وقول الله
تعالى: {كلوا
من طيبات ما
رزقناكم} /البقرة:
57، 172/ و/الأعراف: 160/
و/طه:81/. وقوله:
{أنفقوا من طيبات
ما كسبتم}
1. YÜCE ALLAH'IN: "SİZE RIZIK OLARAK VERDİĞİMİZ ŞEYLER'İN
TEMİZ OLANLARINDAN YİYİN."(Bakara, 57, 172; A'raf, 160; Taha, 81) BUYRUĞU
/البقرة:267/.
وقوله: {كلوا
من الطيبات
واعملوا صالحاً
إني بما
تعملون عليم}
/المؤمنون: 51/.
Yine yüce Allah'ın: "Kazandıklarınızın hoş ve temiz
olanlarından (tayyibat) infak edin."(Bakara, 267) buyruğu ile: ''Temiz
olan şeylerden (Tayyibat) yiyin ve salih amel işleyin. Çünkü şüphe yok ki ben
yaptıklarınız! çok iyi bilenim."(Mu'minun, 51) buyrukları
حدثنا محمد
بن كثير:
أخبرنا
سفيان، عن
منصور، عن أبي
وائل، عن أبي
موسى الأشعري
رضي الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(أطعموا الجائع،
وعودوا
المريض،
وفكُّوا
العاني). قال
سفيان:
والعاني
الأسير.
[-5373-] Ebu Musa el-Eş'ari r.a.'dan rivayete göre
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Aç olana yemek yediriniz. Hasta olanı ziyaret ediniz. Esir
olanı da esaretten kurtarınız."
Süfyan dedi ki: el-'Anı: Esir demektir.
حدثنا يوسف
بن عيسى:
حدثنا محمد بن
فضيل، عن أبيه،
عن أبي حازم،
عن أبي هريرة
قال:
ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم من طعام
ثلاثة أيام
حتى قُبض.
[-5374-] Ebu Hureyre r.a.'den, dedi ki: "Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in aile halkı, ruhu kabzedilinceye kadar üç gün
(arka arkaya) doya doya yemek yememişlerdir."
وعن أبي
حازم، عن أبي
هريرة:
أصابني
جهد شديد،
فلقيت عمر بن
الخطاب، فاستقرأته
آية من كتاب
الله، فدخل
داره وفتحها
عليَّ، فمشيت
غير بعيد
فخررت لوجهي من
الجهد
والجوع، فإذا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قائم على
رأسي، فقال:
(يا أبا هر).
فقلت لبيك
رسول الله
وسعديك، فأخذ
بيدي فأقامني
وعرف الذي بي،
فانطلق بي إلى
رحله، فأمر لي
بعس من لبن
فشربت منه، ثم
قال: (عد فاشرب
يا أبا هر).
فعدت فشربت،
ثم قال: (عد)
فعدت فشربت، حتى
استوى بطني
فصار كالقدح،
قال: فلقيت
عمر، وذكرت له
الذي كان من
أمري، وقلت
له: فولَّى الله
ذلك من كان
أحق به منك يا
عمر، والله
لقد استقرأتك
الآية، ولأنا
أقرأ لها منك.
قال عمر:
والله لأن
أكون أدخلتك
أحب إلي من أن
يكون لي مثل
حمر النعم.
[-5375-] Eba. Hureyre'den, dedi ki: "Aşırı derecede
bitkin düşmüştüm. Ömer b. el-Hattab ile karşılaştım. Ondan Allah'ın kitabından
bir ayeti bana okumasını istedim. O da evine girdi ve o ayeti bana okuyup hatırlattı.
Fazla uzağa gitmeden aşırı bitkinlik ve açlıktan yüzüstü yere düştüm. Ansızın
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i başımın ucunda dikilir gördüm.
Ey Eba. Hureyre, dedi. Ben: Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret dedim.
Elimden tuttu, beni ayağa kaldırdı. Benim niçin bu hale düştüğümü anladı. Alıp
evine götürdü ve bana büyükçe bir kapta süt getirilmesini emir buyurdu. Ben de
ondan içtim. Daha sonra: Tekrar iç ey Eba. Hureyre, diye buyurdu. Ben de tekrar
içtim. Arkasından: Tekrar, diye buyurdu. Ben de tekrar içtim. Nihayet karnım
düzeldi, hatta bir ok gibi dümdüz oluverdi.
Eba. Hureyre devamla dedi ki: Sonra Ömer ile karşılaştım ve ona
başımdan geçenleri anlattım, şunları da söyledim: Ey Ömer, bu işi senden daha
layık olan bir kimse üstlendi. Allah'a yemin ederim benim senden okumanı
istediğim ayeti kerimeyi ben senden daha iyi biliyordum.
Ömer dedi ki: Allah'a yemin ederim, seni içeriye almış (ve karnını
doyurmuş) olmayı kırmızı develere sahip olmaktan daha çok severim. "
Hadisin geçtiği diğer yerler: 6246 ve 6452
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Tayyibat" kelimesi "tayyibe"nin çoğul u
olup, zararı olmayan, temiz, eziyet verici bir yanı bulunmayan ve helal olup
kendisinden lezzet alınan şeyler hakkında kullanılır. Yüce Allah'ın şu buyruğu
birinci türden olanları söz konusu etmektedir: "Senden kendilerine neyin
helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size bütün iyi ve temiz şeyler (tayyibs.t)
helal kllındl.' (Maide, 4) Bu ayetin tefsirinde tercih edilen açıklama budur.
Eğer maksat helal olsaydı, cevapta sorudan fazlası yer almazdı.
Yüce Allah'ın: "O vakit tertemiz (tayyib) toprakla teyemmüm
edin.'(Maide, 6) buyruğu ikinci türdendir. Bugün tayyib bir gündür ve bu tayyib
bir gecedir, sözü de üçüncü tür anlama, başlıktaki ikinci ayet dördüncü tür
anlama örnektir. Zekat bölümünde bu ayetin tefsirine dair açıklamalarda
ticaretten maksadın helal olduğu da geçmiş bulunmaktadır.
İbn Battal dedi ki: Tevil bilginleri yüce Allah'ın: "Ey
iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri (tayyibat)
haram kllmayın."(Maide, 87) buyruğunun kendisine lezzetli yiyecekleri ve
mubah lezzetleri haram kılan kimseler hakkında indiği hususunda görüş ayrılığı
yoktur.
"Esiri kurtarınız." Esiri esaretten kUl-tarınız.
"Aşırı derecede bitkin düşmüştüm." Yani açlıktandolayı
bu halde idim. Bitkin düşmek anlamında olmak üzere cehd ile cühd lafızlannın
kullanıldığına dair açıklama daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Maksat zorluk
ve meşakkattir. Her şey hakkında kendisine göre söz konusu olur.
"Ondan bir ayeti okumasını istedim." Yani yararlanmak
amacıyla Kur'an-ı
Kerim'in muayyen bir ayetini bana okumasını istedim ..
"Bana bir uss "büyükçe bir kase"getirilmesini
emir buyurdu."
"Ta ki karnım düzeldi." Yani sütle dolduğundan dolayı
dümdüz oldu. "Kıdh (ok) gibi." Kıdh, tüyü olmayan ok demektir.
"Kırmızı tüylü develer". Kırmızı tüylü develer, diğer
türlere göre daha üstündür.