SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEBAİH VE’S-SAYD

<< 1877 >>

EK SAYFA – 1877-2

باب: قول الله تعالى: {أحل لكم صيد البحر} / المائدة: 96/.

12. YÜCE ALLAH'IN: "DENİZ AVI SİZE HELAL KILINDI."(Maide, 96) BUYRUĞU

 

وقال عمر: صيده ما اصطيد، و {طعامه} / المائدة: 96/: ما رمى به.

Ömer dedi ki: "Onun (denizin) avı" denizden avlananlar demektir. Onun yiyeceği ise denizin kıyıya attıklarıdır. Ebu Bekr dedi ki: Denizin içinde ölüp suyun üzerine çıkan helaldir.

 

وقال أبو بكر: الطافي حلال. وقال ابن عباس  : طعامه ميتته، إلا ما قذرت منها، والجِرِّيُّ لا تأكله اليهود، ونحن نأكله. وقال شُرَيح، صاحب النبي صلى الله عليه وسلم: كل شيء في البحر مذبوح.

ibn Abbas dedi ki: Denizin yiyeceği onda ölen (meyte)dir. Ancak kendisinden tiksinip pis saydığın bu türden değildir. Yahudiler yılan balığını yemezler ama bizler onu yeriz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından olan Şureyh şöyle demiştir: Denizde bulunan her şey şer'i usule uygun kesilmiş demektir.

 

وقال عطاء: أما الطير فأرى أن يذبحه.

Ata da şöyle demiştir: Ama kuşların -görüşüme göre- zebh edilmesi (kesimesi) gerekir.

 

وقال ابن جُرَيج: قلت لعطاء: صيد الأنهار وقِلات السيل، أصيد بحر هو؟ قال: نعم، ثم تلا: {هذا عذب فرات سائغ شرابه وهذا ملح أجاج ومن كلٍّ تأكلون لحماً طريًّا} / فاطر: 12/.

İbn Cüreyc dedi ki: Ben Ata'ya: Nehirlerde ve sel sularında avlanılan hayvanlar da deniz avı sayılır mı, diye sordum. O, evet dedikten sonra: "Bu, çok tatlı, içimi hoş ve kolaydır, diğeri ise çok acı ve tuzludur. Bununla birlikte her ikisinden de taze et yersiniz. "(Fatır, 12) buyruğunu okudu.

 

وركب الحسن عليه السلام على سرج من جلود كلاب الماء.

el-Hasen de su köpeklerinin derilerinden yapılmış bir semer üzerine binmiştir.

 

وقال الشَّعبي: لو أن أهلي أكلوا الضفادع لأطعمتهم. ولم ير الحسن بالسلحفاة بأساً.

Şa'bl dedi ki: Eğer benim aile halkım kurbağa yeselerdi, kesinlikle ben de onlara yedirirdim, demiştir. Yine el-Hasen kaplumbağa yemekte bir sakınca görmezdL

 

وقال ابن عباس: كل من صيد البحر وإن صاده نصراني أو يهودي أو مجوسي.

İbn Abbas dedi ki: İster Hıristiyan, ister Yahudi, ister Mecusi avlanmış olsun deniz avından ye.

 

وقال أبو الدرداء في المُرْيِ: ذَبَحَ الخَمْرَ النِّينَانُ والشمس.

Ebu'd-Derda da "el-Murri" denilen yiyecek hakkında, şarabı balık ve güneş keser (helal kılar) demiştir.

 

حدثنا مسدَّد: حدثنا يحيى، عن ابن جُرَيج قال: أخبرني عمرو: أنه سمع جابراً رضي الله عنه يقول:

 غزونا جيش الخَبَطِ، وأميرنا أبو عبيدة، فجعنا جوعاً شديداً، فألقى البحر حوتاً ميتاً لم يُرَ مثله، يقال له العنبر، فأكلنا منه نصف شهر، فأخذ أبو عبيدة عظماً من عظامه، فمر الراكب تحته.

 

[-5493-] Cabir r.a.'dan, diyor ki: "Biz ordu olarak el-Habat gazvesine çıktık. Ebu Ubeyde kumandan yapıldı. Oldukça acıktık. Deniz, ölmüş bir balığı kıyıya attı. Anber adındaki bu balığın bir benzeri görülmüş değildir. Yarım ay süreyle ondan yedik. Ebu Ubeyde bu balığın kemiklerinden birisini alıp (dikti). Bir süvari de onun altındangeçti."

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد: أخبرنا سفيان، عن عمرو قال: سمعت جابراً يقول:

 بعثنا النبي صلى الله عليه وسلم ثلاثمائة راكب، وأميرنا أبو عبيدة، نرصد عيراً لقريش، فأصابنا جوع شديد حتى أكلنا الخَبَطَ فسُمِّيَ جيش الخَبَط، وألقى البحر حوتاً يقال له العنبر، فأكلنا نصف شهر وادَّهنَّا بوَدَكِهِ، حتى صلحت أجسامنا. قال: فأخذ أبو عبيدة ضلعاً من أضلاعه فنصبه فمر الراكب تحته، وكان فينا رجل، فلما اشتد الجوع نحر ثلاث جزائر، ثم ثلاث جزائر، ثم نهاه أبو عبيدة.

 

[-5494-] Cabir'den, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem 300 süvarilik bir birlik halinde bizleri gönderdi. Kumandammız da Ebu Ubeyde idi. Kureyş'e ait bir ke'rva.ru gözetiemekle görevli idik. Çok ileri bir açlıkla karşı karşıya kaldık. Hatta habat denilen dikenli bir ağacın yapraklarını dahi yedik. Bundan dolayı bu orduya el-Habat ordusu denildi. Daha sonra el-Anber adında bir balığı deniz kıyıya attı. Yarım ay süreyle ondan yedik. Onun yağını da süründük. Hatta vücutlarımız iyileşti."

 

Cabir (devamla) dedi ki: "Ebu Ubeyde balığın kaburga kemiklerinden birisini alıp yere dikti, süvari onun altından geçti. Aramızda da bir adam vardı. Açlık gittikçe ağırlaşınca önce üç deve kesti, sonra üç deve daha kesti. Daha sonra Ebu Ubeyde (develerini kesmeyi) ona yasaklad!."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Ebu Bekr "es-Sıddık" dedi ki: "Ölüp de su yüzüne çıkmış olan deniz hayvanı helaldir." Bu rivayeti Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, Tahavı ve Darekutnı, Abdulmelik b. Ebi Beşir'den, o İkrime'den, o İbn Abbas'tan diye mevsul olarak rivayet etmişlerdir. İbn Abbas dedi ki: Ben şahitlik ederim ki Ebu Bekr: "Ölüp de su yüzüne çıkmış olan balık helaldir" demiştir. Tahavı ayrıca "onu yemek isteyen kimse için" fazlalığını eklemiştir.

 

Bunu Darekutnı de ve aynı şekilde Abd b. Humeyd ile et-Tab erı de bu şekilde rivayet etmişlerdir. Bu rivayet yollarının birisinde şöyle denilmektedir: "Ben Ebu Bekr'in ölüp de su üzerine çıkmış balığı yediğine dair şahitlik ederim." Darekutnı bir başka yoldan, İbn Abbas'tan, o Ebu Bekir'den şöyle dediğini nakletmektedir:

 

"Şüphesiz Allah denizdekileri sizin için kesmiş bulunmaktadır. Onun hepsini yiyebilirsiniz. Çünkü o tezkiye edilmiş (temiz ve helal)dir."

 

"el-Cerrı (denilen yılan balığı)'yi Yahudiler yemezler, ama biz yeriz." Bu kabuğu olmayan bir türdür. el-Hattabı dedi ki: Bu, yılanlara benzeyen bir balık türüdür.

 

"İbn Cüreyc dedi ki: Ben Ata'ya nehirlerde ve sel sularında avlanılan hayvanlar deniz avı mıdır, diye sordum. O: Evet dedikten sonra yüce Allah'ın: "Bu çok tatlı, içirrÜ hoş ve kolaydır, diğeri ise çok acı ve tuzludur. Bununla birlikte her ikisinden de taze et yersiniz. "(Fatır, 12) buyruğunu okudu."

 

Sel suları (diye tercüme edilen tabirde) "kallat" lafzı kayada bulunan ve içine su dolan oyuklara denilir.

 

Şa'bı'nin kurbağalar ile ilgili sözleri hakkında İbnu't-TIn şunları söylemektedir: eş-Şa'bı kurbağaların tezkiye edilip edilmeyeceği ni açıklamamıştır. Maıik'in kabul ettiği görüşe göre tezkiye edilmeksizin yenilirler. Su kurbağası ile diğerleri arasında hükümlerin farklı olduğunu söyleyen alimler de vardır. Hanefilerle, Şafiı'den gelen bir rivayete göre tezkiye kaçınılmazdır, mutlaka gereklidir.

 

"Ebu'd-Derda da el-murrı hakkında: Balık ve güneş o şarabı kesmiştir. demiştir. ii el-Harbı dedi ki: Bu el-murrı Şam'da yapılır. Şarabın içine tuz ve balık atılarak güneşe bırakılır. Böylelikle şarabın tadı da değişir.

 

Abdurrezzak bunu Said b. Abdulaziz yoluyla Atiyye b. Kays'tan şöylece rivayet etmiştir: Ebu'd-Derda'nın arkadaşından birisi bir başkasına gitmiş -ve burada murrı hakkında ihtilafa düştüklerine dair olayı zikrettikten sonra- her ikisi de Ebli'd-Derda'ya giderek ona durumu sormuşlar. Ebli'd-Derda da onlara şu cevabı vermiştir: "Onun şarabını güneş, tuz ve balıklar keser."

 

Buharl'nin burada balık ile ilgili olayı anlatan hadisi zikretmekten maksadının şu olduğu anlaşılmaktadır: Denizin ölüsünü yemek caizdir. Çünkü hadiste açık bir şekilde şöyle denilmektedir: "Deniz, ölmüş bir balığı kıyıya atb. Anber denilen bu balığın bir benzeri görülmemiştir."

 

Daha önce Megazi bölümünde Sahih'te yer alan bu hadisin rivayetlerinden birisinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu balıktan yediği de belirtilmiş bulunmaktadır. Böylelikle hadisin başlığa delaleti eksiksiz olmaktadır. Yoksa açlık halinde ashabın yemeleri tek başına delil olamaz. Çünkü çaresizlikten onu yedikleri söylenebilir. Hadisin sonunda ise bu balığı yemenin helal oluşunun zaruret sebebi dolayısıyla olmadığı da açıkça anlaşılmaktadır. Aksine onu yemenin helal oluşu deniz avı olduğundan dolayı idi. Ayrıca hadisin sonlarında hem Buhari, hem Müslim'in kaydettiği rivayette şöyle denilmektedir: "Biz Medine'ye vardığımızda bunu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattık. O da şöyle buyurdu: Allah'ın çıkardığı bir rızkı yiyiniz. Eğer sizinle beraber ondan bir şeyler varsa bize de yediriniz. Onlardan birisi Allah Rasulüne balığın bir uzvunu getirdi, o da onu yedi."

Böylelikle onlar bunun mutlak olarak helal olduğunu açıkça görmüş oldular.

 

Ayrıca bizzat kendisi de ondan yemekle bu husustaki beyanı daha ileri dereceye götürmüş oldu. Çünkü Allah Rasulünün kendisi zaruret içerisinde değildi.

 

Hanefilerden bunun mekruh olduğu nakledilmiştir. Onlar denizin atmasından sonra ölen deniz hayvanı ile herhangi bir musibet olmaksızın denizin içinde ölen deniz hayvanı arasında fark gözetmişler ve bu hususta Ebli'z-Zubeyr'in, Cabir'den rivayet ettiği şu hadisi delil almışlardır: "Denizin attığını yahut denizin çekilerek kıyıda bıraktığını yiyiniz. Fakat denizin içinde ölüp de su üzerine çıkanı yemeyiniz. "