SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2201 >>

باب: ما يحذر من الحدود: الزنا وشرب الخمر.

1. SAKINILACAK SINIRLAR ZiNA VE ŞARAP iÇME

 

وقال ابن عباس: ينزع منه نور الإيمان في الزنا.

İbn Abbas şöyle demiştir: Zina sırasında iman eden kimseden onun nuru çekilip alınır.

 

حدثني يحيى بن بكير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب، عن أبي بكر بن عبد الرحمن، عن أبي هريرة:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا يزني الزاني حين يزني وهو مؤمن، ولا يشرب الخمر حين يشرب وهو مؤمن، ولا يسرق حين يسرق وهو مؤمن، ولا ينتهب نهبة، يرفع الناس إليه فيها أبصارهم، وهو مؤمن).

وعن ابن شهاب، عن سعيد بن المسيَّب وأبي سلمة، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم: بمثله، إلا النهبة.

 

[-6772-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Zina eden kişi zina ettiği sırada mu'min olduğu halde zina edemez. İçki içen de içki içtiği sırada mu'min olarak içemez. Hırsız da hırsızlık yaptığı sırada mu'min olduğu halde hırsızlık edemez. Yağmacılık yapan kimse de insanların gözleri önünde yağmacılık ettiği zaman mu'min olarak yağmacılık ve çapulculuk edemez."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buhari'nin kullandığı bu başlık, zina etme ve şarap içmeden kaçın dırma anlamına gelmektedir.

 

İbn Abbas'ın sözünü EbU Bekir b. Ebi Şeybe, Kitabu'l- iman'da Osman b. Ebu Safiyye vasıtasıyla mevsul olarak şöyle rivayet etmiştir: "İbn Abbas kölelerine gulam, gulam diye hitap eder ve şöyle derdi: Seni evlendireyim mi? Zina eden hiçbir köle yoktur ki Allahu Teala ondan iman nurunu çekip almasın."(İbn Ebi Şeybe, Musannef, VI, 160)

 

Bu hadisi Ebu Cafer et-Taberi Mücahid vasıtasıyla İbn Abbas'tan merfu olarak şöyle rivayet etmiştir: "Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizi şöyle derken işittim: 'Kim zina ederse Allah onun kalbinden imanın nurunu çekip alır. Eğer bu nuru ona geri vermek isterse geri verir. ,,, Bu hadisin Ebu Davud'da, Ebu Hureyre'den nakledilen şahidi bulunmaktadır.

 

Yukarıdaki hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, imanın bulunmamasını zina fiilinin işlenmesi durumuyla kayıtlamıştır. Bunun gereği, kişi o fiili bitirdikten sonra imansızlık durumunun devam etmemesidir. Doğru olan da budur. Hadisin manası, imansızlık durumunun sona ermesi kişinin o fiilden tam olarak vazgeçmesi durumunda sözkonusudur şeklinde de olabilir. Buna karşılık kişi sözkonusu günahta ısrarlı olduğu halde bu fiili bıraksa onu işleyen gibi olur. Bu gibi kimseden imansızlık durumunun devam etmesi daha isabetli olur. Muharibun bölümünde geleceği üzere hadisin bazı rivayet yollarında yer alan İbn Abbas'ın "Tövbe ederse imanı kendine döner" şeklindeki ifade de bu görüşü desteklemektedir. Fakat Taberi'nin Nafi b. CUbeyr b. Mut'im vasıtasıyla nakline göre İbn Abbas şöyle demiştir: "Zina eden kişi zina ettiği sırada mu'min olduğu halde zina edemez. O fiili bitirdiğinde imanı kendisine geri döner. Bu rivayette "tövbe ettiğinde" şeklinde bir ifade mevcut değildir, fakat o fiili işlemeye ara vermesi sözkonusudur. Bu yaklaşımı günahta ısrarlı olan kimsenin durumunu söz konusu etmektedir. Bir fiili işlemekte ısrarlı olan kimsenin günahı her ne kadar sürekli olsa bile bu günah, mesela hırsızlık fiilinde olduğu gibi onu doğrudan doğruya işleyen kimsenin ki gibi değildir.

 

Hadiste geçen "nühbe" yağma edilmiş mal demektir. Bundan maksat, insanların elinden açıktan açığa ve cebren alınan mal demektir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "insanların gözleri önünde" ifadesiyle malları ellerinden alınan mağdurların durumuna işaret etmektedir. Çünkü onlar mallarını ellerinden yağma eden kimselere bakmakta ancak buna mani olamadıkları gibi yalvaramamaktadırlar. Bu ifadenin yağmanın gizlenmeden yapılmasının kinaye olarak anlatım olması da muhtemeldir. Bu durumda ifade yağmanın vazgeçilmez bir niteliği olmaktadır. Hırsızlıkla, hile ve düzenbazlıkla malı zimmetine geçirmek (ihtilas) böyle değildir. Çünkü bu fiiller gizlice yapılır. Yağmacılık ise hırsızlıktan daha beterdir. Zira bunda daha fazla bir cüret ve pervasızlık sözkonusudur.

 

Nevevi şöyle demiştir: Bilginler bu hadisin manası üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Araştırmacı bilginlerin ifade ettikleri isabetli ve doğru mana şudur: Bir kimse kamil bir iman halinde iken bu masiyetleri işleyemez. Burada kullanılan ifade bir şeyin olmadığını belirten ifadelerdendir. Maksat ise onun kamil manada olmadığını ifade etmektir. Bu ifadenin benzeri şudur: Fayda veren hariç hiçbir ilim yoktur, ürün verip verimli olan hariç hiçbir mal yoktur, ahiret hayatı hariç hiçbir yaşantı yoktur. Hadisi bu şekilde açıklamamız, Ebu Zerr'in rivayet ettiği şu hadisten dolayıdır. "La ilahe illAllah diyen kimse zina etmiş ve hırsızlık yapmış bile olsa cennete gider." Bir diğer hadis ise meşhur ve sahih olan Ubade hadisidir. Onun nakline göre "İnsanlar Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hırsızlık yapmamak ve zina etmemek üzere bey'at etmişlerdir." Bu hadisin sonunda "Bu fiillerden herhangi birini işleyen kimse dünyada cezasını görür. Bu ona kefaret olur. Dünyada ceza görmeyen kimsenin durumu ise Allahu Teala'a kalmıştır. Allah dilerse onu bağışlar, dilerse azap eder" cümlesi yer almaktadır. Bunun yanında bir de "Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; Bundan başkasını, dilediği kimse için bağışlar"(Nisa 48) ayet-i kerimesi de vardır. Ayrıca ehl-i sünnetin büyük günah işleyen kimseler, şirk günahını işlemedikçe katir olmaz şeklinde icmaları vardır. Burada yer verdiğimiz iki hadis, ayet-i kerime ve icma bizi bu ve benzeri hadisleri yukarıdaki şekilde açıklamak zorunda bırakmaktadır. Yaptığımız, doğru ve dil açısından uygun bir açıklama olup, dilde çok başvurulan bir yöntemdir. Nevevi son olarak şöyle der: Bazı alimler hadisi "Her kim haram olduğunu bile bile helal olduğuna inanarak zina ederse" şeklinde açıklamışlardır.

 

Hasan-ı Basri ve Muhammed b. Cerir et-Taberi şöyle demişlerdir: Hadisin manası o kişiden Allahu Teala'ın dostlarını isimlendirmiş olduğu övgü ismi çekilip alınır demektir. DQlayısıyla onun hakkında mu'min denemez. O kınanma ismini almaya layıktır. Bu yüzden ona hırsız, zinakar, facir ve fasık denir. İbn Abbas'ın "Böyle bir kişiden imanın nuru çekilip alınır" dediği nakledilmiştir.

 

Bu konuda merfu bir hadis bulunmaktadır. Mühelleb'in "Ondan Allah'a itaat noktasında basireti çekilip alınır" şeklinde mana verdiği nakledilmiştir.

 

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar

 

ı. Zina eden bir kimse ister bekar, ister muhsan, ister zina ettiği kadın yabancı, ister mahremi olsun hadiste belirtilen tehdide dahil olur. Zinanın mahrem olan kadınla yapılmasının daha iğrenç, evli kimse tarafından yapılmasının daha büyük bir günah olduğunda hiç şüphe yoktur.

 

2. Haram olan dokunma gibi adına zina denilen fiiller hadiste belirtilen zina kavramına dahil değildir. Aynı şekilde haram olan öpme ve bakma da böyledir. Çünkü bunlara dinimizin örfünde her ne kadar zina denilse de burada zikri . geçen zinaya dahildeğildir. Sebebine gelince; bu fiiller "el-lemem" kelimesinin tefsirinde daha önce geçtiği üzere küçük günahlardandır.

 

3. Az veya çok çalan, hadiste sözü edilen tehdide dahildir. Yağmacılık yapan da böyledir. Ancak bu konu bizce tartışılır. Aralarında bazı Şafii alimleri olmak üzere bir grup bilgin gasbın büyük günah olması için gasbedilen maun nisab miktarı olmasını şart koşmuşlardır. Hırsızlıkta da bazıları kayıtsız şartsız olduğunu söyleseler de durum böyledir. Mutlak ifade meşhur anlayışa paralel yorumlanmıştır. Sözkonusu anlayışa göre hırsızlıkta el kesmenin gerekliliği -nisap miktarından daha azı bile haram olmakla birlikte- nisap miktarının bulunmasına bağlıdır.

 

4.Başkasının malını haksız yere almak çok büyük bir günahtır.

 

5. Şarap içen kimse içtiği çok veya az olsun hadiste belirtilen tehdit kapsamına dahildir. Çünkü az miktardaki şarap büyük günahlardan sayılmıştır. Gerçi yasak edilmiş içkinin doğurduğu akıl sakatlığı, aklı bozmayan şeyleri içmekten daha ağırdır.

Düğünlerde gelinin başına saçılan şeyler örneğinde olduğu gibi sahibi izin verse bile yağma tümüyle haramdır diyen bilginler bu hadisi delilolarak göstermişlerdir. Fakat Hasan-ı Basri, İbrahim en-Nehai ve Katade, İbnü'l-münzir'in kendilerinden yaptığı bir nakle göre haramlığın şartı, yağmanın "mal sahibinin izni olmaksızın yapılmasıdır" demişlerdir. Ebu Ubeyde bu meselede hüküm onların dedikleri gibidir demiştir. İhtilaflı olan yağma ise, hediyeleri saçan kişinin herkese eşit veya eşite yakın vermek maksadıyla izin verdiği yağmadır. Yağmacılardan güçlü olan zayıf olana galip geldiğinde ve mal sahibinin buna rızası olmadığında sözkonusu yağma mekruhtur ve bu harama kadar gider.

 

Maliki, Şafii ve çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginleri bunun mekruh olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Böyle bir fiilin mekruh olduğunu belirtenler arasında sahabilerden Ebu Mesud el-Bedri, tabiundan İbrahim en-Nehai ve İkrime bulunmaktadır.