SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEBAİH VE’S-SAYD

<< 1877 >>

باب: الصيد إذا غاب عنه يومين أو ثلاثة.

8. AVLANAN HAYVAN İKİ YAHUT Üç GÜN KAYBOLDUĞU ZAMAN

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا ثابت بن يزيد: حدثنا عاصم، عن الشَّعبي، عن عدي بن حاتم رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (إذا أرسلت كلبك وسمَّيت فأمسك وقتل فكل، وإن أكل فلا تأكل، فإنما أمسك على نفسه، وإذا خالط كلاباً، لم يُذكر اسم الله عليها، فأمسكن وقتلن فلا تأكل، فإنك لا تدري أيُّها قتل، وإن رميت الصيد فوجدته بعد يوم أو يومين ليس به إلا أثر سهمك فكل، وإن وقع في الماء فلا تأكل).

 

[-5484-] Adiy b. Hatim r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Sen köpeğini Allah'ın adını anarak saldığın takdirde o da avı yakalayıp öldürürse onu ye. Eğer av hayvanından yerse sen yeme. Çünkü ancak kendisi için yakalamış olur. Şayet üzerlerine Allah'ın adı anılmamış birtakım köpeklerle karışır ve bu köpekler av hayvanını yakalayıp öldürürlerse sen yeme. Çünkü o hayvanı hangilerinin öldürdüğünü bilemezsin. Eğer bir ava atış yapar da onu bir ya da iki gün sonra bulduğun takdirde avda senin okunun izi dışında bir iz yoksa onu ye. Eğer suya düşerse yeme."

 

 

وقال عبد الأعلى، عن داود، عن عامر، عن عدي: أنه قال للنبي صلى الله عليه وسلم: يرمي الصيد فَيَقْتَفِرُ أثره اليومين والثلاثة، ثم يجده ميتاً وفيه سهمه، قال: (يأكل إن شاء).

 

[-5485-] Adiy'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e:

 

Av'a ateş edip, iki üç gün onun izinin peşine düşer, sonra avda oku da bulunduğu halde ölmüş olarak onu bulursa durum ne olur, diye sormuş, Allah Rasulü de:

 

Dilerse yiyebilir, diye cevap vermiştir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Avladığı hayvan iki ya da üç gün kaybolursa", yani avcı onu bulamazsa ... Bu hadiste Said b. Cubeyr'in, Adiy b. Hatim'den diye naklettiği Tirmizi, Nesai ve Tahavı'deki lafzında şu fazlalık da zikredilmiştir: "Okunu o avda bulup da o avda bir başka yırtıcı hayvanın bir izini görmez ve senin okunun onu öldürdüğünü bilirsen ondan ye."

 

er-Ram dedi ki: Bundan anlaşıldığına göre oku av hayvanını yaraladıktan sonra hayvan kaybolur, sonra gelip onu ölmüş olarak bulursa o av'ı yemek helal olmaz. Şafii'nin el-Muhtasar'da zikredilen ifadesinin zahirinden de anlaşılan budur. Nevevı, helal olacağına dair delil daha sahihtir, demiştir. el-Beyhakl ise elMarife adlı eserinde Şafii'den İbn Abbas'ın: "Gördüğünü ye, görmediğini terk et" sözünün anlamını şu şekilde açıkladığını nakletmektedir: "Gördüğünü" ile kasıt, köpeğin gözünün önünde öldürdüğünü gördüğün av hayvanı demektir. "Görmediğin" ise öldürüldüğüne senin şahit olamadığın demektir. Bana göre böylesi hakkında başka türlüsü caiz olamaz. Ancak bu hususta Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemiden bir rivayet gelmiş ise o takdirde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in emrine muhalif olan her şeyortadan yok olur gider, ona karşı ne bir görüş, ne de bir kıyas mukavemet edebilir. Beyhaki dedi ki: Haber ise yani bu başlıktaki hadisin hükmü ise sabittir. O halde Şafil'nin kabul ettiği görüşün de bu olması gerekir.

 

"İki yahut üç gün" Müslim'de: "Okunu attıktan sonra av hayvanı senin gözünden kaybolup da ona sonradan yetişecek olursan kokuşmadığı sürece ye" şeklindedir. Üç gün sonra ava yetişen kimse hakkındaki lafızda: "Kokuşmadıkça onu ye" denilmektedir. Böylelikle nihai süreyi av hayvanının kokuşması olarak tespit etmiştir. Mesela, üç gün sonra avı bulup da eğer kokuşmamışsa helaldir. Şayet üç günden önce ama kokuşmuş halde bulursa helal değildir. Hadisin zahiri bunu gerektirmektedir. Nevevl de kokmuşsa yenilmesinin yasaklanmasının tenzihi olduğunu söyleyerek buna cevap vermiştir. Buna delilolarak' da şunu göstermiştir: Atıcı (avcı) atıştan sonra av hayvanını yakalamayı buluncaya kadar erteleyecek olursa, az önce belirtilen şartlar çerçevesinde helal olur. Av hayvanının onu aramakla birlikte mi bulunmadığı yoksa aramadığı için mi bulunmadığı gibi bulamayışın sebebi hakkında tafsilata ihtiyaç bulunmamaktadır.

 

Fakat son rivayetteki ibareler arama lehine delil gösterilebilir. Çünkü orada: "İzini takip edip, arkasına düşerse" denilmektedir. Kaybolan avın ne şekilde aranacağı hususunda da görüş ayrılığı vardır. Ebu Hanife'den gelen rivayete göre eğer bir saat (kısa bir süre) aramayı geciktirip, aramayacak olursa helal olmaz. Şayet atışın akabinde arkasından gider ve onu ölü olarak bulursa helaldir. Şafillerden nakledildiğine göre .ise avı takip etmesi kaçınılmaz bir şeydir. Koşmanın şart olup olmadığı hususunda da iki görüş vardır. Bunların kuvvetli olanına göre hızlıca koşması halinde onu canlı olarak bulacak olsa dahi adeti üzere yürümesi yeterlidir ve bu takdirde helaldir. İmamu'I-Harameyn ise: Arama şeklinin tahakkuk etmesi için az da olsa hızlıca hareket etmesi kaçınılmazdır, demiştir.

 

بابك إذا وجد مع الصيد كلباً آخر.

9. AV İLE BİRLİKTE BİR BAŞKA KÖPEK BULURSA

 

حدثنا آدم: حدثنا شعبة، عن عبد الله بن أبي السَّفَر، عن الشَّعبي، عن عدي بن حاتم قال: قلت:

 يا رسول الله، إني أرسل كلبي وأسمِّي، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (إذا أرسلت كلبك وسمَّيت، فأخذ فقتل فأكل فلا تأكل، فإنما أمسك على نفسه). قلت: إني أرسل كلبي فأجد معه كلباً آخر، لا أدري أيهما أخذه؟ فقال: (لا تأكل، فإنما سمَّيت على كلبك ولم تُسمِّ على غيره). وسألته عن صيد المعراض، فقال: (إذا أصبت بحدِّه فكل، وإذا أصبت بعرضه فقتل فإنه وقيذ، فلا تأكل).

 

[-5486-] Adiy b. Hatim'den, dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, ben besmele çekerek köpeğimi salıyorum, dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Eğer besmele çekerek köpeğini salıp o da aVi yakalayıp öldürür ve avdan bir şey yerse, sen yeme. Çünkü o kendisi için yakalamış olur."

 

Ben: (Bazen) köpeğimi salarım ama onunla beraber bir başka köpek bulurum da hangisinin o avı yakaladığını bilemezsem (hüküm ne olur), diye sordum. O: Hayır, yeme. Çünkü sen kendi köpeğini salarken besmele çektin ama başkası için çekmedin diye buyurdu.

 

Yine ona el-mi'rad denilen ucu sivriıtilmiş enli tahtanın avı hakkında sordum da o: Eğer keskin ucuyla isabet ettirirsen ye, şayet enli tarafıyla isabet eder de avı öldürürse o darbe ile öldürülmüş (vakız)dir, bu sebeple yeme, diye buyurdu."

 

باب: ما جاء في التَّصَيُّدِ.

10. AVCILIK YAPMAK HAKKINDA HADİSLER

 

حدثني محمد: أخبرني ابن فُضَيل، عن بيان، عن عامر، عن عدي بن حاتم رضي الله عنه قال:

 سألت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت: إنا قوم نتصيَّد بهذه الكلاب، فقال: (إذا أرسلت كلابك المعلَّمة، وذكرت اسم الله، فكل مما أمسكن عليك، إلا أن يأكل الكلب فلا تأكل، فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه، وإن خالطها كلب من غيرها فلا تأكل).

 

[-5487-] Adiy b. Hatim r.a.'dan, dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e:

 

Biz bu köpeklerle avcılık yapan bir kavimiz, diye sordum. O şöyle buyurdu:

 

Allah'ın adını zikrederek eğitilmiş köpeklerini saldığın takdirde onların senin için tuttuklarından ye. Ancak köpek yemiş ise sen yeme. Çünkü ben köpeğin kendisi için avı yakalamış olacağından korkarım. Şayet aralarına onlardan başka bir köpek karışacak olursa yine yemet"

 

 

حدثنا أبو عاصم، عن حَيْوَة بن شُرَيح. وحدثني أحمد بن أبي رجاء: حدثنا سَلَمة بن سليمان، عن ابن المبارك، عن حَيْوَة بن شُرَيح قال: سمعت ربيعة بن يزيد الدمشقي قال: أخبرني أبو إدريس عائذ الله قال:

 سمعت أبا ثعلبة الخُشَني رضي الله عنه يقول: أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت: يا رسول الله، إنا بأرض قوم أهل الكتاب، نأكل في آنيتهم، وأرض صيد أصيد بقوسي، وأصيد بكلبي المعلَّم والذي ليس معلَّماً، فأخبرني: ما الذي يحل لنا من ذلك؟ فقال: (أما ما ذكرت أنك بأرض قوم أهل الكتاب تأكل في آنيتهم: فإن وجدتم غير آنيتهم فلا تأكلوا فيها، وإن لم تجدوا فاغسلوها ثم كلوا فيها. وأما ما ذكرت أنك بأرض صيد: فما صدت بقوسك فاذكر اسم الله ثم كل، وما صدت بكلبك المعلَّم فاذكر اسم الله ثم كل، وما صدت بكلبك الذي ليس معلَّماً فأدركت ذكاته فكل).

 

[-5488-] Ebu. Sa'lebe el-Huşeni r.a.'dan, dedi ki: "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gidip:

 

Ey Allah'ın Rasulü, biz kitap ehli olan bir kavmin diyarında bulunuyoruz. Onların kaplarından yemek yiyoruz (yiyebilir miyiz)? Ayrıca avcılık yapılan bir diyardayız. Ben yayımla avlandığım gibi, eğitilmiş olan köpeğimle de, eğitilmemiş olan köpeğimle de avlandığım oluyor. Bunlardan bize nelerin helalolduğunu bana bildir, dedim.

Allah Rasulü şöyle buyurdu: Senin kitap ehli bir kavmin diyarında olduğunu ve onların kaplarında yemek yediğini söyledin. Eğer onların kapları dışında başka kaplar bulabilirseniz onların kaplarında yemeyiniz. Eğer başka kap bulamazsanız, o kapları yıkayınız, sonra onlarda yemek yiyebilirsiniz. Avcılık yapılan bir diyarda olduğunu da söz konusu ettin. Yayınla avlandığın takdirde Allah'ın ismini zikret, sonra ye. Eğitilmiş olan köpeğin vasıtası ile avlandığın takdirde yine Allah'ın adını an, sonra ye. Eğitilmemiş olan köpeğinle avlanmana gelince, eğer onu yetişip tezkiye edebilirsen (şer'l esaslara uygun kesebilirsen) yiyebilirsin."

 

 

حدثنا مسدَّد: حدثنا يحيى، عن شُعبة قال: حدثني هشام بن زيد، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال:

 أنفجنا أرنباً بمَرِّ الظهران، فسعوا عليها حتى لَغِبُوا، فسعيت عليها حتى أخذتها، فجئت بها إلى أبي طلحة، فبعث إلى النبي صلى الله عليه وسلم بوركها وفخذيها فقبله.

 

[-5489-] Enes b. Maıik r.a.dan, dedi ki: "Merru'z-Zahran denilen yerde bir tavşanın peşine takıldık. Yoruluncaya kadar onu yakalamak için koşuşup durdular. Daha sonra ben onun arkasından koştum ve nihayet onu yakaladım. Onu alıp Ebu Talha'ya götürdüm, o da onun uyluklarının üst tarafını yahut iki budunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gönderdi, o da bunu kabul etti."

 

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن أبي النضر، مولى عمر بن عبيد الله، عن نافع، مولى أبي قتادة، عن أبي قتادة:

 أنه كان مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، حتى إذا كان ببعض طريق مكة، تخلَّف مع أصحاب له محرمين، وهو غير محرم، فرأى حماراً وحشياً، فاستوى على فرسه، ثم سأل أصحابه أن يناولوه سوطاً فأبوا، فسألهم رمحه فأبوا، فأخذه ثم شد على الحمار فقتله، فأكل منه بعض أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبي بعضهم، فلما أدركوا رسول الله صلى الله عليه وسلم سألوه عن ذلك، فقال: (إنما هي طعمة أطعمكموها الله).

 

[-5490-] Ebu Katade'den rivayete göre o (Hudeybiye yılında seferde) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idi. Mekke yolunun bir kısmında oldukları sırada ihramlı olan birkaç arkadaşı ile birlikte geri kalmıştı. Ebu Katade'nin kendisi ise ihrama girmemişti. Yabani bir eşek gördü, atına bindi. Sonra da arkadaşlarından kendisine bir kamçı vermelerini istediyse de onlar kabul etmediler. Mızrağını vermelerini istedi, yine kabul etmediler. Bu sefer kendisi mızrağını aldı, sonra da eşeğin peşinden hızlı ca koştu ve onu öldürdü. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından bazıları o yabani eşekten yedikleri halde, bazıları da yemeyi kabul etmedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yetiştiklerinde ona bu durumu sordular. Allah Rasulü bunun üzerine: "O, Allah'ın size yiyesiniz diye ihsan ettiği bir yiyecektir, buyurdu."

 

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي قتادة: مثله، إلا أنه قال: (هل معكم من لحمه شيء).

 

[-5491-] Yine Ebu Katade'den, benzeri bir rivayet nakledilmiş bulunmaktadır.

Ancak oradaki rivayete göre Allah Rasulü:

 

"Beraberinizde onun etinden bir şey kaldı mı" diye sordu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Avcılık yapmak hakkında hadisler." İbnu'l-Müneyyir dedi ki: Buhari'nin bu başlıktan maksadı, geçimi avlanmaya bağlı kimselerin avcılıkla uğraşmalarının meşru olduğuna, başka şeyler ile geçinen kimselerin arızi olarak av yapmalarının mubah olduğuna, ama asıl ihtilatın bulunduğu noktanın, sadece eğlenmek amacıyla avlanmak olduğuna işaret etmektedir.

 

Derim ki: Buna dair açıklamalar birinci başlıkta geçmiş bulunmaktadır.

 

باب: التصيُّد على الجبال.

11. DAĞLAR ÜZERİNDE AVLANMAK

 

حدثنا يحيى بن سليمان الجُعْفِيُّ قال: حدثني ابن وهب: أخبرنا عمرو: أن أبا النضر حدثه، عن نافع مولى أبي قتادة، وأبي صالح مولى التوأمة: سمعت أبا قتادة قال:

 كنت مع النبي صلى الله عليه وسلم فيما بين مكة والمدينة وهم محرمون، وأنا رجل حِلٌّ على فرس، وكنت رقَّاء على الجبال، فبينا أنا على ذلك، إذ رأيت الناس متشوِّفين لشيء، فذهبت أنظر، فإذا هو حمار وحش، فقلت لهم: ما هذا؟ قالوا: لا ندري، قلت: هو حمار وحشي، فقالوا: هو ما رأيت، وكنت نسيت سوطي، فقلت لهم: ناولوني سوطي، فقالوا: لا نعينك عليه، فنزلت فأخذته، ثم ضربت في أثره، فلم يكن إلا ذاك حتى عقرته، فأتيت إليهم، فقلت لهم: قوموا فاحتملوا، قالوا: لا نمسُّه، فحملته حتى جئتهم به، فأبى بعضهم، وأكل بعضهم، فقلت: أنا أستوقف لكم النبي صلى الله عليه وسلم، فأدركته فحدثته الحديث، فقال لي: (أبقي معكم شيء منه). قلت: نعم، فقال: (كلوا، فهو طُعْمٌ أطعمكموها الله).

 

[-5492-] Ebu Katade'den dedi ki: "Mekke ile Medine arasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Onlar ihramlı oldukları halde ben ihrama girmemiş, atımın üzerinde yolculuk yapıyordum. Ben dağlara çokça çıkan birisi idim. Bu durumda iken insanların bir şeye bakıp durduklarını gördüm. Ben de ona bakmaya çalıştım. Onun yabani bir eşek olduğunu gördüm. Onlara: Bu ne, diye sordum. Onlar: Bilmiyoruz dediler. Ben: O bir yabani eşektir, dedim; Bu sefer onlar: Evet, o gördüğün gibidir dediler. Kamçımı unutmuş -idim, onlara:

 

Bana kamçımı uzatınız, dedim. Onlar: O hayvanı yakalaman için sana yardım etmeyiz, dediler. Bunun üzerine inip kamçımı kendim aldım. Sonra onun peşine takıldım. Fazla zaman geçmeden ona yetiştim ve ayaklarından yaraladım. Arkadaşlarımın yanına gittim, onlara: Kalkın da onu taşıyın dedimse de, onlar: Hayır elimizi ona değdirmeyiz, dediler. Ben de o yabani eşeği taşıyıp onların yanına kadar götürdüm. Bazıları ondan yemedi, bazıları da yedi. Bunun üzerine ben:

 

Sizin için Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gidip bunun yenilip yenilmeyeceğini soracağım, dedim. Sonra ona yetiştim ve olanı biteni anlattım.

 

Bana: Yanınızda ondan bir şey kaldı mı diye sordu. Ben: Evet, dedim. Allah Rasulü: Yiyiniz, bu Allah'ın sizlere yemeniz için ihsan ettiği bir rızıktır, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

'Dağlardaavıanmak." Buhari bu başlık altında Ebu Katade'nin rivayet ettiği yabani eşek olayı ile ilgili hadisi zikretmektedir. Çünkü bu rivayette: "Ve ben dağların üzerine çokça tırmanan birisi idim" ifadelerinden dolayıdır. Bu da dağların yüksek yerlerine, tepelerine çokça çıkardım anlamındadır.

 

İbnu'l-Müneyyir dedi ki: Bu başlık ile kendisi ya da bineği lehine bir maksat gözeten kimsenin maksadının mubah olması halinde, zorluklara katlanmanın caiz olduğuna dikkat çekmek istemiştir.

 

Ayrıca dağlarda avlanmanın hükmünün düzlükte avlanmak gibi olduğuna, ihtiyaç dolayısı ile yürünmesi zor yerlerde atkoşturmanın caiz olduğuna ve bunun hayvana bir çeşit azap kalbilinden olmadığına da dikkat çekmektedir .