SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 1840 >>

باب: قول الإمام للمتلاعنين: (إن أحدكما كاذب، فهل منكما من تائب).

33. İMAMIN LANETLEŞEN KARl-KOCAYA: "İKİNİZDEN BİRİSİ ŞÜPHESİZ YALANCIDIR. ARANIZDAN TEVBE EDEN VAR MI?" DEMESİ

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان: قال عمرو: سمعت سعيد ابن جبير قال:

 سألت ابن عمر عن المتلاعنين فقال: قال النبي صلى الله عليه وسلم للمتلاعنين: (حسابكما على الله، أحدكما كاذب، لا سبيل لك عليها). قال: مالي؟ قال: (لا مال لك، إن كنت صدقت عليها فهو بما استحللت من فرجها، وإن كنت كذبت عليها فذلك أبعد لك).

قال سفيان: حفظته من عمرو.

 

[-5312-] Said İbn Cübeyr'den, dedi ki: "Ben İbn Ömer'e lanetleşen karı koca(nın hükmü) hakkında sordum. Şöyle dedi: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ianetleşen kan kocaya: Hesabınızı görecek olan Allah'tır, ama ikinizden birisi yalancıdır. (Kocaya hitaben): Senin bu kadının aleyhine izleyeceğin bir yol yoktur, dedi. Adam: Malım (ne olacak) deyince, Allah Rasulü: Senin malın yoktur. Eğer hakkında söylediğin doğru ise verdiğin o mal onunla dma' etmenin sana helal olmasının bir karşılığıdır. Eğer ona iftira ediyorsan o malı geri alman senin için daha da uzak (bir ihtimal)dir, diye buyurdu."

 

Süfyan dedi ki: Ben bunu Amr'dan belledim.

 

وقال أيوب: سمعت سعيد بن جبير قال: قلت لابن عمر: رجل لاعن امرأته، فقال بإصبعيه - وفرق سفيان بين إصبعيه، السبابة والوسطى - فرق النبي صلى الله عليه وسلم بين أخوي بني العجلان، وقال: (الله يعلم أن أحدكما كاذب، فهل منكما من تائب) ثلاث مرات.

قال سفيان: حفظته من عمرو وأيوب كما أخبرتك.

 

Eyyub dedi ki: Ben Said İbn Cübeyr'i şöyle derken dinledim: "İbn Ömer'e:

 

Bir erkek karısı ile lanetleşirse (hüküm nedir), dedim. O iki parmağını göstererek -bu arada Süfyan şahadet parmağı ile orta parmağını ayırdL- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Aclan oğullarına mensup karı-kocayı birbirinden ayırdı ve şöyle buyurdu: Allah muhakkak ikinizden birisinin yalan söylediğini biliyor. Sizden tevbe eden var mı, diye üç defa buyurdu."

 

Süfyan dedi ki: Ben bunu Amr'dan ve Eyyub'dan sana haber verdiğim şekilde belledim.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Allah biliyor ki muhakkak ikinizden birisi yalancıdır, diye buyurdu." Iyad dedi ki: Bu ifadenin zahirinden anlaşıldığına göre o, bu sözlerini karı-kocanın lanetleşme işini bitirmelerinden sonra söylemiştir. Bundananlaşıldığına göre genel bir yolla dahi olsa günahkar kimseye tevbe etmesi teklif edilir. Ona karşı yalan söyleyen kimsenin de bundan dolayı tevbe etmesi gerekir.

 

ed-Davudi dedi ki: Allah Rasuıü bu sözlerini bu işten onları sakındırmak amacıyla lanetleşmeden önce söylemiştir. Ancak ifadelerin akışından birincisi daha çok anlaşılmaktadır ve daha uygun görülmektedir.

 

Derim ki: ed-Davudi'nin söylediğinin daha uygun oluşu bir başka açıdandır.

O da masiyete düşmeden önce öğüt vermenin meşruiyetidir. Hatta bu masiyeti işledikten sonra yapılması daha uygundur.

 

باب: التفريق بين المتلاعنين.

34. LANETLEŞEN KARI-KOCAYI AYIRMAK

 

حدثني إبراهيم بن المنذر: حدثنا أنس بن عياض، عن عبيد الله، عن نافع: أن ابن عمر رضي الله عنهما أخبره:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم فرق بين رجل وامرأة قذفها، وأحلفهما.

 

[-5313-] Nafi'den rivayete göre İbn Ömer r.a. ona şunu haber vermiştir:

 

"Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem karısına zina isnadında bulunan bir erkek ile karısını ayırdı ve onlara yemin ettirdi."

 

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن عبيد الله: أخبرني نافع، عن ابن عمر قال:

 لاعن النبي صلى الله عليه وسلم بين رجل وامرأة من الأنصار، وفرق بينهما.

 

[-5314-] İbn Ömer radiyallahu anh'den, dedi ki:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ensardan bir erkek ile bir kadın arasında lanetleşme yaptıl'dı ve onları birbirinden ayırdı."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Lanetleşen karı-kocayı ayırmak." Derim ki: Bu husus daha önce Sehl ile ilgili hadiste İbn Cüreyc yoluyla da şöylece gelmişti: "Bu, lanetleşen karı-kocanın sünneti oldu. Ebediyyen bir araya gelemezler." Ama bu ifadenin zahirinden anlaşıldığına göre bu sözler ez-Zührı'ye aittir. Bu durumda bu ibare mürselolur. Ben bunu kimlerin mevsul sened ile, kimlerin de mürsel sened ile rivayet ettiklerini "Uan ve Talak Veren Kimse" ile ilgili başlıkta açıklamış bulunuyorum.

 

------------ Söz konusu başlık 29 numaralı başlıktır. Ancak ihtisarda İbn Hacer'in işaret ettiği bu açıklamalar kaydedilmemiştir. Bu açıklamalar için bk. Fethu'l-Bari, IX, 361

 

Bu böyle kabul edildiği takdirde bu lafzın bu yolla sabit olduğu anlaşılır Bundan dolayı da, lanetleşen kimselerin ayrılığı hakim tarafından hüküm verilmedikçe bizzat li'an ile gerçekleşmez, diyenler bunu delil kabul etmişlerdir. İbn Cüreyc'in sözü geçen rivayeti de ayrılığın bizzat li'an ile gerçekleştiğini desteklemektedir. Rivayetin mürselolduğu kabul edilecek olursa, İbn Ömer'den lafzı ile Darakutnı'den rivayet gelmiş bulunmaktadır. Böylelikle bu başlıktaki hadiste sözü edilen ayrılmayı Ii'an ile ayrılığın meydana gelişi şeklinde değil, hükmün beyanını açıklamak şeklinde yorumlayanların görüşleri güçlenmektedir. Bunlar aynı şekilde diğer rivayette: "Senin onun aleyhine bir yolun yoktur" şeklindeki ifadeyi de delil göstermişlerdir. Ancak bu sözlerin, adamın karısının kendisinden mehir olarak almış olduğu malın durumunu sormasına cevap olarak söylendiği belirtilerek reddedilmiştir. Buna da, asıl itibar edilen lafzın umumiliğinedir, diye cevap verilmiştir. Lafız da nefyden sonra nekre olarak gelmiştir. Dolayısıyla hem malı, hem bedeni kapsar. Buna göre onun karısı üzerinde herhangi bir şekilde bir hakkının bulunmamasını gerektirir.

 

Ebu Davud'da yer alan İbn Abbas yoluyla gelmiş olan hadisin sonlarında ise şöyle denilmektedir: "(Allah Rasulü) erkeğin nafaka ve sükna yükümlülüğünün bulunmadığına hüküm verdi. Çünkü o karı koca, talak söz konusu olmaksızın ayrılmış oldular ve ayrıca bu ayrılık, kadının kocası da vefat etmiş olduğu için meydana gelmemiştir."

 

Bu ifade, ayrılıklarının bizzat o lanetleşme ile meydana geldiği hususunda açıktır. Bundan anlaşıldığına göre Sehl yoluyla gelen hadisteki: "Rasuluilah sallall"hu aleyhi ve sellem ona karısından ayrılmasını emretmeden önce o karısına üç defa talak verdi" ifadesine göre adamın, bizzat lilan ile ayrılığın gerçekleşeceğini bilmeden önce karısına talak verdiği ve ona aşırı nefretinden ötürü onu boşamakta elini çabuk tuttuğu anlaşılmaktadır.

 

Hadisteki: "Ebediyyen bir araya gelemezler" ibaresi de Ii'an yoluyla ayrılığın ebediyyen söz konusu olacağına delil gösterilmiştir. Ayrıca lanetleşen bir erkeğin, yalancı olduğunu söylerse bundan sonra o kadın ile evlenmesinin helal olmayacağına da delil gösterilmiştir.

 

باب: يلحق الولد بالملاعنة.

35. ÇOCUK LANETLEŞEN KADININ NESEBİNE KATILIR

 

حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا مالك قال: حدثني نافع، عن ابن عمر:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم لاعن بين رجل وامرأته، فانتفى من ولدها، ففرق بينهما، وألحق الولد بالمرأة.

 

[-5315-] İbn Ömer'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir koca ile karısı arasında lanetleşme yaptırdl. Koca, çocuğun kendisinden olmadığını söyleyince onları birbirinden ayırdı ve çocuğu kadının nesebine kattı."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Çocuk lanetleşen kadının nesebine katılır." Bu, kadının doğum yapmasına dan önce ya da sonra kocanın, çocuğun kendisinden olmadığını söylemesi halinde söz konusu olur, demektir.

 

"Nebi sallallahu a1eyhi ve seUem bir erkek ile karısı arasında lanetleşme yaptırdı. Erkek, çocuğun kendisinden olmadığını söyledi."

 

et-Tıbı dedi ki: Buyruk, yapılan lanetleşmenin çocuğun kocanın nesebinden olmamasından kaynaklandığı anlamına gelir. Eğer et-Tıbı bu sözleriyle lanetleşme nesebin sabit oluşunun reddedilmesine sebeptir demek istemişse bu, gayet güzel bir açıklamadır. Şayet lanetleşme, nesebi kabul etmemenin varlığına sebeptir, demek istemişse durum böyle değildir. Çünkü hadise göre lanetleşmede çocuğun nesebinin reddedilmesi söz konusu edilmemişse, nefyedilmesi de söz konusu olmaz.

 

Bu hadis çocuğun nesebini reddetmek için Ii'an yapmanın meşru oluşuna delil gösterilmiştir. Ahmed'den gelen rivayete göre mücerred lanetleşme yapmakla çocuğun nesebi reddedilmiş olur. İsterse erkek lanetleşme esnasında bunu söz konusu etmemiş olsun. Ancak bu görüş tartışılabilir bir kanaattir. Çünkü erkek, çocuğun kendinden olduğunu söyleyecek olursa nesebi ondan sabit olur. Erkeğin lanetleşmesi sadece ona uygulanacak zina iftirası haddini önlemek ve kadının zinasının sabit olduğunu söylemek içindir. Kadının lanetleşmesi ile de had, kadın üzerinden kalkar.

 

Şafii der ki: Eğer lanetleşme esnasında çocuğun kendisinden olmadığını söylerse çocuğun kendisinden olmadığı sabit olur. Şayet bunu söz konusu etmezse çocuğun kendisinden olmadığını söylemek için lanetleşmeyi tekrarlayabilir. Ancak kadının lanetleşmeyi tekrarlamasına gerek yoktur. Davayı hakime götürme imkanı olduğu halde, mazeretsiz olarak kadın çocuğunu doğuruncaya kadar geciktirecek olursa, şura halinde olduğu gibi onu reddetmek hakkı kalkar. Bu da lanetleşme yoluyla nesebi kabul edilmeyen çocuk, eğer kız ise lanetleşen erkeğin onu nikahlamasının helal olduğuna delil gösterilmiştir. Ancak bu bazı Şafil alimlerinin oldukça şaz bir açıklamasıdır. Daha sahih olan ise cumhurun dediği gibi, bu kız çocuğun lanetleşen erkeğe haram olacağıdır. Çünkü böyle bir kız çocuk genel anlamı ile onun himayesinde yetişen rabıbesi (erkeğin karısının başka erkekten doğma kız çocuğu) durumundadır.

 

باب: قول الإمام: اللهم بين.

36. İMAM'IN: "ALLAH'lM, BEYAN BUYUR!" DEMESİ

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني سليمان بن بلال، عن يحيى بن سعيد قال: أخبرني عبد الرحمن بن القاسم، عن القاسم بن محمد، عن ابن عباس قال:

 ذكر المتلاعنان عند رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال عاصم بن عدي في ذلك قولا ثم انصرف، فأتاه رجل من قومه فذكر له أنه وجد مع امرأته رجلا، فقال عاصم: ما ابتليت بهذا الأمر بهذا إلا لقولي، فذهب به إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فأخبره بالذي وجد عليه امرأته، وكان ذلك الرجل مصفرا قليل اللحم سبط الشعر، وكان الذي وجد عند أهله أدم خدلا كثير اللحم، جعدا قططا، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (اللهم بين). فوضعت شبيها بالرجل الذي ذكر زوجها أنه وجد عندها، فلاعن رسول الله صلى الله عليه وسلم بينهما. فقال رجل لابن عباس في المجلس: هي التي قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لو رجمت أحدا بغير بينة لرجمت هذا). فقال ابن عباس: لا، تلك المرأة كانت تظهر السوء في الإسلام.

 

[-5316-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda lanetleşen karı-kocanın durumu söz konusu edilince, Asım İbn Adiy bu hususta bir şeyler $öyledikten sonra ayrılıp gitti. Kavminden bir adam gelerek ona kansı ile bidikte yabancı bir adam gördüğünü aktarınca, Asım: Benim bu hususta belaya maruz kalmamın tek sebebi söylediğim o sözlerdir, dedi.

 

Daha sonra adamı alıp Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitti ve ona karısının üzerinde bulduğu adamı haber verdi. -Bu haberi getiren adam- sarı tenli, zti az, saçları düz ve sarkık birisi idi. Karısı yanında bulduğunu söylediği kişi ise esmer, dolgun bacaklı, bol etli, saçları da kıvırcık bir kimse idi. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Allah'ım, beyan eyle, diye dua etti.

 

Kadın, kocasının karısının yanında bulduğunu söylediği adama benzer bir çocuk doğurdu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de aralarında lanetleşme yaptıl'dı."

Mecliste bir adam İbn Abbas'a: O kadın Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in:

"Eğer bir beyyine olmaksızın birini recmedecek olsaydım, bu kadını recmederdim" dediği kadın mıdır, diye sordu. İbn Abbas da ona: Hayır, o kadın İslam içinde (Müslüman olduğu bilindiği halde) kötülük izhar eden bir kimse idi, diye cevap verdi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İmamın: Allah'ım, beyan buyur, demesi." İbnu'l-Arabi der ki: Bu duanın anlamı sadece onlardan birisinin doğruluğunun sabit olmasını istemek değildir. Aksine bu dua, benzerliğin ortaya çıkması için kadının doğum yapması anlamını da taşımaktadır. Mesela, çocuğun (annesinin karnında) ölmesi ile gerekli beyanın ortaya çıkmaması gibi bir hal ileri sürülerek bu manaya delalet etmeyeceği söylenemez. Bundaki hikmet, meydana gelen böyle bir olaya katılmaktan, hazır bulunanların uzak kalmaları gerektiğine dikkatleri çekmektir. Çünkü böyle bir iş, had söz konusu olmasa dahi oldukça çirkindir.

 

"İslam içinde kötülüğü izhar eden bir kadın idi." Yani hayasızlığı açıktan iş!erdi. Fakat bu husus onun hakkında bir beyyine ile ya da onun itirafı ile sabit olmamıştı.

 

ed-Davudi dedi ki: Bu hadiste kötü yoldan gidenleri ayıplamanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Ancak buna karşılık İbn Abbas'ın bu kadının adını vermediği belirtilerek cevap verilmiştir. Eğer adı zikredilmeyip, müphem bırakılmak suretiyle açıkça ayıplanacağını kastetmişse, bu ihtimal dahilindedir. Tefsir bölümünde İkrime'nin, İbn Abbas'tan diye naklettiği rivayette: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Eğer Allah'ın Kitabında geçen hüküm olmamış olsaydı, ben ona ne yapacağımı bilirdim, diye buyurdu" dediği nakledilmiştir. Eğer bu hususta Allah'ın hükmü geçmemiş olsaydı yani lanetleşme sebebi ile kadına had uygulanmaz hükmü bulunmasaydı, doğurduğu çocuk ile kendisiyle zina ettiği isnad olunan adam arasındaki apaçık benzerlikten ötürü bu kadına had uygulardım, demektir.

 

Hadisten anlaşıldığına göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakkında özel olarak vahiy inmemiş olan hususlarda ictihada göre hüküm verirdi. O mesele ile ilgili hükme dair vahiy indirildiği takdirde ise ictihad etmeyi bırakır, üzerine indirilen hüküm gereğince uygulama yapar ve zahire göre -zahirin aksini gerektiren bir karine bulunsa dahi- icraatta bulunurdu.

 

Li'an ile ilgili hadislerde, bu sonuçlardan daha başka son uçlar da çıkarılmıştır:

 

1- Müftiye herhangi bir olay ile ilgili soru sorulup, o da onun hükmünü bilmemekle birlikte buna dair bir nas bulacağını ümit ediyor ise bu hususta ictihad etmekte acele etmemelidir.

 

2- Meydana gelen bir olay hakkında soru sorup hükmünü öğrenmek için yolculuk yapılır. Çünkü Said İbn Cübeyr lanetleşme meselesi için Irak'tan Mekke'ye yolculuk yapmıştır.

 

3- Alimin tazim edilmesi ve ona künyesiyle hitap edilmesi uygun alandır.

 

4- Hayret verici hal görüldüğü vakit tesbih getirilir (subhanallah denilir).

 

5- Bela, konuşulan şey ile de alakalıdır. Eğer bu belakonuşanın başına gelmese bile onunla bir ilişkisi bulunanın başına gelir.

 

6- Hakim davacıyı ona öğüt vererek, hatırlatmada bulunarak, sakındırarak, batııda ayak diretip onu sürdürmesinden vazgeçirmeye çalışır, daha etkileyici olması için de bunu tekrar tekrar yapar.

 

7- İki kötülüğün daha ağır olanı terk edilerek daha hafif olanı işlenir. Çünkü çirkin ve ağır olmakla birlikte kıskançlığın ve gayretin gerektirdiği şeyin aksine sabır gösterip katlanmak, öldürenin kısas ile öldürülmesi sonucunu verecek olan öldürmeye kalkışmaktan daha hafif bir kötülüktür. Üstelik şeriat koyucu, o kadından rahat edip kurtulmak için onu boşamak ya da lanetleşmek yolu ile önünde bir yol açmış bulunmaktadır.

 

8- Bir kişinin (sika olduğu takdirde) haberi ile (vahid haber ile) amel olunur.

 

9- Lanetleşecek karı-kocaya lanetleşileceği vakit öğüt vermek, hakim için sünnettir. Beşinci lanet yapılacağı vakit ise bu daha da pekişir.

 

10- Hükmün açıklanması ile birlikte delil de zikredilir.

 

11- Müslümanın gizli kabahatlerini açığa çıkartacak yahut herhangi bir sebeple ona eziyet vermek ile sonuçlanacak hususlara dair soru sormak mekruhtur.

 

12- Ashab-ı kiram, hakkında vahiy inmemiş bulunan meselenin hükmüne dair soru sorarlardı.

 

13- Alimin bir sorudan hoşlanmaması halinde o soruyu ayıplaması ve çirkin görmesi hakkı vardır.

 

14- Bir hükmü bilmek ihtiyacında olan bir kimse, alim olan şahsın o sorudan hoşlanmaması, bundan dolayı ona kızması veya katı davranması dolayısıyla o bilgiyi öğrenmekten geri durmamalıdır. Aksine ihtiyacını görünceye kadar onunla güzel ve yumuşak muameleye riayet eder.

 

15- Din için bilinmesi gerekli olan hususlara dair gizli ya da açıktansoru sormak meşru bir iştir. Bundan dolayı soru soranın kusur ya da ayıp işlemesi söz konusu değildir. İsterse hakkında soru sorulan husus çirkin görülen işlerden olsun.

 

16- Tevbe teşvik edildiği gibi, gizliliğe riayet ederek amelde bulunmak da teşvik edilmiştir.

 

17- (Aksi iddialarda) Hak, ancak iki taraftan birisindedir.

 

18- İmamın zina isnad olunan kimseye, kendisine bu isnadda bulunanın söylediklerini bildirme yükümlülüğü yoktur.

 

19- Hamile olan kadın doğum yapmadan önce lanetleşir. Çünkü hadiste:

 

"Bakınız eğer ... doğurursa" ifadeleri yer almaktadır. Bunu kabul etmeyen Rey ehlinin hılafına cumhur bu kanaattedir. Rey ehlinden bu kanaatte olmayanlar; "Hamilelik bilinemez. Çünkü bu bir şişkinlik de olabilir" diye gerekçe göstermişlerdir. Ancak cumhurun delili şudur:

 

Lanetleşmek, erkeğin üzerinden zina iftirası haddini bertaraf etmek için meşru kılınmıştır. Aynı şekilde kadının da recmedilme haddinden kurtulması içindir. Dolayısıyla kadının hamile olması ile olmaması arasında bir fark yoktur. Bundan dolayı laİ'letleşme ay halinden kesilmiş, doğum yapma ihtimali kalmamış olan kadın hakkında da meşru kılınmıştır.

 

Fakat doğum yapamayacak kadar küçük olan hakkında görüş ayrılığı vardır.

 

Cumhura göre erkek eğer buna zina isnad edecek olursa kendisi üzerinden zina isnadı (kazf) haddini kaldırmak için lanetleşir, ama yaşı küçük ise lanetleşmez.

 

20- Hüküm zahir ile alakalıdır. Gizlilikler ise yüce Allah'a havale edilmiştir. 21- LaneHeşmek, kocanın kendisi ile zifafa girdiği yahut girmediği her kadın hakkında söz konusu olabilir. Hatta bu hususta İbnu'l-Münzir icma' bulunduğunu nakletmiş bulunmaktadır.