek lezzet almasa o ilişkiyi sürdüremez. Kendisini
zorlayan ister hükümdar, ister başkası olsun farketmez. İmam Ebu Hanife'den
nakledilen bir rivayete göre erkeği sultan ın dışında birisi zorlamışsa
kendisine had cezası uygulanır. Ancak imameyn bu konuda kendisine muhalefet
etmişlerdir. Malikiler gÖrüşlerine delil olarak şöyle bir akıl yürütmüşlerdir:
Erkeğin ilişkiyi başarması ancak iç huzuru ve dinginlik halinde mümkün cilur.
Zorlanan kimse ise böyle değildir. Çünkü o korkmaktadır. Ancak Malikilere bu
görüşlerinin isabetli olmadığı ve cinsel ilişkinin ereksiyon (intişar) olmadan
da tasavvur edilebileceği şeklinde cevap verilmiştir. Doğruyu en iyi Allahu
Teala bilir.