باب:
الحياء
77. HAYA
حدثنا آدم:
حدثنا شُعبة،
عن قتادة، عن
أبي السوار
العدوي قال:
سمعت عمران بن
حصين قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (الحياء
لا يأتي إلا
بخير). فقال
بشير بن كعب:
مكتوب في
الحكمة: إن من
الحياء
وقاراً، وإن
من الحياء
سكينة. فقال
له عمران:
أحدثك عن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وتحدثني عن
صحيفتك.
[-6117-] İmran İbn Husayn'dan, dedi ki: Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem:
"Haya, hayırdan başka bir şey getirmez." buyurdu.
Bunun üzerine (bunu duyan tabii) Buşeyr İbn Ka'b şöyle dedi:
Hikmette:
Şüphesiz hayanın bir kısmı vakar ve hayanın bir kısmı da sekinet
(ağırbaşlılık)tır, diye yazılıdır, dedi. Böyle deyince İmran İbn Husayn ona:
Ben sana Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den hadis naklediyorum, sen bana
kendi sahifenden bahsediyorsun öyle mi, diye çıkıştı.
حدثنا أحمد
بن يونس:
حدثنا عبد
العزيز بن أبي
سلمة: حدثنا
ابن شهاب، عن
سالم، عن عبد
الله بن عمر
رضي الله
عنهما:
مر
النبي صلى
الله عليه
وسلم على رجل،
وهو يعاتب
أخاه في
الحياء، يقول:
إنك لتستحيي،
حتى كأنه
يقول: قد أضر
بك، فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(دعه، فإن
الحياء من
الإيمان).
[-6118-] Abdullah İbn Ömer r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, haya konusunda kardeşine serzenişte bulunan bir
adam'ın yanından geçti. Kardeşine:
Şüphesiz ki sen utanıyorsun, diyordu. -Sanki: Bu kadar utangaçlık
sana zarar veriyor, der gibi idi.- Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem:
Bırak onu! Şüphesiz haya imandandır, buyurdu."
حدثنا علي بن
الجعد: أخبرنا
شُعبة، عن
قتادة، عن
مولى أنس - قال
أبو عبد الله:
اسمه عبد الله
بن أبي عتبة - سمعت
أبا سعيد يقول:
كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم أشد حياء
من العذراء في
خدرها.
[-6119-] Ebu Said'den, diyor ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, odasında kendisine ayrılan yerde bulunan bakire kızdan daha ileri
derecede haya sahibi idi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Haya". Hayanın tarifi, İman bölümünün baş
taraflarında geçmiş bulunmaktadır. İbn Dakiki'l-'Id, Şerhu'l-Umde adlı eserinde
şunları söylemektedir: Hayanın asıl anlamı, imtina etmektir. Daha sonra bu
inkibad (geri durmak) hakkında kullanılmaya başlanmıştır. Gerçek şu ki, imtina
da hayanın gereklerindendir. Bir şeyin gereği, onun aslı olmaz. İmtina, hayanın
gereklerinden olduğuna göre hayayı elden bırakmamaya dair yapılan teşvik, aynı
zamanda ayıplanan şeyleri işlemekten imtina etmeye de teşvik olur. Bu lafız
sonuna, uzatan bir hemze getirilmeyip, "haya" şeklinde söylenecek
olursa yağmur demek olur.
"Haya, hayırdan başka bir şey getirmez." Taberani,
Kurra İbn Iyasitan şu hadisi rivayet etmektedir: "Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e:
Haya dinden (mi)dir, diye soruldu. O: Aksine o dinin tamamıdır,
buyurdu."
"Şüphesiz hayanın bir kısmı vakardır. Şüphesiz hayanın bir
kısmı sekinettir. " Kurtubi dedi ki: Buşeyr'in sözünün anlamı şudur:
Hayanın bir kısmı, sahibini başkasına saygı göstermek ve kendisinin de saygı
gösterilecek birisi olması suretiyle vakarlı olmaya iter. Hayanın bir kısmı da
sahibini şahsiyetli, mert bir kimseye yakışmayan birtakım işleri yapmakta
harekete geçmekten alıkoyarak sakinleştirir.
İmran'ın onun bu söylediklerine bu kadar tepki göstermesi,
sözlerinin anlamı açısından değildir. Ona bu sözlerini Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in sözüne başkasının sözüyle karşılık vermek anlamına gelecek
şekilde söylediği için tepki göstermiştir.
"Haya imandandır." İbnu't-Tin'in, Ebu Abdulmelik'ten
nakletliğine göre bundan maksat, imanın kemalidir. Ebu Ubeyd el-Herevi de şöyle
demektedir: Yani hayalı bir kimse, takvalı olmasa dahi hayası sayesinde
masiyetlerden uzak durur. Böylelikle haya kendisini masiyetler işlemekten
engellemek bakımından iman gibi olur.
İyad ve başkaları da şöyle demektedir: Haya, insanın tabiatında
olan bir şey olmakla birlikte, imandan diye değerlendirilmesinin sebebi,
hayanın şeriatın kanununa göre kullanılmasının belli bir maksada, o alanda fiil
işlemeye (kesbe) ve ilme ihtiyacının olmasından dolayıdır. Tamamıyla hayır olup
onun ancak hayır getirmesine gelince, bunun genelolarak yorumlanması zor bir
durumdur. Çünkü haya bazı hallerde kişiyi kötülükler işleyen kimseye karşı
çıkmaktan alıkoyabilir ve bazı hakları ihlal edip yerine getirmemeye itebilir.
Buna şöyle cevap verilmiştir: Bu hadislerde kastedilen haya, şer'i alandır.
Hakların ihlal edilmesi sonucunu veren haya şer'i bir haya değildir, aksine o
bir acizlik ve bir küçüklüktür. Buna haya adının verilmesi, şer'i hayaya
benzerliğinden ötürüdür. O da kişiyi çirkin olan işi terk etmeye iten bir
ahlaktır.
Derim ki: Bununla, hayayı ahlak edinen bir kimsenin bu hayasının
çoğunlukla hayra götüren türden olana işaret edilme ihtimali de vardır.
Böylelikle haya sebebiyle yaptığı hayırların yanında, sözü geçen türden yapması
muhtemel olumsuzlukların pek değeri olmaz. Yahut haya hayra götüren bir sebep
olduğu için haya sahibinin huyu ve adeti haline geldiği takdirde, bu haya
sebebiyle bizatihi hayır ve hayra sebep olan işleri yapar.
Ebu'I-Abbas el-Kurtubi dedi ki: Kesbi haya, şeriat koyucunun
imandan kabul ettiği hayadır. Kendisiyle mükellef kılınan haya da budur.
Tabiatla bulunan haya değildir. Şu kadar var ki, tabiatında bir miktar haya
bulunan kimsenin sahip olduğu bu tabii haya, kesbi hayaya sahip olmakta ona
yardımcı olur. Bazen kesbi haya tabiatta yer edinceye kadar bir karakter haline
de gelebilir. Devamla dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hayanın her
iki türünü de kendi şahsında toplamıştır. Onun tabiatında bulunan haya, perdesi
arkasında saklanan bakire kızdan daha ileri idi. Kesbi hayası itibariyle de en
yüksek zirveye ulaşmıştı. ---Ebu'I-Abbas
el-Kurtubl'den iktibas burada sona ermektedir. ---
Böylelikle burada üçüncü hadisin zikredilmesinin alakası da
anlaşılmış olmaktadır. Buna dair açıklamalar da daha önce Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in nitelikleri başlığında geçmiş bulunmaktadır.