باب: القائلة
بعد الجمعة.
39. CUMA NAMAZINDAN SONRA KAYLULE (DINLENME)
حدثنا محمد
بن كثير:
حدثنا سفيان،
عن أبي حازم،
عن سهل بن سعد
قال: كنا نقيل
ونتغدى بعد
الجمعة.
[-6279-] Sehl İbn Sa'd'dan dedi ki: "Biz Cuma
namazından sonra kaylule yapar ve yemeğimizi yerdik. .. "
باب: القائلة
في المسجد.
40. MESCİDDE KAYLULE YAPMAK
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا عبد
العزيز بن أبي
حازم، عن أبي
حازم، عن سهل
بن سعد قال:
ما
كان لعلي اسم
أحب إليه من
أبي تراب، وإن
كان ليفرح به
إذا دعي بها،
جاء رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بيت
فاطمة عليها
السلام، فلم
يجد علياً في
البيت، فقال:
(أين ابن عمك).
فقالت: كان
بيني وبينه
شيء، فغاضبني
فخرج فلم يقل
عندي، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لإنسان:
(انظر أين هو).
فجاء فقال: يا
رسول الله هو
في المسجد
راقد، فجاء
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وهو
مضطجع. قد سقط
رداؤه عن شقه
فأصاب تراب،
فجعل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم يمسحه
عنه وهو يقول:
(قم أبا تراب،
قم أبا تراب).
[-6280-] Sehl İbn Sa'd'dan dedi ki: "Ali'nin
"Ebu Turab"dan daha çok sevdiği bir ismi yoktu. Bu isim ile
çağrıldığıvakit çok seviniyordu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (bir
seferinde) Fatıma aleyhisselam'nın evine geldi. Ali'yi evde bulamayınca:
Amcanın oğlu nerede, diye sordu. Fatıma: Benimle onun arasında bir
şeyler oldu. Bu sebeple o bana kızdı ve yanımda kaylule yapmadan çıkıp gitti,
dedi.
Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem birisine: Bir
bak, o nerededir buyurdu. Adam gelip: Ey Allah'ın Rasulü, o mesddde uyuyor,
dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, mescide geldiğinde Ali uzanmış
yatıyordu. Ridası yanı üzerinden kayıp düşmüş ve yan tarafına toprak
bulanmıştl. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem üzerindeki toprağı silerken:
Kalk ey Ebu Turab, kalk ey Ebu Turab, diyordu."
باب: من زار
قوماً فقال
عندهم.
41. BİR KAVMİ ZİYARET EDİP YANLARINDA KAYLULE YAPAN KİMSE
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا محمد بن
عبد الله الأنصاري
قال: حدثني
أبي، عن
ثمامة، عن أنس:
أن
أم سليم كانت
تبسط للنبي
صلى الله عليه
وسلم نطعاً،
فيقيل عندها
على ذلك
النطع، قال:
فإذا نام النبي
صلى الله عليه
وسلم أخذت من
عرقه وشعره، فجمعته
في قارورة، ثم
جمعته في سك،
قال: فلما حضر
أنس بن مالك
الوفاة، أوصى
إلي أن يجعل
في حنوطه من
ذلك السك،
قال: فجعل في
حنوطه.
[-6281-] Enes'den rivayet e göre "Ümmü Suleym, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e deriden yapılmış bir döşek yayar, o da bu döşek
üzerinde yatıp kaylule uykusunu uyurdu.
(Enes) dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyudu mu, onun
terinden ve saçlarından alır ve onları bir şişe de toplardı. Sonra da o uyurken
bunlara sük denilen bir hoş koku katardı."
(Ravi Sümame) dedi ki: Enes İbn Malik'in vefatı yaklaşınca bana
kefenine konulacak kokunun içerisine bu sükten konulmasını vasiyet etti.
(Sümame) dedi ki: Bu sük ölümünden sonra kefenine ve vücuduna konulan kokular
arasına katıldı."
حدثنا
إسماعيل قال:
حدثني مالك،
عن إسحق بن
عبد الله بن
أبي طلحة، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه
أنه سمعه يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم إذا ذهب
إلى قباء،
يدخل على أم
حرام بنت
ملحان
فتطعمه، وكانت
تحت عبادة بن
الصامت، فدخل
يوماً فأطعمته،
فنام رسول
الله صلى الله
عليه وسلم، ثم
استيقظ يضحك،
قالت: فقلت: ما
يضحكك يا رسول
الله؟ فقال:
(ناس من أمتي
عرضوا علي
غزاة في سبيل
الله، يركبون
ثبج هذا البحر،
ملوكاً على
الأسرة، أو
قال: مثل
الملوك على
الأسرة). يشك
إسحق. فقلت:
ادع الله أن
يجعلني منهم،
فدعا، ثم وضع
رأسه فنام، ثم
استيقظ يضحك،
فقلت: ما
يضحكك يا رسول
الله، قال:
(ناس من أمتي
عرضوا علي
غزاة في سبيل
الله، يركبون
ثبج هذا
البحر،
ملوكاً على
الأسرة، أو:
مثل الملوك
على الأسرة).
فقلت: ادع
الله أن يجعلني
منهم، قال:
(أنت من
الأولين).
فركبت البحر
في زمان
معاوية،
فصرعت عن
دابتها حين
خرجت من
البحر، فهلكت.
[-6282 - 6283-] Enes İbn Malik r.a.'dan rivayete göre;
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kuba'ya gitti mi ÜmmüHaram bint
Milhanım yanma uğrar, o da ona yiyecek bir şeyler ikram ederdi. -Ummü Haram,
Ubade Ibri es-Samit'in hanımı idi.- Bir gün onun evine gitti, o da ona yemek
ikram etti. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyudu. Sonra gülerek uyandı.
Ümmü Haram dedi ki: Ey Allah'ın Resulü, neden gülüyorsun, dedim. O şöyle
buyurdu: Bana ümmetimden Allah yolunda gazaya çıkmış birtakım insanlar
gösterildi. Şu denizin sırtı üzerinde, (gemilere) tahtlar üzerinde krallar
olarak binmişlerdi. -Yahut: Tahtlar üzerinde krallar gibi dedi, ki şüphe eden
İshak'tır.-
Ben: Allah'a beni de onlardan kılsın diye dua buyur, dedim. O da
dua etti.
Daha sonra yine başını koydu ve uyudu. Yine gülerek uyandı. Ben:
Ey Allah'ın Resulü, neden gülüyorsun, dedim. Şöyle buyurdu: Ümmetimden Allah
yolunda gazaya çıkmış olan kimseler bana gösterildi. Bunlar bu denizin sırtına
tahtlar üzerinde hükümdarlar olarak binmişlerdi. -Yahut tahtları üzerinde
hükümdarlar gibiydiler, diye buyurdu-o Ben: Allah'a beni de onlardan kılması
için dua et, dedim. O: Sen ilkIerdensin, dedi.
Daha sonra Ümmü Haram Muaviye döneminde denize (gemiye) bindi ve
denizden karaya çıktığı sırada bineği üzerinden düşüp şehit oldu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Bir kavmi ziyaret edip yanlarında kaylule yapan
kimse." Kaylule vakti yanlarında uyuyan kimse, demektir.
"Onun terinden ve saçından alıp bir şişeye koydu."
Müslim'in rivayetinde "şişelere" şeklinde olup, saçı söz konusu
etmemiştir. Bu olayda saçın söz konusu edilmesinde de bir gariplik vardır.
Bazıları bunu saçlarını tararken dökülen saçları diye yorumlamıştır. Daha sonra
Muhammed İbn Sa'd'ın rivayetinde bu husustaki karışıklığı izale edecek bir
bilgi gördüm. Onun, sahih bir senedIe Sabit'ten, onun da Enes'den rivayet
ettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mina'da saçını traş edince Ebu
Talha saçını aldı ve o saçı Ümmü Suleym'e getirdi. Ümmü Suleym de onu suk
denilen koku karışımı arasına koydu. Üm mü Suleym dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelir ve benim yanımda deriden bir yatak üzerinde
kaylule yapardı. Ben de terini toplamaya koyuldum ... " diye hadisin geri
kalan bölümünü zikretmektedir.
İşte bu rivayet, Ümmü Suleym'in, kaylule vakti onun terini
alınca terini yanında bulunan saça eklediğini ortaya koymaktadır. Yoksa uyurken
saçından bir şeyler aldığı şeklinde değildir. Yine bu rivayetten sözü geçen
olayın, Veda haccından sonra olduğu da anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem saçlarını ancak Veda haccı esnasında Mina'da traş etmişti.
"Suk" denilen şey, çeşitli kokuların karışımıdır.
el-Mühelleb dedi ki: Bu hadisten büyük zatın tanıdığı kimselerin
evinde kaylule yapmasının meşruiyeti anlaşılmaktadır. Çünkü böyle bir iş,
sevgının daha sağlamlaşıp pekişmesi için bir yoldur.
el-Mühelleb dedi ki: Yine bu hadisten insanoğlunun saçının ve
terinin tahir olduğu da anlaşılmaktadır. Başkaları ise: Hadiste buna dair bir
delalet yoktur, demektedir. Çünkü bu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
özelliklerindendir. Buna dair delil oldukça güçlüdür, özellikle de bunların her
birisinin tahir olduğuna dair delil de sabit olmuştur.
"Ümmü Haram" Enes'in teyzesidir. Ona er-Rumeysa, Ümmü
Suleym'e de el-Gumeysa denilirdi.
"Bu denizin üstüne binecekler." es-Sebec: Bir şeyin
üstü, sırtı demektir. Bir topluluk bunu böylece açıklamışlardır. el-Hattabı de:
Denizin üstü ve sırtıdır, demiştir.
İbn Abdilberr dedi ki: Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya, o
ümmetinden denizde gazaya çıkan gazileri cennette tahtlar üzerinde krallar
olarak görmüştür. Onun gördüğü rüya ise vahiydir. Yüce Allah da cennetliklerin
nitelikleri hakkında: "Sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.
"(Hicr, 47); "Tahtlar üstünde yaslanacaklar."(Yasin, 52) diye
buyurmaktadır. Sedirler üstü ince tüllerle örtülmüş tahtlara yaslanırlar, diye
açıklanmıştır. Iyad dedi ki: Bu bir ihtimaldir. Aynı şekilde bunun, onların
gazadaki rahat hallerine, işlerinin dimdik ve dosdoğru ayakta duruşuna,
sayılarının çokluğuna, araç ve gereçlerinin çok iyi olacağına dair bir haber de
olabilir. Bu halleriyle onlar tahtlar üzerinde hükümdarları andırırlar.
Derim ki: Bu ihtimal biraz uzaktır. Birincisi daha güçlüdür.
Bu hadisten az önce söylenenlerden başka şu sonuçlar da çıkar:
1 - Cihadın arzulanmasını sağlamak ve cihada teşvik
2- Mücahidin faziletinin açıklanması
3- Gaza için tuzlu denizlerde yolculuk yapmanın caiz oluşu Yine
hadisten anlaşıldığına göre;
4- Şehitliği temenni etmek caizdir.
5- Gazi olarak ölen bir kimse, gazada öldürülen kimseler
hükmündedir.
6- Geceleyin namaz kılmaya destek olacağından kayıtlle yapmak
mcrudur. 7 - Bedeni rahatsız eden bit ve benzeri şeylerin çıkarılması caizdir.
8- Her imam ile birlikte cihada çıkmak meşrudur. Çünkü hadis,
Kayser şehrine gaza yapan kimselere övgüyü de ihtiva etmektedir.
9- Niyeti doğru olması halinde gazinin fazileti sabittir.
10- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ileride meydana gelecek
çeşitli haberleri vermiş ve dediği gibi ortaya çıkmıştır. İşte bu da onun
nübüwetinin alametlerindendir. Bunlar arasında: Kendisinden sonra ümmetinin
kalacağını, ümmeti arasında güçlü, kuwetli ve düşmana önemli zararlar verecek
kimselerin bulunacağını bildirmesi, bunların denizde gazaya çıkacak kadar
ülkelerde güçlü bir iktidara sahip olacaklarını, Ümmü Haram'ın o zamana kadar
yaşayacağını, denizde gazaya çıkanlarla birlikte olacağını ama ikinci gazanın
yapılacağı zamana erişemeyeceğini bildirmesi de vardır.
11- Meydana gelen nimetler dolayısıyla sevinmek ve sevinilecek
şeylerin ortaya çıkması halinde gülmek caizdir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ümmetinin onlara vermiş olduğu düşmanlarıyla cihad emrini yerine
getirdiklerini, Allah'ın da buna karşılık onları mükafatlandırdığını
görmesinden hoşlanmış ve bundan dolayı da gülmüştür.
12- Misafirin, -izin ve fitneden emin olunması gibi şartlarına
riayet edilerekkendi evinden başka bir yerde kaylule yapması caizdir.
13- Kadının, misafirin başındaki bitleri ayıklamak suretiyle
hizmet etmesi caizdir. Bu husus bazıları için açıklanması zor görülmüştür.
Bundan dolayı İbn Abdilberr şöyle demiştir: Zannederim Ümmü Haram yahut onun
kızkardeşi Ümmü Suleym, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i emzirmiş,
böylelikle onların her birisi onun sütannesi ya da teyzesi olmuştur. Bundan
dolayı onun yanında uyur ve o da mahrem olan bir kimsenin mahremlerine
yapabileceği şeyleri yapabiliyordu. Daha sonra da kendi senediyle Yahya İbn
İbrahim İbn Muzeyyen'in şunları söylediğini zikretmektedir: Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ümmü Haram'a başından bitleri ayıklamasına imkan
tanıması teyzeleri tarafından kendisine mahrem birisi oluşundan dolayıdır.
Yunus İbn Abdil A'la yoluyla da şunları söylemektedir: Bize İbn
Vehb dedi ki: Ümmü Haram, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in süt teyzelerinden
birisidir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yanında kaylule
yapar, onun kucağında uyur ve oda onun başındaki bitleri ayıklardı.
İbnu'l-Arabi de İbn Vehb'in dediklerini naklettikten sonra
şunları söylemektedir: Başkaları da şöyle demiştir: Aksine Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem günahtan korunmuş bir kimse idi. O kendi zevcesine karşı bile
kendisine hakim olduğuna göre, başkasına karşı münezzeh olduğu günahlardan
kendisini nasıl koruyamasın? Çünkü o, çirkin her bir fiilden ve kötü her bir
sözden uzak tutulmuştur. O halde bu onun özelliklerinden olur.
ed-Dimyati aralarında mahremiyet olduğu iddiasında bulunanların
görüşlerini reddetmekte aşırıya giderek şunları söylemiştir: Ümmü Haram'ın,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in süt teyzelerinden ya da nesep teyzelerinden
birisi olduğunu iddia eden herkes yanıimıştır.
Daha sonra ed-Dimyati şunları söyler: Bununla birlikte hadiste
Ümmü Haram ile halvete dair delil teşkil edecek bir şey de yoktur. Muhtemelen
bu durum, onun oğlu, hizmetçisi, kocası ya da onun yanında bulunan birisi ile
bulunurken olmuştur.
Derim ki: Bu, güçlü bir ihtimaldir, ama bununla birlikte
açıklanması zor olan yanları bütünüyle ortadan kaldıramamaktadır. Çünkü baştaki
bitin ayıklanması halinde tenlerin değme ihtimali olduğu gibi kalmaktadır.
Kucakta uyumak da böyledir. O halde verilecek cevapların en güzeli, Nebiin
böyle bir özelliğinin olduğudur. Böyle bir iddianın ancak delil ile sabit
oluşunu ileri sürmek bu cevabın uygunluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü buna dair
delil gayet açıktır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
باب: الجلوس
كيفما تيسر.
42. KOLAYINA NASIL GELİRSE ÖYLECE OTURMAK
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان،
عن الزُهري،
عن عطاء بن
يزيد الليثي،
عن أبي سعيد
الخدري رضي
الله عنه قال:
نهى
النبي صلى
الله عليه
وسلم عن
لبستين وعن بيعتين:
اشتمال
الصماء،
والاحتباء في
ثوب واحد ليس
على فرج
الإنسان منه
شيء،
والملامسة والمنابذة.
تابعه معمر
ومحمد بن أبي
حفصة، وعبد الله
بن بديل، عن
الزُهري.
[-6284-] Ebu Said el-Hudri r.a.'dan dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kişinin tek bir elbise (dikişsiz bez) içerisinde,
fercinin üzerinde bir şey bulunmaksızın sarınıp bürünmesi olan es-samma ile
el-ihtiba diye bilinen iki giyinişi ve mülamese ile münabeze denilen iki
alışverişi nehyetti."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Kolayına nasıl geliyorsa öylece oturmak." Bu başlıkta
Ebu Said'in rivayet ettiği iki tür giyiniş ile iki tür alışverişin
nehyedildiğini belirten hadis yer almaktadır. Bu hadise dair açıklamalar daha
önce Namaz bölümünde avretin setredilmesi bahsinde(367 nolu hadiste) ve Buyu'
bölümünde (2147 nolu hadiste) geçmiş bulunmaktadır. el-Mühelleb dedi ki: Bu
başlık hadisin delalet ettiği bir husustur. Çünkü hadis iki durumu
yasaklamaktadır. O halde bundan, insanın kolayına gelen durumlar ve giyiniş
şekillerinin, -avretin setrini (örtünmesini) sağladığı takdirde- mubah olduğu
anlaşılmaktadır.
Derim ki: Benim görüşüme göre aradaki ilişki, oturuş şeklinin
yasaklanması değil de iki giyiniş şeklinin yasaklanmış olması ciheti iledir.
Yasaklanan bu iki giyiniş şeklinin her birisi, avretin açılmasını gerektirir.
Eğer oturuş şekli bizatihi mekruh olsaydı, hiçbir şekilde giyinişi söz konusu
etmezdi. O halde bu, yasağın avretin açılması sonucunu veren oturmaya dair
olduğuna delildir. Avretin açılması sonucunu vermeyen oturuş ise her durumda
mubah demektir.