SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ET’İME

<< 1851 >>

باب: المؤمن يأكل في مِعًى واحد.

12. "MÜMİN KİŞİ TEK BİR BAĞIRSAKTA YER."

 

Bu hususta Ebu Hureyre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye rivayette bulunmuştur.

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا عبد الصمد: حدثنا شعبة، عن واقد بن محمد، عن نافع قال:

 كان ابن عمر لا يأكل حتى يؤتى بمسكين يأكل معه، فأدخلت رجلاً يأكل معه فأكل كثيراً، فقال: يا نافع، لا تُدخل هذا عليَّ، سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (المؤمن يأكل في مِعًى واحد، والكافر يأكل في سبعة أمعاء).

 

[-5393-] Nafi'den, dedi ki: "İbn Ömer, yanına onunla birlikte yemek yiyecek bir yoksul getirilmedikçe yemek yemezdi. Bir gün onunla beraber yemek yesin diye bir adamı içeriye aldım. Adam çok fazla yemek yedi.

 

İbn Ömer: Ey Nafi bu adamı bir daha yanıma sokma, dedi. Çünkü ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i:

 

Mu'min tek bir bağırsağı doldurmak için yer, katir ise yedi bağırsağı doldurmak için yer, diye buyururken dinledim. "

 

Bu Hadis 5394 ve 5395 numara ile gelecektir.

 

 

(5079) - حدثنا محمد بن سلام: أخبرنا عبدة، عن عبيد الله، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن المؤمن يأكل في مِعًى واحد، وإن الكافر، أو المنافق - فلا أدري أيهما قال عبيد الله - يأكل في سبعة أمعاء).

وقال ابن بُكَير: حدثنا مالك، عن نافع، عن ابن عمر، عن النبي صلى الله عليه وسلم بمثله.

 

[-5394-] İbn Ömer r.a.'dan: "Raslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Şüphesiz mu'min tek bir bağırsağı doldurmak için yer, kafir --yahut münafık, Ubeydullah'ın hangisini söylediğini bilmiyorum-- ise yedi bağırsağı doldurmak için yer."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان، عن عمرو قال:

 كان أبو نَهيك رجلاً أكولاً، فقال له ابن عمر: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (إن الكافر يأكل في سبعة أمعاء) فقال: فأنا أومن بالله ورسوله.

 

[-5395-] Amr'dan, dedi ki: "Ebli Nehik çok yemek yiyen birisi idi. İbn Ömer ona dedi ki: Raslilullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

Şüphesiz kafir yedi bağırsağı doldurmak için yer. Ebu Nehik:

 

Ama ben Allah'a ve Rasulüne iman ediyorum, diye cevap verdi."

 

 

حدثنا اسماعيل قال: حدثني مالك، عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يأكل المسلم في مِعًى واحد، والكافر يأكل في سبعة أمعاء).

 

[-5396-] Ebu Hureyre r.a.'dan, dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Müslüman tek bir bağırsakta yer, kafir ise yedi bağırsakta yer."

 

Bu Hadis 5397 numara ile gelecektir.

 

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا شعبة، عن عدي بن ثابت، عن أبي حازم، عن أبي هريرة:

 أن رجلاً كان يأكل أكلاً كثيراً، فأسلم، فكان يأكل أكلاً قليلاً، فذُكر ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم فقال: (إن المؤمن يأكل في مِعًى واحد، والكافر يأكل في سبعة أمعاء).

 

[-5397-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayete göre

 

"Bir adam çokça yemek yerdi. Müslüman olduktan sonra çok az yemek yemeğe başladı. Bu durum Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e aktarılınca o:

 

Mu'min tek bir bağırsak için yer, kafir ise yedi bağırsak için yer, diye buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Ben Allah'a ve Rasulüne iman ediyorum, dedi." Bundan dolayı ilim adamları hadisi ileride açıklaması geleceği üzere zahirinden anlaşılan bir başka anlama yorumlamakta ittifak etmişlerdir.

 

Hadisin ne anlama geldiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Zahirinden anlaşılanın kastedilmediği ama asıl maksadın, mu'minin dünyadaki zahidliğini, kafir'in de dünyaya karşı tutkusunu bir örnekle açıklamak olduğu söylenmiştir. mu'min kimsenin dünyadan az nasip almak istemesi dolayısıyla o tek bir bağırsak için yemek yer. Kafir ise dünyaya şiddetli şekilde bağlı ve istekli olduğundan, çokça dünyalığa sahip olmak istediğinden yedi bağu'sak için yer (gibidir). Yoksa maksat gerçek manasıyla bağırsaklar da değildir, özelolarak yemeğin miktarı da değildir. Maksat sadece birisinin dünyadan az bir şeyleralmaya çalıştığını, diğerinin ise olabildiği kadar çok almaya gayret ettiğini anlatmaktır. Sanki dünyayı ele geçirme isteğini yemek ile bunun sebep ve yollarını da bağırsaklar ile ifade etmiş gibidir. Aradaki ilişki de açıkça anlaşılmaktadır.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: mu'min helal yer, kafir ise haram yer.

Varlık aleminde helal olan şeyler ise haramlardan daha azdır. Bu açıklamayı da İbnu't-Tin nakletmiştir.

 

Maksadın, mu'minin çok yemek yemenin, kafirin niteliği olduğunu bilmesi halinde az yemek yemeye teşvik edilmesi olduğu da söylenmiştir. Çünkü mu'minin kendisi kafirin niteliğine sahip olmaktan nefret eder. Çok yemek yemenin kafirlerin niteliğinden olduğuna yüce Allah'ın şu buyruğu da•delil teşkil etmektedir: "Kafirler ise, onlar faydalanırlar ve davarların yediği gibi yerler.''(Muhammed, 12)

 

Aksine, hadis zahiri üzeredir de denilmiştir. Daha sonra bu görüşte olanlar farklı açıklamalarda bulunmuşlardır. Birinci açıklamaya göre hadis muayyen bir şahıs hakkında varid olmuştur. "Kafir" lafzının başındaki lam, cins için değil, ahi d içindir. Bu görüşü İbn Abdilben- kesin bir ifade ile dile getirerek şöyle demiştir:

 

Hadisin genelolarak yorumlanmasına imkan yoktur. Çünkü müşahede böyle bir anlamı kabil değildir. Nice kafirler vardır ki mu'minden daha az yemek yer, aksi de söz konusudur. Nice kafir vardır ki Müslüman olduktan sonra yediği yemek miktarında bir değişiklik olmamıştır.

İkinci görüşe göre ise hadis, çoğunlukla görülen için variddir. Gerçek sayı da kastediimiş değildir. Bunlar yedi sayısının çokluğu anlatmak için özelolarak kullanılan bir mübalağa kipi olduğunu söylemişlerdir. Yüce Allah'ın: "Deniz de ardından yedi deniz daha ona (mürekkep olup) katılsa ... "(Lukman, 27) buyruğunda olduğu gibi.

 

Yani mu'minin özelliği az yemek ile yetinmektir. Çünkü o ibadetin sebepleri olan şeylerle meşguldür. Diğer taraftan şeriatın yemekten kastı, açlığı gidermek, insanın bünyesini ayakta tutmak, ibadete yardımcı olmak olduğunu bilir. Ayrıca daha fazla yemesi halinde hesaba çekilmekten de korkar.

 

Kafir ise tamamen farklı bir durumdadır. O, şeriatın maksadının durduğu yerde durmaz. Bilakis kafir nefsinin, şehvetinin peşinden gider ve haramın sorumluluklarından korkmaksızın arzu ve isteklerini alabildiğine yerine getirmeye çalışır. Böylelikle mu'minin -sözünü ettiğimiz sebepler dolayısıyla- kafirin yediklerine nispet edilmesi halinde, onun yediği miktarın yedide biri gibi görülür. Fakat bu her mu'min ve kafir hakkında genelolarak böyle olmasını gerektirmez. mu'minler arasında ya adeten yahut dahili bir hastalık sebebiyle ya da bir başka sebep dolayısıyla arızı bir durumdan ötürü çokça yiyebilenler olabilir. Kafirler arasında da ya doktorların görüşlerine uygun sağlığına riay.et yahut rahiplerin görüşlerine uygun riyazet amacı ile az yemek yiyen bulunabilir ya da midenin güçsüzlüğü gibi arızi bir sebeple az yiyebilir.

 

et-TIb! dedi ki: Sözün özü şudur: Zühde yönelmek ve açlığı giderecek kadarına kanaatgöstermek tutkusu, kafirin aksine mu'minin şanındandır. Eğer bu niteliğe uymayan bir mu'min ya da bir kafir bulunacak olursa bundan hareketle hadisin tenkidi cihetine gidilemez.

 

Üçüncü görüşe göre bu hadiste mu'minden kasıt, imanı tam mu'mindir. Çünkü Müslümanlığı güzel, imanı kamilolan bir kimsenin düşüncesi, sonunda karşı karşıya kalacağı ölüm ile ölümün sonrası ile meşgul olur. Bu şekilde ileri derecedeki korkusu, çokça tefekkürü ve nefsine karşı şefkati, arzu ve isteklerinin tamamını yerine getirmesine engel olur. Aç gözlülük ise kafirin şanındandır. Bundan dolayı o, hayvanın yediği gibi saldırırcasına yer. Bünyesini ayakta tutmak için gözettiği bir masıahattan ötürü yemez.

 

Ancak el-Hattabi bu açıklamayı kabul etmeyerek şöyle demiştir: Seleften faziletli birçok kimsenin çok yemek yediği nakledilmiştir. Bu imanlarında bir eksiklik meydana getirmemiştir.

 

Dördüncü görüşe göre ise maksat şudur: mu'min yemek yerken, içerken A1lah'ın adını anar. Bundan dolayı şeytan ona ortak olmaz ve az bir şey ona yeterli gelir. Kafir ise besmele çekmez. Bu sebeple şeytan -önceden de açıklandığı üzere- ona ortak olur.