SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EYMAN VE’N-NUZUR

<< 2171 >>

باب: إذا قال: والله لا أتكلم اليوم، فصلى، أو قرأ، أو سبَّح، أو كبَّر، أو حمد، أو هلَّل، فهو على نيته  .وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (أفضل الكلام أربع: سبحان الله، والحمد لله، ولا إله إلا الله، والله أكبر).

19. BİR KİMSE "VALLAHİ BUGÜN KONUŞMAM" DEDİĞİ VE AKABİNDE NAMAZ KILDIĞI VEYA KUR'AN OKUDUĞU YA DA "SUBHANALLAH" VEYA "ALLAHU EKBER" YA DA "ELHAMDULİLLAH" VEYA "LA İLAHE İLLALLAH" DEDİĞİ ZAMAN BUNUN KENDİ NİYETİ ÜZERE OLDUĞU

 

قال أبو سفيان: كتب النبي صلى الله عليه وسلم إلى هرقل: (تعالوا إلى كلمة سواء بيننا وبينكم).

Ebu Süfyan şöyIe anIatmıştır: Nebi s.a.v., Herakliyus'a "Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz"(Ali İmran 64) ayetini yazıp gönderdi.

 

وقال مجاهد: {كلمة التقوى} /الفتح: 26/: لا إله إلا الله.

Mücahid de "Kelimetü't-takvS"(Fetih 26), La ilahe iIlaIlah'tır demiştir.

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري قال: أخبرني سعيد بن المسيَّب، عن أبيه قال:

 لما حضرت أبا طالب الوفاة، جاءه رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: (قل لا إله إلا الله، كلمة أحاجُّ لك بها عند الله).

 

[-6681-] Said b. eI-Müseyyeb'in babasından nakline göre Ebu Talib'e ölüm aIametIeri geIdiği zaman ResuIullah s.a.v. onun yanına girdi ve "(Amca!) La ilahe illallah kelimesini söyle ki bununla Allah katında senin için hüccet getireyim" dedi.

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا محمد بن فضيل: حدثنا عمارة بن القعقاع، عن أبي زرعة، عن أبي هريرة قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (كلمتان خفيفتان على اللسان، ثقيلتان في الميزان، حبيبتان إلى الرحمن: سبحان الله وبحمده، سبحان الله العظيم).

 

[-6682-] Ebu Hureyre'nin nakline göre ResuIullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyIe 'demiştir:

 

"Subhanallahi ve bihamdihi, subhannallahi'l-azim, dile hafif, mizanda ağır, Rahman'a sevgili iki kelimedir."

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد الواحد: حدثنا الأعمش، عن شقيق، عن عبد الله رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم كلمة وقلت أخرى: (من مات يجعل لله ندًّا أدخل النار). وقلت أخرى: من مات لا يجعل لله ندًّا أدخل الجنة.

 

[-6683-] Abdullah b. Mesud şöyIe demiştir: ResuIuIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir kelime söyIedi, ben de başka bir kelime söyIedim. O 'llah'a bir şeyi eş kılarak ölen kimse ateşe sokulacaktır" dedi. Ben de "Allah'a hiçbir şeyi eş klImayarak ölen kimse cennete girdirilir" dedim.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Bir kimse 'Vaııahi bugün konuşmam' dediği ve akabinde namaz kıldığı zaman bunun kendi niyeti üzere olduğu." İmam Buhari'nin bu başlıkta söylemek istediği şudur: Bir kimse vallahi bugün konuşmayacağım diye yemin eder, "kıraat" ve "zikir"i konuşmasına katmaya niyet ederse okuduğunda veya zikirde bulunduğunda yeminini bozmuş olur. Bunları katma niyetinde bulunmazsa bozmuş olmaz. İmam Buhari kişinin herhangi bir niyete dayalı olmaksızın mutlak olarak kıraatte ve zikirde bulunması durumuna değinmemiştir. Çoğunluk, bu durumda da o kişinin yemininin bozulacağı kanaatini benimsemiştir. Hanemerden nakledilen bir görüşe göre ise bu takdirde yemini bozulmaz. Bazı Şafiı alimleri Kur'an'ı ayrı değerlendirmişler ve böyle bir yemini ettikten sonra Kur'an okuyanın yemininin bozulmayacağını ama zikirde bulunanın bozulacağını söylemişlerdir. Çoğunluğun delili örfe göre "kelam" dendi mi bundan insariların sözlerinin anlaşıldığıdır. Bundan dolayı kişi namaz kılarken "kıraat"ta bulunup, "zikir"yaptığında yemini bozulmaz. Namaz dışında da hükmün böyle olması gerekir. Bu konudaki deliııerden birisi Müslim'de yer alan şu hadistir: "Bizim şu namazımızda insan sözlerinden bir şey konuşmak uygun olmaz. Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir"(Müslim, Mesacid) Hadis-i şerifte Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "zikir" ve "kıraat" için "insanların sözleri"nden başka bir hüküm vermektedir. Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği "Subhanallahi ve bihamdihi, subhannallahi'l-azfm, dile hafif, mizanda ağır; Rahman'a sevgili iki kelimedir" hadisinin geniş bir açıklaması bu bölümün sonunda gelecektir.

 

باب: من حلف أن لا يدخل على أهله شهراً، وكان الشهر تسعاً وعشرين.

20. BİR KİMSENİN AY 29 GÜNDE TAMAM OLDUĞU HALDE AİLESİNiN YANINA BİR AY GİRMEYECEĞİNE YEMİN ETMESİ

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثنا سليمان بن بلال، عن حميد، عن أنس قال:

 آلى رسول الله صلى الله عليه وسلم من نسائه، وكانت انفكت رجله، فأقام في مشربة تسعاً وعشرين ليلة ثم نزل، فقالوا: يا رسول الله، آليت شهراً؟ فقال: (إن الشهر يكون تسعاً وعشرين).

 

[-6684-] Enes r.a. şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ailelerinin yanlarına bir ay girmemeye yemin etti (ııa). Ayağı da çıkmıştı. 29 gece yüksekçe bir odada ikamet etti. Sonra ailelerinin yanına indi.

 

"Ya Resulallah! Sen bir ayailelerinin yanlarına girmemeye yemin etmiştin" dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

'Ay 29 da olur!" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Bir Kimsenin Ay 29 Günde Tamam Olduğu Halde Ailesinin Yanına Bir Ay Girmeyeceğine Yemin Etmesi." Yani 29 gün geçtikten sonra onların yanına girmesi. Bu durumda kişi yeminini bozmuş olmaz. Bu durum sözkonusu yeminin bir rastlantı eseri o ayın ilk girdiği anda yapılmış olması durumunda tas avvur edilebilir. Buna karşılık yemin ayın içinde herhangi bir günde yapılmışsa ve geri kalan günler bir aydan eksikse o kimsenin günleri otuza veya yirmidokuza tamamlaması gerekir mi gerekmez mi? Bunlardan birincisi çoğunluğun görüşüdür. Aralarında Malikilerden İbn Abdulhakem'in de bulunduğu bir zümre ikinci yaklaşımı benimsemişlerdir. Bu konunun açıklaması Nikah Bölümünün sonunda. yer alan ve Hz. Ömer'in rivayet ettiği uzun hadisin açıklamasının son kısmında gemişti. Ilanın ne demek olduğu ve yukarda zikredilen Enes hadisinin açıklaması, Ila başlığı altında daha önce yapılmıştı.

 

باب: إن حلف أن لا يشرب نبيذاً، فشرب طلاء أو سكراً أو عصيراً .لم يحنث في قول بعض الناس، وليست هذه بأنبذة عنده.

21. NEBiZ İÇMEMEYE YEMİN EDİP TILA VEYA SEKER YADA ASiR DENİLEN İÇKİLERİ İÇEN KİMSENİN BİRİLERİNE GÖRE (Numan b. Sabit arkadaşları) BUNLAR NEBİZ OLMADIĞI İçİN YEMİNİNİ BOZMUŞ OLMADIĞI

 

حدثني علي: سمع عبد العزيز بن أبي حازم: أخبرني أبي، عن سهل بن سعد:

 أن أبا أسيد صاحب النبي صلى الله عليه وسلم أعرس، فدعا النبي صلى الله عليه وسلم لعرسه، فكانت العروس خادمهم، فقال سهل للقوم: هل تدرون ما سقته؟ قال: أنقعت له تمراً في تور، من الليل حتى أصبح عليه، فسقته إياه.

 

[-6685-] Sehl b. Sa'd'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabisi olan Ebu Useyd evlenir ve Nebii düğün aşına davet eder. Yeni gelin olan karısı da davetlilere hizmet eder. Sehl kendilerine hadis nakletmekte olduğu topluluğa "Sizler bu gelinin Nebi'e ne içirdiğini biliyor musunuz?" diye sorar ve sonra kendisi şöyle cevap verir:

 

"Geceden tevr denilen bir kap içinde bir miktar hurma ıslattı, sabah olunca işte bu tatlı şırayı ona içirdi."

 

 

حدثنا محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله: أخبرنا إسماعيل بن أبي خالد، عن الشعبي، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما، عن سودة زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت:

 ماتت لنا شاة، فدبغنا مسكها، ثم ما زلنا ننبذ فيه حتى صار شناً.

 

[-6686-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in eşi Sevde şöyle demiştir: "Bizim bir davarımız vardı, öldü. Biz de onun derisini tabakladık. Sonra o tabaklanmış derinin içinde eskiyineeye kadar nEbiz şırası kurmakta devam ettik."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Tila", "seker", "NEbiz" kelimelerinin Açıklamaları Eşribe Bölümüride daha önce geçmişti. el-Mühelleb şöyle der: Çoğunluğun kanaatine göre muayyen bir nEbizi içmeye ce ği ne yemin eden bir kimse bir başka nEbizi içtiğinde yeminini bozmuş olmaz. Sarhoş olmak korkusuyla nEbiz içmeyeceğine yemin eden bir kimse sarhoşluk verici vasfı bulunan içeceklerden hangini içerse yeminini bozmuş olur. Çünkü ister pişirerek (tabıh) ister suyunu sıkarak (asır) elde edilsin hurma suyudur (Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 499).

 

diğer içecek maddeleri vasıf itibariyle ona benzedikleri için nEbiz adını alırlar. Bu durumda yemin eden kimse hiçbir meşrubatı içmeyeceğine yemin edip bunlar arasında ayırım gözetmediğinde nasıl ki adına "meşrubat" denilen herhangi bir nesneyi içtiğinde yemini bozulursa aynen onun gibi olur. İbn Battal'ın görüşü şöyledir: İmam BuhSrl'nin yukarıdaki başlıkta "birileri" derken kastı, İmam Ebu Hanıfe ve onun mezhebine uyanlardır. Çünkü onlar "tıIS" ve "asır"in nEbiz olmadığını, zira nEbizin gerçekte suya bırakılan ve yatırılan şeyolduğunu söylemişlerdir.

 

Bundan dolayı "menbuz"a menbuz denilmesi, atılmasından ve bırakılmasından kaynaklanmıştır. İmam Buhari ise bunlara cevap vermek istemiştir. Onun yukarıda yer verdiği iki hadisten Sehl'in rivayet ettiği hadis, içmesi helal bile olsa kısa bir süre önce suya bırakıldığı bilinen şeylere nEbiz adını vermeyi gerektirmektedir. Eşribe Bölümünde Aişe r.anha'nın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize geceden nebiz yapıldığı ve onu sabahleyin içtiği, sabahleyin nebiz yapıldığı ve onu da akşam üstü içtiği rivayet i geçmişti. Sevde'nin yukarıdaki hadisi bunu teyit etmektedir. Çünkü o ölmüş kOyıınun derisine nebiz şırası kurmçıkta olduklarından söz etmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ailesi ancak içmesi helalolan şeyin şırasını çıkarıyarlardı. Bununla birlikte ona nebiz adını veriyorlardı.

Hadiste geçen "mesk" cilt, deri demektir.

 

باب: إذا حلف أن لا يأتدم، فأكل تمراً بخبز، وما يكون من الأدم.

22. KATIK YEMEMEYE YEMİN EDİP SONRA EKMEKLE HURMA YİYEN KİMSENİN KATIK YEMİŞ OLUP OLMADIĞI VE HANGİ ŞEYLERİN KATIKTAN SAYILDlĞI

 

حدثنا محمد بن يوسف: حدثنا سفيان، عن عبد الرحمن بن عابس، عن أبيه، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 ما شبع آل محمد صلى الله عليه وسلم من خبز بُرٍّ مأدوم ثلاثة أيام، حتى لحق بالله.

وقال ابن كثير: أخبرنا سفيان: حدثنا عبد الرحمن، عن أبيه: أنه قال لعائشة: بهذا.

 

[-6687-] Aişe r.anha "Muhammed'in ailesi kendisi Allah'a kavuşuncaya kadar üç gün üst üste katıklandırılmış buğday ekmeğinden karnını doyurmadı" demiştir.

 

 

حدثنا قتيبة، عن مالك، عن إسحق بن عبد الله بن أبي طلحة: أنه سمع أنس بن مالك قال: قال أبو طلحة لأم سليم:

 لقد سمعت صوت رسول الله صلى الله عليه وسلم ضعيفاً، أعرف فيه الجوع، فهل عندك من شيء؟ فقالت: نعم، فأخرجت أقراصاً من شعير، ثم أخذت خماراً لها، فلفت الخبز ببعضه، ثم أرسلتني إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فذهبت فوجدت رسول الله صلى الله عليه وسلم في المسجد ومعه الناس، فقمت عليهم، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أأرسلك أبو طلحة). فقلت: نعم، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم لمن معه: (قوموا). فانطلقوا وانطلقت بين أيديهم، حتى جئت أبا طلحة فأخبرته، فقال أبو طلحة: يا أم سليم، قد جاء رسول الله صلى الله عليه وسلم والناس، وليس عندنا من الطعام ما نطعمهم، فقالت: الله ورسوله أعلم، فانطلق أبو طلحة حتى لقي رسول الله صلى الله عليه وسلم، فأقبل رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبو طلحة حتى دخلا، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (هلمِّي يا أم سليم ما عندك). فأتت بذلك الخبز، قال: فأمر رسول الله صلى الله عليه وسلم بذلك الخبز ففت، وعصرت أم سليم عكَّة لها فأدمته، ثم قال فيه رسول الله صلى الله عليه وسلم ما شاء الله أن يقول، ثم قال: (ائذن لعشرة). فأذن لهم فأكلوا حتى شبعوا، ثم خرجوا، ثم قال: (ائذن لعشرة). فأذن لهم، فأكل القوم كلهم وشبعوا، والقوم سبعون أو ثمانون رجلاً.

 

[-6688-] Enes b. Malik r.a. şöyle anlatmıştır: Ebu Talha, Ümmü Süleym'e "Ben bu defa Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sesini zayıf olarak işittim. Kendisinde bir açlık olduğunu biliyorum, yanında yiyecek bir şey var mı?" diye sordu Ümmü Süleym

 

"Evet var" dedi ve arpadan yapılmış birkaç yuvarlak ekmek çıkarttı.

 

Sonra kendi başörtüsünü aldı ve onun bir kısmı ile ekmekleri sarıp dürdü. Sonra beni Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gönderdi. Ben de gittim. Resuluılahı mescidde oturur halde buldum. Beraberinde insanlar vardı. Onların yanına varıp dikildim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Seni Ebu Talha mı gönderdi?" diye sordu. "Evet" dedim. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beraberinde bulunanlara hitaben "Kaıkınız!" buyurdu.

 

Onlar da kalkıp yürüdüler, ben de aralarında yürüdüm. Nihayet Ebu Talha'ya geldim ve durumu ona haber verdim. Ebu Talha (annem) Ümmü Süleym'e "Ya Üm mü Süleym! Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanlarla birlikte gelmektedir. Halbuki yanımızda onları doyurabileceğimiz bir şey yoktur" dedi. Ümmü Süleym "Allah ve Resulü en iyi bilendir" dedi. Akabinde Ebu Talha evden hareket etti, nihayet Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e kavuştu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha ile birlikte geldi ve ikisi birden içeriye girdiler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya Ümmü Süleym! Yanında ne varsa getir!" buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Enes şöyle devam etti:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emri üzere bu ekmek parçalara bölündü. Ümmü Süleym bunun üzerine kendine ait yağ tulumundan biraz yağ sıktı ve onu bulayıp katık yaptı. Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O katık hakkında Allah'ın söyletmek istediği şeyleri söyledi. Sonra "On kişi için izin ver!" buyurdu. Ebu Talha o on kişiye izin verdi. Onlar doyuncaya kadar yediler ve sonra dışarı çıktılar. Ardından "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. Ebu Talha onlara da izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Sonra dışarı çıktılar. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "On kişiye .daha izin ver!" buyurdu. Nihayet böylece topluluğun' hepsi yedi ve doydu. Bu topluluk yetmiş yahut seksen kişiydi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Katık Yememeye Yemin Edip, Ekmekle Hurma Yiyen Kimsenin Katık Yemiş Olup Olmayacağı." Bunun manası bu kimse katı k yemiş olup yeminini bozmuş mu olur yoksa olmaz mı demektir. İbn Battal şöyle demiştir: Bu hadis evde katık yapmak adet haline gelmiş olan her şeye ister sıvı, ister katı olsun katık denileceğini göstermektedir. "Kıyamet bir tek ekmek gibi olacaktır. Onların azıkları balığın ciğerinden bir parça olacaktır" hadisi de böyledir.  Bu hadisin açıklaması Rikak Bölümünde daha önce geçmişti. Yukarıdaki başlıkta zikredilen yemin hakkında Yusuf b. Abdullah b. Selam'ın "Hz. Nebii gördüm. Bir parça arpa ekmeği aldı ve üzerine bir hurma koydu. Sonra 'Bu, bunun azığıdır' dedi" hadisi vardır. Bu hadisi Ebu Davud (Et'ime) ve Tirmizi hasen isnadla rivayet etmişlerdir.

 

باب: النية في الأيمان.

23. YEMİNLERDE NİYETİN ESAS OLMASI

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا عبد الوهَّاب قال: سمعت يحيى بن سعيد يقول: أخبرني محمد بن إبراهيم: أنه سمع علقمة بن وقَّاص الليثي يقول: سمعت عمر بن الخطاب رضي الله عنه يقول:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (إنما الأعمال بالنية، وإنما لامرئ ما نوى، فمن كانت هجرته إلى الله ورسوله، فهجرته إلى الله ورسوله، ومن كانت هجرته إلى دنيا يصيبها، أو امرأة يتزوجها، فهجرته إلى ما هاجر إليه).

 

[-6689-] Alkame b. Vakkas el-Leysi'nin Hz. Ömer'den nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Ameller ancak niyete göredir. Herkesin niyet ettiği neyse eline geçecek olan ancak odur. Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne yönelik ise hicreti Allah'a ve Resulünedir. Kimin hicreti de nail olacağı dünyaya (dünya malına) veya evleneceği kadına ise onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Yeminlerde Niyetin Esas Olmas!." Amellerin niyetlere göre olduğu hadisinin açıklaması Bed'ü'l-Vahy'in baş taraflarında geçmişti. Bu hadisin yukarıdaki başlıkla olan ilişkisi, yeminin amellerden birisi olmasından dolayıdır. Bu hadisten lafızların -Iafızda bunu gerektiren bir şeyolmasa bile- zaman ve mekan açısından niyetle tahsis edilebileceği sonucu çıkarılmıştır. Söz gelimi bir kimse Zeyd'in evine girmeyeceğine yemin etse ve bunun için mesela bir ay veya bir yıl gibi bir süreyi kastetse ya da bir kimse mesela Zeyd'le konuşmayacağına yemin etse ve bunun sadece evi içip geçerli olmasına başka yerler için sözkonusu olmamasına niyet etse birinci durumda eve bir ay veya bir yıl sonra girse yemini bozulmuş olmaz. İkinci durumda da onunla başkasının evinde konuşsa yine bozulmuş olmaz.

 

İmam Şafii ve onun mezhebine uyanlar şu olay için bu hadisi delil olarak almışlardır. Bir kimse karısına "Şöyle yaparsan boş ol" dese ve içinden boşamanın sayısına niyet etse bunu açıkça telaffuz etmemiş bile olsa içinden geçen sayı geçerlidir. Aynı şekilde bir kimse karısına "Şöyle yaparsan bain talakla boş ol" dese ve bununla üç talakı kastetse kadın bain talakla boş düşer. Buna karşılık daha az bir sayıyı içinden geçirse boşama niyetine uygun olarak ric'i talakla gerçekleşir. Hanefiler her iki surette de muhalif olmuşlardır. Bu hadisten yeminin yemin eden kimsenin niyetine göre değerlendirileceği sonucu çıkarılmıştır. Fakat bu, insan hakları ile ilgili olmayan hususlarda geçerlidir. Zira insan hakları sözkonusu olduğunda yemin, yemini verenin niyetine göredir. Bir kimse, ettiği yeminle bir başkasının hakkına tecavüz ediyorsa bu konuda tevriyeden yararlanamaz.