EK SAYFA – 1884-3
باب: الضب.
33. KELER
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا عبد
العزيز بن مسلم:
حدثنا عبد
الله بن دينار
قال:
سمعت
ابن عمر رضي
الله عنهما:
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم:
(الضب
لست آكله ولا
أحرِّمه).
[-5536-] İbn Ömer r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Keleri ne yerim, ne de yenilmesini haram ederim."
حدثنا عبد
الله بن
مسلمة، عن
مالك، عن ابن
شهاب، عن أبي
أمامة بن سهل،
عن عبد الله
بن عباس رضي
الله عنهما،
عن خالد بن
الوليد:
أنه
دخل مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بيت
ميمونة، فأتي
بضب محنوذ،
فأهوى إليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بيده،
فقال بعض
النسوة:
أخبروا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بما
يريد أن يأكل،
فقالوا: هو ضب
يا رسول الله،
فرفع يده،
فقلت: أحرام
هو يا رسول
الله؟ فقال:
(لا، ولكن لم
يكن بأرض
قومي، فأجدني
أعافه). قال
خالد:
فاجتررته فأكلته،
ورسول الله
صلى الله عليه
وسلم ينظر.
[-5537-] Halid b. el-Velid'den rivayete göre; "O
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Meymune'nin evine girdiler.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna kızartılmış bir keler getirildi.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem elini ona uzatacak oldu. Hanımlardan
birisi: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yemek istediği şeyin ne
olduğunu haber veriniz, dedi. Onlar:
O bir kelerdir, ey Allah'ın Rasulü, dediler. Bu sefer elini çekti.
Ben: O, haram mıdır ey Allah'ın Rasulü, diye sordum. Allah Rasulü:
Hayır, ama benim kavmimin topraklarında bu yoktu. Kendimi ondan tiksiniyor
buluyorum, dedi.
Halid dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gözleri
önünde onu çekip yedim."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Keler", fındık faresini andıran bir küçük hayvandır.
Ancak ondan biraz daha büyüktür. Ebu Husel künyelidir.
"Ben keleri ne yerim, ne haram ederim." Ebu Davud ve
Nesai, Halid b. elVelid'den şöyle dediğini nakletmiştir: "Birkaç keler
yakaladım. Onlardan birisini kızarttım. Onu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'egötürdüm. Bir çubuk alıp onunla parmaklarını saydı, sonra şunları
söyledi: İsrailoğullarından bir topluluk yerde yaşayan haşereler haline mesh
edildi. Ben bunların hangi haşereler olduğunu bilemiyorum, dedi ve ne kendisi
yedi, ne de yenilmesini nehyetti." Hadisin senedi sahihtir.
"Kızartılmış bir keler getirildi." Ma'mer yolu ile
gelen rivayette (kızartılmış anlamındaki) "mahnuz" lafzı yerine (aynı
anlama gelen) "meşvı" lafzı zikredilmiştir.
"Benimkavmimin topraklarında yoktu." İbni Arabi dedi
ki: Bazı kimseler "benim kavmimin topraklarında yoktu" lafzına,
kelerlerin Hicaz topraklarında çok olduğunu söyleyerek itiraz etmişlerdir.
İbnu'l-Arabı derki: Eğer bu kimseler bu sözleriyle bu haberi yalanlamayı
kastetmişlerse bizzat kendileri yalan söylemişlerdir. Çünkü Hicaz topraklarında
hiçböyle bir şey yoktu. Yahut bu kimselere kelerler gerçek isimlerinden başka
bir isimle zikredilmiş olabilir yahut kelerler bu olaydan sonra ortaya çıkmış
olabilir. Aynı şekilde İbn Abdilberr ve ona tabi olanlar da Hicaz topraklarında
keler namına bir şeyin bulunmasını kabul etmemişlerdir.
Derim ki: Bu açıklamaların hiçbirisine gerek yoktur. Aksine:
"Benim kavmimin topraklarında" sözleri ile sadece Kureyşlileri
kastetmiştir. Yani Mekke ve çevresini kapsamaktadır. Bunun böyle olması
Hicaz'ın diğer bölgelerinde bulunmasına mani değildir.
Müslim'deki Yezid b. el-Asam yoluyla gelen rivayette şöyle
denilmektedir:
"Medine'de bir damat bizi davet etti. Bize on üç keler
ikram etti. Kimisi yedi, kimisi yemedi."
İşte bu, kelerlerin o topraklarda çokça bulunduğunu
göstermektedir. Kelerin yenilemeyeceğini söyleyenlerden bazıları da Müslim'de
yer alan, Ebu Said yoluyla gelen hadisi delil göstermişlerdir. Buna göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Bana İsrailoğullarından
bir ümmetin mesh olduğu nakledildi. .. "
Ben bunu daha önce şahit1eri ile birlikte zikretmiş bulunuyorum.
Taberi ise şöyle demektedir: Hadiste kelerin mesh olunmuş!ardan olduğuna dair
katı i bir ifade yoktur. Sadece kelerin bunlardan olacağından çekinmiştir,
bundan dolayı onu yememiştir. Diğer taraftan o, bu sözlerini ancak Allah, Nebiine
mesh edilen insanların soyunun devam etmediğine dair bilgiyi vermeden önce
söylemiştir. Tahavı de bu şekilde cevap verdikten sonra, el-Ma'rur b. Suveyd
yoluyla Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediğini nakletmektedir: "Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e maymunlarla, domuzlar hakkında soru sorularak:
Buı:ılar da mesh edilenlerden midir, denildi. O şöyle buyurdu: "Allah
helak ettiği bir kavmi -yahut meshettiği bir kavmin- nesillerini devam
ettirmemiş ve onlardan sonra soylarından gelen olmamıştır." Bu hadisin
aslı Müslimlde mevcuttur.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1- Yine hadisten, hakkında şüphe edilen şeyin hükmünün
açıklanması ile ilgili gerekli bilgilerin verileceği anlaşılmaktadır.
2- Bir şeyden mutlak olarak nefret etmek ya da ondan hoşlanmamak
haram olmasını gerektirmez. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'den nakledilen
herhangi bir yemeği ayıplamadığı hususu sadece insanın pişirdiği yemekler ile
alakalıdır. Böylelikle o yemeği pişirenin hatırı kaılmasın ve bu hususta onun
kusurlu davrandığına dair bir sonuç çıkarılmasın. Mevcut haliyle yaratılmış
olan bir yiyecekten tabiatın hoşlanmayışı ise imkansız bir şey değildir.
3- İnsan tabiatı bazı yiyeceklerden hoşlanmamak bakımından
farklı farklıdır.
4- Yakın akrabanın, sıhrl akrabanın ve arkadaşın evinde yemek
yemek caizdir. Muhtemelen Halid b. el-Velid ile keleri yemek hususunda ona
paralel davranan kimseler, bu yolla o keleri hediye veren kimsenin hatırını
kırmamak yahut hela! olduğu hükmünü muhakkak olarak bildiklerinden ya da Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellemlin: ''Yiyiniz'' emrine uymak istediklerinden
yemişlerdir. Ondan yemeyenler ise bu husustaki emri mubahlık diye
anlamışlardır.
5- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabı ile beraber yemek
yerdi ve imkan bulduğunda et de yerdi. Ayrıca o yüce Allahlın kendisine
bildirdiklerinden başka gayba dair bir şey bilmezdL
6- mu'minlerin annesi Meymline'nin çok akıllı olduğu ve Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e karşı son derece ve büyük çapta samimi davrandığı
anlaşılmaktadır. Çünkü o Nebiin davranışlarını izlemesi sonucu neleri yemekten
tiksinebileceğini anlamış, bundan dolayı da kelerden de tiksinebileceğinden
çekinip onu yediği takdirde tiksinmesi dolayısıyla rahatsız olacağından
korkmuştu. Bu husustaki ferasetinin doğruluğu da ortaya çıkmıştı.
7- Bir kimsenin bir şeyden tiksindiğinden korkulacak olursa onu
yiyerek zarar görmemesi için gerçeğin ondan gizlenmemesi gerekir. Nitekim bu
durum birtakım kimselerin hallerine tanık olunarak tespit edilmiştir.