باب: ما يكره
من التمادح.
54. İLERİ DERECEDE ÖVMENİN MEKRUH OLUŞU
حدثنا محمد
بن صباح:
حدثنا
إسماعيل بن
زكرياء: حدثنا
بريد بن عبد
الله بن أبي
بردة، عن أبي
بردة، عن أبي
موسى قال: سمع
النبي صلى
الله عليه
وسلم رجلاً
يثني على رجل
ويطريه في
المدحة، فقال:
(أهلكتم، أو: قطعتم
ظهر الرجل).
[-6060-] Şu'be'den, o Halid'den, o Ebu Musa'dan, dedi ki:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adamın bir başka adam'ı övdüğünü ve
onu övmekte aşırıya gidip işi ileri derecede abartmaya götürdüğünü işitince: Siz
bu adamın sırtını helak ettiniz -yahut kopardınız- diye buyurdu."
حدثنا آدم:
حدثنا شُعبة،
عن خالد، عن
عبد الرحمن بن
أبي بكرة، عن
أبيه:
أن
رجلاً ذكر عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأثنى
عليه رجل
خيراً، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (ويحك،
قطعت عنق
صاحبك - يقوله
مراراً - إن
كان أحدكم
مادحاً لا
محالة فليقل:
أحسب كذا
وكذا، إن كان
يرى أنه كذلك،
والله حسيبه،
ولا يزكي على
الله أحداً).
قال وهيب، عن
خالد: ويلك.
[-6061-] Abdurrahman İbn Ebi Bekre'den, onun babasından
rivayetine göre "Bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda
sözkonusu edilince bir başka adam onu hayırla yad edip övdü. Bunun üzerine Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vay sana be adam, sen arkadaşının boynunu kopardın
-diye defalarca tekrarladı.- Eğer sizden bir kimse mutlaka (bir başkasını)
övecek ise -ve o kimsenin o halde olduğunu görüyor ise- şöyle ve şöyle
zannediyorum, desin. Onu hesaba çekecek olan ancak Allah'tır ve Allah'a rağmen,
Allah'a karşı kimseyi de temize çıkarmaya kalkmasın, buyurdu."
Vuheyb, Halid'den naklen "(Veyhake: vay sana be adam,
yerine): veyleke: sana ve yı olsun" demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Aşırı övmenin mekruh oluşu." Buradaki et-temaduh
(aşırı övme) medh'ten tefaul vezninde olup aşırı ve mubalağalı övmek, demektir.
Temedduh bu iş için kendisini zorlamak, mümadehe ise iki kişinin karşılıklı
olarak birbirlerini övmesi demektir.
İbn Battal dedi ki: Nehyden anlaşılan şudur: Bir kimse bir
başkasını onda olmayan şeylerle övmekte aşırı giderse, övülen kimsenin
kendisini beğenmeyeceğinden yana emin olunamaz. Çünkü o, kendisinin o konumda
olduğunu zannetmeye başlayacaktır. Belki de kendisi nitelendirilirken
söylenenlere bel bağlayarak iyi ameli bırakır, daha çok hayır işlemeyi terk
eder. Bundan dolayı ilim adamları "(yüzünüze karşı) çokça öven kimselerin
yüzlerine toprak saçınız" şeklindeki diğer hadis ile ilgili olarak şu
açıklamayı yapmışlardır: Maksat, insanların yüzlerine karşı batıl bir şekilde
onları öven kimselerdir. Ömer dedi ki: Medhetmek, zebhetmenin (övmek, boğazı kesmenin)
kendisidir, demiştir. Bir kimseyi taşıdığı bir nitelik dolayısıyla öven
kimsenin bu yaptığı ise nehyin kapsamına girmez. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şiirlerde, hutbelerde ve onunla yapılan hitaplarda övülmüş, ama
kendisini öven kimsenin yüzüne toprak saçmamıştır. --- İbn Battal'dan özetle
nakil, burada sona ermektedir. ---
İbn Uyeyne dedi ki: Kendisini bilen kimseye medhin zararı olmaz.
Seleften kimileri de şöyle demiştir: Kişi yüzüne karşı medhedildiği takdirde:
Allah'ım, sen bana onların bilmediklerini mağfiret buyur, onların söyledikleri
sebebiyle beni sorumlu tutma ve beni onların sandıklarındari daha hayırlı kıl,
demelidir. Bunu Beyhaki, Şuabu'l-İman'da rivayet etmiştir.
باب: من أثنى
على أخيه بما
يعلم.
55. MU'MİN KARDEŞİNİ KENDİSİNDE OLDUĞUNU BİLDİGİ ŞEYLERLE ÖVEN
KİMSE
وقال سعد: ما
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يقول
لأحد يمشي على
الأرض: (إنه من
أهل الجنة). إلا
لعبد الله بن
سلام.
Sa'd (İbn Ebi Vakkas) dedi ki: "Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in, -Abdullah İbn Selam'dan başka- yeryüzünde yürüyen herhangi bir kimse
için: Şüphesiz ki o cennet ehlindendir, dediğini işitmiş değilim."
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان:
حدثنا موسى بن
عقبة، عن
سالم، عن أبيه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حين ذكر
في الإزار ما
ذكر، قال أبو
بكر: يا رسول
الله، إن إزاري
يسقط من أحد
شقيه؟ قال:
(إنك لست منهم).
[-6062-] Salim'den, onun babasından rivayetine göre
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem izar hakkında o söylediklerini
söyleyince, Ebu Bekir: Ey Allah'ın Rasulü, şüphesiz benim izarım iki tarafından
birisinden yere sarkıyor, deyince Allah Rasulü: Şüphesiz sen o kimselerden
değilsin, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Kardeşini kendisinde bulunduğunu bildiği şeyle öven
kimse." Yani böyle bir övme caizdir ve bundan önceki yasaktan istisna
edilmiştir. Bu hususta ölçü, övgünün yalan ve gelişigüzelolmaması, övülen
kimsenin kendisini beğeneceğinden ve fitneye kapılacağından yana -az önce
geçtiği gibi- emin olunmasıdır.
"Sa'd" İbn Ebi Vakkas "dedi ki. .. " Daha
sonra da bu başlık altında İbn Ömer'in izarın çekilmesi ile ilgili hadisini
mevsul olarak zikretmektedir: "Ebu Bekir: Benim izarım iki tarafından
birisinden düşüp sarkıyor, deyince, Allah Rasulü: Sen onlardan değilsin,
buyurdu." Hadis bundan daha geniş şekliyle Libas (giyim) bölümünde geçmiş
bulunmaktadır. Bir lafızda: "Şüphesiz ki sen bu işi büyüklenmek için yapan
kimselerden değilsin" şeklindedir. Bu ifade de övmek kapsamı içerisindedir
ama katıksız doğru olup övülen kimsenin bununla birlikte kendisini beğenmeyeceğinden
ve övüldüğü için büyüklenmeyeceğinden yana emin olunduğundan, bu övme yasağın
kapsamına girmemektedir.
Ashab-ı kiramın menkıbeleri ile ilgili olarak daha önce geçmiş bulunan
hadislerde onların her birisinin sahip olduğu belirtilen güzel nitelikler ile
nitelendirilmesi de bu kabildendir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Ömer'e:
"Şeytan seninle bir yolda giderken karşılaşacak olursa, mutlaka senin
gittiği n yoldan bir başka yolu izlemiştir" sözü gibi, ensardan birisine
söylediği "(Dün gece) Allah sizin (senin ve zevcenin) yaptıklarına hayran
kalmıştır" sözü ve buna benzer diğer haberler de hep bu kabildendir.
باب: قول الله
تعالى: {إن
الله يأمر
بالعدل والإحسان
وإيتاء ذي
القربى وينهى
عن الفحشاء
والمنكر
والبغي يعظكم
لعلكم تذكرون}
/النحل:90 /.وقوله:
{إنما بغيكم
على أنفسكم}
/يونس:23 /.{ثم
بغي عليه
لينصرنه الله}
/الحج:60 /.وترك
إثارة الشر
على مسلم أو
كافر.
56. ALLAH TEALA'NIN: "ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH ADALETi, İHSANI, AKRABAYA
VERMEYİ EMREDER. FAHŞAYI, MÜNKERİ VE BAĞYİ YASAKLAR. İYİCE DİNLEYİP TUTASINIZ
DiYE SİZE ÖĞÜT VERİR."(Nahl, 90) "EY İNSANLAR, SİZİN TAŞKINLIĞINIZ
ANCAK KENDİ ALEYHİNİZEDİR. (Yunus, 23)" VE; "SONRA YİNE ONA HAKSIZCA
SALDIRILIRSA ALLAH ELBETTE ONA YARDIM EDER. (Hacc, 60)" BUYRUKLARI VE
MÜSLÜMAN YA DA KAFiRİN ALEYHiNE ŞERRİ KIŞKIRTMAMAK
حدثنا
الحُمَيدي:
حدثنا سفيان:
حدثنا هشام بن
عروة، عن
أبيه، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
مكث
النبي صلى
الله عليه
وسلم كذا
وكذا، يخيل إليه
أن يأتي أهله
ولا يأتي،
قالت عائشة:
فقال لي ذات
يوم: (يا عائشة:
إن الله أفتاني
في أمر
استفتيته فيه:
أتاني رجلان،
فجلس أحدهما
عند رجلي
والآخر عند
رأسي، فقال
الذي عند رجلي
للذي عند
رأسي: ما بال
الرجل؟ قال:
مطبوب، يعني
مسحوراً، قال:
ومن طبه؟ قال:
لبيد بن أعصم،
قال: وفيم؟
قال: في جف
طلعة ذكر في
مشط ومشاقة،
تحت رعوفة في
بئر ذروان). فجاء
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال:
(هذه البئر
التي أريتها،
كأن رؤوس
نخلها رؤوس
الشياطين،
وكأن ماءها
نقاعة
الحناء). فأمر
به النبي صلى الله
عليه وسلم
فأخرج، قالت
عائشة: فقلت:
يا رسول الله
فهلا، تعني
تنشرت؟ فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (أما
الله فقد
شفاني، وأما
أنا فأكره أن
أثير على
الناس شراً).
قالت: ولبيد
بن أعصم، رجل
من بني زريق،
حليف ليهود.
[-6063-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şu kadar, şu kadar bir süre boyunca hanımlarına yaklaşmadığı halde
kendilerine, yaklaşmış gibi gösterilip duruldu.
Aişe dedi ki: Bir gün bana: Ey Aişel Şüphesiz Allah bana hakkında
kendisinden fetva sormuş olduğum bir hususta fetva verdi. İki adam yanıma
geldi. Biri ayaklarımın yanı başında, diğeri de baş ucumda oturdu. Ayaklarımın
yanı başında oturan baş ucumda oturana: Bu adamın hali nedir, dedi. O, ona:
Sihirlenmiştir, dedi.
Ayaklarımın başucundaki: Ona kim s'ihir yaptı, diye sordu. Başımın
ucundaki: Lebid İbn A'sam dedi. Öbürü: Bu sihir ne ile yapıldı, diye sordu.
Başımın ueundaki: Zervan kuyusunda büyük bir taşın altında bir tarak, saç ve
sakal taranırken dökülen saçlarda erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile
yapıldı dedi, buyurdu.
Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (kuyuya) giderek: İşte
rüyamda bana gösterilen kuyu budur. Sanki onun etrafındaki hurma ağaçlarının
başları şeytanların başları gibidir. Sanki onun suyu da ıslatılmış kına suyu
gibidir.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emir vermesi üzerine o (büyü)
yerinden çıkartıldı. Aişe: Ey Allah'ın Rasulü, niçin ... bunu yaymadın dedi.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: Allah bana şifa vermiş
bulunuyor. Ben de insanların aleyhine şerri harekete getirmekten hoşlanmıyorum,
buyurdu.
Aişe dedi ki: Lebid İbn A'sam da Yahudiler ile antlaşması bulunan
Zureyk oğullarından bir adamdı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Yüce Allah'ın: "Ey insanlar, taşkınlığınız ancak
kendi aleyhinizedir."(Yunus, 23) buyruğu." Yani taşkınlığın günahı ve
cezası dünyada da, ahirette de taşkınlık yapan kişinin aleyhinedir.
"Sonra yine ona haksızca saldırılırsa elbette Allah ona
yardım eder."(Hacc, 60) Rağıb dedi ki: el-Bağy (taşkınlık), bir şeyde normali
ve itidal haddini aşmak demektir. Bunun bir kısmı övülür, bir kısmı da yerilir.
Övüleni, emrolunan bir işi fazlalıksız ve eksiksiz olarak yapmak demek olan
adaletin sınırlarını aşarak ihsan derecesine ulaşmaktır. Bu da adaletin
gereğinden fazlasını yapmak demektir. Kimi fazlalık da izin verilen nafile ile
farzdan ayrı olarak yapılır. (Bu da haddi aşmanın övülen türüdür.) Yerilen ise
adaleti aşıp zulme, hakkı aşıp batıla, mubahı aşıp şüpheli olana geçmektir.
Bununla birlikte bağy, çoğunlukla yerilen şeyler hakkında kullanılır. Nitekim
yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde
haksız yere taşkınlık gösterenler aleyhine yol vardır. "(Şura, 42) Yine
yüce Allah: "Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir."(Yunus,
23) "Fakat kim mecbur kalırsa bağy etmemek, (haddi aşmamak, taşkınlık
yapmamak) ve saldırmamak şartıyla ... "(Bakara, 173, En'am, 145 ve Nahl,
115) diye buyurmaktadır. Eğer bağy lafzı kullanılıp bununla da övülen kısmı
kastedilecek olursa, çoğunlukla ona fazladan "te" harfi de eklenerek
kullanılır. Nitekim yüce Allah: "O halde rızkı Allah katında arayın
(febteğu)."(Ankebut, 17) buyruğu ile "Şayet Rabbinden umduğun bir
rahmet arayarak (ibtiğa) onlardan yüz çevirirsen ... "(İsra, 28) diye
buyurmuştur.
Başkaları ise bağy, haksız yere taşkınlık etmek, üstünlük
sağlamaya çalışmak demektir, demiştir.
"Müslüman ya da kafir aleyhine şerri kışkırtmayı terk
etmek." Başlıktan sonra Buhari, Aişe radıyallilhu anhil'nın, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e büyü yapılması olayı ile ilgili hadisi
zikretmektedir. İbn Battal der ki: Sözü edilen ayet-i kerimeler ile başıMa yer
alan hadisin bir arada anlaşılması şöyle olur: Şam yüce Allah, bağyi (taşkınlık
etmeyi) yasaklayıp bağyin zararının ancak bağy eden kimseye döneceğini bildirerek
kendisine haksızlık (bağy) edilene yardım etmeyi garantilediği için, kendisine
karşı bağyedilen kimsenin de yüce Allah'ın, kendisine bağy edilen kimseleri
affetmek sureti ile yapacağı ihsandan ötürü Allah'a şükretmesi gerekir. İşte
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bu emre uyarak kendisine büyü yapan kimseyi
cezalandırma gücüne sahip olmakla birlikte cezalandırmamıştır. ---İbn
Battal'dan özetle yapılan nakil burada sona ermektedir---