EK SAYFA – 1958-3
باب: الفرق.
70. BAŞIN SAÇLARINI İKİYE AYIRMAK
حدثنا أحمد
بن يونس:
حدثنا
إبراهيم بن
سعد: حدثنا
ابن شهاب، عن
عبيد الله بن
عبد الله، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما
قال:
كان
النبي صلى
الله عليه
وسلم يحب موافقة
أهل الكتاب
فيما لم يؤمر
فيه، وكان أهل
الكتاب
يسدلون
أشعارهم،
وكان
المشركون
يفرقون
رؤوسهم، فسدل
النبي صلى
الله عليه
وسلم ناصيته،
ثم فرق بعد.
[-5917-] İbn Abbas r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hakkında kendisine emir verilmemiş hususlarda
kitap ehline uygun iş yapmayı severdi. Kitap ehli de saçlarını
salıveriyorlardı. Müşrikler ise başlarını(n saçlarını} ortadan ayırıyoriardı.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (önceleri) alın saçlarını salıverdi, daha
sonra saçlarını ortadan ayırdı."
حدثنا أبو
الوليد وعبد
الله بن رجاء
قالا: حدثنا
شعبة، عن
الحكم، عن
إبراهيم، عن
الأسود، عن
عائشة رضي
الله عنها
قالت:
كأني
أنظر إلى وبيص
الطيب في
مفارق النبي
صلى الله عليه
وسلم وهو
محرم. قال عبد
الله: في مفرق
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-5918-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Ben hala Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihramlı olduğu halde, saçlarını ayırdığı yerlerdeki
kokunun parıltısını görüyor gibiyim."
(Ravilerden) Abdullah (İbn Reca): "Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in saçlarını ayırdığı yerde" demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Başın saçlarını ayırmak," yani başın saçlarını
ortadan ikiye ayırmak. Bu da mefrak denilen yerde saçları ayırma anlamındadır.
Mefrak, başın ortası demektir. Kelime olarak, saçın alın tarafından, başın
ortasından ayrılma yerine denilir.
"Müşrikler saçlarını ortadan ayırırlardı." Bundaki
sır, putperestlerin kitap ehline iman etmekten en uzak olan kimseler olması ve
kitap ehlinin genelolarak bir şeriate bağlı bulunmaları olabilir. Bu sebepten
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların kalplerini ısındırmak için onlara
uygun hareket etmeyi -putperestlere aykırı hareket etme sonucuna götürse dahi-
severdi. Onunla beraber bulunan ve çevresinde yer alan putperestler Müslüman
olup, kitap ehli de küfürlerini sürdürüp gidince, artık kitap ehline muhalefet
katıksız bir tutum haline geldi.
"Daha sonra saçlarını ayırdı." Iyad. dedi ki: Saçları
salmak, onları serbest bırakıp salıvermek demektir. Bunu anlatmak üzere
kullanılan "sedele şa'rahu ve esdelehu" tabiri, saçını salıverip yan taraflarını
birbirine bağlamaması halini anlatır. Aynı mı elbise için de bu anlamda
kullanılır. Fark (ayırmak) ise, saçın bir kısmını diğerinden ayırıp alnı
kapatmamasını sağlamaktır. Saçları ayırmak sünnettir. Çünkü nihai olarak
yapılan bu olmuştur. Göründüğü kadarıyla bu husus vahiy ile gerçekleşmiş
bulunmaktadır. Çünkü hadisi rivayet eden, hadisin baş tarafında: "Hakkında
kendisine herhangi bir emir verilmemiş hususlarda kitap ehline muvafakat etmeyi
severdi" demektedir. Bundan açıkça anlaşıldığına göre o saçlarını
Allah'tan gelen bir emir üzere ortadan ayırdı. Öyle ki bazı ilim adamları bu
hususta neshin meydana geldiğini, saçları salıvermenin ve alın üzerinde perçem
yapmanın yasak olduğunu iddia dahi etmiştir. Aynışekilde bu görüş Ömer İbn
Abdulaziz'den de rivayet edilmiş bulunmaktadır.
Ancak Kurtubi, Iyad'a şöylece itiraz etmiştir: Zahir'olan, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu işi ancak onların kalplerini ısındırmak için
yaptığıdır. Bunun onlara bir faydası olmayınca, onlara muhalefet etmeyi daha
çok benimsedi. Onlara (bu gibi hususlarda) muhalefet etmesi ise onun için vacip
değil, müstehap idi. Hadisi rivayet edenin: "Hakkında kendisine emir
verilmemiş olan hususlarda" ifadesini kullanmış olması, ondan herhangi bir
istekte bulunulmadığı hususlarda demektir. İstekte bulunmak (talep) ise hem
vacip oluşu, hem de mendub oluşu kapsar. Bu hususta neshin söz konusu olduğu
kanaatine gelince, rivayetlerin telif edilmesi mümkün olduğundan ötürü bir
değer ifade etmez. Hatta masıahatın gözetilmesi dışında muhalefet ya da
muvafakat etmenin şer'! bir hüküm olmaması ihtimali vardır.
(Kurtubi devamla) dedi ki: Eğer saçları salıvermek neshedilmiş
bir hüküm olsaydı, ashabın ya da onların çoğunluğunun bu şekilde uygulamaya
dönmeleri gerekirdi. Onlardan nakledilen rivayetleregöre ise aralarından kimi
saçlarını ayırır, kimi sarkıtırdı ve bundan dolayı kimse kimseyi ayıplamazdı.
Ayrıca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kulaklarının yumuşaklarına kadar
ulaşan saçları da vardı. Eğer bu saçları ayırabilirse ayırır, değilse olduğu
halde bırakırdı. O halde sahih olan, saçları ortadan ayırmak vacip değil,
müstehaptır. Malik'in ve cumhurun görüşü de budur.
Nevevi de, saçları salıvermenin de, ortadan ayırmanın da caiz
olduğunu belirtmiştir.
باب: الذوائب.
71. ZÜLÜF VE KA'KÜLLER
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا الفضل
بن عنبسة: أخبرنا
هشيم: أخبرنا
أبو بشر (ح).
وحدثنا
قتيبة: حدثنا
هشيم، عن أبي
بشر، عن سعيد
بن جبير، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما
قال:
بت
ليلة عند
ميمونة بنت
الحارث
خالتي، وكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
عندها في ليلتها،
قال: فقام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يصلي من
الليل، فقمت
عن يساره،
قال: فأخذ بذؤابتي
فجعلني عن
يمينه.
حدثنا عمرو
بن محمد:
حدثنا هشيم:
أخبرنا أبو بشر:
بهذا، وقال:
بذؤابتي، أو
برأسي.
[-5919-] İbn Abbas r.a.'dan, dedi ki: "Bir gece
teyzem Haris'in kızı Meymune'nin yanında kaldım. Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem de o gece onun sırası olduğundan ötürü onun yanında idi.
(İbn Abbas) dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece
namazı kılmak üzere kalktı. Ben de onun sol tarafında, ayakt.a namaza durdum.
(İbn Abbas) dedi ki: Saçımdan sarkan ka'küıümü yakalayıp beni sağ
tarafında durdurdu.
Ayrıca (ravi): "Saçımın ka'külünden yahut da başımdan"
demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Ka'küller." Ka'kül (ez-Zuabe), başın saçının sarkan kısmına
denilir.
Buhari burada İbn Abbas'ın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
arkasında gece namazı kılmasını anlatan hadisini kaydetmiştir. Bu hadise dair
açıklamalar daha önce Namaz bölümünde (138.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
Hadisin burada kaydedilmesinden maksat ise "saçımın katkülünü
yakaladı" ibaresidir. Çünkü bu ibareden Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in zülüf (perçem) edinmeyi takrir ettiği (ona itiraz etmediği)
anlaşılmaktadır.