باب: الصلاة
على النبي صلى
الله عليه
وسلم.
32. RESÜLULLAH S.A.V.'E SALATU'S-SELAM
حدثنا آدم:
حدثنا شُعبة:
حدثنا الحكم
قال: سمعت عبد
الرحمن بن أبي
ليلى قال:
لقيني
كعب بن عجرة
فقال: ألا
أهدي لك هدية؟
إن النبي صلى
الله عليه
وسلم خرج
علينا، فقلنا:
يا رسول الله،
قد علمنا كيف
نسلم عليك،
فكيف نصلي
عليك؟ قال: (قولوا:
اللهم صل على
محمد، وعلى آل
محمد، كما صليت
على آل
إبراهيم، إنك
حميد مجيد.
اللهم بارك
على محمد،
وعلى آل محمد،
كما باركت على
آل إبراهيم،
إنك حميد مجيد).
[-6357-] Abdurrahman İbn Ebi Leyla'dan nakledildiğine
göre Ka'b İbn Ucre kendisiyle karşılaştığı zaman "Sana bir hediye vereyim
mi?" demiş ve şöyle devam etmiş:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün yanımıza
geldi. Ona
"Ey Allah'ın Resulü! Sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik.
Peki nasıl salat edeceğiz bilmiyoruz" dedik. Bize
اللهم
صل على محمد،
وعلى آل محمد،
كما صليت على
آل إبراهيم،
إنك حميد
مجيد. اللهم
بارك على محمد،
وعلى آل محمد،
كما باركت على
آل إبراهيم،
إنك حميد مجيد
Allahumme salli ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed, kema salleyte
ala al-i İbrahime inneke Hamidun Mecid.
dememizi öğüt1edi".
Meali: "Allahım! İbrahim ve ailesine salat ettiğin gibi
Muhammed ve ailesine de salat et. Sen hamidsin, mecidsin. Allahım! İbrahim ve
ailesine bereket ihsan ettiğin gibi Muhammed ve ailesine de bereket ver. Sen
hamidsin mecidsin"
حدثنا
إبراهيم بن
حمزة: حدثنا
ابن أبي حازم
والدراوردي،
عن يزيد، عن
عبد الله بن
خباب، عن أبي
سعيد الخدري
قال:
قلنا:
يا رسول الله،
هذا السلام
عليك، فكيف نصلي
عليك؟ قال:
(قولوا: اللهم
صل على محمد
عبدك ورسولك،
كما صليت على
إبراهيم،
وبارك على
محمد، وعلى آل
محمد، كما
باركت على
إبراهيم وآل
إبراهيم).
[-6358-] Ebu Saıd el-Hudri"den rivayet edildiğine
göre sahabller
"Ya Resulallah! Selamı biliyoruz peki nasıl salat
edeceğiz?" dediler. O da
اللهم
صل على محمد
عبدك ورسولك،
كما صليت على
إبراهيم،
وبارك على
محمد، وعلى آل
محمد، كما باركت
على إبراهيم
وآل إبراهيم
Allahumme salli ala Muhammedin abdike ve Resulike kema salleyte
ala İbrahime. Ve Barik ala Muhammed ve ala al-i Muhammed kema barekte ala İbrahime
ve al-i İbrahim. dememizi öğretti.
Meali: "Allahım! İbrahim ve ailesine salat ettiğin gibi
Muhammed ve ailesine de salat et. İbrahim ve ailesine bereket verdiğin gibi
Muhammed ve ailesine de bereket ver"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Bab başlığında sadece "Resulullah s.a.v.'e salat"
ifadesinin geçmesi salatın hükmünün, faziletinin, nasıl yapılacağının ve
yerinin işleneceğini düşündürmektedir. Ancak zikredilen hadislere bakılırsa
sadece salatın nasıl yapılacağı işlenmiş gibi durmaktadır. Faziletine de işaret
edilmek istendiği düşünülebilir. Salatın hükmü konusunda alimlerin on farklı
kanaat serdettiklerini görmekteyiz:
1. İbn Cerır et-Taberi'ye göre salat müstehaptır ve alimler bu
konuda icma etmişlerdir.
2. İbnü'l-Kassar'ın ve başkalarının aktardığı görüşe göre
sınırlama olmaksızın vaciptir; ancak en az bir kere söylenirse vacip yerine
gelmiş olur.
3. Ebu Bekr er-Razı, İbn Hazm ve başkalarına göre ise kelime-yi
tevhid gibi namaz ya da başka yerlerde ömürde bir kere okunması vaciptir.
Kurtubi hayatta bir kere olsun salat getirmenin müekked sünnetler gibi bir
görev (vacip) olduğu konusunda icma bulunduğunu ifade etmiştir.
4. Şafi1'ye göre namazın son oturuşunda teşehhüdden sonra
selamdan önce okunması vaciptir.
5. Tahavı, Hanemerden bir grup, Hal1ml ve Şafillerden bir gruba
göre ise Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem her zikredildiğinde salat
getirilmelidir. Malikllerden İbnü'l-Arabl bu görüşün daha ihtiyata uygun
olduğunu belirtmiştir;
Ahzab suresinin tefsir edildiği bölümün sonunda Allah'ın Nebi
s.a.v.'e yönelik salatının, onu meleklerin yanında övmesi ve meleklerin
salatının da ona dua etmeleri anlamına geldiğine dair Ebu'ı-Aliye'den bir yorum
nakledilmişti. Mukatil İbn Hayyan ise Allah'ın salatını mağfiret, meleklerin
salatını istiğfar olarak yorumlamıştır. İbn Abbas'tan da benzer bir yorum
naklediimiştir. İyad el-Kuşeyrı Allah'ın Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e salatının teşrif (yüceltme) ve ikramını artırma anlamına geldiğini,
Nebi s.a.v.'in dışındakiler için ise rahmet demek olduğunu belirtmiştir. Bu
yorum Nebi s.a.v. ile diğer mu'minler arasındaki farka işaret etmektedir.
Nitekim bir ayette Allah ve meleklerinin Nebi s.a.v.'e salat ettikleri (Ahzab
56) kaydedilmişken bir başka ayette ise mu'minlere de salat edildiğinden bahsedilmektedir
(Ahzab 43). Doğal olarak bilinmektedir ki Resulullah s.a.v. bu konuda
başkalarından daha üst mertebede salata layıktır. Bu ayette başka ayetlerden
farklı olarak Nebi s.a.v.'in tazim edildiği ve yüceltildiği konusunda icma
vardır. Halımı de Resulullah s.a.v.'e salatın onu tazim anlamına geldiğini
belirtmiştir. Yani "Allahım! Muhammed'e salat et" demek "onu
yücelt" demektir. Bu sözle dünyada isminin yüceltilmesi, dininin
yaygınlaşması, şeriatinin ebediliği; ahirette ise bol mükafatlara ermesi, ümmetine
şefaat edebilmesi, makam-ı mahmud da fazilete ermesi kastedilmektedir. Buna
göre mu'minlerden Hz. Nebi s.a.v.'e salat etmelerinin istenmesi rablerinden ona
salat etmesi için dua etmeleri anlamına gelmektedir.
Nebi s.a.v.'e salih edilirken Hz. İbrahim ve ailesine salat
edilmesinin referans gösterilmesi konusunda açıklama yapmak gerekir. Zira
yalnızca Nebi s.a.v. dahi Hz. İbrahim ve ailesinden daha üstün olduğu halde,
arap dilindeki teşbih sanatı gereği öğretilen salat dualarında (Salli Barik
duaları) diğerleri üstün görülmektedir. Çünkü bu dualarda Hz. İbrahim ve ailesi
müşebbeh bihdir (kendisine benzetilen). Halbuki Nebi s.a.v. ile birlikte
ailesinin de zikredilmesi üstünlüğünü bir kat daha artırmaktadır. Onun
üstünlüğü ona yapılacak salatın da üstünlüğünü gerektirir.
Bu konuda farklı yorumlar yapılmıştır:
1. Nebi s.a.v. Salli ve Barik dualarını öğretirken Hz.
İbrahim'den daha üstün olduğunu bilmiyordu. Müslim'in rivayet ettiği bir hadise
göre Nebi s.a.v. kendisine "mahlukatın en hayırlısı" diye hitap eden
sahabıye Hz. İbrahim'i işaret etmiştir. İbnü'l-Arabı bu hadisi delilolarak
kullanmış ve Nebi s.a.v.'in kendisi için Hz. İbrahim ile denklik talep etmesi
ve ümmetine de bunu emretmesi ile bunu teyit etmiştir. Allah Teala da onu Hz.
İbrahim'den daha üstün kılmıştır. Bununla birlikte bu yorum Nebi s.a.v.'in
üstün olduğunu öğrendikten sonra salatın şeklini değiştirmemesi sebebi ile
tenkit edilmiştir.
2. Nebi s.a.v. tevazusu sebebiyle böyle söylemiş; ümmetine de fazilet
elde etmeleri için bunu tavsiye etmiştir.
3. Buradaki teşbih Hz. İbrahim'e yönelik salat ile Nebi s.a.v.'e
yönelik salatı asıl itibariyle birbirine benzetmekte, iki salat arasında
fazilet benzetmesi yapılmamaktadır. Aynı durum "Nuh'a vahyettiğimiz gibi
sana da vahyettik" ve "Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç
size de farz kılındı" ayetlerinde de geçerlidir. Yine "Falancaya
iyilik yaptığın gibi kendi çocuğuna da iyilik yap" denildiğinde iki iyilik
arasında üstünlük benzerliği kurulmamıştır.
Nevevi bu cevapların bir kısmını zikrettikten sonra İmam
Şafiı'ye de nisbet edilen son görüşü tercih etmiştir. İbnü'l-Kayyım ise bu son
cevap dışındakileri değersiz addedip "En güzeli Nebi s.a.v.'in Hz.
İbrahim'in ailesinden daha hayırlı olduğunu söylemektir" der. "Allah
Adem'i, Nuh'u, İbrahim ve İmran ailelerini alemlere üstün kılmıştır"
ayetinin tefsirinde İbn Abbas'tan şöyle bir yorum nakledilmiştir: Hz. Muhammed,
İbrahim ailesindendir. Sanki kendisine ve ailesine özelolarak salat etmemizi
emretmekle, genelolarak İbrahim ailesi içerisinde kendisine yapmış olduğumuz
salatı bir de özelolarak tekrar ettirmiştir. Bundan ailesi layık olduğu kadar
istifade etmiş; geri kalan kısım kendisine ait olmuştur. Bu da İbrahim
ailesinden olan diğer kimselerin payından fazladır. Böylece dua da yapılan
teşbihin faydası ortaya çıkmaktadır.
Şarihlerden bazılarının ifadesine göre Hz. İbrahim'in ailesinden
maksat İshak ve İsmail yoluyla devam eden zürriyetidir. Hiç kuşkusuz Hz.
İbrahim'in Sare ve Hacer dışında birisinden çocuğu olduğu kesin olarak
bilinirse onlar da bu zürriyete dahil olurlar. Bu zürriyet içerisinde salat
sırasında müslüman hatta müttaki olanlar düşünülmektedir. Buna göre
kastedilenler Nebiler, sıddıklar, şehidler ve salihler olup, başkaları
değildir.
Barik duasında Nebi s.a.v. için talep edilen bereket, hayır ve
ikramda artırım ya da kusurlardan arındırıp temizleme anlamlarına gelmektedir.
Hamıd övülmüş demektir. Medd ise en şerefli anlamına gelir.
Hamd, ikram ve nimet bahşetmeye delalet ettiği gibi, bu sıfat da azamet ve
celal sahibi olmaya delalet eder. Bu hadise dayanarak her namazda Resulullah
s.a.v.'e salat getirmenin vacip olduğu ifade edilmiştir. İmam Şafii el-Ümm adlı
eserinde Resulullah s.a.v.'e salat getirmenin farz kılındığını ifade etmiştir.
Çünkü ayette şöyle buyurulmaktadır:
"Allah ve melekleri Nebi'e salat etmektedir. Ey iman
edenler! Sizler de ona salat-ü selam edin". Resulullah s.a.v.'e salatın
farziyeti en fazla namaz esnasında uygun düşmektedir. Bu konuda Resulullah
s.a.v.'den gelen haberlerde de bir delalet söz konusudur. Fukaha bu konuda İmam
Şafii'ye muhalefette birleşmemişlerdir. Bilakis Ahmed İbn Hanbeliden bu mesele
hakkında iki kanaat aktarılmıştır. İshak İbn Rahuye hamdin farz olduğunu ve onu
terkedenin namazını iade etmesi gerektiğiniifade etmiştir. Hanemerle gelince
üstadlarımızdan (Şafiılerden) biri, salatın Nebi s.a.v. her zikredildiğinde ona
salat getirilmesi gerektiğini söyleyen Tahavı ve benzerlerini, teşehhüdün
sonunda da Resulullah s.a.v. anıldığı için burada da salatın vacip kabul
edilmesi gerektiğini söylemeye davet etmiştir. Bununla birlikte her ne kadar
salatı bırakmamak istenmişse de bu namazın bir şartı da kılınmamıştır.
İbnü'l-Kayyım bu meselede İmam Şafii'nin yanındadır. Şöyle der: Teşehhüdde
Resulullah s.a.v.'e salat okumanın meşruiyeti konusunda icma oluşmuştur.
İhtilaf bunun vacip mi müstehap mı olduğu konusundadır. Selef alimlerinin
ameline uymayı gerekli görmeyenıere tabi olmak doğru değildir. Çünkü selef
teşehhüdden sonra salat getirirdi. Ancak amel ile inanç / itikad kastediliyorsa
bunun vacip olmadığına dair onlardan açık bir delil nakledilmelidir. Bu da
bulunamayacak bir şeydir!
Nebi s.a.v.'e salatın vacip olup olmadığı konusunda ihtilaf
edilen yerler arasında ilk teşehhüdü (dört ya da üç rekatlık namazıarın ikinci
rekatındaki teşehhüd), Cuma namazında okunan hutbeyi ve diğer hutbeleri ve
cenaze namazını sayabiliriz. Salat getirilmesi konusunda çoğunda sahih isnadlı
hadislerin varid olduğu yerler ise şunlardır: Müezzin ile birlikte içten ezan
okunduktan sonra, duanın başı, ortası ve sonunda -ki başında olması daha
muhtemeldir- kunut duasının sonunda, bayram tekbirlerinde, mescide giriş ve
çıkışta, toplanıp ayrılışta, yolculuğa çıkış ve dönüşte, gece namazına
kalkışta, Kur'an hatmedildiğinde, sıkıntı halinde yapılan dualarda, günahlardan
tevbe edildiğinde, hadis rivayetinde, ilim ve zikir öğretiminde ve bir şeyin
unutulmasında. Daha önce geçtiği üzere sahih bir hadiste Cuma günü çokça salat
getirilmesi emredilmiştir.