كتاب
المحاربين من
أهل الكفر
والردة.
15. KAFiR VE MÜRTEDLERDEN HiRABE SUÇU iŞLEYENLER
وقول الله
تعالى: {إنما
جزاء الذين
يحاربون الله
ورسوله
ويسعون في
الأرض فساداً
أن يقتَّلوا
أو يصلَّبوا
أو تقطَّع
أيديهم
وأرجلهم من خلاف
أو ينفوا من
الأرض}
/المائدة: 33/.
Allahu Teala "Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve
yeryüzünde 'hak' düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya
asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahutda bulunduklan yerden
sürülmeleridir"(Maide 33) buyurmuştur.
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا الوليد
بن مسلم: حدثنا
الأوزاعي:
حدثني يحيى بن
أبي كثير قال: حدثني
أبو قلابة
الجرمي، عن
أنس رضي الله
عنه قال:
قدم
على النبي صلى
الله عليه
وسلم نفر من
عكل،
فأسلموا،
فاجتووا
المدينة،
فأمرهم أن
يأتوا إبل
الصدقة،
فيشربوا من أبوالها
وألبانها،
ففعلوا
فصحُّوا،
فارتدُّوا
وقتلوا
رعاتها،
واستاقوا
الإبل، فبعث
في آثارهم،
فأتي بهم،
فقطع أيديهم
وأرجلهم، وسمل
أعينهم، ثم لم
يحسمهم حتى
ماتوا.
[-6802-] Enes şöyle anlatmıştır: "Ukl kabilesinden
bir topluluk Medine'ye gelip Müslüman oldular. Medine'nin havasına
alışamadılar. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zekat
develerinin otlatıldığı yere gidip, onların idrarlarından ve sütlerinden
içmelerini tavsiye etti. Bunu yapıp sağlıklarına kavuştular. Sonra İslamdan
döndüler. Develerin çobanlarını katledip, sürüyü önlerine kattılar. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların arkasından bir askeri birlik gönderdi ve
yakalanıp Medine'ye getirildiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların
ellerini ve ayaklarını kestirip, gözlerine mil çekilmesini emretti. Ancak
kesilen yerlerin ateşle dağlamasını emretmedi. sonunda onlar öldüler."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İbn Battal şöyle demiştir: İmam Buhari hirabe ayetinin kafirler
ve mürtedler hakkında indiği kanaatine varmıştır. Bu yüzden o Ureynelilerden
söz eden olay yer vermiştir. Bu hadiste hirabe cezasının sadece kafir ve
mürtediere uygulanacağına dair bir açıklık yoktur. Fakat Abdurrezzak, Ma'mer
vasıtasıyla Katade'den Ureyneliler hadisini nakletmiştir. Bu hadisin son
kısmında şöyle denilmektedir:
"Bize ulaşan habere göre 'Allah ve Resulüne karşı
savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezası. .. ' ayeti
Ureyne'liler hakkında inmiştir. Bu şekilde görüş bildiren bilginler arasında
Hasan-ı Basri, Ata, Dahhak ve Zühri bulunmaktadır. Katade şöyle demiştir:
Fıkıh bilginlerinin çoğunluğu, bu ayetin Müslümanlardan yola
çıkıp, yeryüzünde fesad peşinde koşan ve yol kesen kimseler hakkında indiği
kanaatine varmışlardır. İmam Malik, Şafii ve KOfeli bilginIerin görüşü bu
doğrultudadır. Katade şöyle devam etmiştir:
Bu, birinci görüşe çelişik değildir. Çünkü ayet bizzat
Ureyneliler hakkında inmiş bile olsa lafzı geneldir ve onların yaptığı gibi
devlete savaş açıp fesad çıkaran herkes bu ayetin kapsamına dahildir.
Bizim kanaatimize göre bu iki görüş birbirine zıttır. Bu konuda
esas alınması gereken hirabeden neyin kastedildiğidir. Bunu kafirlik şeklinde
yorumlayanlar ayet i kafirlerle tahsis etmişlerdir. Ayeti masiyet ve günah
şeklinde yorumlayanlar ise genel kılmışlardır. Daha sonra İbn Battal, İsmail
el-Kadl'den şöyle bir görüş nakletmiştir:
Kur'an'ın zahiri ve Müslümanların geçmiş uygulamaları bize
ayette sözü edilen cezanın Müslümanlar hakkında indiğini göstermektedir. Kafirlere
gelince, onların hakkında "İnkar edenlerle karşılaştığımz zaman boyunlanm
vurun"(Muhammed 4) cümlesiyle başlayan ayet-i kerime inmiştir. Dolayısıyla
kafirlerin hükmü bunun dışındadır. YüceAllah, hirabe ayetinde "Ancak siz
kendilerini yenip ele geçirmeden önce tövbe edenler müstesna"(Maide 34)
buyurmaktadır. Bu ayet savaşçıların içinden tövbe edenlerden işlediği cinayete
karşılık belirtilen isteğin düştüğünü göstermektedir. Bu ayet kafirler hakkında
olsaydı, hirabe ona fayda verirdi ve kafir, kafir olmasına rağmen hirabe suçunu
işlediğinde ayette zikredilen uygulamayla yetinirdik ve o kafir kendini
katledilmekten kurtarır ve hirabe kendisinden katledilme cezasını kaldırarak
hafifletirdi. Bu probleme şöyle cevap verilmiştir:
Mesela mürted olan bir savaşçıya bu cezaların uygulanması
yeniden islama dönmesi talebini veya katledilmesini düşürmez.
imam Buhari bundan sonra Ureyneliler hakkındaki Enes hadisine
yer vermektedir. Bu hadisin açıklaması Taharet bölümünde "Develerin
idrarı" başlığı altında yapılmıştı.
باب: لم يحسم
النبي صلى
الله عليه
وسلم المحاربين
من أهل الردة
حتى هلكوا.
16. NEBİ S.A.V.'İN DİNDEN ÇIKAN VE HİRABE SUÇU İŞLEYENLERİN
KESİLEN ORGANLARINI ÖLÜP GİTMELERİ İÇİN YAĞ İLE DAĞLAMAMASI
حدثنا محمد
بن الصلت أبو
يعلى: حدثنا
الوليد: حدثني
الأوزاعي، عن
يحيى، عن أبي
قلابة، عن أنس:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قطع
العرنيين ولم
يحسمهم حتى
ماتوا.
[-6803-] Enes'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Ureynelilerin Ellerini ve ayaklarını kestirmiş ve kesilen yeri
dağlamayarak onları ölüme terk etmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Yukarıdaki hadiste geçen "hasm", kan ın dinmesi için
kesilen yeri ateşle dağlamak demektir. "Hasemtu'l-ırka" damarın
kanını kestim ve akmasını engelledim demektir. Davudı şöyle demiştir:
Bu hadiste geçen "el-hasm", elin kesildikten sonra
kızgın yağa batırılmasıdır. Bizim kanaatimize göre bu tarif edilen hasmın
çeşitlerinden sadece birisidir ve hasm sadece bu demek değildir. İmam Buhari bu
konuda Ureynelilerin olayından bahseden hadisin bir kısmına yer vermiş ve
"kesilen yeri dağlamayarak onları ölüme terk etmiştir" demiştir. ibn
Battal, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dağlama yaptırmaması, ölmelerini
i;;tediğindendir. Buna karşılık hırsızlık suçunun cezası olarak bir el
kesildiğinde kesilen yeri dağlamak gereklidir. Çünkü böyle yapılmazsa kişinin
kan kaybından genellikle ölmeyeceğinden emin olunamaz.
باب: لم يسق
المرتدون
المحاربون
حتى ماتوا.
17.HİRABE SUÇU İŞLEMİŞ DİNDEN ÇiKANLARA SU VERİLMEMESİ VE
NİHAYET ÖLÜP GİTMELERİ
حدثنا موسى
بن إسماعيل،
عن وهيب، عن
أيوب، عن أبي
قلابة، عن أنس
رضي الله عنه
قال:
قدم
رهط من عكل
على النبي صلى
الله عليه
وسلم، كانوا
في
الصُّفَّة،
فاجتووا
المدينة، فقالوا:
يا رسول الله،
أبغنا
رِسْلاً،
فقال: (ما أجد
لكم إلا أن
تلحقوا بإبل
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم).
فأتوها، فشربوا
من ألبانها
وأبوالها،
حتى صحُّوا
وسمنوا
وقتلوا
الراعي واستاقوا
الذود، فأتى
النبي صلى
الله عليه وسلم
الصريخ، فبعث
الطلب في
آثارهم، فما
ترجَّل
النهار حتى
أتي بهم، فأمر
بمسامير
فأحميت،
فكحلهم، وقطع
أيديهم
وأرجلهم وما
حسمهم، ثم
ألقوا في
الحرة،
يستسقون فما
سقوا حتى
ماتوا.
قال أبو
قلابة: سرقوا
وقتلوا
وحاربوا الله
ورسوله.
[-6804-] Enes şöyle demiştir: Ukl kabilesinden bir
topluluk Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna geldi ve Suffa'da ikamet
etmeye başladı. Ancak Medine'nin havası onlara iyi gelmedi ve burada kalmak
istemediler. Bunun üzerine "Ya Resulallah! Bize süt arayıver!"
dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de
"Ben sizin için süt bulamam. Ancak Allah'ın Resulünün deve
sürülerinin yanına gitmeniz çaresini bulabilirim" dedi. Bundan sonra onlar
deve sürülerinin bulunduğu yere gittiler. Orada develerin sütlerinden ve
idrarlarından içtiler. Nihayet böylece sağlıklarına kavuştular, semizlenip,
kuvvetlendiler. Sonra da çobanı öldürdüler ve develeri önlerinekatıp, sürüp
götürdüler. Bundan sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e imdat isteyen bir
kişi gelip, haber verince Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların izleri
üzerine bir askeri birlik gönderdi. Gün yükselmeden onları yakalayıp getirdiler.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz demir çubuk getirilmesini emretti.
Demir çubuklar ateşte kızdırıldı. Bunlarla suçluların gözlerine mil çektirdi,
ellerini ve ayaklarını kestirtti, kesilen yerlere kanı dindirici bir dağlama
tedavisi uygulamadı. Sonra bu caniler Harre denilen kara taşlık bir yere
atıldılar. Bunlar orada su istediler fakat kendilerine su verilmedi, nihayet
ölüp gittiler. Ebu Kılabe bunlarla ilgili olarak şöyle der:
Bu kişiler hırsızlık yaptılar, insan öldürdüler, Allah ve Resulüne
karşı savaş açtılar.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi s.a.v. onların gözlerine mil çektirdL" Bu
haberde geçen "..." hakkında lyaz şu açıklamayı yapmıştır:
"........" ifadesi gözünü kızgın kızgın demir çubuk ile dağladı
demektir. Fiil bu durumda "......." fiili ile aynı olmuş olur. Zira
bu fiil şu şekilde tefsir edilmiştir: Göze kızgın bir demir yaklaştırılır ve
böylece görme gücü gider. Bu açıklama "r---" fiiline uygun
düşmektedir. Çünkü "r---" sözkonusu demirin çivi olmasını ifade
etmektedir.
(Önemli Bir Bilgi:)
Hirabe ayetindeki "Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır.
Onlar için ahirette de büyük azap vardır"(Maide 33) ifadesi ile Ubade'nin
dünyada şer' ı ceza almış kimseye aldığı ceza kefaret olur mealindeki hadisi
ile anlam problemi doğmaktadır. Çünkü hirabe ayetinin zahiri, iki hususu
(dünyada rezalet, ahirette ceza) birden ifade etmektedir. Buna verilecek cevap
şudur:
Ubade hadisi Müslümanlara mahsustur. Zira hadiste şirk ona
katılan masiyetle birlikte yer almaktadır. Katir şirki üzere öldürüldüğünde
müşrik olarak ölürse bu katlin onun için kefaret olmayacağı yolunda icma
vardır. Ehl-i sünnet günahkar kimselere had cezası uygulandığında bunun o günah
için kefaret olacağı yolunda icma etmişlerdir. Bu hususu çözüme kavuşturan
Allahu Teala'ın şu ifadesidir:
"Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; Bundan
başkasını, dilediği kimse için bağışlar. "(Nisa 48)
باب: سمر
النبي صلى
الله عليه
وسلم أعين
المحاربين.
18. NEBİ S.A.V.'İN (BÜYÜK CÜRÜMLER İŞLEYEN) MUHARİBLERİN
GÖZLERİNİ KIZGIN DEMİRLERLE ÇIKARTMASI
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا
حمَّاد، عن
أيوب، عن أبي
قلابة، عن أنس
بن مالك:
أن
رهطاً من عكل،
أو قال:
عرينة، ولا
أعلمه إلا
قال: من عكل،
قدموا
المدينة،
فأمر لهم
النبي صلى
الله عليه
وسلم بلقاح،
وأمرهم أن
يخرجوا فيشربوا
من أبوالها
وألبانها،
فشربوا حتى
إذا برئوا
قتلوا الراعي
واستاقوا
النعم، فبلغ
النبي صلى
الله عليه
وسلم غدوة،
فبعث الطلب في
إثرهم، فما
ارتفع النهار
حتى جئ بهم،
فأمر بهم فقطع
أيديهم
وأرجلهم، وسمر
أعينهم،
فألقوا
بالحرة
يستسقون فلا
يسقون.
قال أبو
قلابة: هؤلاء
قوم سرقوا
وقتلوا وكفروا
بعد إيمانهم،
وحاربوا الله
ورسوله.
[-6805-] Enes b. Malik'in nakline göre Ukl veya Ureyne
kabilelerinden bir topluluk -Ravi: Ben onun ancak Ukl'den dediğini biliyorum,
demiştir- Medine'ye geldiler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlar için sütlü
develer emretti. Onlara sadaka develerinin bulundukları yere çıkmalarım,
onların idrarlarından ve sütlerinden içmelerini emretti. Onlar gidip o
develerin sütlerinden ve idrarlarından içtiler, nihayet hastalıklarından
kurtulup iyileşti kle ri zaman çobanı öldürdüler de develeri sürüp götürdüler.
Bu haber kuşluk vakti Nebi (s.a.v.)'e ulaşınca, hemen arkalarından arayıcılar
gönderdi. Gündüz yükselmeden yakalanıp getirildiler. Nebi onlarla ilgili emrini
verdi. Onların ellerini, ayaklarını kestirdi, gözlerini çıkarttı. Sonra onlar
Harre mevkiine atıldılar. Onlar su istediler, fakat kendilerine su verilmedi.