SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2220 >>

باب: قول الله تعالى .{ومن لم يستطع منكم طولاً أن ينكح المحصنات المؤمنات فمما ملكت أيمانكم من فتياتكم المؤمنات والله أعلم بإيمانكم بعضكم من بعض فانكحوهنَّ بإذن أهلهنَّ وآتوهنَّ أجورهنَّ بالمعروف محصنات غير مسافحات ولا متخذات أخدان فإذا أحصنَّ فإن أتين بفاحشة فعليهنَّ نصف ما على المحصنات من العذاب ذلك لمن خشي العنت منكم وأن تصبروا خير لكم والله غفور رحيم} /النساء: 25/.

غير مسافحات: زواني. ولا متخذات أخذان: أخلاء.

35. ALLAHU TEALA ŞÖYLE BUYURUYOR: Sizden her kim hür mu'min kadınları nikah edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da ellerinizin altındaki mu'min cariyelerinizden efendilerinin rızası ile nikahlamak var. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek suretiyle cariyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli bulunan cezanın yarısı kendilerine lazım gelir. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten korkanlaradır. Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. Allah Gafurdur, Rahimdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir)." (Nisa 25)

 

AÇIKLAMA: Ayette yer alan "uhsinne" kelimesi "uhsinne" şeklinde okunduğu gibi, "ahsanne" şeklinde de okunmuştur. Birinci şekilde okunduğunda manası evlenme anlamında iken, ikinci şekilde okunduğunda Müslüman olmak demektir. Vahidl'nin bu açıklamasına karşılık başka bir bilgin ise şöyle demiştir: Bilginler cariyenin nasıl muhsan olacağı noktasında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğunluğa göre cariye evlenme yoluyla muhsan olur. Bazıları ise aza d edilince muhsan olur demişlerdir. İbn Abbas ve bir grup bilgine göre cariyenin muhsan olması evlilik yoluyladır. Ebu Ubeyd ve İsmail el-Kadı bu görüşü savunmuşlardır. İbn Abbas kendi görüşüne delil olarak ayette geçen "min feteyatikümü'l-mu'minat= imanlı genç kızlarınız" ifadesini göstermiştir. Allahu Teala böyle buyurduktan sonra bu ifadenin ardından ....... fe iza eslemne=İslama girdiklerinde" ifadesini kullanması uzak bir ihtimaldir. Bu ayetten maksat evlilik ise bu takdirde bir cariye evlenmeden önce zina ettiği takdirde ona had cezası uygulamamak gerektiği anlamı çıkar. Nitekim İbn Abbas bu manayı almış ve cariye evlilik öncesi zina ettiğinde kendisine had cezası uygulanmaz demiştir.

 

Tabiun alimlerinden bir grup da bu görüşü benimsemiştir. Ebu Ubeyd elKasım b. Sellam'ın görüşü de bu doğrultudadır. İmam Şafiı nezdinde ağır basan görüş budur. O bu görüşü Taberanl'nin İbn Abbas'tan naklettiği "Cariyeye muhsan oluncaya kadar had cezası uygulamak yoktur" hadisine dayandırmıştır. Bu hadisin isnadı hasendir.(Taberani, el-Mucemu'I-Evsat, LV, 147) Fakat hadisin merfu mu yoksa mevkuf mu olduğu noktasında ihtilaf edilmiştir. Tercihe değer olanı hadisin İbn Abbas'ın sözü olduğudur. İbn Huzeyme ve başkaları hadisin mevkuf olduğunu kesin bir dille ifade etmişlerdir. İbn Şahin, en-Nasih ve'l-Mensuh isimli eserinde bu hadisin yukarıda verdiğimiz hadisle mensuh olduğunu iddia etmiştir. Bir konuda nesholduğunu iddia edebilmek için tarihini bilmek gerekir. Oysa burada tarih bilinmiyor den ilerek İbn Şahin tenkide uğramıştır. Ayrıca Hz. Ali'nin rivayet ettiği "Kölelerinizden muhsan olan ve olmayanlara had cezası uygulayınız" şeklindeki hadisle, yukarıdaki hadis çelişmektedir. Bu hadisin de merfu veya mevkuf olduğu noktasında ihtilaf edilmiştir. Ancak tercih edilen görüş mevkuf olduğu yolundadır. Fakat hadisin Müslim' deki ifade akışı, onun merfu olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Hz. Ali hadisini esas almak daha güçlü olmaktadır.

 

Yukarıdaki hadiste yer alan "ihsan" kelimesi evlilik anlamına yorumlanırken, ayetteki "İslam" anlamında alınınca, ikisi birbiriyle cem ve telif olmaktadır. Sünnet, bir cariye muhsan olmadan zina ettiğinde ona sopa vurulacağını beyan etmiştir. Başka bilginler ise cariyenin "muhsan" olmakla kayıtlanması onun hakkındaki hükmün recm değil, sopa cezası olduğunu ifade eder demiştir. Cari yenin muhsan olduktan sonraki zinasının hükmü kitaptan, bunun önceki zinasının hükmü sünnetten alınmıştır. Bundaki hikmet de şudur: Recm cezası yarıya bölünemez. Dolayısıyla onun hakkında sapa cezasının hükmü geçerliliğini korumaya devam etmiştir.

 

"Gayra musafihatin= Zina etmemeleri", "vela muttehizati ahdanin= gizli dost da tutunmamaları" demektir. "...... Ahdan"......... hıdn" kelimesinin çoğuludur. "Hıdn" "hadın" demektir ki arkadaş anlamına gelir. Rağıb el-Isfehanı şöyle demiştir: Bu kelime daha çok başkasıyla şehvetle arkadaşlık eden kimse hakkında kullanılır.

 

باب: إذا زنت الأمة.

ZiNA EDEN CARiYENiN DURUMU

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة، عن أبي هريرة وزيد بن خالد رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم سئل عن الأمة إذا زنت ولم تحصن؟ قال: (إذا زنت فاجلدوها، ثم إن زنت فاجلدوها، ثم إن زنت فاجلدوها ثم بيعوها ولو بضفير).

قال ابن شهاب: لا أدري بعد الثالثة أو الرابعة.

 

[-6837 - 6838-] Ebu Hureyre ile Zeyd b. Halid r.a.'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem' e evlenmemiş bir cariyenin zina durumu sorulunca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi:

 

"Bir cariye zina ettiği takdirde ona sapa cezası uygulayın. Sonra yine zina ederse ona yine sapa cezası uygulayın. Ardından yine zina ederse ona yine sapa cezası uygulayın. Sonra onu kıldan örülmüş bir ip karşılığında bile olsa satın. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Cariye zina ettiğinde" yani cariye zina ettiğinde bunun hükmünün ne olduğu.

"Bir cariye zina ettiği takdirde ona sapa cezası uygulayın." Denildi ki: Nebi s.a.v.'in hüküm verirken zina kelimesini "ihsan" kelimesiyle kayıtlamaksızın tekrarlaması, bunun hükme herhangi bir etkisi olmadığına ve cariyede had cezası gerektiren fiilin mutlak zina olduğuna dikkat çekmek içindir........... ona ayette belirtilen uygun cezayı veriniz demektir ki bu, hür kadına verilen sapa cezasının yarısıdır. Ebu Hureyre'den nakledilen bir başka rivayete göre Nebi s.a.v. .......... buyurmuştur ki manası ona had cezasını uygulasın demektir. .............fecliduha" emrinde hitap, cariyeye malik olan kimseyedir. Dolayısıyla buradan efendinin mülkiyeti altında olan cariye ve kölelere had cezası uygulamasının mümkün olduğu sonucu çıkarılmıştır. Cariyenin cezası nassa dayanırken köle cariye gibi değerlendirilmiştir. Selef bilginleri köle ve cariyelere had cezasını kimin uygulayacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazı bilginler bu cezayı ancak devlet başkanı veya onun yetki verdiği bir kişi uygulayabilir demişlerdir. Hanemerin görüşü bu doğrultudadır. Evza! ve Sevrl'nin bir efendi ancak zina cezasını uygulayabilir dedikleri nakledilmiştir.

 

Tahav! görüşüne delil olarak Müslim b. Yesar'dan naklettiği şu ifadeyi göstermiştir: Sahabeden birisi olan Ebu Abdullah derdi ki: "Zekatı toplamak, şer'! cezaları uygulamak, ganimet almak ve Cuma namazını kıldırmak sultanın yetkisindedir." Tahav! bu hükme sahabe içinden muhalif birisi bulunduğunu bilmiyoruz demiştir. İbn Hazm ise onu tenkit ederek "Tam tersine bu görüşe oniki sahabe muhalefette bulunmuştur" demiştir. Başka bilginler ise had cezasını -devlet başkanı buna izin vermese bile- efendilerin uygulayabileceğini söylemişlerdir. İmam Şafil'nin görüş)} bu doğrultudadır. Abdurrezzak'ın sahih bir isnadla nakline göre İbn Ömer şöyle demiştir: "Bir cariye zina ettiğinde kocası yoksa efendisi ona had cezasını uygular. Evli olduğu takdirde ona ceza uygulama yetkisi devlet başkanına aittir."(Abdurrezzak, Musannef, VII, 395) İmam Malik'in görüşü de bu doğrultudadır. Ancak cariyenin kocası, kendi efendisinin kölesi ise o zaman ona ceza uygulamak efendiye aittir.

 

İbnü'l-Arabl'nin ifadesine göre İmam Malik'in cariye evli ise cezasını devlet başkanı uygulamaz demiştir. Bunun sebebi kocanın cariyenin kadınlığına onu gayri meşru çocuktan ve fasid sudan (sperm) koruma açısından ilişkisinin olmasından dolayıdır. Fakat Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hadisi uyulmaya daha önceliklidir. Bununla evli ve evli olmayan bütün cariyelere genellik ifade eden sözü geçen hadisi kastetmekteyiz. Hadisin bazı rivayet yollarında "Onlardan muhsan olan ve olmayanlar dahil" şeklinde bir ifade geçmektedir.

 

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

1. Zina fiili bir kusurdur ve köle zina ettiği takdirde kıymetinden indirilme yapılması yolundaki emir gereği sahibine geri iade edilir. Nevev!, başkalarına tabi olarak bu şekilde hüküm vermiştir.

 

2. Fasık kimselerle haşir neşir olmak ve düşüp kalkmak yasaktır.

 

باب: لا يثرَّب على الأمة إذا زنت ولا تنفى.

36. CARİYE ZİNA ETTİĞİNDE AZARLANMAYACAĞI VE SÜRGÜNE DE GÖNDERİLMEYECEĞİ

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: حدثنا الليث، عن سعيد المقبري، عن أبيه، عن أبي هريرة أنه سمعه يقول:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (إذا زنت الأمة فتبيَّن زناها، فليجلدها ولا يثرِّب، ثم إن زنت فليجلدها ولا يثرِّب، ثم إن زنت الثالثة فليبعها ولو بحبل من شعر).

تابعه إسماعيل بن أمية، عن سعيد، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-6839-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Bir cariye zina eder de zina ettiği ortaya çıkarsa efendisi ona sapa cezası uygulasın fakat onu sözle kınayıp ayıplamasın. Sonra yine zina ederse efendisi ona yine sapa cezası uygulasın fakat ayıbını yüzüne vurup eziyet etmesin. Sonra üçüncÜ kez yine zina ederse efendi onu kıldan dokunmuş bir ip karşılığında bile olsa satsın. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Hadiste geçen "'-:--:..?" çıkışma ve azarlama demektir. Sürgüne göndermeye gelince, bilginler bunu "onu satsın" ifadesinden çıkarmışlardır. Zira sürgünden maksat kişinin günahı işlediği yerden uzaklaştırması demektir. Bu da cariyeyi satmak suretiyle hasılalmaktadır. İbn Battal şöyle demiştir: Hadisin buna delaleti Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "efendisi ona sapa cezası uygulasın" ve "onu satsın" ifadeleridir. Bu ifade sürgüne gönderme cezasının düştüğünü göstermektedir. Çünkü sürgüne gönderilen köleyi efendisi sattığı kişiye ancak bir süre sonra teslim edebilir. Sürgüne gönderilmiş olan köle veya cariye bu açıdan kaçan köleye benzer. Bizim kanaatimiz bu yönde değildir. Bizce bu açıklama tartışmaya açıktır. Zira müşteri o köleyi sürgünde olduğu sürece kendisinden yararlanmaksızın satın alabilir ya da kölenin sürgün edildiği yere giden bir kişiye tesadüfen satılmış olabilir. İbnü'l-Arabı şöyle demiştir: Cariyeler bu hükümden müstesnadır. Zira onlarda efendinin hakkı vardır. Dolayısıyla efendinin hakkı Allah hakkından önceliklidir. Had cezasının düşmemesi ise onun asıl, sürgüne göndermenin onun uzantısı (fer'i) olmasındandır. Bizce şöyle demek daha uygundur: Recm cezasını terk etmek suretiyle de efendinin hakkı gözetiimiş olmaktadır. Zira recm cezası -sapa cezasının aksine- menfaati kökünden yok eder. Kölenin sürgüne gönderilmesinde ise bu hak zedelenmiş olmaz. Çünkü efendinin kölenin bedeninden yararlanma gibi bir hakkı yoktur.

 

"Zina eden bekar kadınla erkeğe sapa ve sürgün cezası verileceği" başlığı altında geçtiği üzere kadınlara mutlak olarak sürgün cezası vermek meşru değildir diyenler bu hadisi delil olarak almışlardır. Köleye sürgün cezası uygulanır diyen bilginler kendi aralarında ihtilaf etmişlerdir. Sahih olan görüşe göre bu cezanın süresi yarım yıldır. Şafiilerde zayıf bir görüşe göre tam bir yıldır. Bir üçüncü görüşe göre ise köleye sürgüne gönderme cezası diye bir şey yoktur. Mezhep imamıyla çoğunluğu oluşturan bilginlerin görüşü bu doğrultudadır.

 

"Bir cariye zina eder de zina ettiği ortaya çıkarsa" yani zina ettiği zuhur ederse demektir. "Efendisi ona sapa cezası uygulasın" yani "Onlara hür kadınların cezasının yarısı {uygulanır)"(Nisa 25) ayetinden anlaşılan gerekli cezayı uygulayın demektir.

 

"La yuserrib" hem sapa cezası uygulanıp, hem de ayıplama ve kınama yapılmasın demektir. Bazı bilginlere göre bu fiilden maksat, sapa cezasını uygulamayarak azarlama ve kınama ile yetinmesin demektir.

 

İbn Battal şöyle demiştir: Bu hadisten had cezası uygulanmış kimselere kınama, azarlama ve çıkışma şeklinde tazir yapılmayacağı hükmü anlaşılmaktadır. Çıkışma ve paylama, korkutma ve kaçındırma amacıyla suçlunun devlet başkanına (yetkili makama) havale edilmesinden önce uygundur. Suçlu yetkili makama havale edilip, had cezası uygulandığında bu yeterlidir. Biz de şunu hatırlatalım: Bundan önce Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in içki içme cezası uygulanan bir kimseye kötü söz söylemeyi yasakladığı ve "Kardeşinizin aleyhinde şeytan ın yardımcıları almayınız" buyurduğu geçmişti.