SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 1841 >>

باب: تحد المتوفى عنها زوجها أربعة أشهر وعشرا

46. KOCASI VEFAT ETMİŞ OLAN KADIN DÖRT AY ON GÜN İHDAD VAPAR (SÜSLENMEYİ VE KOKU SÜRÜNMEYİ TERK EDER)

 

وقال الزهري: لا أرى أن تقرب الصبية المتوفى عنها الطيب، لأن عليها العدة.

Zühri dedi ki: Görüşüme göre küçük kız çocuğu da koku sürünmez. Çünkü onun da iddet beklemek yükümlülüğü vardır.

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن عبد الله بن أبي بكر بن محمد بن عمر بن حازم، عن حميد بن نافع، عن زينب بنت أبي سلمة أنها أخبرته هذه الأحاديث الثلاثة:

 

Bize Abdullah İbn Yusuf tahdis etti, bize Malik Abdurrahman İbn Ebi Bekr İbn Muhammed İbn Amr İbn Hazm'dan haber verdi. O Humeyd İbn Nafılden, o Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb'den diye haber verdi. Zeyneb de ona bu üç tane hadisi haber vermiştir:

 

 

قالت زينب دخلت على أم حبيبة زوج النبي صلى الله عليه وسلم حين توفي أبوها أبو سفيان بن حرب، فدعت أم حبيبة بطيب فيه صفرة، خلوق أو غيره، فدهنت منه جارية ثم مست بعارضيها، ثم قالت: والله ما لي بالطيب من حاجة، غير أني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (لا يحل لامرأة تؤمن بالله واليوم الآخر أن تحد على ميت فوق ثلاث ليال، إلا على زوج أربعة أشهر وعشرا).

 

[-5334-] Zeyneb dedi ki: "Babası Ebu Süfyan İbn Harb vefat ettiği sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Ümmü Habibe'nin yanına .girdim. Ümmü Habibe içinde sarı renkli haluk adı verilen kokunun yahut başka bir hoş kokunun getirilmesini istedi. Daha sonra bu boyanın bir kısmını bir kız çocuğuna, elleri ile kendi yanaklarına sürdükten sonra:

 

Allah'a yemin ederim, benim hoş koku sürünmeye bir ihtiyacım yok. Şu kadar var ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in:

 

Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası hakkında söz konusu olan dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla ihdad yapması (süslenmeyi ve koku sürünmeyi terk etmesi) helal değildir, buyurduğunu dinlemişimdir, dedi."

 

 

قالت زينب: فدخلت غلى زينب بنت جحش: حين توفي أخوها، فدعت بطيب فمست منه، ثم قالت: أما والله ما لي بالطيب من حاجة، غير أني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول على المنبر: (لا يحل لامرأة تؤمن بالله واليوم الآخر أن تحد على ميت فوق ثلاث ليال، إلا على زوج أربعة أشهر وعشرا).

 

[-5335-] Zeyneb dedi ki: "Ben, kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb'in huzuruna girdim. O da bir koku getirilmesini istedi. Eliyle ondan biraz aldıktan sonra:

 

Allah'a yemin ederim, benim koku sürünmeye bir ihtiyacım yok. Şu kadar var ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minber üzerinde:

 

Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için dört ay on günlük bir süre dışında (herhangi bir kimse için) üç günden fazla ihdad yapması (süslenmeyi ve koku sürünmeyi terk etmesi) helal değildir, diye buyururken dinlemişimdir, dedi."

 

 

قالت زينب: وسمعت أم سلمة تقول: جاءت امرأة إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، إن ابنتي توفي عنها زوجها، وقد اشتكت عينها، أفتكحلها؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لا). مرتين أو ثلاثا. كل ذلك يقول: (لا) ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إنما هي أربعة أشهر وعشر، وقد كانت إحداكن في الجاهلية ترمي بالبعرة على رأس الحول).

 

[-5336-] Zeyneb dedi ki: "Ben Ümmü Seleme'yi de şöyle derken dinledim:

 

Bir kadın Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:

 

Ey Allah'ın Resulü, kızımın kocası vefat etti. Gözlerinden de rahatsızlandı, ona sürme çekebilir miyiz, diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Hayır diye buyurdu -ve iki ya da üç defa aynı şekilde hayır sözünü tekrarladıktan sonra- Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Hepsi zaten dört ay on günden ibarettir. Halbuki cahiliye döneminde sizden herhangi biriniz sene bitiminden sonra başı üstüne bir deve tezeği atardı (ve matemden böyle çıkardı) diye buyurdu."

 

Bu Hadis 5338 ve 5706 numara ile gelecektir.

 

 

قال حميد: فقلت لزينب: وما ترمي بالبعرة على رأس الحول؟ فقالت زينب: كانت المرأة إذا توفي زوجها، دخلت حفشا، ولبست شر ثيابها، ولم تمس الطيب حتى تمر بها سنة، ثم تؤتى بدابة، حمار أو شاة أو طائر، فتفتض، فقلما تفتض بشيء إلا مات، ثم تخرج فتعطى بعرة، فترمي، ثم تراجع بعد ما شاءت من طيب أو غيره، سئل مالك: ما تفتض؟ قال: تمسح به جلدها.

 

[-5337-] Humeyd dedi ki: "Ben Zeyneb'e: Senenin bitiminde başının üzerine deve tezeği atardı, ne demektir, diye sordum. Zeyneb:

 

Kadının kocası vefat etti mi evin en kötü yerine girer, en berbat elbisesini giyer ve üzerinden bir yıl geçmeyinceye kadar da elini kokuya değdirmezdi. Bundan sonra eşek, koyun ya da kuş türünden bir hayvan yanına getirilir, kadın da o hayvana vücudunu sürterdi. Vücudunu bir şeye değdirdi mi ölmediği de çok az olurdu. Daha sonra dışarı çıkar ve ona bir tezek verilir ve bunu da fırlatır, atardı. Bundan sonra artık dilediği şekilde koku sürünür ya da başka şeyler yapardı, diye cevap verdi."

 

Malik'e: "Teftaddu (sürünürdü)" ne demektir, diye soruldu. o: Onu derisine sürerdi, diye cevap vermiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İhdad yapar." İbn Deresteveyh dedi ki: İhdad, kadının kendisini süslenmekten, bedenini de koku sürünmekten alıkoyması, onunla evlenmeye talip olacakların önlenmesi ve onunla evlenmeyi ümit etmelerinin men edilmesi demektir.

 

Nitekim (bu mastardan türemiş bir isim olarak) had de masiyeti işlemeyi men eder.

"ez-Zührl dedi ki: Görüşüme göre küçük kız çocuğu da kokuya yaklaşamaz."

Kastettiği, evli olup da kocası ölmüş olandır.

 

"Helalolmaz" buyruğu kocanın dışında kimseler için ihdadın haram olduğuna delil gösterilmiştir. Bu da açık bir delalettir. Ayrıca sözü geçen süre zarfında koca için ihdadda bulunmak da vaciptir.

 

"Bir kadına ... " Hanefiler bunun mefhumunu esas alarak: Küçük çocuğun ihdad yapması vacip değildir demiş ise de cumhur küçük kız çocuğu için iddet nasıl vacip ise ihdad yapmasının da vacip olduğu kanaatindedir.

 

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden ... " ibaresinde Hanefiler, iman kaydının söz konusu edilmemesini zimmi bir kadın için ihdadın söz konusu olmayacağına delil göstermişlerdir. Bazı Malik! alimleri ve Ebu Sevr de böyle demiştir, Nesa! de bu şekilde bir başlık açmıştır.

 

Cumhur ise bunun, bu işten alıkoymayı mübalağalı bir şekilde belirtmek için pekiştirici olmak üzere zikredildiğini, bundan dolayı da onun bir mefhumunun olmadığını (bir anlam ifade etmediğini) söyleyerek cevap vermişlerdir. Nitekim başkalarının da gidebildiği bir yol hakkında: Bu Müslümanların yoludur, denilmesi de buna benzer.

 

"Ölmüş birisi için" ibaresi de -Malikilere hilaten- kocası kayıp kadın hakkında ihdadın söz konusu olmayacağını söyleyenlerin lehine delil gösterilmiştir. Çünkü kayıp kocanın vefatı muhakkak olarak bilinmemektedir.

 

"Koca müstesna." Bu hasrdan (daraltıcı ifadeden) ister baba, ister başka bir yakın olsun, koca dışında herhangi bir kimse için üç günden fazla ihdad yapılmayacağı anlaşılmıştır. Ayrıca Şafillerce daha sahih kabul edilen, boşanmış kadının ihdad yükümlülüğü yoktur, şeklindeki görüşlerine de delil gösterilmiştir. Ric'i talak ile boşanmış bir kadın için ihdadın söz konusu olmayacağı icma' ile kabul edilmiştir. Görüş ayrılığı sadece bain talak ile boşanmış kadın hakkındadır. Cumhur onun için ihdad yükümlülüğü yoktur derken, Hanefiler, Ebu Ubeyd ve Ebu Sevr kocası vefat etmiş olan kadına kıyas ile ihdad yapma yükümlülüğü vardır, demişlerdir. Bazı Şafii ve Maliki alimleri de bu görüştedir.

 

"Dört ay on gün" denildiğine göre bundaki hikmet, annesinin karnındaki çocuğun hilkatinin tekamülü, ona ruhun üflenmesinin, 120 gün geçtikten sonra söz konusu olduğundan dolayıdır, denilmiştir.

 

"Hayır dedi, bunu iki ya da üç defa tekrarladı, her seferinde hayırdiyordu."

 

Nevevi dedi ki: Bunda ihdad halinde bulunan kadının ihtiyaç duysun ya da duymasın sürme çekmesinin haram oluşuna delil bulunmaktadır.

 

"Kadının kocası öldü mü evinin en kötü yerine girerdi. .. " Şafii der ki: el-Hıfş (evin en kötü yeri) evin yapı bakımından en berbat bölümü demektir.

 

"Onu tenine sürerdi." Maıik bunun ne anlama geldiğini hadisin sonunda açıklayarak, o hayvanı tenine sürerdi, demiştir. Bu kelimenin asıl anlamı kırmaktır. Yani (böyle yaparak) içinde bulunduğu hali kırmış ve bu hayvan ile yaptığı uygulama ile halinden çıkmış oluyordu. el-Asbahani ve İbnu'l-Esir şöyle demişlerdir: Bu, çabuk hareket etmekten bir kinayedir; yani manzarasının çirkinliğinden çokça utandığından yahut alışmış olduğu evlilik hayatına ileri derecedeki iştiyakından dolayı anne babasının evine hızhca koşarak giderdi.

 

İbn Kuteybe dedi ki: Ben Hicazhlara bu işin mahiyetine dair soru sordum da bana şunu naklettiler: İddet bekleyen bir kadın elini suya değdirmez, tırnaklarını kesmez, saçlarını, tüylerini aldırmaz, sonra da bir sene geçtikten sonra en çirkin bir manzara ile dışarı çıkardı. Daha sonra da beklediği bu iddet halini, kendisiyle fercini sildiği bir kuş ile kırar ve onu bir kenara atardı. Onu kendisine sürdükten sonra o kuş hemen hemen hiç yaşamazdı.

 

Derim ki: Bu açıklama Malik'in açıklamasına muhalif değildir; ama ondan daha özel bir mana ifade eder. Çünkü Malik deriyi, teni mutlak olarak zikretmiştir. Bununla da kastın fercinin derisi olduğu anlaşılmaktadır.

 

İbn Vehb dedi ki: Bu kadının ellerini bu hayvana sürdüğünü, bu hayvan ile de sırtına sürdüğünü anlatmaktadır.

 

Bunun onu tenine sürdükten sonra guslettiği anlamına geldiği de söylenmiştir. Çünkü (aynı kökten gelen) el-İftidad kirleri izale etmek ve temizlenmek maksadı ile tatlı su ile -gümüş gibi beyaz ve temiz oluncaya kadar- yıkanmaktır.

 

Tezeğin atılması ile neyin kastedildiği hususunda da görüş ayrılığı vardır.

 

Bunun tezeği atmakla, iddeti de atıp bitirmiş olduğuna işaret olduğu söylendiği gibi, onun içinde bulunduğu belaya sabır ve beklemeye bir işaret olduğu da söylenmiştir. Artık bu sona erince ona göre bu işi hakir görerek atıp fırlattığı bir tezek gibi olur ve kocasının hakkını ne kadar tazim ettiğini de göstermiş olur, diye de açıklanmıştır.

 

Hayır, o bir daha benzeri bir duruma dönmemesi için gelecek adına güzel bir beklentisi olduğunu anlatmah. için o tezeği atardı, diye de açıklanmıştır.

 

 

باب: الكحل للحادة.

47. İHDAD YAPAN (ÖLEN KOCASI DOLAYISIYLA İDDET BEKLEYEN) KADIN İÇİN SÜRME ÇEKMENİN HÜKMÜ

 

حدثنا أدم بن أبي إياس: حدثنا شعبة: حدثنا حميد بن نافع، عن زينب بنت أم سلمة، عن أمها:

 أن امرأة توفي زوجها، فخشوا على عينيها، فأتوا رسول الله صلى الله عليه وسلم فاستأذنوه في كحل، فقال: (لا تكتحل، قد كانت إحداكن تمكث في شر أحلاسها، أو شر بيتها، فإذا كان حول فمر كلب رمت ببعرة، فلا حتى تمضي أربعة أشهر وعشر).

 

[-5338-] Humeyd İbn Nafi'den, Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den, onun da annesinden rivayetine göre:

 

"Bir kadının kocası vefat etmişti. Yakınları gözlerine (hastalıktan dolayı) zarar gelmesinden korktukları için RasQlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna gidip sürme çekmesi hususunda ondan izin istediler. Allah Rasulü:

 

Hayır, sürme çekmesin. Sizden bir kadın (kocası öldüğünde) en kötü elbiseleri içinde -yahut evinin en berbat yerinde- bekler dururdu. Üzerinden bir sene geçti mi yanından bir köpek geçse hemen bir tezek atardı da (böylece iddetinden çıkmış olurdu). Hayır, dört ayan gün geçinceye kadar (sürme çekmesin), diye buyurdu."

 

 

وسمعت زينب بنت أم سلمة تحدث، عن أم حبيبة: أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (لا يحل لامرأة مسلمة تؤمن بالله واليوم الآخر أن تحد فوق ثلاث أيام، إلا على زوجها أربعة أشهر وعشرا).

 

[-5339-] Yine Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'i, Ümmü Habibe'den diye tahdis ederken dinledim. Buna göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden Müslüman bir kadının kocası için beklemek zorunda olduğu dört ay on gün müstesna, üç günden fazla ihdad yapması (yas tutması) helal değildir."

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا بشر: حدثنا سلمة بن علقمة: عن محمد بن سيرين: قالت أم عطية: نهينا أن نحد أكثر من ثلاث إلا على زوج.

 

[-5340-] Muhammed İbn Sirin'den rivayete göre Ümmü Atiyye şöyle demiştir:

 

"Kocanın vefatı dolayısıyla olan müstesna, üç günden fazla (ölen birisi için) ihdad yapmamız (süslenmeyi ve koku sürülmeyi terk ederek yas tutmamız) bize yasakkılındı. "

 

باب: القسط للحادة عند الطهر.

48. ÖLMÜŞ KOCASI DOLAYISI İLE" İHDAD YAPAN (İDDET BEKLEYEN) KADININ (AY HALİNDEN) TEMİZLENMESİ HALİNDE KUST DENİLEN HOŞ KOKULU BİTKİYİ KULLANMASI

 

حدثني عبد الله بن عبد الوهاب: حدثنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن حفصة، عن أم عطية قالت: كنا ننهى أن نحد على ميت فوق ثلاث إلا على زوج، أربعة أشهر وعشرا، ولا نكتحل، ولا نطيب، ولا نلبس ثوب مصبوغا إلا ثوب عصب، وقد رخص لنا عند الطهر، إذا اغتسلت إحدانا من محيضها، في نبذة من كست أظفار، وكنا ننهى من اتباع الجنائز.

 

[-5341-] Ümmü Atiyye'den, dedi ki: "Koca için beklemekle emrolunduğumuz dört ay on gün dışında ölen herhangi bir kimse için üç günden fazla ihdad yapmamız bize yasaklanırdı. Ayrıca sürme çekmez, koku sürünmez, asb diye bilinen elbise dışında boyanmış elbise de giymezdik. Ay halinden temizlendikten sonra yıkanacağımız vakit bir nebzecik ezfar kustu kullanmamıza ruhsat verildi. Ayrıca bize cenazelerin arkasından gitmemiz de nehyolunurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Ay halinden temizlenmesİ esnasında ihdad yapan kadının kust kullanması."

 

Kasıt, bu haldeki bir kadının, eğer ay hali gören birisi ise ay halinden temizlenmesi esnasında bunu kullanmasıdır. İbnu'l-Münzir der ki: İlim adamları, ölmüş kocası dolayısıyla yas tutup iddet bekleyen bir kadının, usfur ve benzeri şeylerle boyanmış elbiseler giyinmesinin caiz olmayacağını icma' ile kabul etmişlerdir. Ancak siyah ile boyanmış elbiseleri giyebileceği hususunda Malik ve Şafii ruhsat vermişlerdir. Çünkü bu renkle boyanmış olan elbiseler süs için edinilmez. Aksine böyle bir elbise hüzün elbisesidir.

 

"Bir nebze" bir parça demektir. Küçük ve önemsiz şeyler hakkında kullanılır. "Ezfar kustu." Bu hususta "Ebu Abdullah" el-Buhari "dedi ki: (Kaf harfi ile) kust da (kef harfi ile) küst tıpkı (kef harfi ile) kMur ile (kaf harfi ile) "kMur" denilmesi gibidir.'

 

Nevevl dedi ki: Kust ile ezfar bilinen iki çeşit buhur (hoş koku yayan bitki) dirler. Bunlar koku sürünmek kastı ile kullanılmazlar. Ay halinden yıkanan bir kadının hoş olmayan kokuyu iz ale etmesi için bunları kullanmasına ruhsat verilmiştir. O bu kokuları hoş koku sürünmek için değil, kan ın iz bıraktığı yerlere sürer.

 

باب: تلبس الحادة ثياب العصب.

49. KOCASININ ÖLÜMÜ DOLAYISIYLA İDDET BEKLEYEN KADIN ASB KUMAŞINDAN YAPILMIŞ ELBİSE GİYEBİLİR

 

حدثنا الفضل بن دكين: حدثنا عبد السلام بن حرب، عن هشام، عن حفصة، عن أم عطية قالت: قال النبي صلى الله عليه وسلم:

 (لا يحل لامرأة تؤمن بالله واليوم الآخر أن تحد فوق ثلاث إلا على زوج، فإنها لا تكتحل ولا تلبس ثوب مصبوغا إلا ثوب عصب).

 

[-5342-] Ümmü Atiyye'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının kocası dışında bir kimse için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Böyle bir kadın sürme çekemez. Asb türü elbise dışnda boyanmış bir elbise de giyemez."

 

 

وقال الأنصاري: حدثنا هشام، حدثنا حفصة: حدثتني أم عطية: نهى النبي صلى الله عليه وسلم: ولا تمس طيبا، إلا أدنى طهرها إذا طهرت نبذة من قسط وأظفار.

 

[-5343-] Ümmü Atiyye'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem (sözü geçen hususları) nehyettiği gibi ayrıca hoş koku sürünmez (diye de buyurmuştur). Ancak temizleneceği vakit bir nebzecik kust ve ezfar kullanabilir."

 

 

قال أبو عبد الله: الفسط والكست مثل الكافور والقافور. نبذة: قطعة.

 

Ebu Abdullah dedi ki: (Kaf harfi ile) kust ile (kef harfi ile) küst tıpkı (kaf harfi ile) kafur ile (kaf harfi ile) kMur demek gibidir.

 

باب: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا يتربصن بأنفسهن أربعة أشهر وعشرا فإذا بلغن أجلهن فلا جناح عليكم فيما فعلن في أنفسهن بالمعروف والله بما تعملون خبير}. /البقرة: 234/.

50. "İÇİNİZDEN VEFAT EDİP DE GERİYE ZEVCELERİNİ BIRAKANLARIN ZEVCELERİ KENDİLİKLERİNDEN ... ALLAH YAPTIKLARINIZDAN HAKKIYLA HABERDARDIR. "(Bakara, 234)

 

حدثني إسحاق بن منصور: أخبرنا روح بن عبادة: حدثنا شبل: عن ابن أبي نجيح، عن مجاهد: {والذين يتوفون منكم ويذرون أزواجا}. قال: كانت هذه العدة تعتد عند أهل زوجها واجبا، فأنزل الله: {والذين

يتوفون منكم ويذرون أزواجا وصية لأزواجهم متاعا إلى الحول غير إخراج فإن خرجن فلا جناح عليكم فيما فعلن في أنفسهن من معروف}. قال: جعل الله لها تمام السنة سبعة أشهر وعشرين ليلة وصية، إن شاءت سكنت في وصيتها، وإن شاءت خرجت، وهو قول الله تعالى: {غير إخراج فإن خرجن فلا جناح عليكم} فالعدة كما هي واجب عليها. زعم ذلك عن مجاهد.

وقال عطاء: قال ابن عباس: نسخت هذه الآية عدتها عند أهلها، فتعتد حيث شاءت، وقول الله تعالى: {غير إخراج}. وقال عطاء: أن شاءت اعتدت عند أهلها، وسكنت في وصيتها، وإن شاءت خرجت لقول الله {فلا جناح عليكم فيما فعلن}. قال عطاء: ثم جاء الميراث، فنسخ السكنى، فتعتد حيث شاءت، ولا سكنى لها.

 

[-5344-] Mücahid'den (yüce Allah'ın): "İçinizden vefat edip geriye zevcelerini bırakan kimselerin zevceleri ... " buyruğu hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Kadının, önceleri bu iddeti kocasının ahabaları yanında beklemesi vacip idi. Daha sonra yüce Allah:

 

"İçinizden geride eşler bırakarak vefat edecekler, eşlerine (evlerinden) çıkarılmayarak bir yılına kadar faydalanmalarını vasiyet etsinler. Şayet (evlerinden) çıkarlarsa artık onların kendileri hakkında meşru bir şekilde yaptıklarından dolayı bir vebal yoktur. "(Bakara, 240) buyruğunu indirdi."

 

Mücahid dedi ki: 'Yüce Allah bu buyruğu ile kadın lehine vasiyet olarak yedi ay yirmi gün daha ekleyerek bunu bir yıla tamamlamış oldu. Kadın arzu ederse vasiyetine göre kocasının meskeninde kalır, dilerse çıkar. İşte bu da yüce Allah'ın: "Çıkarılmayarak bir yılına kadar faydalanmalarını vasiyet etsinler. Şayet çıkarlarsa artık onların kendileri hakkında meşru bir şekilde yaptıklarından dolayı size vebal yoktur."(Bakara, 240) buyruğu ile ifade edilmiştir. Buna göre onun beklemesi vacip olan iddet, olduğu gibi kalmıştır."

 

Evet (İbn Ebi Necih) Mücahid'den böyle dediğini iddia etmiş bulunmaktadır.

 

Ata da dedi ki: İbn Abbas dedi ki: Bu (el-Bakara, 2/234. ayet) kadının ailesi yanında iddet beklemesini (öngören 240. ayeti) neshetmiştir. Buna göre kadın nerede isterse iddetini orada bekler.

 

Yüce Allah'ın: "Çıkarılmayarak" buyruğu hakkında da Ata şöyle demiştir:

 

"Dilerse kadın ailesi hakkında iddet bekler ve vasiyet süresi içerisinde sükna hakkını kullanır, dilerse çıkar. Çünkü yüce Allah: "Artık onların kendileri hakkında meşru bir şekilde yaptıklarından dolayı size bir veba! yoktur" diye buyurmuştur. Ata dedi ki: Daha sonra miras hükümleri geldi ve sükna hakkını da kaldırdı. Artık kadın dilediği yerde iddetini bekleyebilir ve onun lehine sükna hakkıda yoktur."

 

 

حدثنا محمد بن كثير، عن سفيان، عن عبد الله بن أبي بكر بن عمرو بن حزم، حدثني حميد بن نافع، عن زينب بنت أم سلمة، عن أم حبيبة بنت أبي سفيان:

 لما جاءها نعي أبيها، دعت بطيب فمسحت ذراعيها، وقالت: ما لي بالطيب من حاجة، لولا أني سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (لا يحل لامرأة تؤمن بالله واليوم الآخر تحد على ميت فوق ثلاث، إلا على زوج أربعة أشهر وعشرا).

 

[-5345-] Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den, onun Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe'den rivayetine göre Ümmü Habibe'ye babasının vefat haberi ulaşınca (üç gün sonra) bir hoş koku getirilmesini istedi ve bunu iki koluna sürerek:

 

Benim koku sürünmeye ihtiyacım yok. Şu kadar var ki ben Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük iddeti dışında herhangi bir ölenden ötürü üç günden fazla yas tutması helal değildir derken dinlemişimdir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İçinizden vefat edip geriye zevceler(ini) bırakan kimseler ... hakkıyla haberdardır. "(Bakara, 234) buyruğu. İbn Abdilberr der ki: Bir yıl süre ile iddet beklemenin dört ay on gün iddet süresi ile nesh olduğu hususunda ilim adamları arasında görüş ayrı lı ğı yoktur. Ancak yüce Allah'ın: "Çıkarllmayarak"(Bakara, 240) buyruğu ile ilgili görüş ayrılıkları vardır. Cumhur bunun da nesh olduğu kanaatindedir.