SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-İSTİ’ZAN

<< 2031 >>

باب: لا يتناجى اثنان دون الثالث.

45. ÜÇÜNCÜ KiŞİYİ DIŞARIDA TUTARAK İKİ KİŞİ BİRBİRİYLE GİZLİCE KONUŞMAZ

 

وقوله تعالى: {يا أيها الذين آمنوا إذا تناجيتم فلا تتناجوا بالإثم والعدوان ومعصية الرسول وتناجوا بالبر والتقوى واتقوا الله الذي إليه تحشرون. إنما النجوى من الشيطان ليحزن الذين آمنوا وليس بضارهم شيئاً إلا بإذن الله وعلى الله فليتوكل المؤمنون} /المجادلة: 9، 10/.

Ve Allah Teala'nın: "Ey iman edenler! Birbirinizle fısıldaştığınız zaman düş- ' manlık ve Rasulü isyan ile fısıldaşmayın. İyiliği ve takvayı fısıldaşın ... O halde mu'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.(Mücadele, 9-10)" buyruğu ile Yüce Allah'ın:

 

وقوله: {يا أيها الذين آمنوا إذا ناجيتم الرسول فقدموا بين يدي نجواكم صدقة ذلك خير لكم وأطهر فإن لم تجدوا فإن الله غفور رحيم. أأشفقتم أن تقدموا بين يدي نجواكم صدقات فإذ لم تفعلوا وتاب الله عليكم فأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة وأطيعوا الله ورسوله والله خبير بما تعملون} /المجادلة: 12، 13/.

"Ey iman edenler! Rasule gizli bir şey söyleyecek olursanız, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız muhakkak ki Allah çok mağfiret ve rahmet edicidir ... Allah her yaptığınızdan haberdardır."(Mücadele, 12-13) buyruğu .

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك. وحدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن نافع، عن عبد الله رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (إذا كانوا ثلاثة، فلا يتناجى اثنان دون الثالث).

 

[-6288-] Abdullah r.a.'dan rivayete göre; "Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Üç kişi beraber oldukları takdirde üçüncüsünü dışarıda bırakarak ikisi kendi aralarında gizlice konuşmasın."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Üçüncüyü dışarıda tutarak iki kişi kendi arasında gizlice konuşmaz" Yani bu iki kişi kendi aralarında gizlice konuşmamalıdırlar.

 

Yüce Allah: "Ey iman edenler! Birbirinizle gizlice konuştuğunuz zaman günah, düşmanlık ve Nebie isyan ile fısıldaşmayın ... O halde mu'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."(Mücadele, 9-10) Bu iki ayeti zikretmekle, hadisin mefhumundan caiz olduğu anlaşılan gizlice konuşmanın, günah ve düşmanlık hakkında olmaması kaydı ile caiz olduğuna işaret etmektedir.

 

"Ve yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Rasule gizli bir şey söyleyecek olursanız, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin ... Allah her yaptığınızdan haberdardır. "(Mücadele, 12-13) buyruğu." Tirmizi, Ali'den bu buyruğun neshedildiğine dair hadis rivayet etmiştir. Süfyan İbn Uyeyne de Cami'inde Asım el-Ahvel'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bu ayet nazil olunca, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile gizlice konuşacak bir kimse mutlaka bir sadaka verirdi. Onunla gizlice ilk konuşan kişi Ali İbn Ebi Talib olmuştu. Bunun için de bir dinar sadaka vermişti. Daha sonra bu hususta ruhsat bildiren: "Madem ki yapmadınız -ki Allah tevbenizi kabul etmiş bulunuyor- o halde ... "(Mücadele, 13) buyruğu ile ruhsat nazil oldu. Bu hadis, ravileri sika olan mürsel bir hadistir. Nebie merfu olarak bir başka şekilde Ali'den de rivayet edilmiştir. Bunu Tirmizi, sahih olduğunu belirterek İbn Hibban ve İbn Merduye Ali İbn Alkame yoluyla Ali'den diye rivayet etmiştir. Buna göre Ali r.a. dedi ki: "Bu ayet nazil olunca, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: Ne dersin, bir dinar (sadaka versinler mi), dedi. Ben: Buna g0.çleri yetmez, dedim. Bu sefer: Yarım dinar hakkında ne dersin, dedi. Ben: Buna da güçleri yetmez dedim. O halde ne kadar olsun, diye sordu. Ben bir arpa ağırlığı kadar, dedim. Allah Resulü: O pek az bir miktardır, dedi. Daha sonra "madem ki çekindiniz ... " ayet i nazil oldu. Ali: Benim sayemde bu ümmetin yükü hafifletildi, dedi ."

 

باب: حفظ السر.

46. SIR SAKLAMAK

 

حدثنا عبد الله بن صباح: حدثنا معتمر بن سليمان قال: سمعت أبي قال: سمعت أنس بن مالك:

 أسر إلي النبي صلى الله عليه وسلم سراً، فما أخبرت به أحداً بعده، ولقد سألتني أم سليم فما أخبرتها به.

 

[-6289-] Mu'temir İbn Süleyman'dan dedi ki: "Babamı şöyle derken dinledim: Enes İbn Malik'i dinledim. Şöyle diyordu:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana gizlice bir sır verdi. Ben de ondan sonra onu kimseye bildirmedim. Andolsun annem Ümmü Suleym dahi bana sordu. Ama ben ona bile o sırrı bildirmedim."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Sır saklamak" yani açıklamamak. İbn Battal dedi ki: İlim ehlinin kabul ettiğine göre eğer sahibi bundan dolayı zarar görecek ise, sırrı açıklamamak gerekir. çoğu da: Sırrı veren kişi öldüğü takdirde hayatta iken gizlenip saklanması gerektiği gibi -açıklanması halinde o sırrı verenin küçültülmesinin söz konusu olması dışında- sırının saklanması gerekmez.

 

Derim ki: Göründüğü kadarıyla ölümden sonra sırrın açıklanması bir kaç kısma ayrılır. Bir kısmı mubahtır, hatta bazen o sırrı veren sırrının açıklanmasından hoşlanmasa dahi anlatılması müstehap olabilir. Sırrın, sırrı veren kimsenin bir kerametini, menkıbesini ya da buna benzer tezkiye edilmesini ihtiva etmesi gibi. Mutlak olarak mekruh kısmı da vardır, haram da olabilir. İbn Battal'ın işaret ettiği de budur. Açıklanması vacip olabilir. O sırda yerine getirmekte mazur

görülebileceği bir hakkın üzerinde bulunması hali gibi. Bu sırrın zikredilmesi ile, ondan sonra gelenler arasında onun adına bu işi yerine getirmeleri umulan kimseler ümit ediliyor ise bu sır açıklanır.

 

باب: إذا كانوا أكثر من ثلاثة فلا بأس بالمسارة والمناجاة.

47. ÜÇ KİŞİ'DEN FAZLA İSELER GİZLİCE KONUŞMAK VE FISILDAŞMAKTA BİR SAKINCA YOKTUR

 

حدثنا عثمان: حدثنا جرير، عن منصور، عن أبي وائل، عن عبد الله رضي الله عنه:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (إذا كنتم ثلاثة، فلا يتناجى رجلان دون الآخر حتى تختلطوا بالناس، أجل أن يحزنه).

 

[-6290-] Abdullah r.a.'dan dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Üç kişi iseniz üçüncüsünü dışarıda tutarak -diğer insanlar ile karışacağınız vakte kadar- iki kişi kendi aralarında gizlice konuşmasın. Çünkü böyle bir şeyonu üzer."

 

 

حدثنا عبدان، عن أبي حمزة، عن الأعمش، عن شقيق، عن عبد الله قال:

 قسم النبي صلى الله عليه وسلم يوماً قسمة، فقال رجل من الأنصار: إن هذه لقسمة ما أريد بها وجه الله، قلت: أما والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم، فأتيته وهو في ملأ فساررته، فغضب حتى احمر وجهه، ثم قال: (رحمة الله على موسى، أوذي بأكثر من هذا فصبر).

 

[-6291-] Abdullah'dan dedi ki: "Bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem paylaştırılacak bir malı paylaştırdı. Ensardan bir adam:

 

Şüphesiz bu, kendisiyle Allah'ın rızası gözetilmemiş bir paylaştırmadır, dedi. Ben: Allah'a yemin ederim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gideceğim, dedim ve yanına gittim. O sırada bir topluluk ile birlikte idi. Ona gizlice söyledim. Allah Rasulü yüzü kızaracak kadar kızdı, sonra: Allah Musa'ya rahmetini ihsan eylesin. Ona bundan fazla eziyet edilmişti de o sabretmişti, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Üç kişiden fazla oldukları takdirde gizlice konuşmakta ve fısıldaşmakta sakınca yoktur." Yani birileri ile böyle konuşmayıp bazısıyla konuşmakta bir sakınca yoktur.

 

"İnsanlarla karışacağınız zamana kadar" Yani üç kişi başkası ile bir araya gelinceye kadar. "Başkası" sözü "bir" ya da "daha çok" lafızlarının ifadelerinden daha geneldir. Bundan dolayı bu ifade başlığa uygundur.

 

Bundan anlaşıldığına göre, dört kişi oldukları takdirde iki kişinin gizlice konuşmaları yasak olmaz. Çünkü diğer iki kişi de kendi arasında gizlice konuşabilirler. Bu husus, musannıfın el-Edebu'l-Müfred'de, Ebu Davud'un, sahih olduğunu belirterek İbn Hatim'in, Ebu Salih yoluyla zikrettikleri rivayette açık bir şekilde variddir. Bunu Ebu Salih, İbn Ömer'den diye rivayet etmiş, Ömer de bunu merfu olarak şöylece nakletmiştir: "Ben: Ya dört kişi olurlarsa, diye sordum. Allah Resulü: O takdirde ona zararı olmaz, buyurdu."

 

Malik'in, Abdullah İbn Dinar'dan diye naklettiği rivayete göre "İbn Ömer bir adama gizlice bir şey söylemek isteyip üç kişi iseler dördüncü birisini çağırır, sonra da iki kişiye: Bir süre dinleniniz çünkü ben ... dinledim, derdi" deyip, hadisin geri kalan bölümünü zikretmektedir.

 

"Çünkü bu onu üzer." el-Hattabi dedi ki: Allah Rasulünün "onu üzer" diye buyurması şu ndan dolayıdır. Üçüncü şahıs, iki kişinin kendi aralarında fısıldaşmalarının kendisi hakkındaki kötü düşünceleri dolayısıyla yahut onun için bir kötülük planlamaları sebebiyle olduğu vehmine kapılabilir.

 

Derim ki: (Hadiste sözü edilen) gerekçeden, İbn Ömer'den az önce geçen dört kişi olmaları halinde bunun caiz olduğunu belirten şeklin istisna edileceği anlaşılmaktadır. Eğer dışarıda kalan tek kişi ile birbirleriyle gizlice konuşan iki kişi arasında her ikisinin ya da onlardan birisinin mazur görüleceği bir sebep dolayısıyla birtakım ilişkiler koparılmış ise, dışarıda kalan kişi tek başına kalmış gibi olur. (İşte dördüncünün bulunması halinde bunun sakıncası olmaz ve istisna olarak caiz olur.) Buradaki bu gerekçe dolayısıyla, gizlice konuşan kimse eğer özelolarak gizlice konuştuğu kimse dolayısıyla geri kalanların üzülmesine sebep teşkil edecek olursa, bunun yapılmaması gerekir. Böyle bir konuşmanın din e bir zararı olmayan önemli bir hususa dair olması müstesnadır.

 

İbn Battal, Eşheb'den o da Malik'ten şöyle dediğini nakletmektedir: Bir kişiyi dışarıda tutarak üç kişi de olsa, on kişi de olsa kendi aralarında gizlice konuşamazlar. Çünkü bir kişinin dışarıda tutulması yasaklanmıştır. (İbn Batta!) dedi ki:

 

Bu da bu başlıkta yer alan hadisten çıkartılmış bir hükümdür. Çünkü topluluğun bir kişiyi dışarıda bırakması ile iki kişinin bir kişiyi dışarıda bırakması aynı anlamı ihtiva eder.

 

(İbn Battal devamla) dedi ki: İşte bu, karşılıklı olarak nefret beslememeleri, aralarındaki ilişkiyi koparmamaları için güzel bir edeptir.

 

Bu husustaki asıl hükümden, dışarıda kalan kimsenin izin vermesi hali istisna edilir. Dışarıda kalanın da bir ya da daha fazla olması arasında fark yoktur. Bu kişinin ya da kişilerin, iki kişiye kendi aralarında gizlice konuşmalarına izin vermeleri yeterlidir. Çünkü böyle bir durumda yasak ortadan kalkar ve çünkü bu (izin vermek), dışarıda kalan kimselerin bir hakkıdır. Eğer önce iki kişi kendi aralarında gizlice konuşurken orada da yüksek sesle konuşsalar dahi seslerini işitemeyecek bir yerde bulunan üçüncü bir kişi varsa, bu da onların ne konuştuklarını dinlemek üzere gelirse, bu davranışı ta baştan beri onlarla birlikte değilmiş gibi caiz olmaz.

Musannıf (Buhari), el-Edebu'l-Müfred'de, Said el-Makburi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: "İbn Ömer'in yanından geçtim. Beraberinde onunla konuşan bir adam vardı. Ben de yanıbaşlarında durdum. İbn Ömer göğsüme vurdu ve: İki kişinin konuştuğunu görürsen onların iznini almadan onların yanında durma, dedi."

 

Ahmed'in, Said'den bir başka yolla naklettiği rivayetinde şu fazlalık vardır:

 

"Ve şunu söyledi: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: İki kişi kendi aralarında gizlice konuşuyor iseler onlardan izin almadıkça başkaları onlarla bir araya girmez, dediğini duymadın mı?"

 

باب: طول النجوى .وقوله: {وإذ هم نجوى} /الإسراء: 47/: مصدر من ناجيت، فوصفهم بها، والمعنى: يتناجون.

48. GİZLİ OLARAK UZUN KONUŞMAK VE YÜCE ALLAH'IN: "VE O ZALİMLER GİZLİCE KONUŞURLARKEN. (İsra, 47)" BUYRUĞU

 

(Gizlice konuşmak demek olan نجوى necva): "Naceytu: Gizlice konuştum, fısıldaştım"m mastarıdır. Yüce Allah onları bu davranışı işlemekle nitelendirmektedir. Yani onlar kendi aralarında gizlice konuşurlar, fısıldaşırlar.

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا محمد بن جعفر: حدثنا شُعبة، عن عبد العزيز، عن أنس رضي الله عنه قال:

 أقيمت الصلاة، ورجل يناجي رسول الله صلى الله عليه وسلم، فما زال يناجيه حتى نام أصحابه، ثم قام فصلى.

 

[-6292-] Enes r.a.'dan dedi ki: "Namaz için kamet getirildiğinde, bir adam da Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile gizlice konuşuyordu. Allah Rasulünün ashabı uyuyuncaya kadar onunla gizlice konuşup durdu. Daha sonra Rasulullah kalktı ve namazı kıldırdı."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Uzun süre gizlice konuşmak ve "o zalimler gizlice konuşurlarken" (İsra, 47) buyruğu" Daha sonra Buhari, Enes'in rivayet ettiği hadisi zikretmektedir. Hadise dair yeterli açıklamalar Cemaatle namaz bahsinden az önce "imamın bir ihtiyacının ortaya çıkması" başlığında geçmiş bulunmaktadır.