باب: أحكام
أهل الذمَّة
وإحصانهم،
إذا زنوا ورفعوا
إلى الإمام.
37. ZiMMiLERiN AHKAMI, ZiNA ETIiKLERiNDE VE YETKiLi MAKAMA
HAVALE EDiLDiKLERiNDE MUHSAN OLMALARI
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا عبد
الواحد: حدثنا
الشيباني:
سألت عبد الله
بن أبي أوفى
عن الرجم فقال:
رجم
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقلت:
أقبل النور أم
بعده؟ قال: لا
أدري.
تابعه علي بن
مسهر، وخالد
بن عبد الله،
والمحاربي،
وعبيدة بن
حميد، عن
الشيباني.
وقال بعضهم:
المائدة،
والأول أصح.
[-6840-] Şeyban! şöyle anlatır: Abdullah b. Ebu Evfa'ya
recm cezasını sordum.
Bana "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm cezası
uyguladı" dedi. Ben "Nur suresinden önce mi yoksa sonra mı
uyguladı?" diye sordum. Bana "Bunu bilmiyorum" dedi.
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله:
حدثني مالك،
عن نافع، عن
عبد الله بن
عمر رضي الله
عنهما أنه قال:
إن
اليهود جاؤوا
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فذكروا
له أن رجلاً
منهم وامرأة
زنيا، فقال
لهم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: (ما تجدون
في التوراة في
شأن الرجم).
فقالوا:
نفضحهم ويجلدون،
قال عبد الله
بن سلام:
كذبتم إن فيها
الرجم، فأتوا
بالتوراة
فنشروها،
فوضع أحدهم
يده على آية
الرجم، فقرأ
ما قبلها وما
بعدها، فقال
له عبد الله
بن سلام: ارفع
يدك، فرفع يده
فإذا فيها آية
الرجم، قالوا:
صدق يا محمد
فيها آية
الرجم، فأمر
بهما رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فرجما، فرأيت
الرجل يحني
على المرأة،
يقيها
الحجارة.
[-6841-] Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Yahudiler Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldiler ve ona kendilerinden bir adamla bir
kadının zina ettiğinden söz ettiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara
"Siz recm hakkında Teurat'ta ne buluyorsunuz?" diye
sordu. Onlar, "Biz zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir sopayla
dövülürler" dediler. Abdullah b. Selam bunlara, "Yalan söylüyorsunuz.
Tevrat'ta recm (ayeti) vardır" dedi. Bunun üzerine Yahudiler Tevrat'ı
getirdiler ve açtılar. İçlerinden birisi elini recm ayeti üzerine koydu, ondan
önceki ve sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullah b. Selam ona "kaldır
elini" dedi. Bir de baktılar ki recm ayeti elinin altındadır.
Yahudiler "Ya Muhammedl Abdullah b. Selam doğru söyledi,
gerçekten Tevrat'ta recm ayeti vardır" dediler. Bunun üzerine Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu iki kişinin recm edilmesini emretti, onlar da
recm olundular. Abdullah b. Ömer
"Ben, recm edilirken erkek yahudinin kadını taşlardan korumak
için üzerine kapandığını gördüm" demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Zimmllerin ahkamı" yani Yahudi, Hıristiyan ve
bunların dışında kendilerinden cizye alınan diğer kimselere uygulanacak
hükümler.
"Zina ettiklerinde muhsan olmaları." Yani muhsan
olmanın şartlarından birisi de İslamdır diyenlerin aksine zina ettiklerinde
muhsan olmaları.
"Yetkili makama havale edildiklerinde." Yani
haklarında hüküm versin diye Müslümanların hakimine ister kendileri gelsinler,
isterse haddi aşmak suretiyle başkaları onları bu hakime hava le etsin hiç
farketmez. Ancak bunu -Hanefiler gibi- Müslümanların hakimine onların gelmesi
şeklinde kayıtlayan bilginler bu hükme muhalefet etmişlerdir.
"Abdullah b. Ebu Evfa'ya recm cezasını sordum." Yani
muhsan olduğu halde zina ettiği sabit olan kimsenin recm hükmünü sordum.
"en-Nursuresinden önce mi?" Yani en-Nur surenin
inmesinden önce demektir.
"Bunu bilmiyorum." Buradan anlaşılıyor ki büyük bir
sahabi bazı açık meseleleri bilmeyebilir ve faziletli bir kimsenin bunu
bilmiyorum demesi onun açısından ayıp ve kusur değildir. Tam tersine onun bu
konuyu araştırdığını gösterir ki bu övülecek bir durumdur.
"Birinci rivayet daha sahihtir." Yani "en-Nur
suresinden önce mi?" şeklindeki soru daha sahihtir. Bizim kanaatimiz ise
şudur: Herhalde bunu zikreden kişi, Yahudi erkek ve kadından söz edilmesinden
dolayı maksadın el-Maide suresi olduğunu zannetti. Çünkü bu surede Yahudilerin
içlerinden zina eden kadınla erkeğe uygulanacak hükmü sormaları sebebiyle inmiş
ayet bulunmaktadır.
"Siz recm hakkında Teurat'ta ne buluyorsunuz?" el-Bad
şöyle der: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in recm hükmünün Tevrat'ta mevcut
olduğunu ve değiştirilmediğini vahiy yoluyla öğrenmiş olması muhtemeldir. Bunu,
-Abdullah b. Selam ve başkaları gibi- Yahudi iken Müslüman olanlardan öğrenmiş
olması da mümkündür. Çünkü bunların nakilleri, doğru olduğu için bilgi kaynağı
olabilir. Bir başka ihtimal de Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bunu bu
konudaki hükmün onların nezdinde ne olduğunu öğrenmek maksadıyla sormuş, sonra
bunun doğruluğunu Allahu Teala'tan öğrenmiş olmasıdır.
"Bunlar bir sopayla dövüıürler." İleride Tevhid
bölümünde Eyyub'un Nafi'den yaptığı rivayette " fadıha" kelimesi
"yüzlerine kara çalıp, onları teşhir ederiz" şeklinde açıklanacaktır.
Abdullah b. Ömer rivayetine göre "Yahudiler, yüzlerine kara çalar, bir
hayvana sırt sırta bindirerek onları dolaştıtırız dediler." Abdullah b.
Dinar'ın rivayetine göre "Bizim bilginlerimiz yüzü karartma ve hayvana
bindirip teşhir etme cezası uydurdular" dediler. Ebu Hureyre hadisine göre
ise "Yüzüne kara çalınır, sırt sırta oturtulup, değnek cezası
uygulanır" dediler. Burada geçen "tecbiye" zina eden kadınla
erkeğin bir eşeğe bindirilerek sırt sırta oturtulup, teşhir maksadıyla
dolaştırılmalarıdır.
el-Bad şöyle demiştir: Bu meseleden anlaşılan onlar verdikleri
cevapta Tevrat'ın hükmünü tahrif etmeye ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
yalan söylemeye kalkışmışlardır. Bunu ya Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem aralarında
Allah'ın indirdiğinden başka bir şeyle hükmeder ümidiyle yapmışlar ya da onun
hükmüne başvurmakla zina edenlere hafif bir ceza verilmesiniamaçlamışlar ve bu
uygulamanın kendilerini uygulamaları gereken hükmün dışına çıkaracağına
inanmışlardır ya da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i denemeye kalkmışlardır.
Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem olan bir kimsenin batıl olan bir şeyi
kabul etmeyeceği yerleşmiş olan kaidelerdendir. Buradan, Allahu Teala'ın
Nebiini başarılı kılması sayesinde -hamdolsun Allah'a- onların yalan, Nebi
s.a.v.'in doğru söylediği ortaya çıkmıştır.
"Yakıha = onu korurken" .fiili, "yahnı= üzerine
kapanıyor" fiilinin tefsiridir.
Hadistan Çıkan Sonuıar
1. Zimmı bir kafir zina ettiğinde kendisine had cezası uygulamak
gereklidir.
Çoğunluğun görüşü bu doğrultudadır. Bu konuda Şamlerin
muhalefeti sözkonusudur. İbn Abdilben yanılmış ve recm cezasını gerektiren
muhsanlığın şartının "Müslüman olmak" olduğu noktasında bilginler
arasında ittifak bulunduğunu nakletmiştir. Şafillerle, Ahmed b. Hanbel'in bunun
için Müslüman olmanın şart olmadığını söyledikleri ileri sürülerek kendisine
itiraz edilmiştir. Şafiilerle Ahmed b. Hanbel'in görüşünü "Recm edilen
Yahudi kadınla erkek muhsan idiler" şeklindeki açık ifade teyid etmektedir.
Nitekim bu daha önce geçmişti. Malikilerle, Hanefıierin büyük bir kısmı ve İmam
Malik'in hocası Rebl'a, muhsan olmanın şartı Müslüman olmaktır demişlerdir.
Onlar yukarıda zikredilen hadise şöyle cevap vermişlerdir: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem O Yahudi erkek ve kadını Tevrat'ın hükmüne göre recm etmiştir
ve bu hükmün İslamın hükmüyle hiçbir alakası yoktur. Yapılan, sadece
kitaplarındaki hükmün kendilerine uygulanmasından ibarettir. Çünkü Tevrat'ta
muhsan olanla olmayana recm cezası öngörülmektedir. Bu bilginler ayrıca
sözkonusu uygulamanın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Medine'ye girdiği ilk
günlerde olduğunu söylemişler ve onun kendi şeriatında neshedilinceye kadar
Tevrat'ın hükmüne uymak ve ona göre amel etmekle yükümlü olduğunu
söylemişlerdir. Dolayısıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O Yahudi erkekle
kadını Tevrat'ın hükmÜne göre recm etti. Sonra bu hükmün "Kadınlarınızdan
fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o
kadınlan ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar
evlerde hapsedin"(Nisa 15) ayetiyle nesh edildiğini ifade etmişlerdir. Öte
yandan bu hüküm, -daha önce geçtiği üzere- muhsan olanla olmayanın cezasının
birbirinden ayrılması ile nesh edilmiştir. Muhsan olmayan bir kimsenin recm
edilmesi hükmü, Taberi ve başkalarının daha önce zikrettiğimiz rivayetlerinden
dolayı tartışmalıdır.
Hadisten Çıkan Diğer Sonuçlar
1. Zimmllerin birbirleri aleyhine yapacakları şahitlik kabul
edilir. İbnü'I-Arabl, Cabir hadisindeki " ....... = şahitleri
çağırdı" ifadesinin manasının zinalarını itiraflarına İslamın şal1iHerini
çağırdı şeklinde olduğunu ileri sürmüştür. "Onları şahitlerin şehadetiyle
recm etti" ifadesi, suçlarını itiraflarına beyyine bulunması dolayısıyla
recm etti demektir. Bu tevil, aynı hadisteki "Erkeğin organını kadının
organı içinde sürme çubuğunun sürmedanlıktaki hali gibi gördüler "(Ebu
Davud, Hudud) hadisiyle reddedilmiştir. Bu hadis şahitliğin itirafla değil,
bizzat müşahede ile olduğunu apaçık göstermektedir. Kurtubi şöyle demiştir:
Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre bir kafirin bir Müslümanın veya bir
kafirin aleyhine had suçu veya başka bir konuda yapacağı şahitlik kabul
edilmez. Bu konuda seferi olmakla, mukim bulunmak arasında fark yoktur. Tabiun
alimlerinden bir grupla, bazı fıkıh bilginleri şahitlik edecek bir Müslüman
bulunmadığı takdirde kafirlerin şehadetini kabul etmiştir. Ahmed b. Hanbel bu
hükümden -şahitlik edecek bir Müslüman bulunmadığında hükmünden- seferilik
halini istisna etmiştir.
Nevevi şöyle der: Doğru olanı Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in O Yahudi erkekle kadını itirafları üzerine recm ettiğidir. Cabir
hadisi sabit olsa bile her halde şahiHer Müslümandılar. Aksi takdirde MüslÜman
olmayanların şehadetine itibar edilmez. Buradan anlaşılıyor ki o Yahudi erkek
ve kadın zinalarını kendilerini ikrar etmişlerdi.
2. Kafirlerin nikahları sahihtir. Çünkü muhsanlığın sabit
olması, sahih bir nikahın sabit olmasına bağlıdır.