باب: الرياء
والسمعة.
36. AMELLERDE GÖSTERİŞ YAPMA VE YAYARAK ŞÖHRET KAZANMA
DÜŞKÜNLÜĞÜ
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن سفيان:
حدثني سلمة بن
كهيل. وحدثنا
أبو نعيم:
حدثنا سفيان،
عن سلمة قال:
سمعت جندباً
يقول:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم، ولم
أسمع أحداً
يقول: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم غيره، فدنوت
منه، فسمعته
يقول: قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (من
سَمَّع
سَمَّع الله
به، ومن يرائي
يرائي الله به).
[-6499-] Cündeb'in nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
-Seleme dedi ki: Ben (bu zamanda) Cündeb'ten başka kimseden
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu" derken işitmedim.
Cündeb'e yaklaştım ve onun şöyle demekte olduğunu işittim:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Kim insanlara duyurursa,
Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de gösteriş için yaparsa Allah da onun
gösterişçiliğini meydana çıkarır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Amellerde Gösteriş Yapma ve Yayarak Şöhret Kazanma
Düşkünlüğü." Başlıkta yer alan "er-riya", "er-ru'ye"
kelimesinden türemedir. Bundan maksat insanlar görsün ve de kendisini övsün
diye ibadetini göstermektir. "es-Süm'a" kelimesi ise, "semi'a"
fiilinden türemiştir. Bundan maksat ise riyada olduğu gibidir. Ancak süm'a
işitme duyusuyla alakah iken, "riya" görme duyusuyla ilgilidir.
İmam Gazali şöyle demiştir: Riya insanlara güzel vasıflar
göstermek suretiyle onların kalbinde yer edinme isteğidir. Riyakar kimse amel
eden kişidir. İbn Abdusselam ise şu kanaattedir: Riya, kişinin Allah'tan
başkası için amel etmesi, "süm'a" kişinin amelini Allah için
gizlemesi, sonra insanların ondan söz etmesidir.
"Men semme'a = Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara
duyurursa." İbnü'lMübarek Zühd Bölümünde İbn Mesud'un şu hadisine yer
vermiştir: "Kim amelini insanlara duyurursa Allah onun (gizli işlerini)
duyurur. Kim de herhangi bir hayrı gösteriş olsun diye yaparsa Allah da onun
gösterişçiliğini meydana çıkarır. Kim kendini büyÜk göstermek maksadıyla
böbürlenip, kibirlenirse Allah onu alçaltır, kim Allah korkusuyla alçak gönüllü
davranırsa Allah onu yüceltir." Resulullah s.a.v. İbn Abbas'ın nakline
göre ise "Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah
(gizli işlerini) duyurur, kim gösteriş yaparsa Allah da onun gösterişini
meydana çıkarır" buyurmuştur.
Hattabi şöyle demiştir: Bunun manası şudur: Kim ihlas dışı bir
amel işleyecek olursa o ancak insanların kendisini görmesini ve duymasını
istemektedir. Böyle bir kimseye Allahu Teala kendisini teşhir etmek, rezil
rüsvay etmek ve içinde gizlediklerini dışarı dökmek suretiyle karşılık verir.
Denilmiştir ki bir kimse yaptığı amelle insanların nazarında
makam ve mertebe edinmeyi kasteder, Allah rızasını hedeflemezse Allahu Teala onu
mertebe edinmek istediği insanların yanında konuşulan bir unsur haline getirir.
Ancak onun ahirette hiçbir sevabı olmaz. Hadiste geçen "yurai"
kelimesi o kimse bunu Allah rızası için değil, o kimseler için yaptığını
kendilerine bildirir demektir. Allahu Teala'ın "Kim (yalnız) dünya
hayatını ve zinetini istemekte ise işlerinin karşılığını orada onlara tam
olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette
kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (Dünyada)
yaptıkları da boşa gitmiştir; Yapmakta oldukları şeyler (zaten)
batıldır"(Hud 15,16) ayeti de bu kabildendir. Bazıları şöyle demiştir:
Söylenmek istenen şudur: İnsanlar kendisini yüceltsin ve onların nazarında
mertebesi yükselsin diye amelini insanların duymasını hedefleyen kimse bu
amacına ulaşır. Bu, onun amelinin karşılığı olur. Ancak ahirette kendisine
sevap verilmez.
Bazılarına göre mana şudur: Kim insanların kusurlarını
başkalarına duyurur ve yayarsa Allah da onun kusurlarını ortaya döker, hoşlanmayacağı
şeyleri işittirir.
Bazılarına göre ise mana şöyledir: Kim yapmadığı salih bir ameli
kendine nispet eder, işlemediği bir hayrı yaptığını iddia ederse Allah onu
rezil rüsvay eder ve yalanını ortaya çıkarır.
Hadisten salih ameli gizlemenin müstehab olduğu anlaşılmaktadır.
Fakat toplumda önder pozisyonundaolan kimselerin kendisine uyulması arzusuyla
yaptıkları amelleri ortaya dökmeleri müstehab olabilir. Bu da ihtiyaca göre
takdir edilir.
İbn Abdisselam şöyle demiştir: Ameli gizlemenin müstehablığından,
onu -kendisine uyulması veya ilmi yazma örneğinde olduğu gibi- kendisinden
yararlanılması için açıkça işleme istisna edilmiştir. Cuma Bölümünde geçen
"Bana uyunuz ve benim namazımı öğreniniz" şeklindeki Sehl hadisi, bu
kabikkı::ı:dir. Taberi şöyle demiştir: İbn Ömer, İbn Mesud ve seleften bir grup
bilgin, insanlar kendilerini örnek alsınlar diye mescidlerinde teheccüd namazı
kılıp, amellerinin güzelliklerini gösteriyorlardı. Taberi şöyle devam eder: Her
kim ameli örnek alınan, Allah'ın üzerindeki hakkını bilen ve şeytanına hakim
olan önder bir kimse ise onun görünen ve gizlenen ameli niyeti doğru olduğu
için birbirine eşittir. Her kim de bunun aksine olduğunda onun hakkında amelini
gizleme daha faziletlidir. Selefin uygulaması buna göre cereyan etmiştir.
Hammad İbn Seleme'nin Sabit vasıtasıyla Enes'ten naklettiği hadis, birinci grup
önder kimseler içindir:
Enes'in nakline göre Resulullah s.a.v. Kur'an okuyan ve sesini
yükselten birini duyunca "Bu adam evvabdır" demiştir. Enes şöyle
devam eder: Söz konusu kişiyi incelediğimizde el-Mikdad İbn el-Esved olduğunu
gördük. Hadisi Taberi rivayet etmiştir. Zühri"nin Ebu Seleme vasıtasıyla
Ebu Hureyre'den naklettiği hadis de ikinci grup insanlar içindir: Adamın biri
namaz kılmak üzere ayağa kalktı ve namazda açıktan okudu. Bunun üzerine
Resulullah ona "Bana değil, Rabbine işittir" buyurdu. Bu hadisi Ahmed
İbn Hanbel ve İbn Ebi' Hayseme rivayet etmişlerdir. Hadisin isnadı
hasendir.(Ahmed İbn Hanbel, II, 326)