باب: رمي
المحصنات.
44. İFFETLİ KADINLARA ZİNA İFTİRASI ATMAK
{والذين
يرمون
المحصنات ثم
لم يأتوا
بأربعة شهداء
فاجلدوهم
ثمانين جلدة
ولا تقبلوا
لهم شهادة
أبداً وأولئك
هم الفاسقون.
إلا الذين تابوا
من بعد ذلك
وأصلحوا فإن
الله غفور
رحيم} /النور: 4 – 5 /.{إن الذين
يرمون
المحصنات
الغافلات
المؤمنات
لعنوا في
الدنيا
والآخرة ولهم
عذاب عظيم} /النور:
23 /.وقول الله:
{والذين يرمون
أزواجهم}
/النور: 6/. {ثم لم
يأتوا} الآية
/النور: 4/.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "Namuslu kadınlara zina
isnadında bulunup, sonra (bunu ispat için) dört şahit getiremeyenlere seksener
sapa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar
tamamen günahkardırlar. Ancak bundan sonra tövbe edip, ıslah olanlar müstesnadır.
Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. "(Nur 4, 5) "Namuslu,
kötülüklerden habersiz, mu'min kadınlara zina isnadında bulunanlar dünya ve
ahirette laryetIenmişlerdir. Yapmış olduklarına dilleri, elleri ve ayaklarının
aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.
"(Nur 23, 24)
حدثنا عبد
العزيز بن عبد
الله: حدثنا
سليمان، عن
ثور بن زيد عن
أبي الغيث، عن
أبي هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(اجتنبوا السبع
الموبقات).
قالوا: يا
رسول الله،
وما هن؟ قال:
(الشرك بالله،
والسحر، وقتل
النفس التي
حرم الله إلا
بالحق، وأكل
الربا، وأكل
مال اليتيم،
والتولي يوم
الزحف، وقذف
المحصنات
المؤمنات
الغافلات).
[-6857-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bir keresinde
"Helak edici yedi şeyden sakınınız!" buyurdu. Sahabiler
"Ya ResulaIlah! Nedir onlar?" diye sordular. Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurdu: Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram
kıldığı cana haksız yere kıymak, faiz kazancı yemek, yetim malı yemek, düşmana
hücum sırasında savaştan kaçmak, namuslu, kötülüklerden habersiz mu'min
kadınlara zina isnadında bulunmaktır. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"İffetii kadınlara zina iftirası atmak" onlara
iftirada bulunmak demektir. Burada "el-muhsanat" kelimesinden maksat,
iffetli ve hür kadınlar demektir. Bu, sadece evli kadınlar demek değildir. Tam
tersine bakire olan kadına zina iftirasının cezası da bilginlerin icmaı ile
aynıdır.
Yukarıda zikredilen birinci ayet, iffete iftira suçunun cezasını
açıklarken, ikincisi bunun büyük günahlardan olduğunu ifade etmektedir.
Karşılığında lanet veya azap tehdidi bulunan ya da had cezası getirilmiş olan
bütün fiiller büyük günahtırlar. Bu konuda esas alınması gereken tanım budur.
Böyle bir açıklamayla bu bölümde zikredilen hadisle iki ayet birbiriyle uyumlu
hale gelmektedir. İffetli erkeklere zina iftirası atmanın hükmünün, iffetli
kadınlara zina iftirasında bulunmayla aynı olduğu noktasında bilginlerin icmaı
vardır. Bundan sonraki bölümde açıklayacağımız üzere kölelere zina isnadında
bulunmanın hükmü ihtilaflıdır.
"Helak edici yedi şeyden sakınınız." Mühelleb şöyle
demiştir: Büyük günahlara bu ismin verilmesi, onların bunları işleyen kimseleri
helak etmesi sebebiyledir. Bizce burada"r-ll" kelimesi, büyük günah
anlamındadır.
Nesai ve Taberanl'nin rivayet ettikleri İbn Hibban ve Hakim'in
sahih olarak degerlendirdikleri ve Ebu Hureyre ile Ebu Said'in naklettikleri
bir hadise göre Nebi s.a.v."Beş namazı kılıp, yedi büyük günahtan kaçman
hiçbir 'kul yoktur ki ona cennetin kapılan açılmasın" buyurmuştur. (Nesai,
Zekat; İbn Hibban, Sahih, V, 43; Hakim, el-Müstedrek, I, 316; Taberani,
el-Mu'cemu'l-Kebir, IV, 128)
İbn Abdusselam şöyle demiştir: Büyük günahın hiçbir itirazIa
karşılaşmayacağı tanımına rastlamadım. Bence en uygun tarifi şudur: Büyük günah,
işleyenin dinini hafife aldığını nasla bildirilen büyük günahların en küçüğünün
gösterdiği kadar gösteren günahtır. İbn Abdusselam bir de şunu der: Bazıları
büyük günahı, işleyene tehdit veya lanet getirilen her türlü günahtır şeklinde
tanımlamışlardır. Bizce bu son tanım diğerinden daha kapsamlıdır. Bu tanıma
"ihlal edilmesi had cezası gerektirir" şeklinde bir ilave yapmak
gerekir şeklinde bir itiraza yer yoktur. Çünkü hakkında had cezası uygun
görülen her fiil, onu yapan kişiye yönelik tehditten hali değildir.
Kurtubl'nin el-Müfhim isimli eserinde yaptığı tarif büyük günah
tanımlarının içinde en güzellerinden biridir: Kitap veya sünnetin ya da icmanın
hakkında "büyük günah" deyimini kullandığı ya da karşılığında
şiddetli bir ceza olduğu bildirilen veya had cezası konulan ya da şiddetli bir
kınama yapılan fiiller büyük günahtır. Buna göre hakkında tehdit veya lanet ya
da fısk terimlerinin kullanıldığı fiilleri Kur'an ya da sahih ve hasen
hadislerden araştırmak ve gerek Kur'an, gerek sahih ve hasen hadislerde büyük
günah olduğu bildirilen fiillere bunları eklemek uygun olur. Bu fiillerin
toplamı kaça ulaşırsa ulaşsın bundan o fiilleri bir bir sıralamayı öğrenmek
mümkündür. Ben bunları biraraya toplamaya başladım. Allahu Teala'tan lütfu ve
inayetiyle bunları yazmaya yardımcı olmasını dilerim.
Hallmı, el-Minhac isimli eserinde şöyle der: Büyük ve küçüğü
olmayan hiçbir günah yoktur. Bazen küçük günah belli bir karine dolayısıyla
büyük günaha dönüşebilirken, bazen büyük günah aynı şekilde çirkin bir fiile
dönüşebilir. Bundan Allah'ı inkar etmek müstesnadır. Çünkü bu büyük günahların
en çirkinlerindendir. Allah'ı inkar etme günahının küçüğü yoktur. Biz de şunu
ekleyelim:
Bununla birlikte bu günah da çirkin ve daha çirkin şeklinde iki
kısma ayrılır. Halımı bundan sonra söylediklerine örnekler getirir. İkincisi
ise haksız yere bir cana kıymak gibi bir fiildir. Bu büyük günahtır. Bir kimse
kendi usulünü (babası, babasının babası. .. ) veya füruunu (oğlu, oğlunun oğlu
... ) ya da kan bağı olan yakın akrabasını öldürse veya Harem' de veya haram
olan ayda katı fiilini işlese bu bir çirkin fiildir (fahişe). Zina büyük bir
günahtır. Bir kimse komşusunun hanımıyla veya kan bağı olan akrabasıyla ya da
Ramazan ayında veya Harem bölgesinde bu fiili işleyecek olursa, bunun adı
fahişedir. içki içmek büyük günahtır ama Ramazan ayında gündüz içilirse veya
Harem-i Şerif'te ya da açıktan açığa içilecek olursa bu da fahişedir.
Nisab miktarından daha az bir değerde mal çalmak küçük günahtır.
Malı çalınan kişinin bundan başka malı yoksa ve malı olmaması zaafa yol
açıyorsa bu büyük günahtır. Halimi bu konuda daha bir çok örnek verir: Bu
örneklerin çoğunda tenkit edilecek noktalar bulunmaktadır. Fakat bu onun
alametidir. Yapılan bu ayırım güzel bir metod olup, dikkate almakta herhangi
bir sakınca yoktur. Büyük ve küçük günah ayırımının dayanağı mefsedetin
ağırlığı veya hafifliğidir. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir.
باب: قذف
العبيد.
45. KÖLELERE ZİNA İFTİRASI ATMA
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى بن
سعيد، عن فضيل
بن غزوان، عن
ابن أبي نعم،
عن أبي هريرة
رضي الله عنه
قال:
سمعت
أبا القاسم
صلى الله عليه
وسلم يقول: (من قذف
مملوكه، وهو
بريء مما قال،
جلد يوم القيامة،
إلا أن يكون
كما قال).
[-6858-] Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Ben Ebu'l-Kasım
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittim. Şöyle buyuruyordu:
"Her kim maliki olduğu kölesine -söylediğinden berı olduğu
halde- zina isnad ederse kıyamet gününde sapa ile dövülür. Ancak kölenin onun
söylediği gibi olması müstesnadır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
imam Buhari yukarıya attığı başlıkta geçen ""
kelimesini rivayette yer alan sözcüğe uyarak kullanmaktadır. Yoksa bu konuda
köle ile cariye arasında fark yoktur. Bu konudaki hüküm şöyledir: Bir köle
iffete iftira suçu işlediğinde ister erkek, ister kadın olsun hürlere verilen
cezanın yarısını alır. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginlerinin görüşü bu
doğrultudadır.
"Söylediğinden berı olduğu halde." Bu cümle, Arapça
grameri açısından hal cümlesidir. "Ancak kölenin onun söylediği gibi
olması hali müstesnadır." Yani bu durumda o kişiye iffete iftira cezası
verilmez. Mühelleb şöyle demiştir:
Bilginler, hür bir kimse bir köleye zina iftirasında bulunursa
kendisine had cezası uygulamak gerekmediği konusunda görüş birliği etmişlerdir.
Bu hadis, sözkonusu hükmün isabetli olduğunu göstermektedir. Zira efendiye
kölesine zina iftirası attı diye dünyada sopa cezası uygulamak gerekli olsaydı,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ahirette alacağı cezayı ifade ettiği gibi bunu
da belirtirdi. Rasulullah'ın sözkonusu cezayı ahirete mahsus kılması, hür olan
kimseleri kölelerden ayırmak içindir. Ahirete gelince, efendilerin köle
üzerindeki mülkiyetleri ortadan kalkmakta ve kölelerle hürler had cezası
açısından birbirlerine eşit olmaktadırlar. Dolayısıyla bunlardan her biri,
mağdur olan taraf affetmedikçe kısasen hakkını alır. Ahirette üstünlük sadece
takva açısındandır.
Biz de şunu ekleyelim: Mühelleb'in icma olduğu yolundaki nakli
tartışılır.
Abdurrezzak'ın nakline göre İbn Ömer' e başkasına ait Ümmü
Veled'e zina iftirası atan kimsenin durumu soruldu. Hz. Ömer şöyle cevap verdi:
O kişiye hakir ve zelil kılıcı had cezası vurulur. Bu haber sahih bir isnadla
rivayet edilmiştir. (Abdurrezzak, Musannef, VII, 439) Hasan-ı Basri ve Zahiriye
alimlerinin görüşü bu doğrultudadır. İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Bir ümm-ü
velede zina iftirasında bulunan kimsenin hakkında bilginler ihtilaf
etmişlerdir. İmam Malik ve bir grup bilgin, iftirayı atana had cezası uygulamak
gereklidir demişlerdir. Efendinin ölümünden sonra yapılan iftira konusunda İmam
Şafil'nin görüşüne yapılan kıyasın hükmü bu doğrultudadır. Efendinin ölümüyle
ümm-ü veled hür olur diyen bütün görüşlerin mukayesesinden çıkan sonuç da
budur. Hasan-ı Basri'nin ümm-ü velede zina iftirasında bulunan kimseye had
cezası uygulamak gerekmediği görüşünde olduğu nakledilmiştir. İmam Malik ve
Şafii ise köle zannederek hür bir kimseye zina iftirasında bulunan kişiye had
cezasını uygulamak gerekli olur demişlerdir.
باب: هل يأمر
الإمام رجلاً
فيضرب الحد
غائباً عنه.
46. DEVLET BAŞKANININ BİR KİMSEYE KENDİSİNİN BULUNMADlĞI BİR
YERDE HAD CEZASINI UYGULAMA EMRİ VERİP VEREMEYECEĞİ
وقد فعله عمر.
Hz. Ömer bunu yapmıştır.
حدثنا محمد
بن يوسف:
حدثنا ابن
عيينة، عن
الزُهري، عن
عبيد الله بن
عبد الله بن
عتبة، عن أبي
هريرة وزيد بن
خالد الجهني
قالا:
جاء
رجل إلى النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال: أنشدك
الله إلا قضيت
بيننا بكتاب
الله، فقام خصمه،
وكان أفقه
منه، فقال:
صدق، اقض
بيننا بكتاب
الله، وأذن لي
يا رسول الله،
فقال النبي صلى
الله عليه
وسلم: (قل). فقال:
إن ابني
عسيفاً كان في
أهل هذا، فزنى
بامرأته،
فافتديت منه
بمائة شاة
وخادم، وإني
سألت رجالاً
من أهل العلم،
فأخبروني أن
على ابني جلد
مائة وتغريب
عام، وأن على
امرأة هذا
الرجم، فقال:
(والذي نفسي
بيده،
لأقضينَّ
بينكما بكتاب
الله، المائة
والخادم ردّ
عليك، وعلى
ابنك جلد مائة
وتغريب عام،
ويا أنيس اغد
على امرأة هذا
فسلها، فإن
اعترفت فارجمها).
فاعترفت
فرجمها.
[-6859 - 6860-] Ebu Hureyre ile Zeyd b. Halid el-Cühenı şöyle
anlatmışlardır:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir gün bir adam geldi ve
"Ya Resulallah' Allah adına aramızda onun kitabıyla hüküm
vermeni istiyorum" dedi. Bunun üzerine davalı olan şahıs da ayağa kalktı.
Bu kişi ondan daha anlayışlı birisi olarak "(evet) o doğru söyledi,
aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet ve (davamı arzetmek üzere) bana izin ver Ya
Resulallah!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona
"söyle!" buyurdu. O da şöyle anlattı:
Benim oğlum bu adamın yanında ücretli çalışıyordu. Onun eşi ile
zina etmiş. Ben bu adama yüz koyun ve bir de hizmetçi fidye verip oğlumu
kurtardım. Sonra bu meseleyi ilim sahibi olan kimselere sordum. Onlar bana
henüz bekar olan oğluma yüz değnekle bir yıl sürgüne gönderme cezası, bunun
hanımına da recm cezası gerektiğini haber verdiler, dedi.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Kudreti sayesinde yaşadığım Allah'a yemin ederim ki sizin aranızda
elbette aziz ve celil olan Allah 'm kitabı ile hüküm vereceğim. Yüz koyun ve
hizmetçi sana geri verilecek, oğluna da yüz değnek vurulacak ve bir yıl sürgüne
gönderilecek Ey Uneys! Bu adamın hanımma git, onu sorup bu konuyu araştır! Eğer
bu hanım zina suçunu (sabit olacak tarzda) itiraf ederse, onu recm et"
buyurdu.
Uneys kadına gitti. Tahkikat sırasında kadın zina ettiğini itiraf
edince, ona recm cezası uyguladı.