باب: جنين
المرأة.
25. ANA RAHMİNDE BULUNAN ÇOCUK (CENiN
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
وحدثنا إسماعيل:
حدثنا مالك،
عن ابن شهاب،
عن أبي سلمة
بن عبد
الرحمن، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
أن
امرأتين من
هذيل، رمت
إحداهما
الأخرى فطرحت
جنينها، فقضى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فيها
بغرَّة، عبد
أو أمة.
[-6904-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Hüzeyl
kabilesinden iki kadın birbiriyle kavgaya tutuşur, bu esnada biri diğerine bir
taş fırlatır ve karnındaki çocuğu (cenin) düşürür. Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem o kadının çocuğu hakkında bir köle veya bir cariyeyi gurre olarak
vermesi gerektiğine hükmeder.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا وهيب:
حدثنا هشام،
عن أبيه، عن
المغيرة بن
شعبة، عن عمر
رضي الله عنه:
أنه استشارهم
في إملاص
المرأة، فقال
المغيرة:
قضى
النبي صلى
الله عليه
وسلم
بالغرَّة،
عبد أو أمة،
[-6905-] Ömer r.a., sahabilerle kadının doğum vaktinden
önce düşürülen çocuğu (cenini) hakkında istişare etti ve Muğire
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir köle veya bir
cariyeyi gurre olarak vermesini hükmetli" dedi.
فشهد محمد بن
سلمة: أنه شهد
النبي صلى
الله عليه
وسلم قضى به.
[-6906-] Ömer r.a. ona "Seninle birlikte buna
şehadet edecek bir kimse daha getir" dedi. Bunun üzerine Muhammed b.
Mesleme de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in böyle hükmetliğine şehadet etti.
(6510) - حدثنا
عبيد الله بن
موسى، عن
هشام، عن أبيه:
أن
عمر نشد
الناس: من سمع
النبي صلى
الله عليه وسلم
قضى في السقط؟
فقال المغيرة:
أنا سمعته قضى
فيه بغرَّة،
عبد أو أمة.
قال: ائت بمن
يشهد معك على
هذا. فقال
محمد بن سلمة:
أنا أشهد على
النبي صلى
الله عليه
وسلم بمثل هذا.
[-6907-] Hişam'ın babasından nakline göre Hz. Ömer
insanlara "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in düşük çocuk (cenin)
hakkındaki hükmünü işiten kimse var mı?" diye sordu. el-Muğire "Ben
işittim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda bir köle veya
cariyenin gurre olarak verilmesine hükmetti" dedi.
Ömer (ibnu’l-Hattab) "Beraberinde
buna şehadet edecek bir kimse getir" dedi.
Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme
"Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in böyle
hükmetliğine şehadet ediyorum" dedi.
حدثني محمد
بن عبد الله:
حدثنا محمد بن
سابق: حدثنا
زائدة: حدثنا
هشام بن عروة،
عن أبيه: أنه سمع
المغيرة بن
شعبة يحدث عن
عمر: أنه
استشارهم في
إملاص
المرأة، مثله.
[-6908-] Muğire b. Şu'be'nin nakline göre Hz. Ömer
onlarla karnına vurup çocuğunu (ölü olarak) düşüren kadın hakkında istişare
etti. Hadisin kalan kısmı bundan öncesi gibidir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Ana Karnında Bulunan Çocuk (cenin)." Arapça'da "
ce nın" ana karnında bulunan yavruya denir. Bu yavruya ce nın denmesi, ana
karnında gizlenmesinden dolayıdır. Canlı olarak dünyaya geldiği takdirde buna
"veled" denirken, ölü olarak doğduğunda "sıkt" adını alır.
"Hüzeylkabilesinden iki kadın birbiriyle kavgaya tutuşur,
bu esnada biri diğerine bir taş fırlatır." Bu iki kadın birbiriyle kuma
olup, Hami b. en-Nabiğa elHüzelı'nin nikahı altında bulunuyorlardı. Ebu
Davud'un İbn Abbas'tan nakline göre Hz. Ömer bu konuda Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in verdiği hükmü sorunca, Hami b. Malik en-Nabiğa ayağa kalktı
ve "Ben iki kadının arasındaydım. Biri diğerine bir taş fırlattı da ...
" dedi.
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda bir köle
veya cariyenin gurre olarak verilmesine hükmetti." İbnü'l-Münzir ve
Hattabl'nin TavCıs, Mücahid ve Urve b. ez-ZUbeyr' den nakline göre gurre, bir
köle veya cariye ya da at bedelidir. Bu konuda Davud ve ona tabi olan zahiriler
hükmü daha da genişleterek şöyle demişlerdir:
Gurre adını alabilecek her şeyi vermek caizdir. Gurre kelimesi
esasen atın alnındaki beyazlık demektir. Bu kelime insan hakkında abdest
konusunda geçen hadiste şöyle kullanılmıştır: "Benim ümmetim kıyamet günü
alınları parlak bir şekilde çağrılacaklar. IJ İster insan, ister başkası, ister
erkek, ister kadın değerli olan her şeye "gurre" denilir ..
Çoğunluğa göre köle ve cariyeden yeterli olabilen en asgari
ölçü, satışta geri iadeyi mümkün kılan kusurlardan uzak olmasıdır. Çünkü ayıplı
olan mal, iyi mallardan değildir.
"Karnınavurup çocuğunu (ölü olarak) düşüren kadın."
Buharl'nin el-İ'tisam bölümünde Muğire'den yaptığı rivayete göre Hz. Ömer
"imlasu'l-mer'e"yi sordu. İmlasu'l-mer'e, karnına vuran ve yavrusunu
düşüren kadın demektir. Hz. Ömer "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
düşük cenin (sıkt) hakkındaki hükmünü işiten kimse var mı?" diye sordu. Bu
açıklama dil bilginlerinin yaptıkları tefsirden daha dardır. Onlara göre imlas,
kadının çocuğu doğumdan önce yani doğum vaktinden önce düşürmesi demektir. Ebu
Davud'un Sünen'inde Ebu Ubeyd'den yaptığı nakil böyledir. İbnü'l-Katta'
"........." hamile kadın çocuğunu düşürdü anlamına gelir demiştir.
"Hz. Ömer onlarla karnına vurup çocuğunu (ölü olarak)
düşüren kadın hakkında istişare etti." İbn Dakik el-İd şöyle demiştir: Bu
hadis cenin'in diyeti olduğu ve onun hakkında gurre vermek gerektiği noktasında
esaslı bir delildir. Gurre ya köle ya da cariyedir. Gurre, işlenen bir cinayet
nedeniyle kadın çocuğunu ölü olarak doğurduğunda gündeme gelir. Fıkıh
bilginleri gurrenin yaşı hakkında kayıtlamada bulunmaktadırlar. Oysa bu daha
önce geçtiği üzere hadisin gereği değildir. Hz. Ömer'in bu konuda sahabe ile
istişarede bulunması, devlet başkanının herhangi bir hükmü bilmediğinde veya
şüphesi bulunduğunda ya da ispat edilmesini istediğinde sorması konusunda temel
dayanaktır. Hadisten özelolayların büyükler tarafından bilinmediğini
kendilerinden daha aşağı mertebedeki kimselerin ise bunları bildiğini
anlıyoruz. Bu tavırda görüşüne muhalif bir haberle kendisine delil
getirildiğinde "Bu haber sahih olsaydı onu herhalde -mesela- filanca kişi
bilirdi" diye cevap veren mukaHidin tutumuna bir reddiye vardır. Çünkü
böyle bir olaydan Hz. Ömer gibi birisi habersiz olursa ondan sonra gelenlerin
bilmemesi çok daha mümkündür. Fıkıh bilginleri gurrenin vacip olması için
cenin'in anasından cinayet sebebiyle ölü olarak doğmuş olmasını şart
koşmuşlardır. Buna karşılık cenin canlı olarak dünyaya gelir, sonra ölürse bu
durumda kısas veya tam bir diyet gerekli olur.
Bu olaydan sözkonusu hükmün hür olan kadının düşürdüğü çocuğa
mahsus olduğu anlaşılmaktadır. Zira hadiste belirtilen olay bu konuda varid
olmuştur. Fıkıh bilginleri bu konuda içtihadda bulunmuşlardır. Şafiller şöyle
der:
Cariyenin cenini hakkında vacip olan annesinin kıymetinin onda
birini vermektir. Tıpkı hür olan kadının ceninin'de annenin diyetinin onda
birini vermek gerekli olduğu gibi.
Hadisten sözkonusu katlin kas ıt benzeri olmadığı
anlaşılmaktadır. Doğruyu en iyi Yüce AHah bilir. Bu hadis konuşmada sed'in
kınandığına delil gösterilmiştir. Mekruhluk kişi konuşurken zorlamada
bulunduğunda sözkonusudur. Aynı şekilde insanın sözü düzgün olup, ancak bir
hakkı iptal ediyor ya da bir batılı hayata geçiriyorsa bu da mekruhtur. Buna
karşılık kişinin sözü ahenkli ve düzenli olup, bir hak veya mubah konusunda
iseirinda herhangi bir mekruhluk
yoktur.
باب: جنين
المرأة، وأن
العقل على
الوالد وعصبة
الوالد، لا
على الولد.
26. ANA RAHMİNDEKİ CENİNİN HÜKMÜ, (ÖLDÜRÜLEN KADININ) DİYETİN
ÇOCUK ÜZERİNE DEĞİL KATİLİN BABASI VE BABASININ ASABESİ ÜZERİNE OLDUĞU
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
حدثنا الليث،
عن ابن شهاب،
عن سعيد بن
المسيَّب، عن
أبي هريرة:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قضى في
جنين امرأة من
بني لحيان
بغرة، عبد أو
أمة، ثم أن المرأة
التي قضى
عليها
بالغرَّة
توفيت، فقضى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
ميراثها
لبنيها
وزوجها، وأن
العقل على
عصبتها.
[-6909-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Lihyan oğullarından bir kadının ölü olarak düşen
cenin'i hakkında bir köle veya cariyenin gurre olarak verilmesine hükmetti.
Sonra gurre vermesine hükmedilen o kadın öldü. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem mirasının oğullarına ve kocasına ait olduğuna, diyetin ise cinayeti
işleyen kadının asabesi {erkek akrabaları} üzerine olduğuna hükmetti.
حدثنا أحمد
بن صالح:
حدثنا ابن
وهب: حدثنا يونس،
عن ابن شهاب،
عن ابن
المسيَّب
وأبي سلمة بن
عبد الرحمن:
أن أبا هريرة
رضي الله عنه
قال:
اقتتلت
امرأتان من
هذيل، فرمت
إحداهما الأخرى
بحجر فقتلتها
وما في بطنها،
فاختصموا إلى النبي
صلى الله عليه
وسلم، فقضى أن
دية جنينها
غرَّة، عبد أو
وليدة، وقضى
أن دية المرأة
على عاقلتها.
[-6910-] Ebu Hureyre r.a. şöyle anlatmıştır: Huzeyl
kabilesinden iki kadın birbiriyle kavgaya tuştu ve bu esnada biri diğerine bir
taş fırlattı ve hem anneyi, hem de karnındaki yavruyu öldürdü. Taraflar Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hükmüne başvurdular. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem cenin'in diyetnin bir köle veya cariyenin gurre olarak
verilmesi, kadının diyetinin akılesi tarafından ödenmesi gerektiğine hükmetti.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
''Ana Rahmindeki Cenin'in Hükmü ... " İbn Battal şöyle
demiştir: Buharl'nin attığı bu başlıktan maksadı, öldürülen kadının diyetinin
katil kadının babası ve babasının asabesi üzerine olduğunu vurgulamaktır. Biz
de şunu ekleyelim:
Kadının babası ve babasının asabesi, kadının kendi asabesidir.
Böylece atılan başlık, birinci haberin lafzıyla tam olarak uygun düşmektedir.
Buhari'nin bir diğer maksadı da diyetin kadının asabesi üzerine olduğunu
belirtmektir. Bunu da naklettiği ikinci hadis açıklamaktadır. Buna göre Nebi
s.a.v. kadının diyetinin akılesi üzerine olduğuna hükmetmiştir. Buharinin bunu
"baba" kelimesiyle zikretmesi, olayın bazı rivayet yollarında gelen
ifadeye işaret etmek içindir.
"Çocuk üzerine değil" İbn Battal şöyle demiştir: İmam
Buhari, öldürülen kadının çocuğunun kendi asabesinden olmadığı takdirde kadın
adına diyete katıImayacağını vurgulamak istemektedir. Çünkü diyeti ödemekle
zevi'l-erham değil, asabe yükümlüdür. Bundan dolayı ana bir kardeşler,
kardeşlerinin diyetine katılmazlar. İbn Battal şöyle der:
Bu haberin gereği, anneye mirasçı olan kimseler onun asabesinden
olmadıkları takdirde onun adına diyet ödemekle yükümlü olmadıklarıdır. Bu
İbnü'I-Münzir'in dediği gibi bilginler arasında ittifakla kabul edilen bir
husustur. Biz de şunu hatırlatalım:
Bundan önce Usame b. Umeyre'in rivayetinde şöyle bir cümlenin
yer aldığını ifade etmiştim: "Kadının babası diyeti onun çocukları öder
deyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'Diyeti ödemekle asabe yükümlü
olur' buyurdu."(Beyhaki, Sünen, VIII, 108)
باب: من
استعان عبداً
أو صبياً.
27. KÖLEDEN VEYA ÇOCUKTAN YARDIM İSTEME
ويذكر: أن أم
سلمة بعثت إلى
معلم
الكتَّاب: ابعث
إلي غلماناً
ينفشون
صوفاً، ولا
تبعث إلي حراً.
"Ümmü Seleme'nin katiplerin hocasına haberci gönderip
"Bana yün tiftikleyecek oğlan köleler yolla, hür yollama" dediği
zikredilmiştir.
حدثني عمر بن
زرارة: أخبرنا
إسماعيل بن
إبراهيم، عن
عبد العزيز،
عن أنس قال:
لما
قدم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم المدينة،
أخذ أبو طلحة
بيدي، فانطلق
بي إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال: يا رسول
الله، إن
أنساً غلام كيِّس
فليخدمك، قال:
فخدمته في
الحضر
والسفر، فوالله
ما قال لي
لشيء صنعته لم
صنعت هذا هكذا،
ولا لشيء لم
أصنعه لم لم
تصنع هذا هكذا.
[-6911-] Enes b. Malik şöyle demiştir: Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldiği zaman (üvey babam) Ebu Talha
benim elimden tutup, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına götürdü
ve
"Ya Resulallah! Enes akıllı bir oğlandır, sana hizmet
etsin!" dedi. Ben de artık hem hazar'da, hem de seferde ona hizmet ettim.
Valiahi bana yapmış olduğum bir şey için "Bunu neden böyle yaptın?",
yapmadığım bir şey için de "Bunu neden böyle yapmadın?" demedi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Köle veya çocuktan yardım istme." Kirmanı şö>,le demiştir:
Atılan başlığın yazılan mektupla ilişkisi şudur: Köle (o işte çalışırken) helak
olup ölse onun kıymetini ya da hürün diyetin i vermek gerekli olur.
"Ümmü Seleme'nin katiplerin hocasına haberci gönderip
"Bana yün tiftikleyecek oğlan köleler yolla, hür yollama demesi" İbn
Battal şöyle demiştir:
Ümmü Seleme'nin hür istememesi şundandır: Çoğunluğu oluşturan
bilginler şöyle derler: Bir kimse ergenlik çağına ermemiş, hür bir kişiden veya
efendisinin iznini almaksızın köleden yardım ister de çocuk veya köle bu işte
helak olurlarsa çalıştıran kişi o kölenin kıymetini tazmin eder. Hürün diyeti
ise çalıştıranın akılesi tarafından ödenir.
Kirmanı şöyle der: Ümmü Seleme'nin hür' gönderilmesini
istememeGki maksadı, hüirü onurlandırma ve kölenin bedelini ödeme isteğidir.
Zira hd,rrün' bu işte helak olması durumunda bedelini o tazmin etmeyecektir.
Köle ise böyle değildir. Çünkü köle bu işte helak olduğu takdirde bedelini Ümmü
Seleme ödeyecektir. Hadis, -yukarıdaki hadiste olduğu gibi- hür kimselerle
komşu çocuklarını ağır meşakkatin bulunmadığı, ölmelerinden endişe edilmeyen
işlerde çalıştırmanın caiz olduğuna delildir.