باب: قول الله
تعالى .{ومن
لم يستطع منكم
طولاً أن ينكح
المحصنات المؤمنات
فمما ملكت
أيمانكم من
فتياتكم
المؤمنات
والله أعلم
بإيمانكم
بعضكم من بعض
فانكحوهنَّ
بإذن أهلهنَّ
وآتوهنَّ
أجورهنَّ بالمعروف
محصنات غير
مسافحات ولا
متخذات أخدان
فإذا أحصنَّ
فإن أتين
بفاحشة فعليهنَّ
نصف ما على
المحصنات من
العذاب ذلك
لمن خشي العنت
منكم وأن
تصبروا خير
لكم والله
غفور رحيم}
/النساء: 25/.
غير مسافحات:
زواني. ولا
متخذات أخذان:
أخلاء.
35. ALLAHU TEALA ŞÖYLE BUYURUYOR: Sizden
her kim hür mu'min kadınları nikah edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona
da ellerinizin altındaki mu'min cariyelerinizden efendilerinin rızası ile
nikahlamak var. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. O
halde sahiplerinin izni ile ve mehirlerini örfe göre vermek suretiyle
cariyelerden iffetli olan, zina etmeyen, dost da edinmeyenlerle evlenin.
Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar hakkında gerekli
bulunan cezanın yarısı kendilerine lazım gelir. Bu hükümler, içinizden günah işlemekten
korkanlaradır. Sabretmeniz ise, sizin için daha hayırlıdır. Allah Gafurdur,
Rahimdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir)." (Nisa 25)
AÇIKLAMA: Ayette yer alan "uhsinne" kelimesi
"uhsinne" şeklinde okunduğu gibi, "ahsanne" şeklinde de okunmuştur.
Birinci şekilde okunduğunda manası evlenme anlamında iken, ikinci şekilde
okunduğunda Müslüman olmak demektir. Vahidl'nin bu açıklamasına karşılık başka
bir bilgin ise şöyle demiştir: Bilginler cariyenin nasıl muhsan olacağı
noktasında ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğunluğa göre cariye evlenme yoluyla
muhsan olur. Bazıları ise aza d edilince muhsan olur demişlerdir. İbn Abbas ve
bir grup bilgine göre cariyenin muhsan olması evlilik yoluyladır. Ebu Ubeyd ve
İsmail el-Kadı bu görüşü savunmuşlardır. İbn Abbas kendi görüşüne delil olarak
ayette geçen "min feteyatikümü'l-mu'minat= imanlı genç kızlarınız"
ifadesini göstermiştir. Allahu Teala böyle buyurduktan sonra bu ifadenin
ardından ....... fe iza eslemne=İslama girdiklerinde" ifadesini kullanması
uzak bir ihtimaldir. Bu ayetten maksat evlilik ise bu takdirde bir cariye
evlenmeden önce zina ettiği takdirde ona had cezası uygulamamak gerektiği
anlamı çıkar. Nitekim İbn Abbas bu manayı almış ve cariye evlilik öncesi zina
ettiğinde kendisine had cezası uygulanmaz demiştir.
Tabiun alimlerinden bir grup da bu görüşü benimsemiştir. Ebu
Ubeyd elKasım b. Sellam'ın görüşü de bu doğrultudadır. İmam Şafiı nezdinde ağır
basan görüş budur. O bu görüşü Taberanl'nin İbn Abbas'tan naklettiği
"Cariyeye muhsan oluncaya kadar had cezası uygulamak yoktur" hadisine
dayandırmıştır. Bu hadisin isnadı hasendir.(Taberani, el-Mucemu'I-Evsat, LV,
147) Fakat hadisin merfu mu yoksa mevkuf mu olduğu noktasında ihtilaf
edilmiştir. Tercihe değer olanı hadisin İbn Abbas'ın sözü olduğudur. İbn
Huzeyme ve başkaları hadisin mevkuf olduğunu kesin bir dille ifade etmişlerdir.
İbn Şahin, en-Nasih ve'l-Mensuh isimli eserinde bu hadisin yukarıda verdiğimiz
hadisle mensuh olduğunu iddia etmiştir. Bir konuda nesholduğunu iddia edebilmek
için tarihini bilmek gerekir. Oysa burada tarih bilinmiyor den ilerek İbn Şahin
tenkide uğramıştır. Ayrıca Hz. Ali'nin rivayet ettiği "Kölelerinizden
muhsan olan ve olmayanlara had cezası uygulayınız" şeklindeki hadisle,
yukarıdaki hadis çelişmektedir. Bu hadisin de merfu veya mevkuf olduğu
noktasında ihtilaf edilmiştir. Ancak tercih edilen görüş mevkuf olduğu
yolundadır. Fakat hadisin Müslim' deki ifade akışı, onun merfu olduğunu
göstermektedir. Dolayısıyla Hz. Ali hadisini esas almak daha güçlü olmaktadır.
Yukarıdaki hadiste yer alan "ihsan" kelimesi evlilik
anlamına yorumlanırken, ayetteki "İslam" anlamında alınınca, ikisi
birbiriyle cem ve telif olmaktadır. Sünnet, bir cariye muhsan olmadan zina
ettiğinde ona sopa vurulacağını beyan etmiştir. Başka bilginler ise cariyenin
"muhsan" olmakla kayıtlanması onun hakkındaki hükmün recm değil, sopa
cezası olduğunu ifade eder demiştir. Cari yenin muhsan olduktan sonraki
zinasının hükmü kitaptan, bunun önceki zinasının hükmü sünnetten alınmıştır.
Bundaki hikmet de şudur: Recm cezası yarıya bölünemez. Dolayısıyla onun
hakkında sapa cezasının hükmü geçerliliğini korumaya devam etmiştir.
"Gayra musafihatin= Zina etmemeleri", "vela
muttehizati ahdanin= gizli dost da tutunmamaları" demektir. "......
Ahdan"......... hıdn" kelimesinin çoğuludur. "Hıdn"
"hadın" demektir ki arkadaş anlamına gelir. Rağıb el-Isfehanı şöyle
demiştir: Bu kelime daha çok başkasıyla şehvetle arkadaşlık eden kimse hakkında
kullanılır.
باب: إذا زنت
الأمة.
ZiNA EDEN CARiYENiN DURUMU
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن ابن شهاب،
عن عبيد الله بن
عبد الله بن
عتبة، عن أبي
هريرة وزيد بن
خالد رضي الله
عنهما:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم سئل عن
الأمة إذا زنت
ولم تحصن؟
قال: (إذا زنت
فاجلدوها، ثم إن
زنت
فاجلدوها، ثم
إن زنت
فاجلدوها ثم
بيعوها ولو
بضفير).
قال ابن شهاب:
لا أدري بعد
الثالثة أو
الرابعة.
[-6837 - 6838-] Ebu Hureyre ile Zeyd b. Halid r.a.'in nakline
göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem' e evlenmemiş bir cariyenin zina durumu
sorulunca, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi:
"Bir cariye zina ettiği takdirde ona sapa cezası uygulayın.
Sonra yine zina ederse ona yine sapa cezası uygulayın. Ardından yine zina
ederse ona yine sapa cezası uygulayın. Sonra onu kıldan örülmüş bir ip
karşılığında bile olsa satın. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Cariye zina ettiğinde" yani cariye zina ettiğinde
bunun hükmünün ne olduğu.
"Bir cariye zina ettiği takdirde ona sapa cezası
uygulayın." Denildi ki: Nebi s.a.v.'in hüküm verirken zina kelimesini
"ihsan" kelimesiyle kayıtlamaksızın tekrarlaması, bunun hükme
herhangi bir etkisi olmadığına ve cariyede had cezası gerektiren fiilin mutlak
zina olduğuna dikkat çekmek içindir........... ona ayette belirtilen uygun
cezayı veriniz demektir ki bu, hür kadına verilen sapa cezasının yarısıdır. Ebu
Hureyre'den nakledilen bir başka rivayete göre Nebi s.a.v. ..........
buyurmuştur ki manası ona had cezasını uygulasın demektir.
.............fecliduha" emrinde hitap, cariyeye malik olan kimseyedir.
Dolayısıyla buradan efendinin mülkiyeti altında olan cariye ve kölelere had
cezası uygulamasının mümkün olduğu sonucu çıkarılmıştır. Cariyenin cezası nassa
dayanırken köle cariye gibi değerlendirilmiştir. Selef bilginleri köle ve
cariyelere had cezasını kimin uygulayacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazı
bilginler bu cezayı ancak devlet başkanı veya onun yetki verdiği bir kişi
uygulayabilir demişlerdir. Hanemerin görüşü bu doğrultudadır. Evza! ve
Sevrl'nin bir efendi ancak zina cezasını uygulayabilir dedikleri
nakledilmiştir.
Tahav! görüşüne delil olarak Müslim b. Yesar'dan naklettiği şu
ifadeyi göstermiştir: Sahabeden birisi olan Ebu Abdullah derdi ki: "Zekatı
toplamak, şer'! cezaları uygulamak, ganimet almak ve Cuma namazını kıldırmak
sultanın yetkisindedir." Tahav! bu hükme sahabe içinden muhalif birisi
bulunduğunu bilmiyoruz demiştir. İbn Hazm ise onu tenkit ederek "Tam
tersine bu görüşe oniki sahabe muhalefette bulunmuştur" demiştir. Başka
bilginler ise had cezasını -devlet başkanı buna izin vermese bile- efendilerin
uygulayabileceğini söylemişlerdir. İmam Şafil'nin görüş)} bu doğrultudadır.
Abdurrezzak'ın sahih bir isnadla nakline göre İbn Ömer şöyle demiştir:
"Bir cariye zina ettiğinde kocası yoksa efendisi ona had cezasını uygular.
Evli olduğu takdirde ona ceza uygulama yetkisi devlet başkanına aittir."(Abdurrezzak,
Musannef, VII, 395) İmam Malik'in görüşü de bu doğrultudadır. Ancak cariyenin
kocası, kendi efendisinin kölesi ise o zaman ona ceza uygulamak efendiye
aittir.
İbnü'l-Arabl'nin ifadesine göre İmam Malik'in cariye evli ise
cezasını devlet başkanı uygulamaz demiştir. Bunun sebebi kocanın cariyenin
kadınlığına onu gayri meşru çocuktan ve fasid sudan (sperm) koruma açısından
ilişkisinin olmasından dolayıdır. Fakat Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
hadisi uyulmaya daha önceliklidir. Bununla evli ve evli olmayan bütün
cariyelere genellik ifade eden sözü geçen hadisi kastetmekteyiz. Hadisin bazı
rivayet yollarında "Onlardan muhsan olan ve olmayanlar dahil"
şeklinde bir ifade geçmektedir.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1. Zina fiili bir kusurdur ve köle zina ettiği takdirde
kıymetinden indirilme yapılması yolundaki emir gereği sahibine geri iade
edilir. Nevev!, başkalarına tabi olarak bu şekilde hüküm vermiştir.
2. Fasık kimselerle haşir neşir olmak ve düşüp kalkmak yasaktır.
باب: لا يثرَّب
على الأمة إذا
زنت ولا تنفى.
36. CARİYE ZİNA ETTİĞİNDE AZARLANMAYACAĞI VE SÜRGÜNE DE
GÖNDERİLMEYECEĞİ
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
حدثنا الليث،
عن سعيد
المقبري، عن
أبيه، عن أبي
هريرة أنه
سمعه يقول:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إذا زنت
الأمة فتبيَّن
زناها،
فليجلدها ولا
يثرِّب، ثم إن
زنت فليجلدها
ولا يثرِّب،
ثم إن زنت
الثالثة
فليبعها ولو بحبل
من شعر).
تابعه
إسماعيل بن
أمية، عن
سعيد، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-6839-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Bir cariye zina eder de zina ettiği ortaya çıkarsa efendisi
ona sapa cezası uygulasın fakat onu sözle kınayıp ayıplamasın. Sonra yine zina
ederse efendisi ona yine sapa cezası uygulasın fakat ayıbını yüzüne vurup
eziyet etmesin. Sonra üçüncÜ kez yine zina ederse efendi onu kıldan dokunmuş
bir ip karşılığında bile olsa satsın. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hadiste geçen "'-:--:..?" çıkışma ve azarlama
demektir. Sürgüne göndermeye gelince, bilginler bunu "onu satsın" ifadesinden
çıkarmışlardır. Zira sürgünden maksat kişinin günahı işlediği yerden
uzaklaştırması demektir. Bu da cariyeyi satmak suretiyle hasılalmaktadır. İbn
Battal şöyle demiştir: Hadisin buna delaleti Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in "efendisi ona sapa cezası uygulasın" ve "onu
satsın" ifadeleridir. Bu ifade sürgüne gönderme cezasının düştüğünü
göstermektedir. Çünkü sürgüne gönderilen köleyi efendisi sattığı kişiye ancak
bir süre sonra teslim edebilir. Sürgüne gönderilmiş olan köle veya cariye bu
açıdan kaçan köleye benzer. Bizim kanaatimiz bu yönde değildir. Bizce bu
açıklama tartışmaya açıktır. Zira müşteri o köleyi sürgünde olduğu sürece
kendisinden yararlanmaksızın satın alabilir ya da kölenin sürgün edildiği yere
giden bir kişiye tesadüfen satılmış olabilir. İbnü'l-Arabı şöyle demiştir:
Cariyeler bu hükümden müstesnadır. Zira onlarda efendinin hakkı vardır.
Dolayısıyla efendinin hakkı Allah hakkından önceliklidir. Had cezasının
düşmemesi ise onun asıl, sürgüne göndermenin onun uzantısı (fer'i) olmasındandır.
Bizce şöyle demek daha uygundur: Recm cezasını terk etmek suretiyle de
efendinin hakkı gözetiimiş olmaktadır. Zira recm cezası -sapa cezasının aksine-
menfaati kökünden yok eder. Kölenin sürgüne gönderilmesinde ise bu hak
zedelenmiş olmaz. Çünkü efendinin kölenin bedeninden yararlanma gibi bir hakkı
yoktur.
"Zina eden bekar kadınla erkeğe sapa ve sürgün cezası
verileceği" başlığı altında geçtiği üzere kadınlara mutlak olarak sürgün
cezası vermek meşru değildir diyenler bu hadisi delil olarak almışlardır.
Köleye sürgün cezası uygulanır diyen bilginler kendi aralarında ihtilaf
etmişlerdir. Sahih olan görüşe göre bu cezanın süresi yarım yıldır. Şafiilerde
zayıf bir görüşe göre tam bir yıldır. Bir üçüncü görüşe göre ise köleye sürgüne
gönderme cezası diye bir şey yoktur. Mezhep imamıyla çoğunluğu oluşturan
bilginlerin görüşü bu doğrultudadır.
"Bir cariye zina eder de zina ettiği ortaya çıkarsa"
yani zina ettiği zuhur ederse demektir. "Efendisi ona sapa cezası
uygulasın" yani "Onlara hür kadınların cezasının yarısı
{uygulanır)"(Nisa 25) ayetinden anlaşılan gerekli cezayı uygulayın
demektir.
"La yuserrib" hem sapa cezası uygulanıp, hem de
ayıplama ve kınama yapılmasın demektir. Bazı bilginlere göre bu fiilden maksat,
sapa cezasını uygulamayarak azarlama ve kınama ile yetinmesin demektir.
İbn Battal şöyle demiştir: Bu hadisten had cezası uygulanmış
kimselere kınama, azarlama ve çıkışma şeklinde tazir yapılmayacağı hükmü
anlaşılmaktadır. Çıkışma ve paylama, korkutma ve kaçındırma amacıyla suçlunun
devlet başkanına (yetkili makama) havale edilmesinden önce uygundur. Suçlu
yetkili makama havale edilip, had cezası uygulandığında bu yeterlidir. Biz de
şunu hatırlatalım: Bundan önce Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in içki
içme cezası uygulanan bir kimseye kötü söz söylemeyi yasakladığı ve
"Kardeşinizin aleyhinde şeytan ın yardımcıları almayınız" buyurduğu
geçmişti.