SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 2000 >>

DEVAM: 76. GAZAPTAN SAKINMAK

 

حدثني يحيى بن يوسف: أخبرنا أبو بكر، هو ابن عياش، عن أبي حصين، عن أبي صالح، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن رجلاً قال للنبي صلى الله عليه وسلم: أوصني، قال: (لا تغضب). فردد مراراً، قال: (لا تغضب).

 

[-6116-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre; "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e:

 

"Bana tavsiyede bulun, dedi. Allah Rasulü:

 

Kızma, buyurdu. Adam istediğini defalarca tekrarladığı halde yine: Kızma, buyurdu."

 

Diğer tahric eden: Tirmizi Birr

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Güçlü kuwetli kişi rakiplerinin sırtını yere getiren değildir." Yani gücüyle insanların sırtını çokça yere getiren kişi değildir.

 

"Asıl güçlü kuwetli kişi, kızdığı zaman kendisine hakim olandır." Hadise dair açıklamalar daha önce "Sövüp saymak ve lanetlemek" başlığında geçmiş bulunmaktadır.

 

el-Hattabi dedi ki: Nebi efendimizin: "Kızma" buyruğu, kızgınlığa götüren sebeplerden uzak dur, kızgınlığı getirecek hallerle kendi kendini karşı karşıya bırakma, demektir. Bizatihi kızmanın kendisinin yasaklanması zaten sözkonusu olamaz. Çünkü kızgınlık tabii bir durum olup insanın tabiatından gitmesi düşünülemez.

 

Anlamının şöyle olduğu da söylenmiştir: Kızma, çünkü kızgınlığın çıkardığı en büyük şey, kibirdir. Kızmak, genelde kişinin istediği bir işe aykırılık halinde ortaya çıkar. Bunun sonucunda da kibir kişiyi kızmaya götürür. Ama nefsin kibri gidene kadar alçak gönüllü davranan kimse, kızgınlığın şerrinden kurtulur.

 

Kızmanın sana emrettiği işi yapma, anlamında olduğu da söylenmiştir.

 

İbn Battal dedi ki: Birinci hadiste nefse karşı mücahedenin düşmana karşı mücahededen daha zor olduğu anlatılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kızgınlık halinde kendisine hakim olan kimseyi, insanların en güçlüsü olarak değerlEmdirmiştir.

 

Başkası da şöyle demektedir: Muhtemelen (başlıktaki 6116 nolu hadiste) sözü geçen soruyu soran kişi, çokça kızan birisi idi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de soru soran herbir kimseye en uygun olan emri verirdi. Bundan dolayı Allah Rasulü, bu kişiye de kızmayı terk etmeyi tavsiyeyle yetindi.

 

Kimi ilim adamı da şöyle demiştir: Allah kızgınlığı ateşten yarattı ve bunu insanın bir tabiatı kıldı. Kızgınlık ateşinin yanıp parlamasına sebep olan herbir hususta insana karşı çıkılıp yahut onunla tartışıldığı takdirde, onun da yüzü ve gözleri kandan dolayı kızarır. Çünkü insanın teni, arka tarafında gizlenen rengi anlatır. Böyle bir kimse, kendisinden daha alt mertebede bulunana gücünün yettiğini anlarsa bu hali alır. Eğer kendisinden daha yukarı bir mertebede ise, bundan dolayı derinin görünen tarafından kalbin iç tarafına doğru kan çekilmeye başlar ve üzüntüden dolayı rengi sararır. Eğer kendisine denk bir kimseye karşı bu halortaya çıkarsa, kan çekilmek ile yayılmak arasında gider gelir. Bundan dolayı kızarır ve sararır. Öfkenin sonucu olarak dış ve içte değişiklikler meydana gelir. Renk değişmesi, organların titremesi, gelişigüzel davranışların gösterilmesi, hilkatin farklı bir hal alması gibi. Hatta kızgın bir kimse, kendisini kızgın haliyle görecek olursa, suretinin çirkinliğinden ve hilkatinin değişime uğramasından utanarak öfkesi diner. Bütün bunlar zahiren görülen şeylerdir. İç dünyadaki çirkinliği ise, zahiren görünenden daha da ileridir. Çünkü kızgınlık, kalpte kini ve kıskançlığı doğurur, farklı türleriyle kötülükleri kalpte saklamaya neden olur. Hatta kızgınlık ilk olarak insanın iç dünyasını çirkinleştirir. Dışının değişikliğe uğraması ise, iç dünyasındaki değişikliğin bir neticesidir. Bütün bunlar, kızgınlığın bedendeki etkileridir. Dildeki etkilerine gelince, gelişigüzel sövüp sayar ve aklı başında kimsenin utanacağı, öfkesinin dinmesi esnasında söyleyenin pişman olacağı çirkin sözler söyler. Kızgınlık, dövmek yahut öldürmek gibi fiili davranışlarda da etkisini gösterir. Bütün bunlar ise, daha önce -bir önceki başlıkta- açıklandığı üzere dini anlamıyla gazapta değil, dünyevı gazapta sözkonusudur.

 

Kızıp öfkelenmeyi terk etmeye yardımcı olan husus, öfkeyi yenmenin faziletine dair varid olmuş buyrukları hatırlamak, kızgınlığın semeresi olan şeylerin ortaya çıkması sonucundaki tehditleri hatıra getirmek, ayrıca Süleyman İbn Surad'ın rivayet ettiği hadiste geçtiği gibi, şeytandan Allah'a sığınmak, daha önce Atiyye hadisinde işaret edildiği gibi de abdest almak ile olur.

 

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.