SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ET’İME

<< 1847 >>

باب: من أكل حتى شبع.

6. DOYUNCAYA KADAR YEMEK YİYEN KİMSE

 

حدّثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن إسحق بن عبد الله بن أبي طلحة: أنه سمع أنس بن مالك يقول: قال أبوطلحة لأم سليم:

 لقد سمعت صوت رسول الله صلى الله عليه وسلم ضعيفاً، أعرف فيه الجوع، فهل عندك من شيء؟ فأخرجت أقراصاً من شعير، ثم أخرجت خماراً لها، فلفت الخبز ببعضه، ثم دسته تحت ثوبي، وردتني ببعضه ثم أرسلتني إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال: فذهبت به، فوجدت رسول الله صلى الله عليه وسلم في المسجد ومعه الناس، فقمت عليهم، فقال لي رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أرسلك أبو طلحة). فقلت نعم، قال: (بطعام). قال: فقلت: نعم، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم لمن معه: (قوموا). فانطلق وانطلقت بين أيديهم، حتى جئت أبا طلحة، فقال أبو طلحة: يا أم سليم، قد جاء رسول الله صلى الله عليه وسلم بالناس، وليس عندنا من الطعام ما نطعمهم، فقالت: الله ورسوله أعلم، قال: فانطلق أبو طلحة حتى لقي رسول الله صلى الله عليه وسلم، فأقبل أبو طلحة ورسول الله صلى الله عليه وسلم حتى دخلا، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (هلمي يا أم سليم، ما عندك). فأتت بذلك الخبز، فأمر به فَفُتَّ، وعصرت أم سليم عُكَّة لها فأدَمَتْهُ، ثم قال فيه رسول الله صلى الله عليه وسلم ما شاء الله أن يقول، ثم قال: (ائذن لعشرة). فأذن لهم، فأكلوا حتى شبعوا، ثم خرجوا، ثم قال: (ائذن لعشرة). فأذن لهم فأكلوا حتى شبعوا ثم خرجوا، ثم قال: (ائذن لعشرة). فأذن لهم فأكلوا حتى شبعوا ثم خرجوا، ثم أذن لعشرة فأكل القوم كلهم وشبعوا، والقوم ثمانون رجلاً.

 

[-5381-] Enes b. Malik r.a.'den, diyor ki: "Ebu Talha, Ümmü Suleym'e:

 

Andolsun Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sesini, sesinden aç olduğunu anlayacağım şekilde oldukça zayıf duydum. Sende yiyecek bir şey var mı, dedi.

 

Ümmü Talha birkaç arpa ekmeği çıkardı. Daha sonra da bir başörtüsü çıkarıp onun bir parçası ile ekmeği sardı. Sonra bu ekmeği elbisemin albna yerleştirdi. Geri kalan kısmı ile de üzerimi rida gibi örttü. Arkasından beni Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'e gönderdi.

 

Enes dedi ki: Ekmeği alıp gittim. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i beraberinde insanlar da bulunduğu halde mescidde buldum. Onların başlarında ayakta dikildim. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: Seni Ebu Talha mı gönderdi, diye sordu. Ben: Evet, dedim. Beraberinde yiyecek bir şey de gönderdi mi, diye sordu. Ben yine: Evet, dedim.

 

Bu sefer Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beraberinde bulunanlara: Kalkın, diye buyurdu. O yola koyuldu, ben de onların önlerinde gidiyordum. Nihayet Ebu Talha'nın yanına vardım. Ebu Talha: Ey Üm mü Süleym, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanlarla birlikte gelmiş bulunuyor. Yanımızda da onlara yedirecek bir şeyimiz yok, dedi.

 

Ümmü Talha bunun üzerine: Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedi.

 

Enes dedi ki: Ebu Talha yola koyuldu ve nihayet Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile karşılaştı. Ebu Talha ve Rasulullah gelip evin içine girdiler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Ey Ümmü Süleym, yanında ne varsa getir, dedi. Ümmü Süleym de bana verdiği o ekmeği getirdi. Allah Rasulünün emri üzere ekmek doğrandı. Ümmü Süleym de onun üzerine yanındaki bir yağ tulumundan üzerine bir miktar yağ sıktı ve ona katık yaptı. Daha sonra Rasulullah bunun üzerine Allah'ın söylemesini dilediği şeyleri söyledi. Arkasından da: On kişiye içeri girmeleri için izin ver, diye buyurdu. Ebu Talha da onlara izin verdi. Doyuncaya kadar yedikten sonra çıktılar. Arkasından yine: On kişiye izin ver, dedi. Ebu Talha da on kişiye izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yiyip çıktılar. Daha sonra: On kişiye izin ver, dedi. Ebu Talha da onlara izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yiyip çıktılar. Sonra bir on kişiye daha izin verdi. Böylelikle hepsi doyuncaya kadar yemek yediler. Bunlar seksen kişi idiler."

 

 

حدثنا موسى: حدثنا معتمر، عن أبيه قال: وحدث أبو عثمان أيضاً، عن عبد الرحمن بن أبي بكر رضي الله عنهما قال:

 كنا مع النبي صلى الله عليه وسلم ثلاثين ومائة، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (هل مع أحد منكم طعام). فإذا مع رجل صاع من طعام أو نحوه، فعجن، ثم جاء رجل مشرك مشعان طويل، بغنم يسوقها، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (أبيع أم عطية، أو قال: هبة). قال: لا، بل بيع، قال: فاشترى منه شاة فصُنِعَت، فأمر نبي الله صلى الله عليه وسلم بسواد البطن يُشوى، وايم الله، ما من الثلاثين ومائة إلا قد حز له حزة من سواد بطنها، إن كان شاهداً أعطاه إيَّاه، وإن كان غائباً خبأها له، ثم جعل فيها قصعتين، فأكلنا أجمعون وشبعنا، وفضل في القصعتين، فحملته على البعير، أو كما قال.

 

[-5382-] Abdurrahman b. Ebi Bekr r.a.'dan, dedi ki:

 

''Yüz otuz kişi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idik. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Sizden birinizin yanında yiyecek bir şey var mı, diye sordu. Bir de baktık ki bir adamın yanında buğday (unu) yahut ona benzer bir sa' kadar bir şey var. Bu hemen yoğuruldu. Daha sonra boylu poslu, saçları uzun ve dağınık müşrik bir adam, önüne katmış olduğu bir koyun sürüsü ile geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Bunlar satılık mı yoksa bir bağış mı -yahut bir hibe mi- diye sordu. Müşrik: Hayır, bunlar satılıktır, dedi.

 

(Abdurrahman b. Ebi Bekr) dedi ki: Ondan bir koyun satın aldı. Bu koyun pişirildi. Allah'ın Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem koyunun siyahının (kara ciğerinin) kızartılmasını emir buyurdu. Allah'a yemin ederim, bu koyunun içindeki siyahtan kendisine parça kesilmedik o yüz otuz kişiden kimse kalmadı. Eğer o kişi orada hazır bulunuyor ise hemen payını ona vermişti. Bulunmuyor ise onun için payını sakladı. Daha sonra yemeği iki kaba koydu. Hepimiz birlikte yedik ve doyduk. Ayrıca iki kapta da bir şeyler arttı. Ben de onu deveye yükledim."

 

Ravi: Yahut Abdurrahman b. Ebi Bekı"in dediği gibi, demiştir.

 

 

حدثنا مسلم: حدثنا وُهَيب: حدثنا منصور، عن أمه، عن عائشة رضي الله عنها:

 توفي النبي صلى الله عليه وسلم حين شبعنا من الأسودين: التمر والماء.

 

[-5383-] Aişe r.anha'dan rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bizim iki siyah denilen hurma ve sudan doyduğumuz zamanda vefat etti.'

 

Hadis 5442 numara ile gelecektir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Ebu Talha'nın kıssasından, misafir kabuleden kimsenin, misafirine ikram olmak üzere evinin kapısına kadar misafirini karşılamasının ziyafet adabından olduğu anlaşılmaktadır.

 

İbn Battal dedi ki: Bu hadislerde doyuncaya kadar yemenin caiz olduğu ve bazen bunu yapmamanın da daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır.

 

Taberi ise şöyle demektedir: Şu kadar var ki, doyasıya yemek mubah ise de bunun vardığı bir son nokta olmalıdır. Bundan fazlası ise israftır. Bunun mutlak olarak mubah olan kısmı ise, yemek yiyen kimsenin Rabbine itaatine yardımcı olan ve yemeğin verdiği ağırlıktan ötürü üzerine vacip olan şeyleri eda etmekten geri bırakmayan miktardır.