EK SAYFA – 2006-2
باب: قول
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (تربت
يمينك). و: (عقرى
حلقى).
93. NEBİ S.A.V.IN: "TERİBET YEMiNUKE" VE "AKRA
HALKAA" BUYURMASI
حدثنا يحيى
بن بكير:
حدثنا الليث،
عن عُقَيل، عن
ابن شهاب، عن
عروة، عن عائشة
قالت:
إن
أفلح أخا أبي
القعيس
استأذن علي
بعدما نزل الحجاب،
فقلت: والله
لا آذن له حتى
أستأذن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فإن أخا أبي
القعيس ليس هو
أرضعني، ولكن
أرضعتني
امرأة أبي القعيس،
فدخل علي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم فقلت:
يا رسول الله،
إن الرجل ليس
هو أرضعني،
ولكن أرضعتني
امرأته؟ قال:
(ائذني له،
فإنه عمك تربت
يمينك). قال
عروة: فبذلك
كانت عائشة
تقول: حرموا
من الرضاعة ما
يحرم من النسب.
[-6156-] Aişe'den, dedi ki: "Ebu'l-Kuays'ın kardeşi
Eflah, hicab (perde arkasına saklanmak) emri nazil olduktan sonra yanıma girmek
için izin istedi. Ben: Allah'a yemin ederim, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den izin isteyinceye kadar ona izin vermeyeceğim. Çünkü beni emziren
Ebu'l-Kuays'ın kardeşi değildir. Bana süt veren Ebu'l-Kuays'ın hanımıdır,
dedim.
Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanıma gelince:
Ey Allah'ın Rasulü, şüphesiz beni emziren adam değildir. Beni emziren onun
hanımıdır, dedim. Allah Rasulü: Onun yanına girmesine izin ver. Çünkü o senin
(süt) amcandır. Teribet yeminuki (sağ elin toprak dolasıca), dedi."
Urve dedi ki: İşte bundan dolayı Aişe: "Neseb yoluyla haram
olanları süt emmek sebebiyle de haram bilin." derdi.
حدثنا آدم:
حدثنا شُعبة:
حدثنا الحكم،
عن إبراهيم،
عن الأسود، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
أراد
النبي صلى الله
عليه وسلم أن
ينفر، فرأى
صفية على باب
خبائها كئيبة
حزينة، لأنها
حاضت، فقال:
(عقرى حلقى -
لغة قريش - إنك
لحابستنا). ثم
قال: (أكنت
أفضت يوم
النحر). - يعني
الطواف - قالت:
نعم، قال:
(فانفري إذاً).
[-6157-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Mina'dan Mekke'ye gitmek üzere ayrılmak isteyince Safiyye'yi
çadırının kapısında -ay hali olduğu için- üzüntülü ve kederli bulmuştu. Allah
Rasulü -Kureyş tabiri ile- akra halka, şüphesiz ki sen bizi yolumuzdan
alıkoyacaksın, dedi. Daha sonra: Sen kurban bayramı birinci günü ifada tavafını
yapmış mıydın, diye sordu. Safiyye:
Evet deyince, Allah Rasulü: Öyleyse Mekke'ye gitmek üzere yola
koyul, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: Teribet yeminuk ve
akra halkaa diye buyurması." Buhari bu başlık altında Aişe r.anha'nın
rivayet ettiği ve bu hadislerde geçen lafızları başlıkta sözkonusu ederek
zikretmiş bulunmaktadır. Bu iki hadisten birisi süt emme hususunda Ebu'l-Kuays
kıssası ile ilgili olan hadistir. Buna dair açıklamalar daha önce Nikah
bölümünde "din hususunda denk olanlar" başlığı altında (5090.hadiste)
geçmiş bulunmaktadır.
İbnu's-Sikkıt dedi ki: "Teribet" sözü asıl anlamı
itibariyle, fakir oldu demektir, ama bu, beddua maksadı güdülmeden söylenen bir
sözdür. Bununla, sözü geçen fiili işlemeye teşvik etmek ve aykırı hareket
ederse kötü bir iş yapmış olacağı anlatılmak istenir.
en-Nehhas: Bu, eğer yapmayacak olursan, eline topraktan başkası
geçmez, anlamındadır, demiştir.
İbn Keysan da şöyle demektedir: Bu, eğer benim sana emrettiğim
işi yapmayacak olursan ona ihtiyacın olur anlamında kullanılan bir mesel
(deyim)dir. Sanki bu sözü kullanan kişi: Eğer bunu yapmayacak olursan fakir
düşersin, demiş gibi olur.
İkinci hadis de yine Aişe (r. Anha)'nın hac esnasında Safiyye
r.a.a'nın ay hali olması ile ilgili rivayet ettiği hadistir. Bu hadise dair
açıklamalar da daha önce Hac bölümünde "kadın ifada tavafını yaptıktan
sonra ay hali olursa" başlığında (1757.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
(Akra ve halkaa tabirieri ile ilgili olarak) şöyle demişlerdir:
Yani Allah onu kessin ve saçlarını traş etsin. Buna dair açıklamalar da az önce
"teribet" hakkında geçen açıklamalar gibidir.
باب: ما جاء
في زعموا.
94. "ZEAMU: İLERİ SÜRDÜLER" İLE İLGİLİ GELEN
RİVAYETLER
حدثنا عبد
الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن أبي
النضر، مولى
عمر بن عبيد
الله: أن أبا
مرة مولى أم هانيء
بنت أبي طالب
أخبره: أنه
سمع أم هانيء
بنت أبي طالب
تقول:
ذهبت
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم عام الفتح،
فوجدته يغتسل
وفاطمة ابنته
تستره، فسلمت
عليه، فقال:
(من هذه). فقلت:
أنا أم هانئ
بنت أبي طالب،
فقال: (مرحباً
بأم هانئ).
فلما فرغ من
غسله قام فصلى
ثماني ركعات،
ملتحفاً في
ثوب واحد،
فلنا انصرف قلت:
يا رسول الله،
زعم ابن أمي
أنه قاتل
رجلاً قد
أجرته، فلان
بن هبيرة،
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (قد
أجرنا من أجرت
يا أم هانئ).
قالت أم هانئ:
وذاك ضحى.
[-6158-] Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'den, dedi ki:
"Mekke'nin fethedildiği sene Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
yanına gittim. Onun gusletmekte olduğunu, kızı Fatıma'nın da bu esnada onu bir
perde ile örttüğünü gördüm. Ona selam verdim. Allah Rasulü: Bu kim, diye sordu.
Ben: Ben Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'yim dedim. Allah Rasulü:
Ümmü Hani'ye merhaba dedi. Gusletmesini bitirince, kalkıp bir tek
elbiseye bürünmüş olduğu halde sekiz rekat namaz kıldı. Namazını bitirince ben:
Ey Allah'ın Rasulü, benim anamın oğlu daha önce kendisini himayeme almış
olduğum filan İbn Hubeyre'yi öldüreceğini iddia ediyor, dedim. Buna karşılık
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Senin himayene aldığın kimseye biz de
himaye veriyoruz, ey Ümmü Hani, buyurdu.
Ümmü Hani: Yanına gittiğim o vakit, kuşluk vakti idi, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Zeamu (iddia ettiler) hakkında gelen rivayetler."
Buhari bununla Ebu Kılabe'nin şöyle dediğine dair hadise işaret ediyor gibidir:
"Ebu Mesud'a: Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zeamu hakkında
ne söylediğini duydunmu diye soruldu. O: Adamın ne kötü bineğidir o, diye
buyurdu, dedi." Bu hadisi Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmiş olup ravileri
sikadırlar. Ancak senedinde inkıta (kopukluk) vardır. Sanki Buhari, Ümmü
Hani'nin rivayet ettiği bu hadisi kaydetmekle sözünü ettiğimiz bu hadisin
zayıflığına da işaret etmiş gibidir. Ümmü Hani'nin rivayet ettiği hadiste de
"zeame ibnu ummı: anamın oğlu iddia etti, ileri sürdü" sözleri
geçmektedir. Ümmü Hani bu tabiri Ali r.a. hakkında kullandığı halde, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona karşı çıkmamıştır. "Zeame" fiilinin
asıl anlamı, hakikati bilinmeyen iş hakkında kullanılması şeklindedir.
İbn Battal dedi ki: Ebu Mesud'un hadisinin mEmasl şudur: Her kim
doğruluğunu muhakkak olarak bilmediği şeyler hakkında çokça konuşursa, onun
yalan söylemeyeceğinden emin olunamaz.
Başkaları ise şöyle demektedir: "Zeame" sözü, söz
anlamında çokça kullanılır. Daha önce İlim bölümünde Oımam İbn Sa'leme'nin
rivayet ettiği hadiste "zeame rasulüke: senin elçin ileri sürdü"
tabiri de geçmektedir. Sibeveyh "el-Kitab" adlı eserinde beğenip hoş
karşıladığı pek çok görüş hakkında "zeame el-Halil (Halil İbn Ahmed ileri
sürdü)" ifadelerini kullanmış bulunmaktadır.