SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 2007 >>

باب: ما جاء في قول الرجل: ويلك.

95. KİŞİNİN: "VEYLEKE: VEYL SANA, VAY HALİNE" DEMESİ HAKKINDA GELEN RİVAYETLER

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا همَّام، عن قتادة، عن أنس رضي الله عنه:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم رأى رجلاً يسوق بدنة، فقال: (اركبها). قال: إنها بدنة، قال: (اركبها). قال: إنها بدنة، قال: (اركبها ويلك).

 

[-6159-] Enes r.a.'dan rivayete göre; "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adam'ı (kurbanlık) bir deveyi sürerken görünce: Ona bin, buyurdu. Adam: Bu, kurbanlık bir devedir, dedi. Allah Rasulü: Ona bin, buyurdu. Adam tekrar: Bu, kurbanlık bir devedir, dedi. Allah Rasulü:

 

Veyl sana! Bin ona, buyurdu."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد، عن مالك، عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم رأى رجلاً يسوق بدنة، فقال له: (اركبها). قال: يا رسول الله إنها بدنة، قال: (اركبها ويلك). في الثانية أو في الثالثة.

 

[-6160-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre; "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir kurbanlık deveyi süren bir adam görünce, ona: O deveye bin, dedi. Adam: Ey Allah'ın Rasulü o bir kurbanlık devedir, dedi. Allah Rasulü, ikinci defasında yahut üçüncüsünde:

 

Bin ona, veyl sana! buyurdu."

 

 

حدثنا مسدَّد: حدثنا حمَّاد، عن ثابت البناني، عن أنس بن مالك. وأيوب، عن أبي قلابة، عن أنس بن مالك قال:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم في سفر، وكان معه غلام له أسود يقال له أنجشة، يحدو، فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ويحك يا أنجشة، رويدك بالقوارير).

 

[-6161-] Enes İbn Malik'ten, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir seferde idi. Beraberinde Enceşe denilen ve yolculuk esnasında develerin hızlıca yol alması için onlara ezgi söyleyen siyah i bir kölesi de vardı. Allah Rasulü salIaııahu aleyhi ve sellem ona:

 

Veyhake (vay sana)' Ey Enceşe, cam şişelere dikkat et, yavaş ol, buyurdu."

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا وهيب، عن خالد، عن عبد الرحمن بن أبي بكرة، عن أبيه قال:

 أثنى رجل على رجل عند النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (ويلك، قطعت عنق أخيك - ثلاثاً - من كان منكم مادحاً لا محالة فليقل: أحسب فلاناً، والله حسيبه، ولا أزكي على الله أحداً، إن كان يعلم).

 

[-6162-] Abdurrahman İbn Ebi Bekre'den, o babasından, dedi ki: "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda bir başka adamdan övgüyle söz etti.

 

Allah Rasulü bunun üzerine: Vay sana! Sen kardeşinin boynunu kopardın, dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladı. (Devamla) şöyle buyurdu: Her kim mutlaka övecekse o takdirde: Filanın böyle olduğunu zannediyorum. Onu hesaba çekecek olan ise Allah'tır ve ben Allah'a karşı hiç kimseyi temize çıkaramam, desin ve bu sözlerini böyle olduğunu biliyorsa söylesin, buyurdu."

 

 

حدثني عبد الرحمن بن إبراهيم: حدثنا الوليد، عن الأوزاعي، عن الزُهري، عن أبي سلمة والضحاك، عن أبي سعيد الخدري قال:

 بينا النبي صلى الله عليه وسلم يقسم ذات يوم قسماً، فقال ذو الخويصرة، رجل من بني تميم: يا رسول الله اعدل، قال: (ويلك، من يعدل إذا لم أعدل). فقال عمر: ائذن لي فلأضرب عنقه، قال: (لا، إن له أصحاباً، يحقر أحدكم صلاته مع صلاتهم، وصيامه مع صيامهم، يمرقون من الدين كمروق السهم من الرمية، ينظر إلى نصله فلا يوجد فيه شيء، ثم ينظر إلى رصافه فلا يوجد فيه شيء، ثم ينظر إلى نضيه فلا يوجد فيه شيء، ثم ينظر إلى قذذه فلا يوجد فيه شيء، سبق الفرث والدم، يخرجون على حين فرقة من الناس، آتيهم رجل إحدى يديه مثل ثدي المرأة، أو مثل البضعة تدردر).

قال أبو سعيد: أشهد لسمعته من النبي صلى الله عليه وسلم، وأشهد أني كنت مع علي حين قاتلهم، فالتمس في القتلى فأتي به على النعت الذي نعت النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-6163-] Ebu Said el-Hudrı'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün paylaştırılması gereken bir malı paylaştırırken -Temim oğullarından bir adam olan- Zulhuvaysira:

 

Ey Allah'ın Rasulü, adaletli ol, dedi.

 

Allah Rasulü: Veyl sana! Eğer ben yapmazsam, kim adalet yapar, buyurdu.

Hemen Ömer: Bana izin ver de boynunu uçurayım, dedi. Allah Rasulü: Hayır, şüphesiz bunun öyle arkadaşları vardır ki, sizden herhangi biriniz kendi namazını onun arkadaşlarının namazı yanında, kendi orucunu arkadaşlarının orucu yanında küçükgörür. Ama bunlar okun hedefini delip çıkması gibi dinden çıkarlar. Kişi okuna bakar da onun ağaç kısmında hiçbir şey görülmez. Daha sonra okun tüyüne bakılır, orada da hiçbir şey bulunmaz. Ama okun, avın karnındaki pisIiklerin ve kanın arasından çıkıp gittiği görülür. Bunlar, insanların ayrılığa düştükleri bir zamanda çıkacaklar. Bunların belirtileri ise ellerinden birisi kadının memesine -yahut gidip gelip sallanan bir et parçasına- benzeyen bir adamdır, buyurdu."

 

Ebu Said el-Hudri dedi ki: "Ben bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den duyduğuma şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki, Ali onlarla savaşırken onunla birlikte idim. Öldürülenler arasında bu şahıs araştırıldı, bulunup getirildiğinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in niteliğini verdiği şekilde olduğu görüldü."

 

 

حدثنا محمد بن مقاتل أبو الحسن: أخبرنا عبد الله: أخبرنا الأوزاعي قال: حدثني ابن شهاب، عن حميد بن عبد الرحمن، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن رجلاً أتى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: يا رسول الله هلكت، قال: (ويحك). قال: وقعت على أهلي في رمضان، قال: (أعتق رقبة). قال: ما أجدها، قال: (فصم شهرين متتابعين). قال: لا أستطيع، قال: (فأطعم ستين مسكيناً). قال: ما أجد، فأتي بعرق، فقال: (خذه فتصدق به). فقال: يا رسول الله، أعلى غير أهلي، فوالذي نفسي بيده، ما بين طنبي المدينة أحوج مني، فضحك النبي صلى الله عليه وسلم حتى بدت أنيابه، قال: (خذه). تابعه يونس، عن الزُهري. وقال عبد الرحمن بن خالد، عن الزُهري: (ويلك).

 

[-6164-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre; "Bir adam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:

 

Ey Allah'ın Rasulü, helak oldum, dedi. Allah Rasulü:

 

Vay sana (ne oldu), diye sordu.

 

Adam: Ramazan ayında hanımım ile dma ettim, dedi. Allah Rasulü: Bir köle azad et, dedi. Adam: Azad edecek köle bulamıyorum, dedi.

 

Allah Rasulü: O halde peşpeşe iki ay oruç tut, buyurdu. Adam: Gücüm yetmez, dedi. Allah Rasulü: Öyleyse altmış yoksula yemek yedir, dedi. Adam: Bulamıyorum, dedi.

Daha sonra (Nebi -Sallallahu Aleyhi ve Sellem-'e) bir zenbil (hurma) getirildi.

 

Allah Rasulü adama: Bunu al tasadduk et, buyurdu. Adam: Ey Allah'ın Rasulü, ailemden başkasına mı sadaka olarak dağıtayım? Nefsim elinde olana yemin ederim ki Medine'nin iki yanı arasında benden daha muhtaç hiçbir kimse yoktur, dedi.

 

Bu sefer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dişleri görününceye kadar güldü ve:

Haydi onu al, götür, buyurdu."

 

ez-Zühri'den gelen rivayette "veyhake: vay sana" yerine, "veyleke: sana veyl olsun" dediği rivayet edilmiştir.

 

 

حدثنا سليمان بن عبد الرحمن: حدثنا الوليد: حدثنا أبو عمر الأوزاعي قال: حدثني ابن شهاب الزُهري، عن عطاء بن يزيد الليثي، عن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه:

 أن أعرابياً قال: يا رسول الله، أخبرني عن الهجرة، فقال: (ويحك، إن شأن الهجرة شديد، فهل لك من إبل). قال: نعم، قال: (فهل تؤدي صدقتها). قال: نعم، قال: (فاعمل من وراء البحار، فإن الله لن يترك من عملك شيئاً).

 

[-6165-] Ebu Said el-Hudri r.a.'dan rivayete göre; "Bir bedevi:

 

Ey Allah'ın Rasulü, bana hicretin durumu hakkında haber ver, dedi. Allah Rasulü:

 

Vay sana! Şüphesiz hicretin durumu pek ağırdır. Senin develerin var mı diye sordu. Adam: Evet deyince, Allah Rasulü: Sen onların sadakasını (zekatını) ödüyor musun, diye sordu. Adam: Evet deyince, Allah Rasulü: İstersen denizlerin ötesinden amelde bulun. Şüphesiz Allah, senin amelinden hiçbir şeyi eksiltmeyecektir, buyurdu."

 

 

حدثنا عبد الله بن عبد الوهاب: حدثنا خالد بن الحارث: حدثنا شُعبة، عن واقد بن محمد بن زيد: سمعت أبي، عن ابن عمر رضي الله عنهما،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ويلكم أو ويحكم - قال شُعبة: شك هو - لا ترجعوا بعدي كفاراً، يضرب بعضكم رقاب بعض).

وقال النضر، عن شُعبة: (ويحكم). وقال عمر بن محمد، عن أبيه: (ويلكم، أو ويحكم).

 

[-6166-] İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre; "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Veylekum (vay size) -yahut veyhakum buyurdu- [Ravilerden Şube dedi ki: Şüphe eden odur. (Yani hadisi kendisinden naklettiğim Vakid İbn Muhammed'diL)] Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirler olarak gerisin geri dönmeyiniz, buyurdu.»

 

 

حدثنا عمرو بن عاصم: حدثنا همَّام، عن قتادة، عن أنس:

 أن رجلاً من أهل البادية أتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: يا رسول الله، متى الساعة قائمة؟ قال: (ويلك، وما أعددت لها). قال: ما أعددت لها إلا أني أحب الله ورسوله، قال: (إنك مع من أحببت). فقلنا: ونحن كذلك؟ قال: (نعم). ففرحنا يومئذ فرحاً شديداً، فمر غلام للمغيرة وكان من أقراني، فقال: (إن أخر هذا، فلن يدركه الهرم حتى تقوم الساعة).

واختصره شُعبة، عن قتادة: سمعت أنساً، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-6167-] Enes'ten rivayete göre; ''Çöl halkından bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:

 

Ey Allah'ın Rasulü, kıyamet ne zaman kopacaktır, diye sordu.

 

Allah Rasulü: Veyl sana! Onun için ne hazırladın, diye sordu. Adam: Ben onun için bir şey hazırlamadım. Şu kadar var ki, gerçekten ben Allah'ı ve Rasulünü seviyorum, dedi.

Allah Rasulü: Şüphesiz sen sevdiklerinle berabersin, buyurdu. Bizler: Biz de böyle miyiz, diye sorduk. Allah Rasulü: Evet deyince, o gün çokça sevindik.

 

Daha sonra Muğire'nin benim yaşlarımda olan bir oğlu geçti. Allah Rasulü:

Eğer bunun eceli sonraya bırakılacak olursa, kıyamet kopmadıkça yaşlanmayacaktır, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Adamın: Veyleke demesi ile ilgili gelen rivayetler." Bu lafzın açıklaması daha önce Hac bölümünde, o bölümün ilk hadisleri geçince yapılmış bulunmaktadır. "Veyı" kelimesinin aslının "vey" olduğu söylenmiştir. Bu kelime ah vah (üzüntü) kelimesidir. Araplar: Filan kişiye vayolsun, sözlerini çokça kullandıklarından bununla birlikte, sonuna bir de lam harfini eklediler ve bu harfi de o kelimedenmiş gibi değerlendirdiler.

 

el-Esmaı'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Veyı" lafzı, muhatabın yaptığı işin çirkinliğini anlatmak için kullanılır.

 

Rağıb da şöyle demektedir: Bazen hasret ve üzüntü anlamında kullanılır.

"Veyh" kelimesi ise acı ma iflade eder.

 

Beşinci (6163 nolu) hadis Ebu Said el-Hudri'nin rivayet ettiği Zülhuvaysıra hakkındaki hadistir. Orada belirtildiği üzere Zulhuvaysıra: "Ey Allah'ın Rasulü, adaletli ol, deyince Allah Rasulü ona: Veyl sana, ben ad aletli olmazsam kim adaletli olacak diye buyurdu." Hadisin bazı bölümlerine dair açıklamalar Meğazi bölümünün sonlarında, Nubuwetin alametleri bahsinde (3610.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.

 

(6167 nolu hadiste geçen): "Benim yaşıtlarımdan olan" ifadesi yaşça benim gibi idi. "Kıyamet kopuncaya kadar" ifadesi ile ilgili olarak el-İsmailı, buradaki kıyamet (saat) lafzından kastın, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda bulunanların saati (kıyameti) olduğunu, bununla da onların ölümlerinin kastedildiğini, ölümleri günü hakkında da kendilerini ahirette olup bitecek işler ile karşı karşıya bırakacağı için "saat" adını kullandığını, bunu da yüce pek çok ayet ve hadisin delalet ettiği üzere büyük kıyametin kopacağı zamana dair bilgiyi kendisine sakladığına dair buyrukları desteklediğini belirttikten sonra şunları söylemektedir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: "Kıyamet kopuncaya kadar" buyruğu ile kıyametin kopacağı zamanı sınırlayıp belirlemek değil de yakınlığını mubalağa yoluyla ifade etmek olması ihtimali de vardır. Nitekim bir başka hadiste: "Ben ve (kıyamet) saattil bu ikisi gibi gönderildik" diye buyurmuş olması da buna benzemektedir. Yoksa Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sözü geçen çocuğun ihtiyarlık yaşına erişmesi esnasında kıyametin kopacağını kastetmiş değildir.

 

(el-İsmaill devamla) dedi ki: Bu, Arapların oldukça yaygın bir kullanımıdır.

 

İşin öneminin azameti ve önemsizliği ya da bir şeyin çok yakın yahut çok uzak olduğunu anlatmak için mubalağa maksadıyla kullanılır: Böylelikle sonuç olarak bundan: Kıyametin oldukça yakın bir zamanda kopacağı anlamı çıkar.