باب: الدعاء
إذا انتبه
بالليل.
10. UYANINCA OKUNACAK DUA
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا ابن
مهدي، عن سفيان،
عن سلمة، عن
كريب، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما قال:
بت
عند ميمونة،
فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم فأتى
حاجته، فغسل
وجهه ويديه،
ثم نام، ثم
قام، فأتى
القربة فأطلق
شناقها، ثم
توضأ وضوءاً
بين وضوءين لم
يكثر وقد
أبلغ، فصلى،
فقمت فتمطيت،
كراهية أن يرى
أني كنت
أتقيه،
فتوضأت، فقام
يصلي، فقمت عن
يساره، فأخذ
بأذني
فأدارني عن
يمينه، فتتامت
صلاته ثلاث
عشرة ركعة، ثم
اضطجع فنام
حتى نفخ، وكان
إذا نام نفخ،
فآذنه بلال
بالصلاة، فصلى
ولم يتوضأ،
وكان يقول في
دعائه: (اللهم
اجعل في قلبي
نوراً، وفي
بصري نوراً،
وفي سمعي نوراً،
وعن يميني
نوراً، وعن
يساري نوراً،
وفوقي نوراً،
وتحتي نوراً،
وأمامي
نوراً، وخلفي
نوراً، واجعل
لي نوراً).
قال كريب: وسبع
في التابوت،
فلقيت رجلاً
من ولد
العباس، فحدثني
بهن، فذكر
عصبي ولحمي
ودمي وشعري
وبشري، وذكر
خصلتين.
[-6316-] İbn Abbas r.a.'dan nakledildiğine göre şöyle
demiştir:
"Bir gece Hz. Meymune'nin yanında kaldım. Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem kalktı, ihtiyacını giderip el ve yüzünü yıkadı. Bir müddet
uyuyup tekrar kalktı. Kırbayı alıp ipini çözdü. Güzelce abdest aldı. Ben de
kalkıp kendisini izlediğimi anlamasın diye yeni uyanmış numarası yaptım. Abdest
aldım. Namaz kılmak için kalkınca ben de sol tarafında durdum. Kulağımdan tutup
sağ tarafına doğru çekti. On üç rekat namaz kıldı. Sonra yatıp uyudu hatta
hafiften horultusunu duydum. (Hz. Peygamben uyuduğunda hafiften horuldardı).
Bilal kendisini namaza çağırdı. Abdest almadan namaz kıldı. Dua ederken şunları
söyledi: "Allahım! Kalbime, gözüme, kulağıma, sağıma, soluma, üstüme,
altıma, önüme, arkama hasılı bana nur bahşet!" Küreyb'in dediğine göre
Allah Resulü s.a.v. yedi şey daha zikretmiştir ancak bunlar unutulmuştur.
Seleme İbn Küheyl Abbasoğullarından biriyle karşılaştığını; onun bunları
kendisine rivayet ettiğini ve sinir, et, kan, saç ve ten kelimelerini
söyledikten sonra iki şey daha zikrettiğini aktarmıştır.
حدثنا عبد
الله بن محمد:
حدثنا سفيان:
سمعت سليمان
بن أبي مسلم،
عن طاوس، عن
ابن عباس:
كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم إذا قام
من الليل
يتهجد قال: (اللهم
لك الحمد، أنت
نور السموات
والأرض ومن فيهن،
ولك الحمد،
أنت قيم
السموات
والأرض ومن
فيهن، ولك
الحمد، أنت
الحق، ووعدك
حق، وقولك حق،
ولقاؤك حق،
والجنة حق،
والنار حق،
والساعة حق،
والنبيون حق،
ومحمد حق،
اللهم لك
أسلمت، وعليك
توكلت، وبك
آمنت، وإليك
أنبت، وبك
خاصمت، وإليك
حاكمت، فاغفر
لي ما قدمت وما
أخرت، وما
أسررت وما
أعلنت، أنت
المقدم وأنت
المؤخر، لا
إله إلا أنت،
أو: لا إله
غيرك).
[-6317-] İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece teheccüd namazı kıldığında şu duayı edermiş:
"Allahım! Hamd sanadır. Sen göklerin, yerin ve bunlarda olan
her şeyin nurusun. Hamd sanadır. Sen, gökleri, yeri ve bunlarda olan her şeyi
yönetensin. Sen haksın. Vaadin hak. Sözün hak. Huzuruna gelmemiz hak. Cennet
hak, Cehennem hak. Kıyamet hak. Nebilerin ve Muhammed hak. Allahım! Sana teslim
oldum ve tevekkül ettim. Sana inandım, boyun eğdim, senin için savaştım, seni
hakem bildim. Geçmiş ve gelecek, gizli ve açık kusurlarımı bağışla. Öne alan da
sona koyan da sensin! Senden başka ilah yoktur!"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Hadis metninde geçen ........ seb'un fi't-tabuti «yedi şey var
ki tabuttadır» ifadesinden ne kastedildiği hususunda farklı yorumlar
yapılmıştır. Dimyati Haşiyesinde tabuttan kastın kalbe kap görevi gören göğüs
olduğunu kesin bir dille söylemiştir. Ondan önce İbn BattSI ve Davudi de aynı
kanaati serdetmişlerdir.
İbn BattSI ilmini hafızasına nakşedenler hakkında ............ ilmuhu
fi't-tSbuti müstevdeun «ilmi göğsüne emanettir» denildiği bilgisini ilave
etmiştir. İbnü'l-Cevzi ise tabut kelimesiyle sandığın kastedildiğini ve
hadisteki ifadenin «yedi şey var ki henüz ezberlemedim; bunlar yanımdaki
sandıktadır» anlamına geldiğini savunmuştur.
Hadiste yer alan ......... asabi kelimesi ile ........ beşeri
İbnü't-Tin'in belirttiğine göre eklem yerlerındeki sinirler ile deri
anlamlarına gelmektedir.
Sonda zikredilen iki şey ise öncesinde zikri geçen yedi şeyin
tamamlayıcısıdır. Kurtubi Resulullah s.a.v.'in organlarını sayarak talep ettiği
nuriarın asıl anlamında kabul edilerek kıyamet günü kendisinin, ona tabi
olanların ve Allah'ın dilediği kuııarının azalarının parlayabileceğini
söylemiştir. Ancak daha doğru yorumun ise bunun ilim ve hidayete işaret ediyor
olmasıdır. Örneğin şu ayetlerde nur kelimesi bu anlamdadır: «o, Rabbi katından
bir nur üzere olmaz mı?"(Zümer 22) ve "insanlar arasında yürürken
önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu"(En'am 22)