باب: لا
يتناجى اثنان
دون الثالث.
45. ÜÇÜNCÜ KiŞİYİ DIŞARIDA TUTARAK İKİ KİŞİ BİRBİRİYLE GİZLİCE
KONUŞMAZ
وقوله تعالى:
{يا أيها
الذين آمنوا
إذا تناجيتم
فلا تتناجوا
بالإثم
والعدوان
ومعصية الرسول
وتناجوا
بالبر
والتقوى واتقوا
الله الذي
إليه تحشرون.
إنما النجوى من
الشيطان
ليحزن الذين
آمنوا وليس
بضارهم شيئاً
إلا بإذن الله
وعلى الله
فليتوكل
المؤمنون}
/المجادلة: 9، 10/.
Ve Allah Teala'nın: "Ey iman edenler! Birbirinizle fısıldaştığınız
zaman düş- ' manlık ve Rasulü isyan ile fısıldaşmayın. İyiliği ve takvayı
fısıldaşın ... O halde mu'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.(Mücadele,
9-10)" buyruğu ile Yüce Allah'ın:
وقوله: {يا
أيها الذين
آمنوا إذا
ناجيتم الرسول
فقدموا بين
يدي نجواكم
صدقة ذلك خير
لكم وأطهر فإن
لم تجدوا فإن
الله غفور
رحيم. أأشفقتم
أن تقدموا بين
يدي نجواكم
صدقات فإذ لم
تفعلوا وتاب
الله عليكم
فأقيموا
الصلاة وآتوا
الزكاة وأطيعوا
الله ورسوله
والله خبير
بما تعملون}
/المجادلة: 12، 13/.
"Ey iman edenler! Rasule gizli bir şey söyleyecek
olursanız, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha
hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız muhakkak ki Allah çok mağfiret ve
rahmet edicidir ... Allah her yaptığınızdan haberdardır."(Mücadele, 12-13)
buyruğu .
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك.
وحدثنا إسماعيل
قال: حدثني
مالك، عن
نافع، عن عبد
الله رضي الله
عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (إذا
كانوا ثلاثة،
فلا يتناجى
اثنان دون
الثالث).
[-6288-] Abdullah r.a.'dan rivayete göre;
"Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Üç kişi beraber oldukları takdirde üçüncüsünü dışarıda bırakarak
ikisi kendi aralarında gizlice konuşmasın."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Üçüncüyü dışarıda tutarak iki kişi kendi arasında gizlice
konuşmaz" Yani bu iki kişi kendi aralarında gizlice konuşmamalıdırlar.
Yüce Allah: "Ey iman edenler! Birbirinizle gizlice
konuştuğunuz zaman günah, düşmanlık ve Nebie isyan ile fısıldaşmayın ... O
halde mu'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."(Mücadele, 9-10) Bu iki ayeti
zikretmekle, hadisin mefhumundan caiz olduğu anlaşılan gizlice konuşmanın,
günah ve düşmanlık hakkında olmaması kaydı ile caiz olduğuna işaret etmektedir.
"Ve yüce Allah'ın: "Ey iman edenler! Rasule gizli bir şey
söyleyecek olursanız, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin ... Allah
her yaptığınızdan haberdardır. "(Mücadele, 12-13) buyruğu." Tirmizi,
Ali'den bu buyruğun neshedildiğine dair hadis rivayet etmiştir. Süfyan İbn
Uyeyne de Cami'inde Asım el-Ahvel'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bu
ayet nazil olunca, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile gizlice konuşacak bir
kimse mutlaka bir sadaka verirdi. Onunla gizlice ilk konuşan kişi Ali İbn Ebi
Talib olmuştu. Bunun için de bir dinar sadaka vermişti. Daha sonra bu hususta
ruhsat bildiren: "Madem ki yapmadınız -ki Allah tevbenizi kabul etmiş
bulunuyor- o halde ... "(Mücadele, 13) buyruğu ile ruhsat nazil oldu. Bu
hadis, ravileri sika olan mürsel bir hadistir. Nebie merfu olarak bir başka şekilde
Ali'den de rivayet edilmiştir. Bunu Tirmizi, sahih olduğunu belirterek İbn
Hibban ve İbn Merduye Ali İbn Alkame yoluyla Ali'den diye rivayet etmiştir.
Buna göre Ali r.a. dedi ki: "Bu ayet nazil olunca, Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bana: Ne dersin, bir dinar (sadaka versinler mi), dedi. Ben:
Buna g0.çleri yetmez, dedim. Bu sefer: Yarım dinar hakkında ne dersin, dedi.
Ben: Buna da güçleri yetmez dedim. O halde ne kadar olsun, diye sordu. Ben bir
arpa ağırlığı kadar, dedim. Allah Resulü: O pek az bir miktardır, dedi. Daha
sonra "madem ki çekindiniz ... " ayet i nazil oldu. Ali: Benim
sayemde bu ümmetin yükü hafifletildi, dedi ."
باب: حفظ السر.
46. SIR SAKLAMAK
حدثنا عبد
الله بن صباح:
حدثنا معتمر
بن سليمان
قال: سمعت أبي
قال: سمعت أنس
بن مالك:
أسر
إلي النبي صلى
الله عليه
وسلم سراً،
فما أخبرت به
أحداً بعده،
ولقد سألتني
أم سليم فما
أخبرتها به.
[-6289-] Mu'temir İbn Süleyman'dan dedi ki: "Babamı
şöyle derken dinledim: Enes İbn Malik'i dinledim. Şöyle diyordu:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana gizlice bir sır verdi. Ben
de ondan sonra onu kimseye bildirmedim. Andolsun annem Ümmü Suleym dahi bana
sordu. Ama ben ona bile o sırrı bildirmedim."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Sır saklamak" yani açıklamamak. İbn Battal dedi ki:
İlim ehlinin kabul ettiğine göre eğer sahibi bundan dolayı zarar görecek ise,
sırrı açıklamamak gerekir. çoğu da: Sırrı veren kişi öldüğü takdirde hayatta
iken gizlenip saklanması gerektiği gibi -açıklanması halinde o sırrı verenin
küçültülmesinin söz konusu olması dışında- sırının saklanması gerekmez.
Derim ki: Göründüğü kadarıyla ölümden sonra sırrın açıklanması
bir kaç kısma ayrılır. Bir kısmı mubahtır, hatta bazen o sırrı veren sırrının
açıklanmasından hoşlanmasa dahi anlatılması müstehap olabilir. Sırrın, sırrı
veren kimsenin bir kerametini, menkıbesini ya da buna benzer tezkiye edilmesini
ihtiva etmesi gibi. Mutlak olarak mekruh kısmı da vardır, haram da olabilir.
İbn Battal'ın işaret ettiği de budur. Açıklanması vacip olabilir. O sırda
yerine getirmekte mazur
görülebileceği bir hakkın üzerinde bulunması hali gibi. Bu
sırrın zikredilmesi ile, ondan sonra gelenler arasında onun adına bu işi yerine
getirmeleri umulan kimseler ümit ediliyor ise bu sır açıklanır.
باب: إذا
كانوا أكثر من
ثلاثة فلا بأس
بالمسارة
والمناجاة.
47. ÜÇ KİŞİ'DEN FAZLA İSELER GİZLİCE KONUŞMAK VE FISILDAŞMAKTA
BİR SAKINCA YOKTUR
حدثنا عثمان:
حدثنا جرير،
عن منصور، عن
أبي وائل، عن
عبد الله رضي
الله عنه:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (إذا
كنتم ثلاثة،
فلا يتناجى
رجلان دون
الآخر حتى
تختلطوا بالناس،
أجل أن يحزنه).
[-6290-] Abdullah r.a.'dan dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Üç kişi iseniz üçüncüsünü dışarıda tutarak -diğer insanlar ile
karışacağınız vakte kadar- iki kişi kendi aralarında gizlice konuşmasın. Çünkü
böyle bir şeyonu üzer."
حدثنا عبدان،
عن أبي حمزة،
عن الأعمش، عن
شقيق، عن عبد
الله قال:
قسم
النبي صلى
الله عليه
وسلم يوماً
قسمة، فقال
رجل من
الأنصار: إن
هذه لقسمة ما
أريد بها وجه
الله، قلت:
أما والله
لآتين النبي
صلى الله عليه
وسلم، فأتيته
وهو في ملأ
فساررته،
فغضب حتى احمر
وجهه، ثم قال:
(رحمة الله
على موسى،
أوذي بأكثر من
هذا فصبر).
[-6291-] Abdullah'dan dedi ki: "Bir gün Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem paylaştırılacak bir malı paylaştırdı. Ensardan bir
adam:
Şüphesiz bu, kendisiyle Allah'ın rızası gözetilmemiş bir
paylaştırmadır, dedi. Ben: Allah'a yemin ederim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e gideceğim, dedim ve yanına gittim. O sırada bir topluluk ile birlikte
idi. Ona gizlice söyledim. Allah Rasulü yüzü kızaracak kadar kızdı, sonra:
Allah Musa'ya rahmetini ihsan eylesin. Ona bundan fazla eziyet edilmişti de o
sabretmişti, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Üç kişiden fazla oldukları takdirde gizlice konuşmakta ve
fısıldaşmakta sakınca yoktur." Yani birileri ile böyle konuşmayıp
bazısıyla konuşmakta bir sakınca yoktur.
"İnsanlarla karışacağınız zamana kadar" Yani üç kişi
başkası ile bir araya gelinceye kadar. "Başkası" sözü "bir"
ya da "daha çok" lafızlarının ifadelerinden daha geneldir. Bundan
dolayı bu ifade başlığa uygundur.
Bundan anlaşıldığına göre, dört kişi oldukları takdirde iki
kişinin gizlice konuşmaları yasak olmaz. Çünkü diğer iki kişi de kendi arasında
gizlice konuşabilirler. Bu husus, musannıfın el-Edebu'l-Müfred'de, Ebu
Davud'un, sahih olduğunu belirterek İbn Hatim'in, Ebu Salih yoluyla
zikrettikleri rivayette açık bir şekilde variddir. Bunu Ebu Salih, İbn Ömer'den
diye rivayet etmiş, Ömer de bunu merfu olarak şöylece nakletmiştir: "Ben:
Ya dört kişi olurlarsa, diye sordum. Allah Resulü: O takdirde ona zararı olmaz,
buyurdu."
Malik'in, Abdullah İbn Dinar'dan diye naklettiği rivayete göre
"İbn Ömer bir adama gizlice bir şey söylemek isteyip üç kişi iseler
dördüncü birisini çağırır, sonra da iki kişiye: Bir süre dinleniniz çünkü ben
... dinledim, derdi" deyip, hadisin geri kalan bölümünü zikretmektedir.
"Çünkü bu onu üzer." el-Hattabi dedi ki: Allah
Rasulünün "onu üzer" diye buyurması şu ndan dolayıdır. Üçüncü şahıs,
iki kişinin kendi aralarında fısıldaşmalarının kendisi hakkındaki kötü
düşünceleri dolayısıyla yahut onun için bir kötülük planlamaları sebebiyle olduğu
vehmine kapılabilir.
Derim ki: (Hadiste sözü edilen) gerekçeden, İbn Ömer'den az önce
geçen dört kişi olmaları halinde bunun caiz olduğunu belirten şeklin istisna
edileceği anlaşılmaktadır. Eğer dışarıda kalan tek kişi ile birbirleriyle
gizlice konuşan iki kişi arasında her ikisinin ya da onlardan birisinin mazur
görüleceği bir sebep dolayısıyla birtakım ilişkiler koparılmış ise, dışarıda
kalan kişi tek başına kalmış gibi olur. (İşte dördüncünün bulunması halinde
bunun sakıncası olmaz ve istisna olarak caiz olur.) Buradaki bu gerekçe
dolayısıyla, gizlice konuşan kimse eğer özelolarak gizlice konuştuğu kimse
dolayısıyla geri kalanların üzülmesine sebep teşkil edecek olursa, bunun
yapılmaması gerekir. Böyle bir konuşmanın din e bir zararı olmayan önemli bir
hususa dair olması müstesnadır.
İbn Battal, Eşheb'den o da Malik'ten şöyle dediğini
nakletmektedir: Bir kişiyi dışarıda tutarak üç kişi de olsa, on kişi de olsa
kendi aralarında gizlice konuşamazlar. Çünkü bir kişinin dışarıda tutulması
yasaklanmıştır. (İbn Batta!) dedi ki:
Bu da bu başlıkta yer alan hadisten çıkartılmış bir hükümdür.
Çünkü topluluğun bir kişiyi dışarıda bırakması ile iki kişinin bir kişiyi
dışarıda bırakması aynı anlamı ihtiva eder.
(İbn Battal devamla) dedi ki: İşte bu, karşılıklı olarak nefret
beslememeleri, aralarındaki ilişkiyi koparmamaları için güzel bir edeptir.
Bu husustaki asıl hükümden, dışarıda kalan kimsenin izin vermesi
hali istisna edilir. Dışarıda kalanın da bir ya da daha fazla olması arasında
fark yoktur. Bu kişinin ya da kişilerin, iki kişiye kendi aralarında gizlice
konuşmalarına izin vermeleri yeterlidir. Çünkü böyle bir durumda yasak ortadan
kalkar ve çünkü bu (izin vermek), dışarıda kalan kimselerin bir hakkıdır. Eğer
önce iki kişi kendi aralarında gizlice konuşurken orada da yüksek sesle
konuşsalar dahi seslerini işitemeyecek bir yerde bulunan üçüncü bir kişi varsa,
bu da onların ne konuştuklarını dinlemek üzere gelirse, bu davranışı ta baştan
beri onlarla birlikte değilmiş gibi caiz olmaz.
Musannıf (Buhari), el-Edebu'l-Müfred'de, Said el-Makburi'den
şöyle dediğini rivayet etmektedir: "İbn Ömer'in yanından geçtim.
Beraberinde onunla konuşan bir adam vardı. Ben de yanıbaşlarında durdum. İbn
Ömer göğsüme vurdu ve: İki kişinin konuştuğunu görürsen onların iznini almadan
onların yanında durma, dedi."
Ahmed'in, Said'den bir başka yolla naklettiği rivayetinde şu
fazlalık vardır:
"Ve şunu söyledi: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: İki
kişi kendi aralarında gizlice konuşuyor iseler onlardan izin almadıkça
başkaları onlarla bir araya girmez, dediğini duymadın mı?"
باب: طول
النجوى .وقوله:
{وإذ هم نجوى}
/الإسراء: 47/:
مصدر من
ناجيت، فوصفهم
بها، والمعنى:
يتناجون.
48. GİZLİ OLARAK UZUN KONUŞMAK VE YÜCE ALLAH'IN: "VE O
ZALİMLER GİZLİCE KONUŞURLARKEN. (İsra, 47)" BUYRUĞU
(Gizlice konuşmak demek olan نجوى necva): "Naceytu: Gizlice konuştum, fısıldaştım"m
mastarıdır. Yüce Allah onları bu davranışı işlemekle nitelendirmektedir. Yani
onlar kendi aralarında gizlice konuşurlar, fısıldaşırlar.
حدثنا محمد
بن بشار:
حدثنا محمد بن
جعفر: حدثنا
شُعبة، عن عبد
العزيز، عن
أنس رضي الله
عنه قال:
أقيمت
الصلاة، ورجل
يناجي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فما زال
يناجيه حتى
نام أصحابه، ثم
قام فصلى.
[-6292-] Enes r.a.'dan dedi ki: "Namaz için kamet
getirildiğinde, bir adam da Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile gizlice
konuşuyordu. Allah Rasulünün ashabı uyuyuncaya kadar onunla gizlice konuşup
durdu. Daha sonra Rasulullah kalktı ve namazı kıldırdı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Uzun süre gizlice konuşmak ve "o zalimler gizlice
konuşurlarken" (İsra, 47) buyruğu" Daha sonra Buhari, Enes'in rivayet
ettiği hadisi zikretmektedir. Hadise dair yeterli açıklamalar Cemaatle namaz
bahsinden az önce "imamın bir ihtiyacının ortaya çıkması" başlığında
geçmiş bulunmaktadır.