باب: إذا عرض
بنفي الولد.
26. ÇOCUĞUN KENDİSİNDEN OLMADIĞINI TARİZ (ÜSTÜ KAPALI İFADE)
YOLU İLE SÖYLEMENİN HÜKMÜ
حدثنا يحيى
بن قزعة:
حدثنا مالك،
عن ابن شهاب،
عن سعيد ابن
المسيب، عن
أبي هريرة:
أن
رجلا أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال: يا
رسول الله،
ولد لي غلام
أسود، فقال:
(هل لك من إبل).
قال: نعم، قال:
(ما ألوانها).
قال: حمر، قال:
(هل فيها من
أورق). قال:
نعم، قال:
(فأنى ذلك). قال:
لعله نزعه
عرق، قال:
(فلعل ابنك
هذا نزعة).
[-5305-] Ebu Hureyre r.a.'den rivayete göre "Bir adam
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek:
Ey Allah'ın Rasulü, benim
siyah bir oğlum oldu, diye sorunca, Allah Rasulü: Senin develel'in var mı, diye
sordu.
Adam: Evet dedi. Allah Rasulü: Renkleri nedir, diye sordu. Adam:
Kırmızıdır deyince, Allah Rasulü: Peki aralarında beyazı, siyaha çalar boz
renklileri de var mı diye sorunca, adam yine: Evet dedi. Allah Rasulü: Bu
nereden geldi, diye sordu.
Adam: Belki bir damarıyla soyuna çekmiştir, deyince, Allah Rasulü:
Senin bu oğlun da belki bir damarı ile soyuna çekmiştir, diye buyurdu."
Bu hadis 47 ve 7314 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"çocuğun kendisinden olmadığını tariz (üstü kapalı) bir
şekilde ifade etmenin hükmü." Tariz bir şeyi zikredip, ondan zikretmediği
bir başka şeyin anlaşılması demektir.
Şafii, el-Umm adlı eserinde şunları söylemektedir: Bedevinin
sÖz.ünün zahirinden karısını itham ettiği anlaşılmaktadır. Fakat onun bu sözü
böyle bir iftira ve ithamdan başka bir anlama da geldiğinden ötürü Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sözü dolayısıyla kazf (zina iftirası) da
bulunduğu hükmünü vermemiştir.
Bu da tariz türü ifadelerde had olmadığına delildir. Tarizin
tasrih (açık ifade) ile aynı hükümde görülmeyeceğinin delillerinden birisi de iddet
bekleyen kadına tariz yoluyla (üstü kapalı ifadelerle) talip olmaya izin
verilmiş olmasıdır. Ancak açık (sarih) ifadelerle böyle bir teklifte bulunmak
caiz değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Ey Allah'ın Rasuü, benim karım siyah bir çocuk doğurdu,
dedi." Yunus yolu ile gelen rivayette: "Ben bunu kabul edemedi m
(açıklayamadım)" fazlalığı da yer almaktadır. Yani kalbimden bunu
kabullenemedim. O bu sözleri ile diliyle onun kendi oğlu olmadığını kastetmek
istememiştir. Aksi takdirde çocuğun kendisinden olmadığını tariz yolu ile
değil, sarih bir şekilde söylemiş olacaktı. Tarizin izahı da şudur: Onun:
"Siyah bir çocuk" demesinin anlamı şudur: Halbuki ben beyazım, bu
çocuk benden nasılolabilir?
Bu ifadelerden, tariz yoluyla kazfde (zina isnadında) bulunmanın
kazf olmadığı anlaşılmaktadır. Cumhur da bu görüştedir. Şafil de bu hadisi buna
delil göstermiştir. Malikilerden nakledildiğine göre ise eğer tarizden bu (zina
isnadı) anlaşılabiliyor ise had icab eder.
"Şüphesiz onlar arasında siyaha çalar boz develer
vardır." el-Evrak (siyaha çalar boz deve) oldukça siyah renkli olmayıp,
başka renge de çalan renkli deve demektir. Güvercine "verka"
denilmesi de bundan dolayıdır.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1- Misal göstermek ve bilinmeyeni n bilinen bir şeye, sorahın
daha iyi anlamasını sağlamak için benzetmek (uygun bir anlatım tarzıdır).
2- Hadis kıyas ile amel etmenin sahih olduğuna delil
gösterilmiştir. el-Hattabi der ki: Bu hadis kıyasu'ş-Şebeh diye bilinen kıyas
türü için asli bir dayanaktır. İbnu'l-fuabi der ki: Bu hadiste kıyasın ve
benzeri benzerine benzetmenin (ve kıyas yapmanın) sahih oluşuna delil vardır.
3- Kocanın sadece zanna dayanarak çocuğun kendisinden olmadığını
söylemesi caiz değildir. Ayrıca çocuğun rengi annesinin rengine uymasa dahi
çocuk babasına ilhak edilir.
Kurtubi, İbn Rüşd'e uyarak şöyle demiştir: Siyahlık ve esmerlik
gibi birbirine yakın renkler arasındaki farklılık dolayısıyla ve eğer cima'da
bulunmuş olmayı kabul edip, arada istibra süresi geçmemiş ise beyazlık ve
siyahlık sebebiyle çocuğun kendisinden olmadığını söylemenin hela! olmadığı
hususunda görüş ayrılığı yoktur.
Bu ifadeleriyle durumun kendi mezhebinde (Maliki mezhebinde)
böyle olduğunu söylemek istemiş gibidir. Yoksa çeşitli durumlarda farklı
hükümlerin bulunduğu Şafii mezhebine mensup alimler nezdinde görüş ayrılığı
sabittir.
Derler ki: Eğer böyle bir farklılık ile birlikte zina karinesi
de yoksa, çocuğu nefyetmek caiz olmaz. Şayet karısını zina ile itham edip,
kadın da kocası tarafından itham edildiği erkeğin renginden bir çocuk doğuracak
olursa, sahih olan görüşe göre çocuğu kabul etmemek caizdir. İleride gelecek
olan İbn Abbas'ın rivayet ettiği li'ana dair hadiste bunu pekiştiren ifadeler
vardır.
Hanbelilere göre ise mutlak olarak karine ile birlikte çocuğu
nefyetmek (kendinden olmadığını söylemek) mutlak olarak caizdir. Görüş
ayrılığı, böyle bir karinenin bulunmaması halinde söz konusudur.
4- Firaşın (kadının nikahı altında bulunduğu kocanın nikahının)
hükmü, benzerliğin bulunmadığını dile getiren ifadelerden daha önceliklidir.
5- Nesepler lehine ihtiyatlı davranmak ve mümkün olduğu sürece
nesepleri olduğu halde bırakmak, kötü zannı (suizannı) tahkik etmeye
kalkışmaktan a11koymakuygun bir yoldur.
6- Tariz yoluyla kazf ile kazf hükmü açık ifade kullanılmadıkça
-Maliki mezhebinin kanaatine aykırı ölarak- sabit olmaz.
Mühelleb şöyle demiştir: Eğer tariz soru sormak şeklinde ise had
gerekmez. Tarizde had, yüzyüze bulunmak ve karşılıklı olarak ağır sözler
kullanmak halinde olduğu takdirde icab eder.
İbnu'I-Müneyyir der ki: Tariz hususunda koca ile yabancı erkek
arasındaki fark şudur: Yabancı erkek katıksız olarak eziyet verme maksadını
güderken, koca nesebi koruma açısından mazur görülebilir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır .
باب: إحلاف
الملاعن.
27. LANETLEŞECEK KİMSEYE YEMİN ETTİİRMEK
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا
جوبرية، عن
نافع، عن عبد
الله رضي الله
عنه:
أن
رجلا من
الأنصار قذف
امرأته،
فأحلفهما النبي
صلى الله عليه
وسلم، ثم فرق
بينهما.
[-5306-] Abdullah r.a.'dan rivayete göre "Ensardan
bir adam hanımına zina isnadında (kazfda) bulundu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem her ikisine de yemin ettirdikten sonra onları ayırd!."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Lanetlqecek kimseye yemin ettirmek." Burada yemin
ettirmekten kasıt li'an sözlerini telaffuz edip, söylemektir. Li'anın bir yemin
olduğunu söyleyenler bunu delil kabul etmiştir. Bu Malik'in, Şam'nin ve
cumhurun görüşüdür.
Ebu Hanife ise: Li'an bir şahitliktir demiştir. Şamlerin bir
görüşü de böyledir.
Bundan dolayı bazı ilim adamları da: U'an yemin de değildir,
şahitlik de değildir demişlerdir.
Bu görüş ayrılığına dayanılarak, Müslüman olsun, hür kMir olsun,
adalet sahibi iki köle ya da fasık karı koca arasında olsun lanetleşmenin yemin
oluşuna binaen meşrudur. Dolayısıyla yemin etmesi sahih görülen herkesin li'an
yapması da sahihtir.
U'anın hür ve Müslüman eşler tarafından yapılmadıkça sahih
olmayacağı da söylenmiştir. Çünkü li'an bir şahitliktir. Ayrıca kazf
dolayısıyla had uygulanmış kimsenin li'anı da sahih olmaz. Bu hadis ise birinci
gruptakilerin lehine bir delildir. Çünkü ravi "lanetleşti" ile
"yemin etti" lafızları arasında fark gözetmemiştir. Yeminin teşvik,
men ya da bir haberin tahkikine delalet ettiği de bu görüşü desteklemektedir. Ayrıca
İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadisin rivayet yollarından birisindeki şu ifadeler
de buna delildir: "(Allah Rasulü) ona: Kendisinden başka hiçbir ilah
bulunmayan Allah adına yemin ederim ki, şüphesiz ben doğru söylüyorum diye
yemin et, diye buyurdu. O (karısına zina isnad eden kişi) bunları dört defa
söyleyecektir." Hadisi Hakim rivayet etmiştir. Beyhaki de, Cerir İbn Hazim
yoluyla Eyyub'dan, o İkrime'den diye rivayet etmiştir. Biraz sonra da:
"Yeminler olmasaydı, benim onunla halim daha başka olurdu" hadisi de
gelecektir.
Bazı Hanefiler eğer yemin olsaydı tekrarlanmazdı, diye gerekçe
göstermiş iseler de buna şöyle cevap verilmiştir: Canların hürmeti (değeri ve
dokunulmazlıkları) sebebiyle kasame nasıl farklı ise, ferelerin hürmetinin ağırlığına
dikkat çekmek için de bu li'an kıyasın dışına çıkmıştır.
Ayrıca eğer bu bir şahitlik olsaydı, tekrar edilmesi söz konusu
olmazdı, ifadesiyle de şahitlik olmadığı lehine delil getirilmiştir.
Benim incelemelerim sonucu gördüğüm şudur: U'an yalanı
reddetmekteki kat'iliği ve doğruluğu ispatı bakımından bir yemindir, ama
hakkında şahitlik lafzının da kullanılması, bunun zan ile yeterli olmayışının
şart oluşu dolayısıyladır. Her iki tarafın da her iki husus şahitlik edebilecek
şekilde bir bilgiye sahip bulunmaları kaçınılmazdır. Yemin olduğunu pekiştiren
bir husus da şudur: Eğer kişi, Allah adına şehadet ederim ki kesinlikle şöyle
olmuştur, diyecek olursa, bu kişi yemin eden bir kişi olarak değerlendirilir.
Kaffal da "Mehasinu'ş-Şeria" adlı eserinde şöyle
demektedir: U'an yeminlerinin tekrarlanmasının sebebi, kadına haddin
uygulanması için başka hallerde dört şahidin yerine geçerli kabul
edilişIeridir. Bundan dolayı Ii'an ifadelerine "şehadetler" adı
verilmiştir.
باب: يبدأ
الرجل
بالتلاعن.
28. LANETLEŞMEYE ERKEK BAŞLAR
حدثني محمد
بن بشار:
حدثني ابن أبي
عدي، عن هشام
بن حسان:
حدثنا عكرمة،
عن ابن عباس
رضي الله
عنهما:
أن
هلال بن أمية
قذف امرأته،
فجاء فشهد
والنبي صلى
الله عليه
وسلم يقول: (إن
الله يعلم أن
أحدكم كاذب،
فهل منكما
تائب). ثم قامت
فشهدت.
[-5307-] İbn Abbas r.a.'dan rivayete göre "Hilal İbn
Umeyye hanımına kazfte (zina isnadında) bulundu. Bunun üzerine gelip şahitlik
etti. Bu arada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: Şüphesiz Allah sizden
birinizin yalancı olduğunu biliyor. İkinizden tevbe edecek birisi yok mu,
diyordu.
Daha sonra karısı kalktı ve o da şahitlikte bulundu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Lanetleşmeye erkek başlar." Bu başlık altında Hilal
İbn Umeyye'nin başından geçen olaya dair İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadisi
muhtasar olarak zikretmiştir. Bab, başlığını "daha sonra karısı kalktı ve
şahitlik etti" ifadesinden almış gibidir. Çünkü bu ifade lanetleşme
halinde erkeğin kadından önce başlayacağı hususunda açık bir ifadedir.
Ayrıca bu husus ileride "li'Em (lanetleşme) yapan kadının
mehri" başlığında zikredeceğimiz üzere İbn Ömer'in rivayet ettiği hadiste
açık bir şekilde varid olmuştur. Şafiı ve ona tabi olanlar ile Malikilerden
Eşheb de böyle demiş olup, İbnu'l-Arabı de bunu tercih etmiştir. İbnu'l-Kasım
da şöyle demektedir: Eğer lanetleşmeye kadın başlayacak olursa bu da sahihtir
ve muteberdir. Aynı zamanda bu Ebu Hanife'nin de görüşüdür.
Birinci görüşte olanların lehine şu delil gösterilmiştir: Uan
(lanetleşme) haddin erkekten uzaklaştırılması için meşru kılınmıştır. Bunu da Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Hilaı'e: "Ya beyyine (gerekli delili)
getirirsin, yahut sırtına had vurulur" buyruğu desteklemektedir.
Eğer Wana kadın başlayacak olursa. kadının bu işi yapması, sabit
olmamış bir hususu bertaraf etmek için olur. Diğer taraftan erkeğin, -daha önce
geçtiği üzere- lanetleşmekten vazgeçip dönmesi imkanı da vardır. Bu durumda
kadının da lanetleşmesine gerek kalmaz. Oysa lanetleşmeye kadın başlayacak
olursa durum böyle olmaz.
باب: اللعان،
ومن طلق بعد
اللعان.
29. Lİ'AN VE Lİ'ANDAN SONRA KARISINI BOŞAYAN KİMSE
حدثنا
إسماعيل قال:
حدثني مالك،
عن ابن شهاب: أن
سهل بن سعد
الساعدي
أخبره: أن
عويمر العجلاني
جاء إلى عاصم
بن عدي
الأنصاري،
فقال له: يا عاصم،
أرأيت رجلا
وجد مع امرأته
رجل، أيقتله
فتقتلونه، أم
كيف يفعل؟ سل
لي يا عاصم عن
ذلك رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فسأل
عاصم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عن
ذلك، فكره
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم المسائل
وعابها، حتى
كبر على عاصم
ما سمع من
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فلما
رجع عاصم إلى
أهله جاءه
عويمر، فقال:
يا عاصم، ماذا
قال لك رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
فقال عاصم لعويمر:
لم تأتني
بخير، قد كره
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم المسألة
التي سألته
عنها، فقال
عويمر: والله
لا أنتهي حتى
أسأله عنها،
فأقبل عويمر
حتى جاء رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وسط
الناس، فقال:
يا رسول الله،
أرأيت رجلا
وجد مع امرأته
رجلا، أيقتله
فتقتلونه، أم
كيف يفعل؟
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (قد
أنزل فيك وفي
صاحبتك،
فاذهب فأت
بها). قال سهل:
فتلاعنا وأنا
مع الناس عند
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، فلما
فرغا من
تلاعنهما قال
عويمر: كذبت
عليها يا رسول
الله إن أمسكتها،
فطلقها
ثلاثا، قبل أن
يأمره رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
قال ابن شهاب:
فكانت تلك سنة
المتلاعنين.
[-5308-] Sehl İbn Sa’d es-Saidi'den rivayete göre;
"Uveymir el-Aclani, Asım İbn Adiy el-Ensari'nin yanına gelerek ona dedi
ki: Ey Asım, ne dersin? Eğer bir adam kendi karısı ile başka bir adamı birlikte
görürse, onu öldürse siz de onu öldürür müsünüz; aksi taktirde adam ne yapsın?
Bunu -ey Asım- benim için Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sor.
Asım bu hususu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sordu.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buna dair soruları hoş görmedi ve
ayıpladı. Öyle ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittikleri Asım'a
da ağır geldi: Asım ailesinin yanına geri döndüğünde Uveymir gelerek: Ey Asım,
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana ne dedi, diye sordu. Asım,
Uveymir'e: Sen bana (o soru ile) bir hayır getirmedin. Çünkü Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem benim kendisine sorduğum husustan hoşlanmadı, dedi.
Bunun üzerine Uveymir: Allah'a yemin ederim ben ona, buna dair
soru sormadıkça bu işin arkasını bırakmayacağım, dedi. Uveymir yola koyuldu.
Nihayet Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanlar arasında bulunuyorken:
Ey Allah'ın Rasulü, ne buyurursun, eğer bir adam karısı ile bir başka adamı
görse, o da onu öldürse siz o kişiyi öldürür müsünüz, aksi taktirde o adam ne
yapmalı, diye sordu.
Bu sefer Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
Allah senin ve kadının hakkında (Kur'an ayeti) indirmiş bulunuyor. Git, o
kadını getir gel.
Sehl dedi ki: Ben de Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
huzurunda diğer İnsanlar ile birlikte iken her ikisi de lanetleşti.
Lanetleşmelerini bitirince Uveymir: ç:y Allah'ın Rasulü, eğer ben onu nikahım
altında tutmaya devam edecek olursam ona yalan söylemiş, iftira etmiş olurum
deyip, karısını Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine emir vermeden
önce üç talak ile boşadı."
İbn Şihab ez-Zühri dedi ki: "Böylece bu, lanetleşenlerin
sünneti oldu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Li'an'ın anlamı daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Li'an vacip,
mekruh ve haram kısımlarına ayrılır. Birincisi erkeğin karısını zina ederken
görmesi yahut zina ettiğini ikrar edip, onu tasdik etmesi halidir. Bu durumda
karısı ile cima'da bulunmadığı bir temizlikten sonra iddet süresince karısından
uzak kaldığı halde, kadın bir çocuk doğurduğu takdirde kocasının çocuğun
kendisinden olmadığını söyleyebilmesi için ona kazfde (zina isnadında)
bulunması gerekir. Böylelikle çocuğun nesebi ondan sabit olmamış olur. Çünkü
aksi takdirde pek çok mefsedet söz konusu olur.
İkincisi, kendisinde karısı ile zina ettiğine dair ağırlıklı bir
zan oluşturacak şekilde yabancı bir erkeğin, karısının bulunduğu yere girdiğini
görmesi halidir. Bu durumda lanetleşmek onun için caiz olur. Fakateğer bunu
yapmayacak olursa halini setretmek açısından daha uygun olur. Çünkü karısını
boşayarak ondan ayrılması imkanı vardır.
Üçüncüsü, bunun dışındaki hallerdir.
Fakat (zannı gerektiren hal) yaygınlık kazanmış ise, Şafı!
mezhebi alimlerine ve Ahmed'e göre bu hususta iki görüş vardır: U'anın caiz
olduğunu kabul edenler "dikkat ediniz eğer ... şeklinde çocuk
doğurursa" hadisini delil alır ve bunlar doğan çocuğun benzerliği ni zina
isnadında bulunan kocanın, o çocuğun kendisinden olmadığını gösteren bir delil
kabul etmişlerdir.
Fakat bunda delilolacak bir taraf yoktur. Çünkü ileride geleceği
üzere belirtilen şekilde daha önceden lanetleşme yapılmıştı.
Bunu kabul etmeyenler ise, çocuğun, karısına zina isnad eden
erkeğe benzemediğini belirten hadisi delil olarak almışlardır.
"Ve lirandan sonra karısını boşayan kimse." Kendisi
lanetleştikten sonra boşayan demektir. Bu başlıkta şu husustaki görüş
ayrılığına işaret vardır: Uan halinde ayrılık, li'anın kendisi ile mi
gerçekleşir yoksa li'an bittikten sonra hakimin ayrılığa hükmetmesiyle mi olur,
yoksa erkeğin bunu gerçekleştirmesiyle mi olur?
Malik, Şafii ve onlara tabi olanlar, bizzat Iilan ile ayrılığın
gerçekleşeceği kanaatindedirler. Malik ve mezhebine mensup ilim adamlarının
çoğunluğu, kadının lanetleşmeyi bitirmesinden sonra gerçekleşir derken, Şafii,
ŞafiiIye uyanlar ve Malikilerden Suhnun ise kocanın li'anı bitirmesinden sonra
gerçekleşir derler. Buna gerekçe olarak da kadının lanetleşmesinin, ancak
kendisine uygulanacak haddi bertaraf etmek için meşru kılındığı gösterilmiştir.
Oysa erkek böyle değildir. Onun hakkında fazladan nesebin ve çocuğun
kendisinden olduğunun nefyi ile döşeğin (hukukunun) zail olması da söz
konusudur.
es-Sevr!, Ebu Hanife ve onlara uyanlar ise, hakim kadın aleyhine
ayrılık hükmünü vermedikçe gerçekleşmez, demişlerdir.
Ahmed'den iki rivayet naklediimiştir. İleride beş başlıktan
sonra bu hususta daha geniş açıklamalar gelecektir.
Bir adamın, karısı ile bir başka adamı bulup, meselenin kesinlik
kazandığı (kendisince) ortaya çıktığı takdirde o adamı öldürse, karşılığında
öldürülür mü? İlim adamları bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Cumhur böyle bir
işe kalkışmayı kabul etmeyerek: Ona kısas uygulanır. Zinaya dair beyyine
getirmesi yahut maktulün itiraf ettiğine dair beyyine getirmesi yahut maktulün
mirasçılarının bu itirafta bulunması hali müstesna. O takdirde onun
karşılığında katil öldürülmez. Bununla beraber maktulün muhsan olması da şarttır.
Onun karşılığında katilin öldürüleceği de söylenmiştir. Çünkü
onun imamın izni olmaksızın haddi uygulama yetkisi yoktur.
Seleften bazıları da: Hayır, kesinlikle öldürülmez, demiştir.
Fakat doğruluğunun emareleri ortaya çıkmış ise yaptığından ötürü tazir edilir.
Ahmed, İshak ve ona tabi olanlar ise, bu sebep dolayısı ile onu
öldürdüğüne dair iki şahit getirmesini şart koşmuşlardır. Malikilerden
İbnu'l-Kasım ileİbn Habib de onlara muvafakat etmiştir. Ancak maktulün daha
önceden muhsan olmuş olmasını da şart koşmuşlardır.
Kurtubi der ki: Uveymir'in söylediklerinin takı"iri, zahiri
itibariyle bu görüşte olanların görüşlerini desteklemektedir. O böyle demiştir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah/tır.
"Ben Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem/in huzurunda
insanlarla birlikte iken."
Bundan sonraki başlıkta görüldüğü gibi İbn Cüreyc:
"Mescidde" fazlalığını zikretmiştir.
İbn İshak da İbn Şihab'dan diye naklettiği rivayetinde bu hadise
"ikindiden sonra" fazlalığını da eklemiştir. Bunu Ahmed rivayet etmiş
bulunmaktadır. Bütün bunların toplamını da li'anın hakimlerin huzurunda ve
toplanmış bir grup insanın önünde yapılacağına delil göstermiştir. Bu da Ii'anı
ağırlaştırma çeşitlerinden birisidir. İkincisi zaman, üçüncüsü ise mekandır.
Böyle bir tağl1z (ağırlaştırma) müstehaptır, vacip olduğu da söylenmiştir.
باب: التلاعن
في المسجد.
30. MESCİDDE LANETLEŞME
حدثنا يحيى:
أخبره عبد
الرزاق:
أخبرنا ابن
جريج قال:
أخبرني ابن
شهاب، عن
الملاعنة،
وعن السنة
فيها، عن حديث
سهل بن سعد،
أخي بني
ساعدة: أن
رجلا من
الأنصار جاء
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال:
فقال: يا رسول
الله، أرأيت
رجلا وجد مع
امرأته رجلا،
أيقتله أم كيف
يفعل؟ فأنزل
الله في شأنه
ما ذكر في
القرآن من أمر
المتلاعنين،
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (قد قضى
الله فيك وفي
امرأتك). قال:
فتلاعنا في
المسجد وانا شاهد،
فلما فرغا
قال: كذبت
عليها يا رسول
الله إن
أمسكتها،
فطلقها
ثلاثا، قبل أن
يأمره رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حين
فرغا من
التلاعن،
ففارقها عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فكان
ذلك تفريقا
بين كل
متلاعنين.
قال ابن جريج:
قال ابن شهاب:
فكانت السنة
بعدها أن يفرق
بين
المتلاعنين.
وكانت حاملا،
وكان ابنها يدعى
لأمه. قال: ثم
جرت السنة في
ميراثها أنها ترثه
ويرث منها ما
فرض الله له.
قال ابن
جريج، قال ابن
شهاب، عن سهل
بن سعد الساعدي
في هذا
الحديث: أن
النبي صلى
الله عليه وسلم
قال: (إن جاءت
به أحمر
قصيرا، كأنه
وحرة، فلا أراها
إلا قد صدقت
وكذب عليها،
وإن جاءت به
أسود العين،
ذا أليتين،
فلا أراه إلا
قد صدق عليها).
فحاءت به على
المكروه من
ذلك.
[-5309-] İbn Cüreyc'den, dedi ki: "Bana İbn Şihab'ın
lanetleşmeden ve bu husustaki sünnetten Saide oğullarından olan Sehl İbn Sa'd'ın
hadisinden diye haber verdiğine göre; ensardan bir adam, Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e gelerek dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü ne dersin? Bir adam eğer
karısı ile bir başka adamı görse, onu öldürsün mü, yoksa nasıl yapsın?
Bunun üzerine yüce Allah durumu hakkında, Kur'an-ı Kerim'de sözünü
ettiği lanetleşen erkek ve kadının durumuna dair buyrukları indirdi. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona: Allah senin ve karın hakkında hüküm vermiş
bulunuyor, dedi.
Sehl dedi ki: Mescidde ve ben de hazır bulunuyarken lanetleştiler.
Lanetleşmelerini bitirdikten sonra adam: Ey Allah'ın Rasulü, onu nikahım
altında tutarsam ona iftira etmiş olurum, dedi ve lanetleşmeyi bitirmelerinden
sonra Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona emir vermeden önce kendisi
karısını üç talak ile boşadı ve Nebiin huzurunda ondan ayrıldı."
(İbn Şihab) dedi ki: İşte bu, lanetleşen bütün çift/er arasındaki
bir ayırmadır.
İbn Cüreyc dedi ki: İbn Şhab dedi ki: Onlardan sonra sünnet,
lanetleşen kan kocanın ayrılması şeklinde oldu. Kadın hamile idi. Oğlu da
annesine nispet edilerek çağrılırdı.
(Ravi) dedi ki: Sonra böyle bir annenin mirası hususundaki sünnet
de annenin oğluna mirasçı olması, onun da annesinden Allah'ın kendisine verdiği
pay kadar mirasçı olması şeklinde oldu.
İbn Cüreyc, İbn Şihab'dan, o Sehl İbn Sa 'd es-Sfudt'den bu
hadiste Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu da rivayet
etmiştir: "Eğer kızılca bir keler gibi kızılca ve kısa boylu bir çocuk
doğurursa, gördüğüm kadarıyla kadın mutlaka doğru söylemiş, kocası ona iftira
etmiş oldu. Eğer siyah, gözleri iri, kıçının kaba etleri büyük bir çocuk
doğurursa görüşüme göre kocasının onun hakkında söyledikleri doğrudur."
Daha sonra kadın, o çocuğu bu tiplerden sevilmeyen nitelikleriyle
doğurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mescidde lanetleşme", Buhar! bu Başlık ile
Hanefilerin kanaatlerinin aksine lanetleşmenin mU,ayyen olarak yalnızca
mescidde yapılmayacağına, imam nerede ise orada yahut dilediği yerde olacağına
işaret etmiştir.
"Kadın hamile idi. Oğlu da annesine nispet edilerek
çağrılırdı. (Ravi) dedi ki: Sonra böyle bir kadının mirasında sünnet, kadının
oğluna mirasçı olması, oğlunun da ondan Allah'ın kendisine ayırdığı pay kadar
mirasçı olması şeklinde cereyan etmiştir." Bütün bu sözler İbn Şihab'ın
sözleridir.
"Kızılca keler gibi kısa boylu." Bu, yiyeceğe ve ete
düşen ve onu bozan bir tür kertenkeıedir.
"Eğer siyah, iri gözlü ve kaba etleri iri olarak
doğurursa." İbrahim İbn Sa'd yoluyla Ebu Davud'un rivayetindeki:
"Gözlerinin siyahı oldukça siyah, kalçalan pek büyük" ifadeleri
açıklık getirmektedir.
Buna göre gözleri• oldukça siyah ve geniş demek istemiştir.
باب: قول
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لو كنت
راجما بغير
بينة).
31. NEBİ S.A.V.'İN: "EĞER BEYYİNE OLMAKSIZIN RECMEDECEK
OLSAYDIM ... " DİYE BUYURMASı
حدثنا سعيد
بن عفير قال:
حدثني الليث،
عن يحيى بن
سعيد، عن عبد
الرحمن بن
القاسم، عن
القاسم بن
محمد، عن ابن
عباس:
انه
ذكر التلاعن
عند النبي صلى
الله عليه وسلم،
فقال عاصم بن
عدي في ذلك
قولا ثم
انصرف، فأتاه
رجل من قومه
يشكو إليه أنه
قد وجد مع
امرأته رجلا،
فقال عاصم: ما
ابتليت بهذا
إلا لقولي،
فذهب به إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فأخبره
بالذي وجد
عليه امرأته،
وكان ذلك
الرجل مصفرا
قليل اللحم
سبط الشعر،
وكان الذي
ادعى عليه أنه
وجده مع أهله
خدلا أدم كثير
اللحم، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (اللهم
بين). فجاءت
شبيها بالرجل
الذي ذكر
زوجها أنه
وجده، فلاعن
النبي صلى
الله عليه
وسلم بينهما.
قال رجل لابن
عباس في
المجلس: هي
التي قال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (لو رجمت
أحدا بغير بينة،
رجمت هذا).
فقال: لا تلك
المرأة كانت
تظهر في الإسلام
السوء.
قال أبو صالح
وعبد الله بن
يوسف: خدلا.
[-5310-] İbn Abbas'tan rivayete göre; "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda lanetleşme söz konusu edildi. Asım İbn
Adiy bu hususa dair bir şeyler söyledi, sonra gitti. Kavminden bir adam yanına
gelerek ona kaosı ile birlikte yabancı bir adam gördüğünü söyleyerek (karısını)
şikayet edince, Asım: Benim bu belaya maruz kalmamın tek sebebi, o söylediğim
sözlerdir, dedi.
Sonra o adamı alıp Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına
götürdü, o adam da Nebie karısı ile bulduğu adamı haber verdi. Haberi getiren o
adamın benzi sarı, eti az, saçları düz ve sarkık idi. Bu adamın Asımlın
karısının yanında bulduğunu iddia ettiği adam ise iri cüsseli, esmer ve çok
etli birisi idi.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Allahlım, beyan buyur, diye dua
etti.
Kadın, kocasının karısı yanında bulduğunu söylediği adama benzeyen
bir çocuk doğurdu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu karı koca arasında
lanetleşme yapmıştı.'
Mecliste bir adam İbn Abbasla: Bu kadın Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellemlin:
Eğer bir kimseyi beyyine olmaksızın recmedecek olsaydım, bunu
recmederdim dediği kadın mıdır, diye sordu. İbn Abbas: Hayır, o İslam içinde
(Müslüman olduğunu göstererek) kötülüğü de açığa vuran bir kadın idi, dedi.
Ebu. Salih ve Abdullah İbn Yusuf: "(İri vücutlu, esmer diye
tercüme ettiğimiz) Ademe hadlenli ibaresini ilAdeme hadiienil diye
söylemilerdir.
Bu Hadis 5316,6855,6856 ve 7238 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi sallallahu a1eyhi ve seltemlin: Beyyinesiz recmedecek
olsaydım ... buy-
ruğu. ii Kasıt zina ettiğini inkar eden kimsedir. Yoksa itiraf
eden de recmedilir.
liSarı tenli", yani oldukça sarı.
"Hadlen", bacakları dolgun demektir.
liEğer beyyinesiz recmedecek olsaydım ... ii Kadının
lanetleşmeyi kabul etmemesi, ona had vurmayı gerektirmez diyen kimseler bunu
delil almışlardır. Ayrıca hadlerin yemin etmeyi kabul etmemekle sabit
olmayacağını, Nebi efendimizin de: liEğer recmedecek olsaydım .. ii buyruğunu
ise sadece lanetleşme sebebi ile sÖylememiş olduğunu da delil göstermişlerdir.
Ahmed dedi ki: Kadın lanetleşmeyi kabul etmezse hapsedilir.
Recmedileceği ni söylemekten çekinirim. Çünkü açıkça zina ettiğini ikrar etse,
sonra bu ikrarından geri dönse dahi recmedilmeyeceğine göre, lanetleşmeyi kabul
etmediği için nasıl recmedilebilir?
باب: صداق
الملاعنة.
32. Lİ'AN YAPAN KADININ MEHRİ
حدثني عمرو
بن زرارة:
أخبرنا
إسماعيل، عن
أيوب، عن سعيد
ابن جبير قال:
قلت
لابن عمر: رجل
قذف امرأته،
فقال: فرق
النبي صلى
الله عليه
وسلم بين أخوي
بني العجلان،
وقال: (الله
يعلم أن
أحدكما كاذب،
فهل منكما من
تائب) فأبيا،
وقال: (الله
يعلم أن
أحدكما كاذب،
فهل منكما من
تائب) فأبيا،
فقال: (الله يعلم
أن أحدكما
كاذب، فهل
منكما من
تائب) فأبيا،
ففرق بينهما.
قال أيوب:
فقال لي عمر
بن دينار: أن
في الحديث
شيئا لا أراك
تحدثه؟ قال:
قال الرجل
مالي؟ قال:
قيل: (لا مال
لك، إن كنت
صادقا فقد
دخلت بها، وإن
كنت كاذبا فهو
أبعد منك).
[-5311-] Said İbn Cubeyr'den dedi ki: "İbn Ömer'e:
Bir adam karısına zina isnad etse hüküm nedir, dedim. O:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ada\) oğullarına mensup karı
kocayı ayırdı, dedi. Ayrıca Allah Rasulü şöyle buyurdu:
Allah biliyor ki ikinizden birisi mutlaka yalancıdır. Sizden tevbe
eden var mı? İkisi de kabul etmeyince, yine: Allah bilir ki şüphesiz ikinizden
birisi yalan söylüyor. Tevbe edeniniz var mı, diye sordu. Yine kabul etmediler.
Tekrar: Allah bilir ki ikinizden birisi muhakkak yalancıdır. Tevbe edeniniz var
mı diye buyurdu. Yine kabul etmediler. Bu sefer onları birbirinden
ayırd!."
(Ravilerden) Eyyub dedi ki: Bana Amr İbn Dinar dedi ki: Bu hadiste
bir şey daha vardır. Senin onu nakletmediğini görüyorum. (Bana bunu rivayet
eden Said İbn Cubeyr) şöyle demişti: Adam: Peki, benim malım ne olacak,
demişti. Ona senin malın yok, eğer söylediğin doğru ise sen bu kadın ile zaten
zifafa girmiş idin. Eğer yalan söylüyor isen o malın senden daha uzak olması
gerekir, diye cevap verildi.
Bu Hadis ileride 5312, 5349 ve 5350 numara ile gelecektir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"LanetIeşen kadının mehri", yani bu husustaki hükmün
beyanı. Kendisi ile zifafa girilmiş olan bir kadının, mehrin tamamını hak
ettiği üzerinde icma' vardır. Zifafa girilmemiş olan kadın hakkında ise görüş
ayrılığı vardır. Cumhur kendisi ile zifafa girilmeden önce boşanan diğer kadınlar
gibi ona da mehrin yarısının verileceği kanaatindedir. Ona mehrin tamamının da
verileceği söylenmiştir.
"İbn Ömer'e: Karısına zina isnad eden bir erkeğin durumunu,
yani hakkındaki hükmün ne olduğunu sordum."
İbnu'l-Arabı dedi ki: Adamın: "Malım ne olacak"
sözleri, benim daha önce o kadına ödediği m mehir ne olacak demektir. Ona:
Senin onunla zifafa girmen ile ve kadının kendisini sana teslim etmesi ile onu
eksiksiz almış oldun, diye cevap verilmiştir. Daha sonra bu durumu ona kapsamlı
bir şekilde şıklara ayırarak açıklamıştır ve şöyle buyurmuştur: Eğer kadın
hakkındaki iddianda doğru söylüyor isen sen bundan önce o kadından hakkını
eksiksiz almış bulunuyorsun. Şayet ona iftira ediyorsan senin ondan böyle bir
malı istemeye kalkışman, olmaması gereken uzak bir iştir. Böylelikle hem
ırzında ona zulmetmekten, hem de daha önce kadının hak ettiği, sahih bir
surette senden kabzettiği bir malı da istemek zulmünden uzak kalmış olursun.
Hadisteki: "Aldığın o mal onunla ci ma 'ının sana helal
olmasının bir karşılığıdır" sözünden anlaşıldığına göre, lanetIeşen
kadıneğer lanetleşmeden sonra yalancı olduğunu söylese ve zina ettiğini ikrar
ederse, ona had vacip olur. Fakat mehri düşmez.