باب: عيادة
النساء
والرجال.
8. KADINLARIN HASTA ERKEKLERİ ZİYARET ETMELERİ
وعادت أم
الدرداء
رجلاً من أهل
المسجد، من الأنصار.
Ümmü ed-Derda, ensar'dan mescid ehli bir adama hasta ziyareti
yaptı.
5330 - حدثنا
قتيبة، عن مالك،
عن هشام بن
عروة، عن
أبيه، عن
عائشة أنها
قالت:
لما
قدم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم المدينة،
وعك أبو بكر
وبلال رضي
الله عنهما،
قالت: فدخلت
عليهما، قلت:
يا أبت كيف
تجدك، ويا
بلال كيف
تجدك، قالت:
وكان أبو بكر
إذا أخذته
الحمى يقول:
كل امرئ
مصبَّح في
أهله - والموت
أدنى من شراك
نعله
وكان بلال
إذا أقلعت عنه
يقول:
ألا ليت شعري
هل أبيتنَّ
ليلة - بواد
وحولي إذخر
وجليل وهل
أردن يوما
مياه مجنَّة -
وهل يبدون لي
شامة وطفيل قالت
عائشة: فجئت
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم
فأخبرته،
فقال: (اللهم
حبب إلينا
المدينة كحبنا
مكة أو أشد،
اللهم
وصحِّحها،
وبارك لنا في مُدِّها
وصاعها،
وانقل
حمَّاها
فاجعلها بالجُحْفة).
[-5654-] Aişe'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye geldikten sonra Ebu
Bekir ve Bilal r.a. hummaya tutuldular.
Aişe dedi ki: Ben onların yanına ziyarete gittim. Babacığım,
kendini nasıl görüyorsun? Ey Bilal, kendini nasıl görüyorsun, dedim.
Aişe dedi ki: Ebu Bekir hummaya yakalandığı vakit:
"Her kişi ailesi arasında sabahı etmiştir
Ama ölüm ona ayakkabısının bağından daha yakındır," derdi.
Bilal de humma nöbeti kesilince şöyle derdi:
"Ah keşke bir bilsem bir gece dahi geçirebilecek miyim
Etrafında izhir ve celil otlarının bulunduğu bir vadide? Bir gün olsun Micenne
sularına varacak mıyım
Ve acaba Şame ve tafil denilen tepeler bana bir defa olsun
görünecek mi?"
Aişe dedi ki: Bunun üzerine ben Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in yanına gelip ona durumu haber verdim. Allah Rasulü de:
Allah'ım, Mekke'yi sevdiğimiz gibi, hatta daha fazla bize
Medine'yi sevdir. Allah'ım, Medine'nin havasını sağlıklı kıl ve onun müddünü ve
sa'ını bizim için mübarek eyle. Buranın hummasını buradan taşıyarak el-Cuhfe'ye
koy, diye buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Kadınların kabul edilen şartları göz önünde bulundurulmak
suretiyle yabancı olsalar dahi erkeklere hasta ziyareti yapmaları."
"Ümmü ed-Derda da ensardan olan mescit ehlinden bir adama
hasta ziyareti yapmıştır." el-Kermani dedi ki: Ebu'd-Derda'nın her birisi
Ümmü ed-Derda diye bilinen iki zevcesi vardı. Bunların yaşça büyük olanları
ashabdan olup, adı Hayyire idi. Küçüğü de tabilnden olup adı Huceyme idi.
Göründüğü kadarıyla burada kastedilen yaşça büyük olanlarıdır. Mescitten kasıt
da Medine'deki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem mescididir.
Derim ki: el-Kermani'nin "göründüğü kadarıyla" dediği
husus, öyle değildir.
Aksine bu ziyaretçi kadın yaşça küçük olanlarıdır. Çünkü sözü
geçen bu rivayeti (eseri) Buhari, el-Edebu'I-Müfred'de el-Haris b. Ubeyd
yoluyla rivayet etmiştir. el-Haris de Şamlı tabil ve yaşça büyük olan Ümmü
ed-Derda'ya yetişmemiş, yaşı küçük bir tabil idi. Yaşça büyük olan bu Ümmü
ed-Derda da Ebu'd-Derda'nın vefatından önce Osman rad'yallahu anh'ın-
halifeliği döneminde vefat etmiştir. Daha önce de Namaz bölümünde Ümmü ed-Derda'nın
namaz esnasında erkek gibi oturduğuna dair bilgi geçmiş bulunmaktadır. Bu Ümmü
ed-Derda da fakih bir kadın idi. Orada da sözü geçen bu kadının yaşça küçük
olan Ümmü ed-Derda olduğunu açıklamıştık. Yaşça küçük olan Ümmü ed-Derda,
Abdulmelik b. Mervan'ın halifeliğinin sonlarına kadar yaşamış ve 81 yılında
vefat etmişti. Vefatı da yaşça büyük olandan yaklaşık elli yıl kadar sonradır.
Daha sonra musannıf (Buhari) Aişe radıyallahu anha'nın rivayet
ettiği hadisi zikrederek onun şu sözlerini nakletmektedir: "Rasulullah
sallallahu aleyhi vesellem Medine'ye geldikten sonra Ebu Bekir ve Bilal hummaya
yakalandılar. Aişe: Ben onların yanına hasta ziyaretine gittim dedi. .. "
Buhari'ye bu olay kat'i olarak hicab emrinden önce meydana
gelmiştir, diye itiraz edilmiştir. Bunun rivayet yollarından birisinde de
"ve bu hicabdan önce idi" ifadesi de daha önceden geçmiş
bulunmaktadır. Ancak buna şöyle cevap verilmiştir: Durumun böyle olması,
Buhari'nin başlıkta sözünü ettiği "kadının erkeğe hasta ziyareti yapması"
ifadelerini olumsuz olarak etkilemez. Çünkü bu ziyaret tesettür şartı ile
caizdir. Bunun hicabdan önce olması ile spnra olması hallerinin ortak noktası
ise fitneden yana emin olmak halidir. Hadise dair yeterli açıklamalar daha önce
Megazi bölümünün baş taraflarında hicret ile ilgili başlıklarda (3926.hadiste)
geçmiş bulunmaktadır.
"Şame ve Tafil." Cumhura göre bunlar iki dağ adıdır.
el-Hattabi ise bunların iki pınar olduğunu doğru kabul etmiştir.
باب: عيادة
الصبيان.
9. ÇOCUKLARA HASTA ZİYARETİ
حدثنا
حجَّاج بن
منهال: حدثنا
شُعبة قال:
أخبرني عاصم
قال: سمعت أبا
عثمان، عن
أسامة بن زيد
رضي الله
عنهما:
أن
ابنة للنبي
صلى الله عليه
وسلم أرسلت
إليه، وهو مع
النبي صلى
الله عليه
وسلم وسعد
وأبَيٌّ،
نحسب: أن
ابنتي قد
حُضِرَتْ
فاشهدنا، فأرسل
إليها
السلام،
ويقول: (إنَّ
لله ما أخذ
وما أعطى، وكل
شيء عنده
مسمًّى،
فلتحتسب
ولتصبر).
فأرسلت تقسم
عليه، فقام النبي
صلى الله عليه
وسلم وقمنا،
فرُفع الصبي في
حجر النبي صلى
الله عليه
وسلم ونفسه
تَقَعْقَعْ،
ففاضت عينا
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فقال له
سعد: ما هذا يا
رسول الله؟
قال: (هذه رحمة
وضعها الله في
قلوب من شاء
من عباده، ولا
يرحم اللهُ من
عباده إلا
الرحماءَ).
[-5655-] Usame b. Zeyd r.a.'dan rivayete göre "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Sa'd -ve zannederiz Ubey de- onunla beraber iken
kızı: Kızımın ölümü yaklaşmış bulunuyor. Yanımıza teşrif buyur, diye haber
gönderdi.
Allah Rasulü de ona selam göndererek: Şüphesiz aldığı da, verdiği
de Allah'ındır. Her şey de onun nezdinde bellidir. Ecrini Allah'tan beklesin ve
sabretsin, dedi.
Kızı ona (gelsin diye) and vererek haberci gönderince, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem kalktı, biz de kalktık. Çocuk nefes alıp verirken
can çekiştiği de duyulurken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kucağına
verildi. Nebiin gözlerinden yaş akıyordu. Bu sebeple Sa'd ona: Bu ne ey
Allah'ın Rasulü, dedi.
Allah Rasulü: Bu, Allah'ın kullarından dilediği kimselerin
kalplerine koyduğu bir rahmettir. Allah kulları arasından ancak merhametli
olanlara merhamet buyurur, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Çocuklara hasta ziyaretinde bulunmak." Buhari bu başlıkta
Üsame b.
Zeyd'in Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kızının çocuğu ile
ilgili olayı anlatan hadisini zikretmektedir. Bu hadise dair yeterli
açıklamalar Cenazeler bölümünün baş taraflarında (1356.hadiste) geçmiş
bulunmaktadır.
باب: عيادة
الأعراب.
10. BEDEVİ ARAPLARA HASTA ZİYARETİ YAPMAK
حدثنا
معلَّى بن
أسد: حدثنا
عبد العزيز بن
مختار: حدثنا
خالد، عن
عكرمة، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم دخل على
أعرابي يعوده،
قال: وكان
النبي صلى
الله عليه
وسلم إذا دخل
على مريض
يعوده قال له:
(لا بأس،
طَهور إن شاء
الله). قال: قلت:
طَهور؟ كلا،
بل هي حمى
تفور، أو
تثور، على شيخ
كبير، تزيره
القبور. فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (فنعم
إذاً).
[-5656-] İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bedevi bir Arabın yanına hasta ziyaretinde bulunmak
üzere girdi. (İbn Abbas) dedi ki:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bir hastanın yanına ziyaret
maksadı ile girdiği vakit ona: Bir beis olmaz (geçmiş olsun!) İnşallah
günahlardan temizlenmene bir sebep olur, derdi.
(Bedeviye bu sözlerini söyleyince, bedevi) dedi ki:
Sen günahlarından bir temizlenme sebebi midir, dedin? Asla, aksine
bu oldukça bir yaşlının aleyhine kabarıp taşan bir sıtma nöbetidir ve bu humma
onu kabirleri ziyarete gönderecektir.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: O halde öyle
olsun, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Beis yoktur (geçmiş olsun!)." Yani hastalık,
günahlara keffarettir. Eğer hastalıktan iyileşme olursa her iki fayda da elde
edilmiş olur. Olmasa bile günahlara keffaret karı elde edilmiş olur.
"Temizlenme sebebidir (tahlirun)" lafzı, hazfedilmiş
bir mübtedanın haberidir. Yani bu hastalık senin için günahlarından bir
temizlenmedir. Yani temizleyicidir anlamındadır. Hadisten "tahlir"
lafzının sadece tahir (temiz) anlamında olmadığı da anlaşılmaktadır.
"İnşallah" buyruğu da "tahlir" sözünün haber değil, bir dua
olduğunu göstermektedir.
el-Mühelleb dedi ki: Bu hadisten çıkan sonuç şudur: İmam'ın
yönetimi altındakilerden hasta olan bir kimseyi -kaba bir bedevi dahi olsa-
ziyaretinde bir eksiklik yoktur.
Alimin cahil bir kimseyi ona öğretmek, fayda verecek şeyleri
hatırlatmak, Allah'ın kaderine kızıp bunun sonucunda Allah'ın da ona gazap
etmemesi için sabrıemretmek, acıları dolayısıyla ona teselli vermek, hatta
hastalığı dolayısıyla imrenilecek bir halde olduğunu ona söylemek ve buna
benzer onun da, yakınlarının da gönlünü hoş edecek şeyleri hatırlatmak üzere
ziyaret etmesinde de bir sakınca yoktur.
Hadisten anlaşıldığına göre hasta kimsenin kendisine yapılan bu
öğütleri kabul etmesi ve bu gibi hatırlatmalarda bulunanlara güzel bir cevap
vermesi de gerekir.
باب: عيادة
المشرك
11. MÜŞRİK’i HASTA ZİYARETİ
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
حمَّاد بن
زيد، عن ثابت،
عن أنس رضي
الله عنه:
أن
غلاماً
ليهود، كان
يخدم النبي
صلى الله عليه
وسلم، فمرض
فأتاه النبي
صلى الله عليه
وسلم يعوده،
فقال:
(أسْلِمْ).
فأسْلَمَ. [ر: 1290].
وقال سعيد بن
المسيَّب، عن
أبيه: لما
حُضِرَ أبو
طالب جاءه
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-5657-] Enes r.a.'dan rivayete göre "Bir yahudinin
oğlu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hizmet ederdi. Bu çocuk hastalanınca
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına gidip onu ziyaret etti. Ona:
Müslüman ol, dedi. Çocuk da Müslüman oldu."
Said b. el-Müseyyeb de babasından: "Ebu Talib ölüm
hastalığında iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yanına geldi. .. "
dediğini nakletmektedir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hasta müşrik kimseyi ziyaret", İbn Battal dedi ki:
İslam'a girme çağrlsını kabul edeceğini üm.it ettiği takdirde müşrik bir
hastayı ziyaret etmek meşrudur.
Eğer böyle bir ümidi yoksa, değildir. (
Görüldüğü kadarıyla bu durum, maksatların değişiklikğine göre
farklılık arz eder. Bazı hallerde hasta müşriği ziyaret etmek, bir başka
maslahatı da gerçekleştirebilir. el-Maverdı der ki: Zimmı bir hastayı ziyaret
etmek caizdir. Kurbet (Allah'a yakınlaştırıcı amel)i işlemek, onunla birlikte
söz konusu olan komşuluk yahut akrabalık gibi saygı duyulması gereken bir tür
ilişkiye de bağlıdır.
Daha sonra musannıf (Buhari), Enes radıyallahu anh'ın rivayet
ettiği Yahudi çocuğu ile ilgili olayı anlatan hadisi zikretmektedir. Buna dair
yeterli açıklamalar Cenazeler bölümünde geçmiş bulunmaktadır.
باب: إذا عاد
مريضاً،
فحضرت الصلاة
فصلى بهم جماعة.
12. (BİR TOPLULUK) BİR HASTAYA ZİYARETE GİTSE NAMAZ VAKTİ DE
GİRSE HASTA ONLARA CEMAATLE NAMAZ KILDIRIR
حدثنا محمد
بن المثنَّى:
حدثنا يحيى:
حدثنا هشام
قال: أخبرني
أبي، عن عائشة
رضي الله عنها:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم دخل عليه
ناس يعودونه
في مرضه، فصلى
بهم جالساً،
فجعلوا يصلون
قياماً،
فأشار إليهم:
(اجلسوا) فلما
فرغ قال: (إن
الإمام ليؤتم
به، فإذا ركع
فاركعوا،
وإذا رفع
فارفعوا، وإن
صلى جالساً فصلوا
جلوساً).
قال أبو عبد
الله: قال
الحُمَيدي:
هذا الحديث منسوخ،
لأن النبي صلى
الله عليه
وسلم آخر ما صلى
صلى قاعداً
والناس خلفه
قيام.
[-5658-] Aişe r.anha'dan rivayete göre "Hastalığı
esnasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ziyaret etmeye bir grup insan
girmişti. O da oturduğu yerden onlara namaz kıldırdJ. Onlar da ayakta namaza
durdular. Kendilerine: Oturunuz, diye işaret buyurdu. Namazı bitirince:
Şüphesiz imam kendisine uyulsun diyedir. O halde o rüku' ederse, siz de rüku'
ediniz. O rükA 'dan kalkarsa siz de kalkınız. o Eğer o oturarak namaz kılarsa
siz de oturarak amaz lınız, buyurdu."
Ebu Abdullah (Buharil dedi ki: "el-Humeydi dedi ki: Bu hadis
nesh olmuştur. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in son kıldığı namazda
oturarak namaz kıldırmış,arkasındaki insanlar da ayakta kılmışlardır."
باب: وضع اليد
على المريض.
13. HASTA ZİYARETİ YAPANIN ELİNİ HASTANIN ÜZERİNE KOYMASI
حدثنا المكي
بن إبراهيم:
أخبرنا
الجعيد، عن
عائشة بنت
سعد: أن أباها
قال:
تشكَّيت
بمكة شكوى
شديدة،
فجاءني النبي
صلى الله عليه
وسلم يعودني،
فقلت: يا نبي
الله، إني
أترك مالاً،
وإني لم أترك
إلا ابنة
واحدة، فأوصي
بثلثي مالي
وأترك الثلث؟
فقال: (لا). قلت: فأوصي
بالنصف وأترك
النصف؟ قال:
(لا). قلت: فأوصي بالثلث
وأترك لها
الثلثين؟ قال: (الثلث،
والثلث كثير).
ثم وضع يده
على جبهتي، ثم
مسح يده على
وجهي وبطني،
ثم قال: (اللهم
اشف سعداً،
وأتمم له
هجرته). فما
زلت أجد برده
على كبدي -
فيما يُخال
إلي - حتى
الساعة.
[-5659-] Sa'd'in kızı Aişe'den rivayete göre babası şöyle
demiştir: "Mekke'de iken çok şiddetli bir hastalığa yakalandım. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanıma gelip bana hasta ziyaretinde bulundu, Ben:
Ey Allah'ın Nebii, geriye (çok miktarda) bir mal bırakacağım ve
yine ben şüphesiz geriye sadece tek bir kız bırakarak öleceğim. Malımın üçte
ikisini vasiyet edip üçte birini bırakayım mı, dedim.
Allah Rasulü: Hayır, dedi.
Ben: O halde yarısını vasiyet edip yarısını bırakayım mı, dedim.
Yine: Hayır, dedi.
Ben: O halde üçte birini vasiyet edeyim, üçte ikisini de ona
bırakayım mı, dedim.
Allah Rasulü: Üçte bir (olabilir), ama üçte bir de çoktur, dedi.
Sonra da elini onun (Sa'd b. Ebi Vakkas'ın) alnına koydu. Said dedi ki:
Sonra da eliyle yüzümü ve karnımı silip sıvazladı. Arkasından:
Allah'ım, Sa'd'a şifa ver ve onun için hicretini tamama erdir, buyurdu. Onun
serinliğini şu ana kadar ciğerimi n üzerinde hissedip duruyorum."
حدثنا قتيبة:
حدثنا جرير،
عن الأعمش، عن
إبراهيم
التيمي، عن
الحارث بن
سويد قال: قال
عبد الله بن
مسعود:
دخلت
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم وهو يوعك
وعكاً
شديداً،
فمسسته بيدي
فقلت: يا رسول
الله، إنك
لتوعك وعكاً
شديداً؟ فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (أجل، إني
أوعك كما يوعك
رجلان منكم).
فقلت: ذلك أن
لك أجرين؟
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(أجل). ثم قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم:
(ما من مسلم
يصيبه أذى،
مرض فما سواه،
إلا حط الله
له سيئآته،
كما تحط
الشجرة ورقها).
[-5660-] Abdullah b. Mes'ud'dan: "Ben Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girdim. O sırada şiddetli bir humma
nöbetine tutulmuştu. Elimle ona dokundum.
Ey Allah'ın Resulü, sen çok şiddetli bir hummaya tutulmuş
bulunuyörsun, dedim.
Allah Rasulü: Evet, ben sizden iki kişinin hummaya yakalandığı
kadar hummadan çekiyorum, buyurdu.
Ben: Bunun böyle olması dolayısıyla şüphesiz senin için de iki edr
vardır, dedim.
Allah Resulü: Evet, diye buyurdu. Daha sonra da Allah Resulü:
Herhangi bir Müslümana hastalık ya da daha başka rahatsızlık veren bir şey
isabet ederse mutlaka Allah, ağacın yapraklarını dökmesi gibi onun günahlarını
döker, buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hasta ziyaret edenin elini hastanın üzerine koymas!."
İbn Battal dedi ki: Ziyaret edenin elini hastanın üzerine koyması, hastaya bir
ünsiyet verir. Böylelikle hastanın hastalığının şiddeti de anlaşılır. Bunu
hastanın kendisi tarafından tespit edilen haline göre sağlığı, afiyete
kavuşması için dua etmek için yapar. Bazı hallerde eliyle ona rukye okur (şifa
duasında bulunur) ve eğer hasta ziyaretinde bulunan kişi salih birisi ise
hastanın yararlanacağı şekilde ağrı duyduğu yerlerini de eliyle sıvazlar.
Derim ki: Bazı hallerde hasta ziyaretinde bulunan kişi ilacı da,
hastalığı da bilen bir kişi olabilir. Bu durumda ona uygun gelecek tedaviyi de
söyleyebilir.
باب: ما يقال
للمريض، وما
يجيب.
14. HASTAYA NE SÖYLENİR VE HASTA NE ŞEKİLDE CEVAP VERİR?
حدثنا قبيصة:
حدثنا سفيان،
عن الأعمش، عن
إبراهيم
التيمي، عن
الحارث بن
سويد، عن عبد
الله رضي الله
عنه قال:
أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم في مرضه
فمسسته، وهو
يوعك وعكاً
شديداً، فقلت:
إنك لتوعك وعكاً
شديداً، وذلك
أن لك أجرين؟
قال: (أجل، وما من
مسلم يصيبه
أذى، إلا
حاتَّت عنه
خطاياه، كما تحاتُّ
ورق الشجر).
[-5661-] Abdullah r.a.'dan, dedi ki: "Hastalığı
esnasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmiştim. Ona dokundum.
-Bu sırada şiddetli bir sıtma nöbetine yakalanmıştı.- Ben de kendisine:
Şüphesiz çok şiddetli bir sıtmaya yakalanmış bulunuyorsun ve
bundan dolayı senin için şüphesiz iki ecir vardır, dedim.
O: Evet, herhangi bir Müslümana bir eziyet isabet edecek olursa
mutlaka ağacın yapraklarının döküldüğü gibi onun da günahlan dökülür, diye
buyurdu."
حدثنا إسحق:
حدثنا خالد بن
عبد الله، عن
خالد، عن
عكرمة، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم دخل على
رجل يعوده،
فقال: (لا بأس،
طَهور إن شاء
الله). فقال: كلا،
بل حمى تفور،
على شيخ كبير،
كيما تزيره القبور.
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم: (فنعم
إذاً).
[-5662-] İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ziyarette bulunmak üzere bir
hasta adamın yanına girdi. Ona:
Bir beis yoktur (geçmiş olsun!) Inşallah günahlardan bir temizliktir,
diye buyurdu,
Adam: Asla, aksine, bu oldukça yaşlı bir adamın üzerine kaynayıp
coşan bir hummadır ve sonunda onun kabirleri ziyaret etmesini sağlayacaktır,
dedi.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: O halde öyle olsun, diye
buyurdu."
باب: عيادة
المريض،
راكباً
وماشياً،
ورِدْفاً على
الحمار.
15. HASTA ZiYARETiNE BiNEK ÜZERiNDE, YÜRÜYEREK VE EŞEĞi
ÜZERiNDE, ARKASINA BAŞKASINI DA BiNDiRMiŞ OLARAK GiTMEK
حدثني يحيى
بن بُكَير:
حدثنا الليث،
عن عقيل، عن
ابن شهاب، عن
عروة: أن
أسامة بن زيد
أخبره:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم ركب على
حمار، على
إكاف على
قطيفة
فَدَكِيَّة،
وأردف أسامة وراءه،
يعود سعد بن
عبادة قبل
وقعة بدر،
فسار حتى مر
بمجلس فيه عبد
الله بن أبي
ابن سلول، وذلك
قبل أن يسلم
عبد الله، وفي
المجلس أخلاط
من المسلمين
والمشركين
عبدة الأوثان
واليهود، وفي
المجلس عبد
الله بن
رواحة، فلما
غشيت المجلس
عجاجة
الدابة،
خمَّر عبد
الله بن أبي
أنفه بردائه،
قال: لا
تغبِّروا
علينا، فسلم النبي
صلى الله عليه
وسلم ووقف،
ونزل فدعاهم إلى
الله فقرأ
عليهم
القرآن، فقال
له عبد الله
بن أبي: يا
أيها المرء،
إنه لا أحسن
مما تقول إن
كان حقاً، فلا
تؤذنا به في
مجالسنا، وارجع
إلى رحلك، فمن
جاءك فاقصص
عليه. قال ابن
رواحة: بلى يا
رسول الله،
فاغشنا به في
مجالسنا،
فإنا نحب ذلك.
فاستب
المسلمون
والمشركون واليهود
حتى كادوا
يتثاورون،
فلم يزل النبي
صلى الله عليه
وسلم
يخفِّضهم حتى
سكتوا، فركب
النبي صلى
الله عليه
وسلم دابته
حتى دخل على
سعد بن عبادة،
فقال له: (أي
سعد، ألم تسمع
ما قال أبو
حُبَاب). يريد
عبد الله بن
أبي، قال سعد:
يا رسول الله،
اعف عنه
واصفح، فلقد
أعطاك الله ما
أعطاك، ولقد
اجتمع أهل هذه
البحرة أن يتوِّجوه
فَيُعَصِّبُوهُ،
فلما رُدَّ
ذلك بالحق
الذي أعطاك
شَرِقَ بذلك،
فذلك الذي فعل
به ما رأيت.
[-5663-] Urve'den rivayete göre Üsame b. Zeyd kendisine
şunu haber vermiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir vakasından önce
palanı üzerine bir Fedek kadifesi konulmuş bir eşeğe binerek, hasta ziyaretinde
bulunmak üzere Said b. Ubade'ye gitti. Üsame'yi de terkisine bindirdi. Yolda
giderken aralarında Abdullah b. Ubey b. SeluI'ün de bulunduğu bir meclisin
yanından geçti. Bu da Abdullah'ın Müslüman olmasından önce idi. Mecliste
Müslümanlardan, putlara tapan müşriklerden ve Yahudilerden oluşan kimseler
karışık olarak oturuyordu. Aynı mecliste Abdullah b. Revaha da vardı. Hayvanın
kaldırdığı toz meclisi kaplayınca Abdullah b. Ubey ridası ile burnunu örttü ve:
Üzerimize toz kaldırmayınız, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, selam
verip durdu, sonra bineğinden inip onları Allah'a davet etti. Onlara Kur'an
okudu.
Abdullah b. Ubey ona: Ey adam, şüphesiz eğer bu söylediklerin hak
ise ondan güzeli yoktur. Fakat biz meclislerimizde iken bununla bizi rahatsız
etme. Aramızdan yanına gelen olursa o zaman ona anlat, dedi.
İbn Revahe: Hayır, ey Allah'ın Rasulü, biz meclislerimizde iken
sen bizim yanımıza buyur. Biz yanımıza gelmeni seviyoruz: dedi.
Bunun üzerine Müslümanlar, müşrikler ve Yahudiler karşılıklı
olarak birbirlerine ağır sözler söylemeye koyuldular. Hatta birbirleri üzerine
hücum edeceklerdi neredeyse! Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem seslerini kesip
susuncaya kadar onları teskin edip durdu. Arkasından Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bineğine bindi ve nihayet Sa'd b. Ebi Vakkas'ın yanına girdi. Ona: Ey
Sa'd, -Abdullah b. Ubey'i kastederek- Ebu. Hubab'ın dediklerini duymadın mı,
diye sordu.
Sa'd: Ey Allah'ın Rasulü, sen onu affet ve bağışla. Andolsun Allah
sana bu verdiği ihsanları bağışladığında, bu belde halkı onun başına taç
giydirmek ve ona krallara özel sarık sardırmak üzere toplanıp biraraya
gelmişlerdi. Fakat Allah sana ihsan etmiş olduğu hak ile bunu bertaraf edince
İbn Ubey'in hevesi kursağında kaldı. İşte sana bu yaptıklarını yapmasına onu
iten sebep bunlardır, dedi."
حدثنا عمرو
بن عباس:
حدثنا عبد
الرحمن: حدثنا
سفيان، عن
محمد، هو ابن
المنكدر، عن
جابر رضي الله
عنه قال:
جاءني
النبي صلى
الله عليه
وسلم يعودني،
ليس براكب بغل
ولا
بِرْذَوْنٍ.
[-5664-] Cabir r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bana hasta ziyareti yapmak üzere geldi. O sırada ne bir
katıra, ne de bir at'a binmişti."
Diğer tahric edenler: Tirmizi Menakib; Müslim, Feraiz