SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TIB

<< 1935 >>

باب: الطِّيَرَة.

43. UĞURSUZ SAYMAK

 

حدثني عبد الله بن محمد: حدثنا عثمان بن عمر: حدثنا يونس، عن الزُهري، عن سالم، عن ابن عمر رضي الله عنهما:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا عدوى ولا طيرة، والشؤم في ثلاث: في المرأة، والدار، والدابة).

 

[-5753-] İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Hastalığın bulaşması yoktur. Uğursuzluk yoktur. Uğursuzluk üç şeydedir. Kadında, evde ve binekte" buyurmuştur.

 

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري قال: أخبرني عبيد الله بن عبد الله بن عتبة: أن أبا هريرة قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (لا طيرة، وخيرها الفأل). قالوا: وما الفأل؟ قال: (الكلمة الصالحة يسمعها أحدكم).

 

[-5754-] Ebu Hureyre'den, dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i: "Uğursuzluk yoktur. Bunun hayn°lısı tefe'üldür, diyebuyururken dinledim. Ashab: Tefe'ül nedir diye sorunca, Allah Rasulü: Sizden birinizin işiteceği güzel bir sözdür, buyurdu. "

 

Bu Hadis 5755 numara ile de geçiyor

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Uğursuz saymak." Tıyera: Uğursuz saymak demektir. Bunun aslı da şuradan gelmektedir: Araplar cahiliye döneminde (tıyeranın kökünü teşkil eden) tayr (kuşun uçuş şeklin)e dayanarak sonuçlara varırlal'dı. Onlardan herhangi birisi bir iş yapmak istediğinde kuşun sağa doğru uçtuğunu görürse, onu uğurlu sayar ve devam ederdi. Kuşun sol tarafa uçtuğunu görürse bunu uğursuz kabul eder, geri dönel'di. Bazen onlardan birisi uçsun diye kuşları harekete geçirir ve buna göre davranıl'dı. Şeriat bunu nehyeden buyrukları getirdi. Onlar bu işlere sanih ve barih adını verirlerdi. Sanih, senin sol tarafından sağına doğru uçmak suretiyle sağ tarafı sana doğru gelendir. Barih ise bunun aksi olandır. Onlar sanih olanı uğurlu kabul eder, barih olanı uğı,ı.rsuz sayarlardı. Çünkü kuş kendisine doğru meyletmeksizin ona atış yapması mümkün değildir. Halbukikuşların sağa ya da sola doğru uçmasında onların bu inanışlarını gerektirecek hiçbir şey yoktur. Bu aslı, astarıolmayan şeylerle uğraşıp kendilerini zora koşmaktan başka bir şey değildir. Çünkü kuşların aklı, mantığı yoktur. Herhangi bir şeyi diğerinden ayırt edemezler ki, onların yaptıklarının bir mana ihtiva ettiğine delilgösterilebilsin. ilmin layık olmayan yerlerden öğrenilmeye çalışılması ise, bu işi yapanın cehaletidir. Cahiliye dönemindeki aklı başında bazı kimseler ise bu tür uğurlu, uğursuz saymayı kabul etmiyor ve böyle şeye iltifat etmediğinden ötürü kendisini övüyordu. Mesela onlardan bir şair şöyle demiştir:

 

"Ben sabah yoluma koyuldum. Ama ta eskiden beri

 

Ben bir şeyin koruduğuna ya da uçuşuna güvenerek gitmedim . . Çünkü sola uçuşlar da, sağa uçuşlar gibidir

 

Sağa 'uçuşlar da, sola uçuşlar gibidir."

 

Bir başkası şöyle demektedir:

 

"Kuşları harekete geçirmek ve uğurlu uğursuz saymak ile kahinlerin hepsi Saptırıcı şeylerdir; gaybın ötesini kapatan, örten kilitler vardır."

 

Bir diğeri şöyle der:

 

"Kuşların erken uçuşları delikanlıyı yaklaştıramaz başarıya, Onların geç kalışıarının da bir kusura sebep olması sözkonusu değildir."

 

Bir diğeri de şöyle demiştir:

 

"Ömrün hakkı için, çakıl taşları ile fal açanlar da bilemezler, . Kuşları uçuranlar da bilemezler Allah'ın ne yapacağını."

 

Cahiliye dönemi Araplarının çoğunluğu, kuşların uçuşlarından uğurlu uğursuz manası çıkartıyor, buna güveniyor ve şeytanın bunu süslemesi dolayısı ile' de çoğunlukla bu doğru çıkıyordu. Müslümanların bir çoğunda da bunun bazı kalıntıları devam etmektedir. Ebu Davud ve sahih olduğunu belirterekTirmizi ile İbn Hibban İbn Mesud'danNebie merfu' olarak şu hadisi zikretmektedirler: "Tıye ra (uğurlu uğursuz saymak) bir şirktir. Aramızdan bazı şeylerin uğursuz olacağından çekinmeyen kimse olamaz. Ama Allah bunu tevekkül ile giderir." Bu hadisteki "aramızda ... olamaz" sözleri İbn Mesud'un haber arasında dere ettiği sözlerindendir. Bunu da Buhari'nin hocası Süleyman b. Harb, Tirmizi'nin Buhari'den, onun da hocasından naklettiğine göre açıklamış bulunmaktadır. Bunu şirk olarak değerlendirmesinin sebebi de bu işin bir fayda sağlanacağına ya da bir zararı önleyeceğine inanışlarıdır. Sanki onlar böylelikle Allah ile birlikte başkasına ortak koşmuş gibi oluyorlar. İbn Mesud'un, "ama Allah bunu tevekkül ile giderir" sözÜşuna işaret etmektedir: Her kim böyle bir halile karşılaşır da Allah'a teslimiyet gösterir ve uğursuzluk duygusuna aldırmazsa, bu kabilden içine arız Olan hallerden dolayı sorumlu tutulmaz ..

 

Beyhakl, Şuabu'l-İman adlı eserinde Abdullah b. Amr'dan şu mevkuf rivayeti nakletmektedir: "Her kime bu uğursuzluk düşüncesinden herhangi bir şey anz olursa Allah'ım, senin uğurundan başka uğur yoktur, senin hayrından başka hayır yoktur, senden başkada hiçbir ilah yoktur, desin."