SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2206 >>

كراهية الشفاعة في الحد إذا رُفع إلى السلطان.

12. BİR SUÇ YETKİLİ MAKAMA (SULTAN) İNTiKAL ETTİĞİNDE ŞER'I CEZASI HAKKINDA ARACILIK ETMENİN ÇiRKİNLiĞİ

 

حدثنا سعيد بن سليمان: حدثنا الليث، عن ابن شهاب، عن عروة، عن عائشة رضي الله عنها:

 أن قريشاً أهمَّتهم المرأة المخزومية التي سرقت، فقالوا: من يكلم رسول الله صلى الله عليه وسلم، ومن يجترئ عليه إلا أسامة، حِبُّ رسول الله صلى الله عليه وسلم، فكلَّم رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال: (أتشفع في حد من حدود الله). ثم قام فخطب، قال: (يا أيها الناس، إنما ضل من كان قبلكم، أنهم كانوا إذا سرق الشريف تركوه، وإذا سرق الضعيف فيهم أقاموا عليه الحد، وايم الله، لو أن فاطمة بنت محمد سرقت لقطع محمد يدها).

 

[-6788-] Aişe r.anha şöyle anlatmıştır: Kureyş'in Mahzumoğullarından hırsızlık yapmış bir kadının durumu Kureyş'i bir hayli üzmüştü. Kureyşliler "Bu kadın hakkında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile kim konuşabilir? Bu hususta söz söylemeye Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in en çok sevdiği kişilerden birisi olan Usame'den başka kim cesaret edebilir?" dediler. Nihayet Usame bu konuda Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile konuştu. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi:

 

''Allah 'ın belirlediği cezalardan bir ceza hakkında aracılık mı ediyorsun?" Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra ayağa kalkıp şöyle bir konuşma yaptı:

 

"Ey insanlar! Sizden öncekiler ancakşu sebepten dolayı sapmışlardır:

 

Onlar aralarında itibarlı bir kimse çaldığı zaman onu bırakırlardı, zayıf olan çaldığı zaman ona ceza uygularlardı. Allah'a yemin ederim ki eğer Muhammed'in kızı Fatıma çalmış olsaydı, hiç şüpheniz olmasın onun da elini keserdim."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buhari yukarıdaki başlıkla "Allah 'ın belirlediği cezalardan bir ceza hakkında aracılık mı ediyorsun?" şeklindeki bölüm hadisindeki mutiaklığı kayıtlamıştır. Bu kayıt açık ve net değildir. İmam Buhari sanki böyle yaparak hadisin bazı rivayet yollarında açıkça gelen hükme işaret etmektedir. Bu işaret etmiş olduğum Hab!b b. Ebu Sabit'in mürselinde yer almaktadır. Sözkonusu habere göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Usame kendisine o konuda aracılık edince şöyle buyurmuştur:

 

'Şer'f bir ceza hususunda aracılık etme! Çünkü hadler bana ulaştığında artık uygulanmaması sözkonusu değildir." Bu haberin Amr b. Şuayb'ın babası vasıtasıyla dedesinden merfu olarak naklettiği bir şahidi bulunmaktadır. O rivayet şöyledir:

 

"Hadleri kendi aranızda tutunuz, yetkili makama intikal ettirmeyiniz. Herhangi bir şer'f cezalık suç, bana intikal etti mi onu uygulamak gerekli olur. "(Ebu Davud, Hudud) Ebu Davud bu hadisin üzerine "Yetkili makama (Sultan) İletilmediği Sürece Haddin Affı" şeklinde bir başlık atmıştır. Hakim, hadisi sahih olarak kabul etmiştir. Hadisin Amr b. Şuayb'a ulaşan isnadı sahihtir. Ebu Davud, Ahmed b. Hanbel ve "sahihtir" değerlendirmesiyle Hakim'in nakillerine göre Yahya b. Raşid şöyle anlatmıştır:

 

Bir gün İbn Ömer yanımıza çıkageldi ve ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Kim Allah'ın hadlerinden birisine aracılık edip engellerse Allahu Teala'ın emrine karşı gelmiş olur" buyurduğu nu işittim, dedi. (Ebu Davud, Akdiye; Ahmed b. Hanbel, II, 70; Hakim, el-Müstedrek, II, 32)

 

Taberani'nin nakline göre Urve b. ZUbeyr şöyle anlatmıştır: "ZUbeyr, bir hırsızla karşılaştı ve affedilmesi için aracılık (şefaat) etti. Kendisine "Bu, yetkili makama (Sultan) iletilinceye kadardır" denildi. ZUbeyr şöyle dedi:

 

"Bir suç yetkili makama (Sultan) iletildiğinde Allah aracılık edene de, edilene de lanet etsin." Bu hadis İbn Ebi Şeybe'de hasen bir isnadla ZUbeyr'in sözü olarak yer almaktadır.

 

Sahih bir isnadla yapılan nakle göre İkrime şöyle anlatmıştır: İbn Abbas, Ammar ve ZUbeyr, bir hırsızı yakaladılar, sonra da salıverdiler. İbn Abbas'a "Bu adamı salıvermekle ne kötü bir şey yaptınız" dedim. O şöyle cevap verdi:

 

"Anasız kalasıca! Onun yerinde sen olsaydın salıverilmek seni mutlu etmez miydi?" Darekutnl'nin mevsul ve merfu bir isnadla ZUbeyr'den nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Suç yetkili makama (valiye) ulaşmadıkça aracılık edebilirsiniz. Ona ulaştığında bu suçu affederse, Allah onu affetmesin. "(Darekutni, Sünen, III, 204) Ancak mevkuf olan rivayet güvenilirdir. Bu konuda bunun dışında bir de Saffan b. Umeyye hadisi vardır. Bu hadis Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Nesai, İbn Mace ve Hakim'in eserlerinde yer almakta ve ridası çalınan Saffan'ın hikayesini konu almaktadır. Saffan daha sonra o kişinin elinin kesilmemesini isteyince, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Bunu onu bana getirmeden önce yapamaz mıydın?" demiştir.(Ahmed b. Hanbel, III, 401; Ebu Davud, Hudud; Nesai, Kat'u's-Sarik; İbn Mace, Hudud)

 

Bu hadisten tazir gerektiren bir suçta aracılıkta bulunmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. İbn Abdilberr ve başkaları bu konuda bilginler arasında ittifak olduğunu naklederler. Bir Müslümanın suçunun gizlenmesini teşvik eden diğer hadisler de bu kategoriye girer. Tazirlik suçları gizleme de aynı şekilde "yetkili makama (Sultan) intikal etmediği sürece" şeklinde yorumlanmıştır.

 

"kadının durumu Kureyş'i bir hayli üzmüştü." Yani hırsızlık yapan kadın onlara üzüntü getirmiş veya yaptığı hırsızlıktan dolayı onları üzüntülü bir duruma sokmuştu. Ebu Davud, Nesai ve Sahih'inde Ebu Avane'nin, Eyyub ve Nafi isnadıyla İbn Ömer' den nakillerine göre Mahzum soyundan bir kadın bir eşyayı ödünç alır, sonra inkar ederdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kadının elinin kesilmesini emretti.(Ebu Davud, Hudud; Nesai, Kat'u's-Sarik) Nesai ve Ebu Avane'nin bir başka isnadla Ubeydullah b. Ömer vasıtasıyla Nafi'den yaptıkları nakilde "Zınet eşyası ödünç almıştı" ifadesi yer almaktadır. Bilginlerin bu konudaki görüşleri farklıdır. Kendisinden gelen iki rivayetin en meşhuruna göre Ahmed b. Hanbel ve İshak, bu haberin zahirini esas almıştır. Zahiri mezhebinden İbn Hazm da onu desteklemiştir. Çoğunluğu oluşturan fıkıhbilginlerine göre ise ödünç bir malın inkarı nedeniyle el kesme cezası uygulanmaz. Bu görüş, aynı zamanda Ahmed b. Hanbel'den de nakledilmiştir. Çoğunluğu oluşturan bilginler, emaneti inkar etme dolayısıyla el kesilmesini hükme bağlayan hadise "çalmıştı" şeklindeki rivayetin daha tercihe değer olduğu şeklinde cevap vermişlerdir.

 

İbnü'l-Münzir'in bazı alimlerden nakline göre olayaynı kadınla ilgilidir. Bu kadın hem ödünç alıp inkar etmiş ve hem de çalmıştı. Eli ödünçten dolayı değil, hırsızlık nedeniyle kesilmişti. İbnü'l-Münzir bizim kanaatimiz de bu doğrultudadır demiştir. Hattabi, Mealimu's-Sünen'de bilginlerin ihtilafına yer verdikten sonra İbnü'l-Münzir'in anlattığına işaret eder ve şöyle der:

 

Bu olayda ödünç alma ve inkar, sözkonusu kadının özel niteliğini tanıtmak için zikredilmiştir. Zira o bunu çok yapardı. Ayrıca o kadının Mahzum soyundan olduğu da bilinmektedir. Kadının ödünç alıp, inkarı çok yapması dolayısıyla işi hırsızlık yapmaya kadar vardırmış ve buna cesaret etmiştir.

 

Bu hadisten ortaya çıkan hükümlerden birisi de hadlerde aracılığın (şefaat) yasak olduğudur. İmam Buharl'nin attığı başlıkta aracılık (şefaat) yasaklığının, mesele yetkili makama (ulu'l-emr) intikal etmesiyle kayıtlı olduğu daha önce geçmişti. Bilginler bu konuda ihtilaf etmişlerdir.

Ebu Ömer b. Abdilberr şöyle demiştir:

 

Günah işleyen kimselere mesele yetkili makama (ulu'l-emr) intikal etmediği sürece aracılık (şefaat) etmenin' güzel bir fiil olduğu, yetkili makamın (ulu'l-emr) suç kendisine intikal ettiğinde cezayı uygulamak zorunda olduğu noktasında bilginler arasında herhangi bir ihtilaf olduğunu ben bilmiyorum. Hattabi ve başkalarının nakline göre İmam Malik, insanlara eziyet vermekle meşhur olan kimselerle, böyle olmayanlar arasında fark görmüş ve şöyle demiştir:

 

İnsanlara eziyet vermekle meşhur olmuş kimseye suçu ister yetkili makama (ulu'l-emr) ister intikal etsin, isterse etmesin mutlak olarak aracılık (şefaat) edilmez. Ama böyle tanınmayan bir kimseye suçu yetkili makama intikal etmediği sürece şefaat etmekte herhangi bir sakınca yoktur.

 

İmam Malik delilolarak iffete iftira eden kimsenin suçu yetkili makama (devlet başkanına) intikal ettiğinde iftiraya uğrayan affetse bile cezanın uygulanması gerektiğini ifade eden hadisi esas almıştır. Hanefilerle, Sevri ve Evzal'nin görüşü bu doğrultudadır. İmam Malik, Şafii ve Ebu Yusuf ise şöyle demişlerdir:

 

Mutlak olarak affetmek caizdir. Böylece şer'i ceza düşer. Zira yetkili makam (devlet başkanı) mağdurun affından sonra iftiracıyı yakalasa onun doğru söylediğine delil sunması caizdir. Bu da güçlü bir şüphedir.

 

Hadisten hırsızlık suçunun uygulanması açısından kadınlarla erkeklerin eşit oldukları anlaşılmaktadır. Hadiste hırsızın tövbesinin kabul edildiği, Usame'nin menkıbesi yer almaktadır. Hadis cezayı uygulamak gerekli olan kimseye -bu kişinin çocuğu, yakını ya da itibarı yüksek bir kişi bile olsa- ceza uygulanırken kayırma yapılamayacağını ve bu konuda titiz de davranmak gerektiğini ifade etmekte ve bu konuda ruhsat veren veya ceza alması gerekli olan kimseye şefaate kalkışan kimseye tepki koymaktadır. Hadisten geçmiş ümmetierin durumları ve özellikle dinin emrine aykırı hareket edenlerin başlarına gelenler ibret dersi olarak yer almaktadır.