1. KADER
6221 - حدثنا
أبو الوليد
هشام بن عبد
الملك: حدثنا
شعبة: أنبأني
سليمان
الأعمش قال:
سمعت زيد بن
وهب، عن عبد
الله قال:
حدثنا أبو
الوليد هشام
بن عبد الملك:
حدثنا شعبة:
أنبأني
سليمان
الأعمش قال:
سمعت زيد بن
وهب، عن عبد
الله قال:
حدثنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وهو الصادق
المصدوق، قال:
(إن أحدكم
يجمع في بطن
أمه أربعين
يوماً، ثم
علقة مثل ذلك،
ثم يكون مضغة
مثل ذلك، ثم
يبعث الله
ملكاً فيؤمر
بأربعة: برزقه
وأجله، وشقي
أو سعيد،
فوالله إن
أحدكم - أو: الرجل
- يعمل بعمل أهل
النار، حتى ما
يكون بينه
وبينها غير
باع أو ذراع،
فيسبق عليه
الكتاب فيعمل
بعمل أهل
الجنة
فيدخلها، وإن
الرجل ليعمل
بعمل أهل
الجنة، حتى ما
يكون بينه
وبينها غير
ذراع أو
ذراعين،
فيسبق عليه الكتاب،
فيعمل بعمل
أهل النار
فيدخلها).
قال آدم: (إلا
ذراع).
[-6594-] Abdullah b. Ömer r.a.'den şöyle rivayet
edilmiştir:
Doğru sözlü olan ve söyledikleri tasdik edilen Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Her biriniz annesinin karnında kırk günde bir araya
getirilir. Daha sonra bunun gibi (kırk gün içinde) bir alaka olur. Daha sonra
bunun gibi (kırk günde) bir çiğnemlik et olur. Daha sonra Allah bir melek
gönderir ve ona dört şey emredilir:
O kişinin rızkı,
eceli, bedbaht mı mutlu mu olacağı.
Daha sonra ona ruh üfler. Allah'a yemin ederim ki sizden biri -ya
da bir adam- cehennem ehlinin amelini işler, cehennem ile arasında sadece bir
arşın ya da bir kulaç mesafe kalır. Bu arada yazgı galip gelir, o da cennet
ehlinin amelini işler ve cennete girer. Bir adam da cennet ehlinin am elini
işler, cennet ile arasında sadece bir arşın ya da bir kulaç mesafe kalır. Bu
arada yazgı galip gelir, o da cehennem ehlinin amelini işler ve cehenneme
girer.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حماد، عن عبيد
الله بن أبي
بكر بن أنس،
عن أنس بن
مالك رضي الله
عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(وكَّل الله
بالرحم
ملكاً، فيقول:
أي رب نطفة،
أي رب علقة،
أي رب مضغة،
فإذا أراد
الله أن يقضي
خلقها، قال:
أي رب، ذكر أم
أنثى، أشقي أم
سعيد، فما
الرزق، فما
الأجل، فيكتب كذلك
في بطن أمه).
[-6595-] Enes İbn. Malik r.a. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
dediğini nakletmiştir:
Allah rahme bir melek gönderir, melek şöyle der: "Ey bu
ceninin Rabbi, ey bu rahme tutunan embriyonun Rabbi, ey bu bir çiğnemlik etin
Rabbi." Allah bu cenini yaratmak istediyse o zaman melek şöyle der:
"Ey erkeğin veya dişinin Rabbi, bu varlık bedbaht mı, mutlu
mu? Rızkı nedir? Eceli ne zamandır?" Bunun üzerine o kişi henüz anne
karnında iken bunlar yazılır.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ebu''I-Muzaffer es-Sem'anı şöyle demiştir: Bu konuyu anlamanın
yolu, kitap ve sünnetle yetinmek, salt akıl ve kıyasa dayanmamaktır. Bu konuda
kitap ve sünnetle yetinmeyen dalalete düşer, hayret ve şaşkınlık içinde kalır.
Kalbi mutmain olmaz. Çünkü kader Allah'ın sırlarından biri olup her şeyi bilen
ve her şeyden haberdar olan Allah'a ait bir bilgidir. Allah kendisi dışında
herkesle bu bilgi arasına perde koymuş, kendi bildiği bir hikmetten dolayı da
bu bilgiyi yarattığı varlıkların akıl ve marifetlerinden uzak tutmuştur. Bu
hikmeti hiçbir Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve melek bilememiştir.
Kader sırrının insanlara ancak cennete girdikleri zaman
açıklanacağı cennete girmeden bu sırrın ortaya çıkmayacağı söylenmiştir.
İmam Müslim, Tavus'tan şöyle rivayet etmiştir: Hz. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından bazı kimselerin her şey bir
kaderledir, dediklerini duydum. Abdullah İbn. Ömer de Hz. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'den naklen acizlik ve akıl dahil her şey bir kaderledir,
demiştir.
Akıl, acizliğin zıddıdır. Hem dünya hem ahiret işlerinde
maharettir. Bu sözün anlamı, Allah'ın ilmi ve iradesi olmadan hiçbir şeyin
vücuda gelemeyeceğidir. Fiillerimizi bilip isteyerek yapmış olsak da Allah'ın
dilemesi olmaksızın biz bunları gerçekleştiremeyiz. Hadiste de buna işaret
edilmektedir. Tavus da bu durumu merfu ve mevkuf rivayetlerle anlatmıştır. Bu
rivayetler "Çünkü Biz her şeyi bir takdir ile yarattık. "(Kamer, 49)
ayetine mutabıktır. Bu ayet Allah'ın her şeyi yaratıp takdir ettiğine delalet
etmektedir. "O her şeyi yaratandır" ve "Allah sizi ve
yaptıklarınızı yaratandır" ayetlerinden çok daha açık bir şekilde delalet
etmektedir. Selef ve halef alimleri arasında bu ayetin kaderi inkar edenlere
karşı nazil olduğu kanaati yaygındır.
Selef alimleri"Hazineleri elimizin altında olmayan hiç bir
şey yoktur Biz, onlan ancak belli bir miktar ile indiririz"(Hier,21)
ayetinde buyrulduğu gibi, tüm işlerin Allah'ın takdiri ile gerçekleştiğini
kesin olarak ifade ederler.
Daha sonra bunun gibi bir çiğnemlik et olur: Bunun gibi
ifadesinden kasıt bir halden bir hale geçmenin, daha önceki halin süresi kadar
olmasıdır. Alaka, donmuş, koyu kandır. İçindeki rutubetten ve yanındakine
tutunmasından ötürü alaka diye adlandırılmıştır. Sonraki halin bir çiğnemlik et
olarak adlandırılması ise çiğnenebilecek bir et parçası büyüklüğünde olmasından
dolayıdır.
Ona dört şeyemredilir: Küşmiheni rivayetinde dört sayısı
müzekker olarak zikredilmiştir. Sayılan müphemse sayının müzekker ya da müennes
olması caizdir. Ceninin durumu ile ilgili dört hususu yazması emredilmiştir.
Adem rivayetinde ise "Dört kelime yazması emredilir" denilmiştir.
Çoğunluğun rivayeti de böyledir. Kelimelerden kasıt takdir edilenlerdir. Her
bir takdir bir kelime olarak adlandırılmıştır.
Her bir şahıs için ya bedbahtlık ya da mutluluk yazılır, bir
arada bulunmaları mümkün olsa da bir kişi için ikisi birlikte yazılmaz. Çünkü
iki şey bir araya gelince hüküm ağır basan istikametindedir. Ardı ardına
gelirlerse o zaman da hüküm sondakine göre verilir. Bu nedenle dört hususla
yetinilmiş, beşincisi sayılmamıştır. Rızkın yazılmasından kasıt az veya çok
olması, haram veya helal olmasıdır. Ecelden kasıt ise ömrün uzun ya da kısa
olmasıdır. Amelden kasıt ise salih veya fas it olmasıdır.
Bedbaht ya da mutlu olmanın anlamı meleğin, cemnın ömrünü,
rızkını, amelini yazması gibi bu iki kelimeden birini yazmasıdır. Bedbaht olmak
da mutlu olmak da, rivayetin kalan kısmından anlaşılacağı üzere, kişinin
ömrünün sonunda nasılolacağı bakımındandır.
Cehennem ehlinin amelini işler: Buradaki '-:"' harf-i
cerri, zaittir. Asıl ifade, harf-i cersizdir. Kişinin amellerinin cehennem
ehlinin amellerine benzemesi anlamındadır. Hadisin zahirinden anlaşılan bu
kişinin bu amelleri işlemesi ancak ölümüne yakın zamanda tam tersi bir hal
üzere olmasıdır. Bu hadis Sehl rivayetinde şöyle nakledilmiştir: İnsanlara
cennet ehlinin amellerini işliyormuş gibi görünür.» Dolayısıyla bu rivayet, son
anların kötü olmasından bahseden bu başlığın hadisinden farklı olarak, münafık
ya da riyakar kimseler hakkında olduğuna hükmedilir.
Cennet ehlinİn amelini işler: Sözlü ve fiili inanç ve ibadetler
bakımından cennet ehlinin amelini işler. Hafaza melekleri bunları yazarlar,
bunların bir kısmı kabul edilir, bir kısmı reddedilir.
Yazgı galip gelir: Yazgının galip gelmesi, muhtevasının galip
gelmesidir. Burada muzaf (tamlanan) hazfedilmiştir. Yazılı olanların galip
gelmesi anlamındadır. Amelleri onun mutlu bir son ile bu dünyadan ayrılacağını
gösterirken, yazgı onun bedbaht olarak ayrılacağı yönündedir ve yazılı olan
gerçekleşir. Bu durum galip gelmek olarak anlatılmıştır. Çünkü mağlup olanın
değil, galip gelenin muradı gerçekleşir. Amel ve yazgı, kazanmak için koşan iki
şahıs gibi düşünülecek olursa yazgı kazanır, am el kaybeder. Ebu Hureyre'den
rivayet edilen hadiste ise şöyle buyrulmuştur: "Kişi uzun zaman boyunca
cehennemliklerin amelini işler, ancak cennetliklerin ameli ile ölür." '
EI-Hattabi şöyle demiştir: Bu hadis mutlu kimsenin bedbaht,
bedbaht kimsenin mutlu olabileceğini gösterir. Ancak bu amellerin zahiri itibariyledir.
Allah'ın ilminde olan değişmez. Bu hadis insanın son nefesine itibar
edileceğini gösterir.
İbn Ebi Cemre şöyle demiştir: İyi bir hal üzere olsalar da ölüme
yakın nasılolacaklarını bilmemeleri insanların boynunu büken bir durumdur.
"Erkek olsun kadın olsun, kim mü'min olduğu halde salih amel işlerse Biz
şüphesiz ona çok güzel bir hayat yaşatırız. Ve bunları elbette işlediklerinin
en güzeliyle mükafatlandıracağız." (Nahl, 97) ayeti ise bu güzel hal üzere
ölenlere mahsustur. Mutlu insanların hayatını yaşayıp bedbaht olarak ölen kimse
hakikatte tüm hayatı boyunca Allah katında bedbahttır. Bunun tersi de aynı
şekildedir. Buna muhalif olarak varit olan haberler ise bu doğrultuda tevil
edilir. Bu hadiste öldükten sonra dirilmenin doğruluğuna dikkat çekilmiştir.
Zira bir damla sudan, daha sonra bir alakadan, ardından bir çiğnemlik etten
insanı yaratmaya güç yetiren varlık toprak olduktan sonra da bu insana yeniden
ruh üfleyip parçalanan azalarını birleştirerek onu diriltmeye kadirdir. O bu
adıları bir defada yaratmaya da kadirdi. Ancak hikmeti gereği anneye şefkat
göstererek insanı aşamalarla yarattı. Aksi takdirde anne buna alışamayacak,
meşakkati artacaktı. O da annenin karnında aşama aşama tamamlanacak şekilde
insanı yarattı. Nihayet insan güzel suretli, akıl, anlama ve konuşma becerileri
ile donatılıp üstün kılınmış bir varlık oldu. Kendisini yaratana şükretmesi,
hakkıyla ibadet ve itaat etmesi, isyan etmemesi gerekliydi.
Hadiste amellerin takdirinden önce ve sonra olanlar bulunduğu
ortaya çıkmaktadır. Önce olan Allah'ın ilminde var olandır. Sonra olan ise,
hadiste belirtildiği üzere, cenin anne karnında iken onun için takdir
edilendir. Bu hadisten hareketle dört aydan sonra düşen ceninin cenaze namazı
kılınır. Zira artık ona ruh üflenmiştir. Şafii'nin eski görüşü ile Ahmed b.
Hanbel ve İshak b. Rahuye'nin meşhur görüşleri bu doğrultudadır. Ahmed b.
Hanbel, cenin dört ay on günlük olunca ona ruh üflendiğini bu nedenle bu süre
sonunda düşmesi halinde cenaze namazının kılınacağını söylemiştir. Şafiı'nin
yeni görüşü ise ceninin her aşamasında ruh bulunduğudur. Doğduktan sonra ağlar,
nefes alır ve kıpırdar sonra da bu hayat belirtileri yok olursa ancak o zaman
cenaze namazı kılınır, aksi takdirde kılınmaz.
Bu hadiste kanaatkar olmak teşvik edilmiş, hırslı olmak
yerilmiştir. Rızık takdir edilmişse onu istemek için temennide bulunmanın bir
faydası yoktur. Kazanmak meşrudur, çünkü dünya hayatında ilahi hikmetin gerekli
kıldığı sebeplerden biridir. Hadisten, amellerin cennete veya cehenneme girme
sebebi olduğu sonucu da elde edilir. Bu sonuç "Hiçbirinizi amdi cennete
sokmaz" hadisiyle çelişmez.
Hadiste ölüm anının kötü olmasından Allah'a sığınmak teşvik
edilmiştir. Selef ve halef alimlerin hepsi bununla amel etmişlerdir. Abdülhak
Kitabu'j-akibet adlı eserinde, iç dünyası dosdoğru olan, dışarıdan bakılınca
salih bir insan olduğu görünen kimsenin ölüm anının kötü olmayacağını
belirtmiştir. İçinde fesat, şüphe bulunan, büyük günahları ısrarla işleyen,
cüretkar kimseye aniden ölüm gelince o zaman şeytanın kendisini teslim
alacağını söylemiştir. Bu da kötü son ile ölmenin sadece bir sebebi olur. Bu
duruma düşmemek için Allah'a sığınırız. Ölüm anının nasılolacağı insanın
çoğunluk ve ağırlıkla nasılolduğuna bağlıdır.
Hadisten çıkarılacak sonuçlardan biri de Allah'ın kudretini
hiçbir sebebin bağlamayacağıdır. Her şeyancak Allah'ın•dilemesiyle gerçekleşir.
Cinsel birleşme çocuğun dünyaya gelişi için yegane sebep değildir. Zira her
cinsel birleşme ile çocuk meydana gelmez. Ancak Allah dileyince çocuk olur.
Hadisten çıkan bir netice de kesif varlıkların meydana gelmesi
için latif varlıkların aksine uzun bir zamana ihtiyaç olduğudur. Ceninin aşama
aşama meydana gelmesi ruhun üflenmesinin aksine uzun bir zaman gerektirir.
Allah yeri yaratacağı zaman önce göğe yöneldi, kesif olmasından ötürü yeri
bırakıp tek parça halinde göğü yarattı, daha sonra parçalara ayırıp yeri var
etti. Adem'i yaratacağı zaman ona su ve çamurdan şekil verdi. Bir müddet
bekletti, daha sonra ruh üfledi.
Hadiste Allah'ın külliyatı bildiği gibi cüz'iyyatı da bildiği
açıkça belirtilmiştir.
Allah, kişinin halinin ayrıntılı olarak yazılmasını emretmiştir.
Hadisten çıkan bir diğer sonuç da Allah'ın kainatı sevip hoşlanması nedeniyle
değil, yaratıcısı ve takdir edicisi olarak istediğidir. Hayır ve şerlerin
hepsinin, Allah'ın takdiri ve yaratması ile meydana geleceği de bu hadisten
elde edilen hükümler arasındadır.
Ahmed b. Hanbel ve Ebu Ya'la, Eyyub b. Ziyad tarikiyle Ubade b.
el-Velid b.
Ubade b. es-Samit'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Ubade
hasta iken yanına gittim ve bana tavsiyelerde bulunmasını istedim. Şöyle dedi:
Kadere, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine iman etmedikçe imanın tadını
alamazsın, Allah'ı bilmenin hakikatini idrak edemezsin. Bu da seni günaha
düşürecek şeyin doğru yola götürmeyeceğini, doğruya götüren şeyin günaha
düşürmeyeceğini bilmendir. Bu hususta "Bu hal üzere ölmezsen cehenneme
girersin" denilmiştir.
Hadiste açıklanan bir diğer husus da kaderin galip, akıbeti n
gaip olduğudur.
Bu nedenle hiç kimsenin zahire aldanmaması gereklidir.
Dolayısıyla dualarda, dinde sebat ve hüsn-i hatime (mümin olarak ölmek)
vurgulanır.