باب: دية
الأصابع.
20. PARMAKLARIN DİVETİ
حدثنا آدم:
حدثنا شعبة،
عن قتادة، عن
عكرمة، عن ابن
عباس ، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (هذه
وهذه سواء).
يعني الخنصر
والإبهام.
حدثنا محمد
بن بشار:
حدثنا ابن أبي
عدي، عن شعبة،
عن قتادة، عن
عكرمة، عن ابن
عباس قال:
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم، نحوه.
[-6895-] İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem serçe parmakla, başparmağı kastederek "İşte şu ve şu birbirine
eşittir" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Parmakların diyeti" başlığı, parmakların diyeti
birbirine eşit midir yoksa farklı mıdır anlamınadır.
"Nebi s.a.v. serçe parmakla, başparmağı kastederek 'İşte şu
ve şu birbirine eşittir' buyurmuştur." İbn Ebi Asım'ın nakline göre
Mervan, Said b. el-Müseyyeb 'i, İbn Abbas'a göndererek parmakların diyetin i
sordurmuştur. İbn Abbas "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir elin
diyetinin elli ve her bir parmağınkinin ise on olduğu hükmünü verdi"
demiştir.
İmam Malik'in eserinde Amr b. Hazm'ın mektubunda da "Parmakların
her birinin diyetinin on olduğu" ifade edilmiştir. İbn Mace'de Amr b.
Şuayb'ın babası vasıtasıyla dedesinden nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem "Parmakların tümü (diyet açısından) birbirine eşittir. Her bir
parmak İçİn on deve verilir" buyurmuştur.(İbn Mace, Diyat)
Ebu Davud bunu iki hadis şeklinde nakletmiştir, senedi
ceyyiddir. Tirmizi şöyle demiştir: İlim adamları nezdinde uygulama bu
doğrultuda olmuştur. Sevri, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve İshak bu görüşü
benimsemişlerdir. Biz de belli başlı beldelerdeki fıkıh bilginlerinin
(fukahau'l-emsar) tümünün bu kanaatte olduklarını belirtelim.
باب: إذا أصاب
قوم من رجل،
هل يُعاقب أو
يُقتص منهم
كلهم.
21. BİR TOPLULUK BİR KİMSEYİ YARALADIĞINDA ONLARIN HERBİRİ
CEZALANDIRILIR MI (ÖLDÜRMÜŞLERSE) HERBİRİ KISAS EDİLİR Mİ?
وقال مطرف،
عن الشعبي، في
رجلين شهدا
على رجل أنه
سرق، فقطعه
عليّ، ثم جاءا
بآخر وقالا:
أخطأنا،
فأبطل
شهادتهما،
وأخذا بدية
الأول، وقال:
لو علمت أنكما
تعمدتما
لقطعتكما.
Mutarrif'in nakline göre Şa'bi şöyle demiştir: iki kişi bir
şahsı Hz. Ali'ye getirip, onun hırsızlık yaptığına şahitlik ettiler. Ali de bu
şehadete dayanarak o kimsenin elini kesti. Sonra bu iki şahit başka bir adamı
getirerek "Biz önceki kişinin hırsızlık yaptığında yanılmışız (asıl hırsız
budur)" dediler. Bunun üzerine Hz. Ali o iki şahidin getirdikleri ikinci
kişi aleyhindeki şehadetlerini iptal etti ve birinci kişinin kesilen elinin
diyetinin onlardan alınmasına karar verdi. Akabinde "Eğer sizin şahitlik
ederken kasten yalan söylemiş olduğunuzu bilseydim, elinizi keserdim"
dedi.
وقال لي ابن
بشار: حدثنا
يحيى، عن عبيد
الله، عن
نافع، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما: أن
غلاما قُتل
غيلة، فقال
عمر: لو اشترك
فيها أهل
صنعاء
لقتلتهم .وقال
مغيرة بن
حكيم، عن
أبيه: إن أربعة
قتلوا صبياً،
فقال عمر مثله .وأقاد أبو
بكر وابن
الزبير وعلي
وسويد بن مقرِّن
من لطمة .وأقاد
عمر من ضربة
بالدِّرَّة.
وأقاد عليّ من
ثلاثة أسواط .واقتصَّ
شريح من سوط
وخموش.
[-6896-] İbn Ömer'in nakline göre bir oğlan çocuğu gizlice öldürüldü. Bunun
üzerine Hz. Ömer "Bu öldürme fiiline San'a. halkı katılmış olsaydı,
mutlaka onların hepsini (teker teker) öldürürdüm" demiştir.
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن سفيان:
حدثنا موسى بن
أبي عائشة، عن
عبيد الله بن
عبد الله قال:
قالت عائشة:
لددنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في مرضه،
وجعل يشير
إلينا: (لا
تلدُّوني). قال:
فقلنا: كراهية
المريض
بالدواء،
فلما أفاق
قال: (ألم
أنهكم أن
تلدُّوني).
قال: قلنا:
كراهية
المريض
للدواء، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (لا يبقى
منكم أحد إلا
لُدَّ وأنا
أنظر إلا
العبَّاس،
فإنه لم
يشهدكم).
[-6897-] Ubeydullah b. Abdullah'ın nakline göre Aişe
r.anha şöyle anlatmıştır:
Hastalığı esnasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ağzına
ilaç koyduk. Bize ':4ğzıma ilaç koymayın" diye işaret etmeye başladı. Biz
"Hasta ila cı sevmez, onun için böyle söyledi" dedik. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem kendine gelince, "İlaç vermenizi yasaklamadım mı?"
diye çıkışınca biz yine "hasta ilacı sevmez" dedik. Bunun üzerine
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi:
':4ranızdan -gözlerimin önünde- ağzına ilaç damlatılmayacak hiç
kimse kalmayacaktır. Bundan sadece Abbas müstesnadır. Çünkü o sizinle birlikte
bulunmadı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Bir topluluk bir kimseyi yaraladığında onların her biri
cezalandırılır mı?"
Yani bir topluluk, bir kişiyi öldürdüğü veya yaraladığı takdirde
bunların tümüne kısas uygulamak gerekli olur mu, yoksa aralarından kısas
edilmek üzere bir kişi belirlenerek kalanlarından diyet mi alınır? Başlıkta
geçen "muakabe"den maksat denkliktir. Müellif bu ifade ile sanki İbn
Sırın'in şu hükmüne işaret eder gibidir:
İki kişi bir şahsı öldürse bunlardan biri öldürülür, diğerinden
diyet alınır. Daha çok oldukları takdirde kalan diyet onlara böıüştürüıür.
Tıpkı on kişinin bir kişiyi öldürmesi gibi. Bu durumda aralarından bir kişi öldürülür.
Geriye kalan dokuz kişiden her biri bir diyetin dokuzda birini öder. Şa'bl'nin
şöyle dediği nakledilmiştir:
Maktulün velisi katil iki kişi ise dilediği birini kısasen
öldürür. Daha çok oldukları takdirde dilediği birini kısasen öldürürken, geri
kalanlarını bağışlar. Selef bilginlerden birisi şöyle demiştir:
Bu durumda kısas cezası düşer, diyet vermek tek seçenek haline
gelir. Bu hüküm Rebl'a ve Zahirilerden nakledilmiştir. İbn Battal ise şöyle
demiştir: Muaviye, İbnü'z-ZUbeyr ve Zührl'den, İbn Sırın'in görüşü gibi bir
görüş nakledilmiştir. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginlerinin delili ise canın
böıünemeyeceğidir. Netice olarak bu kişi öldürmeye iştirak edenlerden
bazılarının fiili ile ölmemiştir. Dolayısıyla bunların her biri katilolur.
"Çocuğun biri gizlice öldürüldü." Hadiste geçen
"ğıleten" gizlice demektir. "Ebu Bekir, İbnü'z-ZUbeyr, Ali,
Süveyd b. Mukarrin tokattan dolayı kısas yapmışlardır. Hz. Ömer vurma nedeniyle
kırbaçla kısas uygulamıştır. Hz. Ali üç kamçı vurmaktan dolayı kısas yapmıştır.
Kadı Şureyh de bir değnek vurmaktan ve küçük yaralardan dolayı kısas
uygulanmıştır." Hadisin ifadesinde geçen ".......", tırmalama
demektir. Tırmalamanın yaralamalar arasında bilinen bir erşi yoktur.
İbnü'l-Kayyim şöyle demiştir: Müteahhirun (son dönem)
bilginlerinden biri daha ileri giderek tokat atma ve vurmada kısas
uygulanmayacağı noktasında icma naklederek sadece ta'zir cezası uygulanacağını
belirtmiştir. Ancak bunda yanılmıştır. Zira bu konuda kısas uygulanacağı
görüşü, Hulefa-yı Raşidın'den nakledilmiştir. Bu görüş üzerinde icma olmaya
daha uygundur. Kitap ve sünnetin mutlak ifadesinin gereği de budur.