باب: المعدن
جُبار والبئر
جُبار.
28. KUYU VE MADENLERDEN DOĞACAK ZARAR VE ÖLÜMLERiN HEDER OLDUĞU,
BiR ŞEY LAZIM GELMEDiĞi
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
حدثنا الليث:
حدثنا ابن
شهاب، عن سعيد
بن المسيَّب
وأبي سلمة بن
عبد الرحمن،
عن أبي هريرة:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(العجماء
جرحها جُبار،
والبئر
جُبار،
والمعدن جُبار،
وفي الركاز
الخمس).
[-6912-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Hayvanların meydana getirdikleri yaralamalar
hederdir, kuyu ve madenden kaynaklanan zarar ziyan, ölüm hederdir, rikaz
(define) ma/larında beşte bir oranında vergi vardır" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması: HAYVAN ZARARINA DAİR BÖLÜM AÇIKLAMADAN SONRA
"Acma", "a'cem" kelimesinin müennesi olup,
hayvan demektir. "Cubar" bir şey ödemek gerekmeyen heder demektir.
Tirmizi şöyle demiştir: Bazı bilginler bunu tefsir ederken şu açıklamayı
yaparlar:
Acma, sahibinin elinden kurtulan hayvan demektir. Böyle bir hayvan
bağını koparıp, herhangi bir zarar verdiğinde sahibinin bir şey tazmin etmesi
gerekmez. Ebu. DavUd hadisi naklettikten sonra şöyle der:
Acma, bağından boşanmış, yanında hiç kimse olmayan hayvan
demektir. Bu geceleyin değil, gündüz sözkonusu olur.
"Kuyulardan kaynaklanan zarar ziyan, ölüm hederdir."
Esved b. Ala'nın Müslim'de yer alan nakli "Kuyunun sebep olduğu yara
hederdir" şeklindedir.(Müslim, Hudud) Ebu. Ubeyd şöyle der:
Burada kuyudan maksat sahibi bilinmeyen çölde bulunan eski kuyulardır.
Bu kuyuya bir insan' veya hayvan düştüğü takdirde hiçbir kimse bir şey ödemekle yükümlü olmaz. Aynı şekilde
bir kimse kendi toprağında veya kimsenin sahibi olmadığı •jlü bir arazide
kUY1('Pçsa oraya bir insan veya başka bir canlı düşüp ölse, buna kuyu açan
kimse sep olmadığı takdirde herhangi bir tazminat ödemesi gerekmediği gibi
ta'zir de gerekmez.
Bunun gibi bir kimse kendisine kuyu kazsın diye bir başkasını işçi
tutsa, o kişi çalışma esnasında bu kuyuya yuvarlansa yine herhangi bir şey
tazmin etmek gerekmez. Buna karşılık bir kimse Müslümanların gelip geçtiği yol
üzerinde kuyu kazsa, aynı şekilde bir başkasının mülkünde onun iznini almadan
kuyu açsa ve bir kimse bu kuyuya düşerek ölse, o kişinin diyeti kuyuyu kazan
kimsenin akılesine aittir. Kefareti ise kendi malından öder. Bu kuyuya insan
değil de hayvan düşüp ölse, onun tazmini kuyuyu kazan kimsenin malından
yapılır. Açılan hertürlü çukur yukarıda belirtilen ayrıntı çerçevesinde kuyu
gibi değerlendirilir. Hadiste geçen "cerh= yaralama"dan maksat,
en-Nihaye'de Ezherı'den nakledildiği üzere oraya düşenin aldığı yaradır. Yara
sadece buna mahsus da değildir. Tam tersine bütün ölümler yaralama
kategorisindedir.
Kadi İyad ve bir grup bilgin şöyle derler: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in bunu "yaralama" kelimesiyle ifade etmesi, genelde
zarar ve ziyanın yaralama şeklinde ortaya çıkmasındandır ya da bu bir örnekleme
olup, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem başka zarar ve ziyana bununla dikkat
çekmiştir. Gerek cana, gerekse mala gelen bütün zarar ve ziyanlarda hüküm buna
göredir.
İbn Battal şöyle demiştir: Bu konuda Hanefiler muhalif
kalmışlardır. Onlar hayvana binmiş bir kimseye kıyasen kuyu kazana mutlak
olarak tazminat yükümlülüğü getirmişlerdir. Oysa nassın bulunduğu yerde kıyas
yapılamaz.
"Madenden kaynaklanan zarar ziyan, ölüm hederdir." Bu
konudaki hüküm kuyu konusundaki ile aynıdır. Bir kimse kendi mülkünde veya ölü
arazide maden kuyusu kazsa ve oraya bir şahıs düşüp ölse kanı hederdir. Aynı
şekilde bir kimse çalıştırmak üzere bir işçi kiralasa, o kişi o maden çukuruna
yuvarlanıp ölse kanı hederdir. Bu konuda bir hurma ağacına çıkmak üzere
kiralanıp, ağaçtan düşerek ölen işçi örneğinde olduğu gibi herhangi bir işi
görmek üzere kiralanan bütün ücretliler bu konuda kuyu ve maden örneğinde
zikredilen hükme tabidirler.
"Define mal/arında beşte bir oranında vergi vardır."
Bunun genişçe bir açıklaması Zekat bölümünde geçmişti.
باب: العجماء
جُبار.
29. HAVVANLARıN VERDİĞİ ZARAR ZİYAN'IN HEDER OLDUĞU
وقال ابن
سيرين: كانوا
لا يضمِّنون
من النفحة،
ويضمِّنون من
ردِّ العنان .وقال حمَّاد:
لا تضمن
النفحة إلا أن
ينخس إنسان
الدابة .وقال
شريح: لا يضمن
ما عاقبت، أن
يضربها فتضرب
برجلها .وقال
الحكم
وحمَّاد: إذا
ساق المكاري
حماراً عليه
امرأة
فتخرُّ، لا
شيء عليه .وقال
الشعبي: إذا
ساق دابة فأتعبها،
فهو ضامن لما
أصابت، وإن
كان خلفها مترسلاً
لم يضمن.
İbn Sirin şöyle demiştir: Bilginler hayvan tepmesinden meydana
gelen zararı ödetmezlerdi, binicinin hayvanın dizginini çekmesinden dolayı
ayağı ile bir şeye zarar verdiğinde zararı ziyanı tazmin etmek gerektiğini
belirtirlerdi.
Hammad şöyle demiştir: Hayvan tepmesinden meydana gelen zarar
tazmin olunmaz, ancak insanın hayvanı dürtmesi dolayısıyla meydana gelen zarar
ziyan tazmin olunur. Kadı Şureyh'in görüşü ise şöyledir: Bir kimse hayvanına
vurur, hayvan da buna tepki olarak ayağı ile ona vurursa meydana gelen zarar
ziyan tazmin edilmez. el-Hakem ve Hammad'ın görüşü ise şu doğrultudadır:
Hayvanını kiraya veren kimse (mükari) üzerinde bir kadın bulunan
eşeği sürdüğü zaman kadın düşerse, sürücü üzerine bir tazminat yoktur. Şa'bi
ise şöyle demiştir: Sürücü hayvanı sürüp yorduğu zaman, hayvanın verdiği zararı
tazmin eder. Hayvanı yormaksızın yavaş yavaş yumuşaklıkla sürer de bu sırada
bir zarar verirse o zararı ödemez.
حدثنا مسلم:
حدثنا شعبة،
عن محمد بن
زياد، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(العجماء عقلها
جُبار،
والبئر
جُبار،
والمعدن
جُبار، وفي
الركاز الخمس).
[-6913-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Hayvanların verdiği zararın diyeti hederdir, kuyu kazmaktan
meydana gelen zarar da hederdir. Maden kazmada meydana gelen zarar da hederdir.
Define mallarında beşte bir oranında vergi vardır" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"İbn Sirin şöyle demiştir: Bilginler hayvan tepmesinden
meydana gelen zararı ödetmezlerdi." Burada yer alan "en-Nefha"
ayağıyla vurma yani tepme demektir.
"Binicinin hayvanın dizginini çekmesinden dolayı ayağı ile
bir şeye zarar verdiğinde zararı ziya nı tazmin etmek gerektiğini
belirtirlerdi." Hadis metninde yer alan "el-inan" hayvana binen
kişinin onu istediği tarafa yönlendirmesi için ağzına konulan şey yani dizgin
demektir. Hadisin ma\:
şudur: Bir hayvana binildiği ve binid de dizginini çektiği
takdirde hayvan ayağıyla bir şeye zarar verirse, binen kişi o zararı tazmin
eder. Buna karşılık binid sebep olmadan hayvan ay ağıyla bir şeye zarar verecek
olursa, binen kişi bunu tazmin etmez.
"Hammad şöyle demiştir: Hayvan tepmesinden meydana gelen
zarar tazmin olunmaz, ancak insanın hayvanı dürtmesi dolayısıyla meydana gelen
zarar ziyan tazmin olunur."
"Ancak insanın hayvanı dürtmesi dolayısıyla meydana gelen
zarar ziyan tazmin olunur." Bu durum, hayvanı sahibinin veya başka bir
kimsenin dürtmesi durumundan daha geneldir.
"Bir kimse hayvanına vurur, hayvan da buna tepki olarak
ayağı ile ona vurursa meydana gelen zarar ziyan tazmin edilmez." İbn Ebi
Şeybe'nin nakline göre Muhammed b. Sırın şöyle demiştir:
Kadı Şureyh hayvanı süren veya binen kimse hayvanın verdiği
zarar ve ziyanı tazmin eder ancak hayvan kendisine vurulması neticesinde bir
zarara yol açarsa tazmin etmez dedi. Ben "Hayvanın muakabesi nedir"
diye sordum. Kadı Şureyh "Bir kimse hayvana vurur da, hayvan da onu
yaralarsa buna muakabe denir dedi.
"Hayvanını kiraya veren kimse (mükarı) üzerinde bir-kadın
bulunan eşe ği sürdüğü zaman ... " ve kadın da o hayvandan düştüğünde
sürücü üzerine tazminat yoktur.
"Şa'bı ise şöyle demiştir:
Sürücü hayvanı sürüp yorduğu zaman, hayvanın verdiği zararı
tazmin eder. Hayvanı yormaksızın yavaş yavaş yumuşaklıkla sürer de bu sırada
bir zarar verirse o zararı ödemez." İbn Battal şöyle demiştir:
Hanefiler hayvanın-ön a)laklarıyla, arka ayaklarının verdiği
zararı farkli mütalaa etmişler ve hayvan arka ayakları ve kuyruğuyla zarar
verdiğinde kişi buna sebep bile olsa hayvanın verdiği zararı tazmin etmez, buna
karşılık ön ayakları ve ağzıyla verdiği zararı tazmin eder demişlerdir. İmam
Buhari, Kefe imamlarından bu görüşe muhalif görüşü naklederek bunu kabul
etmediğine işaret etmektedir.
Şafiilerin bu konudaki görüşü şöyledir: Hayvanla birlikte insan
bulunduğu takdirde insan hayvanın cana veya organa ya da mala verdiği zararı
tazmin eder. Bu kişi ister hayvanı süren, ister binen, ister yularını çeken
olsun fark etmediği gibi hayvanın sahibi veya kiraya vereni ya da kiralayanı
veya ödünçalanı ya da gasıbı olsun yine farketmez. Ayrıca hayvanın bu zarara ön
veya arka ayaklarıyla ya da kuyruğuyla veya başıyla yol açması arasında fark
olmadığı gibi zararın gece veya gündüz meydana gelmiş olmasında da herhangi bir
fark yoktur. Bu görüşün deliline gelince, zarar ve ziyanın kasten veya başka
bir yolla yapılmış olması arasında hiçbir fark yoktur. Hayvanla birlikte
bulunan kimse ona hakimdir. Hayvan adeta onun elindeki bir alet gibidir.
Dolayısıyla hayvanın fiili kişi hayvanı buna ister sevk etsin, isterse etmesin
yine bunu ister bilsin, isterse bilmesin kendisine nispet edilir. İmam
Malik'ten de buna benzer bir görüş nakledilmiştir.
Ancak birisi hayvanın tepmesine sebep olacak bir hareket
yapmadan teperse, bu müstesnadır. İbn Abdilberr'in nakline göre çoğunluğun
görüşü bu doğrultudadır.
Bu hadis, hayvanın ekin veya başka bir şeyi gece ve gündüz itlaf
etmesi arasında fark olmadığına delil gösterilmiştir. Hanefl ve zahirilerin
görüşü bu doğrultudadır. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginleri şöyle
demişlerdir:
Verilen zarar ve ziyan gündüz meydana gelmişse tazminat
yükümlülüğü düşer. Gece yapılmışsa hayvan sahibi hayvanını korumakla görevlidir.
Dolayısıyla hayvan sahibinin kusuru neticesinde bir zarar ve ziyan meydana
gelmişse hayvan sahibi hayvanın bu zararını tazmin etmekte yükümlüdür. Bu
tahsisin delili ise İmam Şafii, Ebu Davlid, Nesa! ve İbn Mace'nin, Zührı, Haram
b. Muhaysa el-Ensarı vasıtasıyla Bera b. Azib'den yaptıkları şu nakildir:
"Bera'nın zarara yol açan bir devesi vardı. Bir gün bu deve
bir bahçeye girerek oraya hasar verdi. Bunun üzerine Resuluilah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bahçeleri gündüz sahiplerinin korumaları, hayvanları geceleyin
sahiplerinin muhafaza etmeleri ve geceleyin verdikleri zararı sahiplerinin
tazmin etmesi gerektiğine hükmetti. "(Ebu Diıvud, Buyu' ve'l-İcarat)
İbn Abdilberr şöyle demiştir: Bu hadis her ne kadar mürsel ise
de meşhur olup, sika raviler tarafından nakledilmiştir. Hadisi Hicaz fıkıh
bilginleri kabul etmiştir. Tahavl'nin bu hadisin yukarıda zikredilen hadisle
mensuh olduğuna işaret etmesine gelince, nesheden rivayetin tarihi bilinmeden
ihtimale açık bir durumda nesih olamaz denilerek tenkit edilmiştir. Bundan daha
güçlü olanı ise İmam Şafii'nin şu görüşüdür:
Biz Bera hadisini sabit olduğu ve ravilerinin durumu bilindiği
için kabul ediyoruz. "Hayvanların verdiği zarar ziyan hederdir"
hadisi bu hadisle çelişmez. Çünkü bu, özel anlam kastedilerek kullanılmış genel
ifadedir.