باب: الوفاء
بالنذر .وقوله:
{يوفون
بالنذر}
/الإنسان: 7/.
26. YAPTIĞl NEZRE--UYMAK VE ALLAHU TEALA'NIN "ONLAR
ADAKLARINI YERİNE GETİRİRLER"(İnsan 7) AYETİ
حدثنا يحيى
بن صالح:
حدثنا فليح بن
سليمان: حدثنا
سعيد بن
الحارث: أنه
سمع ابن عمر
رضي الله
عنهما يقول:
أو
لم ينهوا عن
النذر، إن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (إن
النذر لا يقدم
شيئاً ولا
يؤخر، وإنما
يستخرج
بالنذر من
البخيل).
[-6692-] İbn Ömer r.a. şöyle demiştir: Onların nezirde
bulunmaları yasak edilmedi mi? Şüphesiz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurmuştur: "Muhakkak, ki nezir hiçbir şeyi öne geçiremez, geriye de
bırakamaz. Ancak nezir sebebiyle cimriden (fakirler lehine) mal
çıkarılır."
حدثنا خلاد
بن يحيى:
حدثنا سفيان،
عن منصور:
أخبرنا عبد
الله بن
مرَّة، عن عبد
الله بن عمر:
نهى
النبي صلى
الله عليه
وسلم عن النذر
وقال: (إنه لا
يرد شيئاً،
ولكنه يستخرج
به من البخيل).
[-6693-] Abdullah b. Ömer r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem nezirde bulunmayı yasaklamış ve "Şurası
muhakkaktır ki nezir hiçbir şeyi geri çevirmez. Fakat nezir sebebiyle cimri
kimseden mal çıkarılır" demiştir.
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب:
حدثنا أبو الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لا يأتي
ابن آدم النذر
بشيء لم يكن
قدِّر له،
ولكن يلقيه
النذر إلى القدر
قد قدِّر له،
فيستخرج الله
به من البخيل،
فيؤتيني عليه
ما لم يكن
يؤتيني عليه
من قبل).
[-6694-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: "Nezir Adem oğluna kendisi
için takdir edilmemiş bir şey getirmez. Fakat nezir onu (kendisi için takdir
edilmiş olan) kadere sürükler ve bu nezir sebebiyle Allah cimriden mal çıkarır.
Artık o kimse nezrine sebep olan iş dolayısıyla daha önceden vermez olduğu malı
getirip verir."
Fethu'l-Bari Açıklaması: AÇIKLAMA’DAN SONRA BİR BAB VE BİR HADİS DAHA VAR !!!
"Yaptığı Nezre Uymak" yani bunun hükmü veya
fazileti. "Allahu Teala'ın 'onlar
adaklarını yerine getirirler' sözü." Bu ayetten kişinin adağını yerine getirmesinin
Allah tarafından övgü ye ve yakınlığına sebep olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu,
itaat nezrine mahsustur. Kurtubl'nin Allahu Teala'ın "Onlar adaklarını
yerine getirirler" ayeti hakkında yaptığı .rivayete göre Mücahid Allah'a
itaat uğrunda nezretmişlerse şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Kurtubi şöyle
der:
Nezir (adak), uyulması emredilen ve failine övilen
akitlerdendir. Nezrin en üstün çeşidi herhangi bir şeye bağlı olmaksızın
yapılanıdır. Mesela bir kimse yakalandığı hastalıktan kurtulduktan sonra
"Allah için şu kadar oruç tutmak veya ona şükretmek için şu kadar
tasaddukta bulunmak üzerime nezr (adak) olsun" demesi buna örnektir.
Fazilet bakımından bunu herhangi bir itaat fiilini işlemeye bağlanmış olan
nezir takip eder. Sözgelimi bir kimse ''Allah bana şu hastalıktan kurtuluş
nasip ederse şu kadar gün oruç tutayım veya şu kadar namaz kılayım" dese
nezrin bu çeşidine örnek olur. Nezir (adak) çeşitlerinden bunların dışında bir
de nezr-i lecac gibi olanı vardır. Mesela bir kimse kölesinin elini ağır bulsa
ve ondan kurtulmak için kendisini aza d etmeye nezr etse ve bu hareketiyle
Allah'a yakınlık niyeti taşımasa ya da kendi nefsine yüklenip, kendisine ağır
gelen ve zarar göreceği şekilde çok namaz kılmaya veya oruç tutmaya nezr etse
bütün bunlar mekruhtur ve bazıları haramlık derecesine kadar varır.
"İbn Ömer'i 'Onların nezirde bulunması yasak edilmedi mi'
sözü." Hakim el-Müstedrek (Hakim, el-Müstedrek, ıV, 338) isimli eserinde
el-Muafi b. Süleyman ve İsmaili'den Ebu Amir el-Akadi ve Ebu Davud vasıtasıyla
-bu rivayetin lafzı ona aittir- şu nakilde bulunur: Fuleyh'in nakline göre Said
b. el-Haris şöyle anlatmıştır:
Fars diyarında İbn Ömer'le birlikte bulunuyordum. Orada şiddetli
bir veba hastalığı baş gösterdi. Ben de oğlum sağ salim dönecek olursa
yürüyerek Beytullaha gitmeyi adadım. Oğlum bize hastalanmış olarak geldi, sonra
öldü buna ne dersin? İbn Ömer şöyle cevap verdi: "Size adakta bulunmak
yasak edilmedi mi? Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem; "Muhakkak ki Nezir
(adak) hiçbir şeyi öne geçiremez, geriye de bırakamaz. Ancak Nezir (adak)
sebebiyle cimriden (fakirler lehine) mal çıkarılır.)! buyurmuştur. İbn Ömer bu
hadisi zikrettikten sonra "Nezrini (adağını) yerine getir" şeklinde
bir ilave de bulundu. Ebu Amir "Ey Ebu Abdurrahman! Ben oğlumun yürümsini
nezretmiştim" deyince, İbn Ömer "Adağını yerine getir" demiştir.
İbn Ömer'in bu rivayetteki "Onların nezirde bulunmaları
yasak edilmedi mi?" cümlesi bizce tartışılır. Çünkü onun zikrettiği merfu
hadiste yasaklık açık olarak geçmemektedir. Fakat İbn Ömer bunu açıkça ifade
etmektedir. Ondan sonraki Abdullah b. Murre el-Hemdani vasıtasıyla yapılan
rivayette İbn Ömer şöyle demiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
nezirde bulunmayı yasakladı." Bu isnadla Müslim' de yer alan rivayet ise
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize nezirde bulunmamızı yasaklamaya
başladı" şeklindedir. (Müs!im, Nezir) Yine Müslim'de yer alan el-Ala b.
Abdurrahman'ın babası vasıtasıyla Ebu Hureyre'den yaptığı nakilde yasaklık açık
bir şekilde "Nezirde bulunmayınız" şeklinde yer almaktadır. (Müs!im,
Nezir)
Bilginler bu yasaklığın mahiyeti konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Bazıları bunu zahiri üzere anlarken, bazıları tevil etmişlerdir. İbnü'l-Esır,
en-Nihaye'de şöyle der: Hadiste nezirde bulunmak yasaklığı tekerrür etmektedir.
Bu, yasaklığı pekiştirmekte ve adakta bulunduktan sonra onu hafife almaktan
kaçındırmaktadır. Yasaklık bundan kaçındırma manasında olsaydı ve adakta
bulunmamak gerektiği anlamını taşısaydı bu adağın hükmünü iptal ve gereğini
yerine getirmenin zorunluluğunu ıskat ederdi. Çünkü bu yasaklıkla adakta
bulunmak masiyet haline gelir ve dolayısıyla kişiyi bağlamazdı. Oysa hadiste
söylenmek istenen, yapılan adağın acil olarak herhangi bir faydayı
getirmeyeceği ve zararı gidermeyeceği, kaderde olan bir şeyi
değiştirmeyeceğidir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demek
istemiştir: Allah'ın sizin için takdir etmediği bir şeyi elde edeceğiniz veya
hakkınızda takdir ettiği bir şeyi çevireceğiniz zannıyla adakta bulunmayınız.
Nezirde bulunduğunuzda onu yerine getiriniz. Çünkü yaptığınız adak sizi bağlar.
Hattabİ, el-A'lam'da şöyle der: İlmin bu kısmı garibtir. Çünkü
bir şeyin yapılması yasak ediliyor, fakat kişi onu yaptığında gereğini yerine
getirmesi vacip oluyor. Şafillerin çoğunluğu nezrin sözkonusu yasaklıktan
dolayı mekruh olduğundan söz etmişlerdir. Malikllerden de bu doğrultuda bir
görüş nakledilmiştir. İbn Dakık el-Iyd onların bu görüşte olduğunu kesin bir
dille ifade etmiştir. İbnü'lArabı ise bu mezhepte ihtilaf olduğuna işaret
etmiştir. Şafillerden nakledilen kesin görüş, bunun mekruh olduğu yolundadır.
Hattabı şöyle devam eder: Şafiller, delilolarak adağın sırf itaat nitelikli
olmamasına dayanmışlardır. Zira nezirle saf ve halis bir yakınlık (kurbe)
kastedilmez. Kişinin yaptığı bu adakla hedefi kendisine menfaat sağlamak ve bir
zararı gidermektir. HanbeIller de kesin bir dille nezrin mekruh olduğunu ifade
etmişlerdir. Tirmizi, adağın mekruh olduğu başlığını attıktan ve Ebu Hureyre
hadisine yer verdikten sonra şöyle der: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in sahabilerinden ve başkalarından olmak üzere ilim ehli bazı kimseler
nezdinde uygulama, onların adakta bulunmayı mekruh gördükleri yolundadır.
İbnü'l-Mübarek şöyle demiştir: Mekruhluk, itaatte ve masiyette nezir (adak)
konusunda geçerlidir. Bir kimse itaatte bulunacağına adakta bulunsa ve bunu
yerine getirse ecir alır ancak nezirde bulunması mekruhtur. "(Tirmizi,
Nezir)
Kurtubi, el-Müfhim'de hadislerde söz konusu olan yasaklığın bir
şey karşılığında yapılan nezirle ilgili olduğu şeklinde yorumlandığını kesin
bir dille ifade etmiş ve bu yasaklık "Allah hastamı şifaya kavuşturursa şu
kadar sadaka vermek üzerime nezr olsun" gibi durumlarda sözkonusudur
demiştir. Mekruhluk şuradan kaynaklanmaktadır. Söz konusu Allah'a yakınlaşma
fiili, zikri geçen amacın gerçekleşmesine dayandırılınca buradan kulda Allah'a
yaklaşmanın halisane olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü o burada karşılıklı bedel
alış verişi yolunu tutmaktadır. Nitekim durumun böyle olduğunu hastası
sağlığına kavuşmadığı takdirde onun şifasına bağladığı şeyi vermeyeceği ortaya
koymaktadır. Bu bir cimrinin ruh halidir. Zira cimri, genellikle verdiğinden
daha fazlasını peşin olarak almadıkça malından hiçbir şeyi elden çıkarmaz.
Hadiste işaret edilen sebep budur. Zira Rasulullah nezir cimriden (normalde)
elden çıkarmayacağı şeyleri çıkarır demiştir. Bu sakıncaya cahilin nezrin
amacını gerçekleştireceği ya da Allahu Teala'ın hedeflediği şeyi kendisine bu
nezir sebebiyle vereceği zannına kapılmasını eklemek mümkündür. Birinci durum
küfre yakınken, ikincisi apaçık bir hatadır. Bizce bu ikincisi de küfre
yakındır.
Kurtubi alimlerin bu haberde yer alan yasaklığı mekruhluk
şeklinde yorumladıklarını nakleder ve şöyle der: Benim anladığım bunun sözkonusu
bozuk inanca kapılacağından korkulan kimseler açısından haramlık olduğudur.
Dolayısıyla böyle bir kimsenin adakta bulunmaya kalkışması haram olur.
Mekruhluk bu şekilde bir inanca kapılmayan kimseler için sözkonusudur.
Kurtubi'nin bu ayrıntılı açıklaması güzeldir.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1- Hadisten bir mükellefin iyilik olarak yapmaya başladığı bütün
amellerin adakla üstüne aldığından daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır. Bu
görüş Maverdl'ye aittir.
2- Hadiste hayır işlerinde ihlas teşvik edilmekte ve cimrilik
kınanmaktadır.
3- Hadise göre emredilen şeylere uyup, yasak edilenlerden
kaçınan cimri sayılmaz.
باب: إثم من
لا يفي بالنذر.
27. YAPTIĞI NEZRİ (ADAĞl) YERİNE GETİRMEYEN KİMSENİN GÜNAHI
حدثنا مسدد،
عن يحيى، عن
شعبة قال:
حدثني أبو جمرة:
حدثنا زهدم بن
مضرِّب قال:
سمعت عمران بن
حصين يحدث،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(خيركم قرني،
ثم الذين
يلونهم، ثم
الذين يلونهم
- قال عمران: لا
أدري: ذكر
ثنتين أو
ثلاثاً بعد
قرنه - ثم يجيء
قوم، ينذرون
ولا يفون،
ويخونون ولا
يؤتمنون،
ويشهدون ولا
يستشهدون، ويظهر
فيهم السمن).
[-6695-] İmran b. Husayn'ın nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlılarınız
benim içinde bulunduğum nesildir. Sonra onların ardından gelenler, sonra da
onların ardından gelenlerdir." İmran, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
kendi asrından sonra hayırlı asır olarak iki mi yoksa üç mü zikretti
bilmiyorum, demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem devamla "Sonra bir
kavim gelir ki onlar adak adarlar ve bunu yerine getirmezler, hıyanet ederler
ve kendilerine itimat edilmez; Bunlar şahitlik yapmaları istenmediği halde
şahitlik ederler. Bunların arasında şişmanlık baş gösterecektir. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Ve la yu'temenune = Kendilerine itimat edilmez." Yani
Nebiimizin işaret ettiği o asırdan sonra kimse onlardan güven içinde olmayacağı
için bu apaçık bir hıyanettir. İbn Battal özetle şöyle demiştir: Nebi s.a.v.
emanetine hıyanet edenle, adağını yerine getirmeyeni bir tutmuştur. Hıyanet
kınanmıştır. Şu halde adağını yerine getirmemek de kınanmış olmaktadır. Bu
açıklamayla hadisin atılan başlıkla olan ilişkisi ortaya çıkmaktadır.