SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 1837 >>

باب: لا يكون بيع الأمة طلاقها.

14. CARİYENİN SATıLMASI TALAK (BOŞAMA) DEĞİLDİR

 

حدثنا إسماعيل بن عبد الله قال: حدثني مالك، عن ربيعة بن أبي عبد الرحمن، عن القاسم بن محمد، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت:

 كان في بريرة ثلاث سنن: إحدى السنن أنها أعتقت فخيرت في زوجها، وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (الولاء لمن أعتق). ودخل رسول الله صلى الله عليه وسلم والبرمة تفور بلحم، فقرب إليه خبز وأدم من أدم البيت، فقال: (ألم أر البرمة فيها لحم). قالوا: بلى، ولكن ذلك اللحم تصدق به على بريرة، وأنت لا تأكل الصدقة. قال: (عليها صدقة، ولنا هدية).

 

[-5279-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe r.anha'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Berire hakkında öngörülen uygulamalar ile üç sünnet (kanun) ortaya çıkmıştır: Bu sünnetlerden birisi şudur:

 

Berire kölelikten azad edildi, kocasının nikahı altında kalmak hususunda muhayyer bırakıldı. (İkincisi) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Vela hakkı azad eden kimseye aittir, diye buyurdu.

 

Üçüncüsüne gelince, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içeriye girdiğinde pencerede ocak üstünde içinde et kaynıyordu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in önüne ekmek ve evdeki katıklardan bir katık getirildi. O:

 

Ben tencere içinde et görmedim mi, diye buyurdu. Onlar, öyledir. Fakat o Berire'ye sadaka olarak verilmiş bir ettir. Sen ise sadaka yemezsin, diye cevap verdiler. Allah Rasulü:

 

O et ona bir sadaka, bize de bir hediyedir, diye buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Cariyenin Satılması, Talak Olmaz." İbn Battal dedi ki: Selef cariyenin satılmasının talak olup olmayacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur: Cariyenin satılması talak olmaz, demişlerdir. (Ashabdan) İbn Mes'ud, İbn Abbas, Ubey İbn Ka'b'dan ve tabiinden de Said İbn el-Müseyyeb, el-Hasen ve Mücahid'den: Bu bir talak olur, dedikleri rivayet edilmiştir. Onlar bu görüşlerine yüce Allah'ın:

 

"Evli kadınlar ve sahip olduğunuz cariyeler müstesna. "(Nisa, 24) buyruğunu delil göstermişlerdir.

 

Cumhurun delili ise bu başlıkta zikredilen hadistir. Buna göre Berıre azad edilmiş ve kocasının nikahı altında kalmakta muhayyer bırakılmıştır. Eğer mücerred satılması sebebiyle talak gerçekleşmiş olsaydı, onun muhayyer bırakılmasının bir anlamı olmazdı.

 

Kıyas bakımından da nikah, bir menfaat şartı ile yapılan bir akittir. Ücretle kiralanmış bir aynda olduğu gibi, köle olan birisinin satılması bu akdi iptal etmez. Ayet-i kerime ise esir alınmış kadınlar hakkındadır. Burada "sağ ellerinizin malik oldukları" ile kastedilenler, Sahih'te, nüzul sebebine dair sabit olmuş hadise göre onlardır. (İbn Batlaı'dan özetle nakil burada sona ermektedir. )

 

Ashab-ı kiram'dan naklettiği görüşünü İbn Ebi Şeybe 'ınkıta'ın sözkonusu olduğu çeşitli senedierle rivayet etmiş bulunmaktadır. Ayrıca onda Cabir ve Enes'ten de bu tür rivayetler yer almaktadır. Tabiınden yaptığı nakillere gelince, İbn Ebi Şeybe'de bunlara dair sahih senedler vardır. Ayrıca İkrime ve eşŞa'bı'den de buna yakın rivayetler yer almıştır. Said İbn Mansur bu görüşü İbn Abbas'tan sahih bir senedIe rivayet ettiği gibi, Hammad İbn Seleme de Hişam İbn Urve'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: Kendi kölesini cariyesi ile evlendirecek olursa boşama kölenin yetkisindedir. Eğer kocası olan bir cariye satın alacak olursa boşama satın alanın yetkisindedir.

 

"Üç sünnet. .. " Ahmed ve Ebu Davud'da yer alan İbn Abbas yoluyla gelen hadiste: "Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem onun hakkında dört ayrı hüküm vermiştir ... " diyerek hadisi Aişe'nin hadisine yakın bir şekilde zikrettikten sonra "ve ona hür kadın gibi iddet beklemesini emir buyurdu" fazlalığını eklemektedir. Bunu da Darakutnı rivayet etmiştir. Bu fazlalık ise Aişe yoluyla gelen hadiste yer almamaktadır. Bundan dolayı o, üç sünnet demekle yetinmiştir. ?akat İbn Mace, es-Sevrı yoluyla Mansur'dan, o İbrahim'den, o el-Esved'den, o Aişe'den, şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Berıre üç ay hali ile iddet beklemekle emrolundu."

 

Bu da İbn Abbas'ın: "Hür kadın gibi iddet beklemesini emretti" şeklindeki i ifadesine benzemektedir.

 

Ancak İbn Abbas'tan gelen bir başka rivayetteki: "Bir ay hali ile iddet beklemesi" ifadesine muhalifiir.

 

Hul' yapan kadının iddeti ve hul'un bir fesh olduğunu söyleyenlerin kadının bir ay hali ile iddet bekleyeceğini kabul ettiklerine dair gerekli araştırmalar daha önce geçmiş bulunmaktadır. Burada ise hürriyetine kavuşan cariye kadının, kendisini tercih etmesinin bir talak olmadığı anlaşılmaktadır. Kıyas da bir ay hali ile iddet beklemesini öngörür. Fakat İbn Mace'nin rivayet ettiği hadis Buhari ile Müslim'in şartına göredir. Hatta sıhhat derecelerinin en üst mertebesindedir. Ebu Ya'la ve Beyhakı, Ebu Ma'şer yoluyla Hişam İbn Urve'den, o babasından, onun da Aişe r.anha'dan rivayetine göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Berıre'nin iddetini hür, boşanan kadının iddeti gibi tespit etti." Bu da güçlü bir şahittir. Çünkü Ebu Ma'şer'de bir parça zayıflık bulunsa dahi mutabaatta rivayetinin kabul edilmesi uygundur. İbn Ebi Şeybe de sahih senedierle Osman, İbn Ömer, Zeyd İbn Sabit ve daha başkalarından "cariye kadın eğer kölenin nikahı altında iken hürriyetine kavuşturulacak olursa, onun talakı köle olarak talak veren erkeğin talakı, iddeti de hür kadının iddeti gibidir" dediklerini rivayet etmiş bulunmaktadır.

 

"Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vela hakkı, azad eden kimsenin hakkıdır."

Bu da ondaki ikinci sünnettir. ltk (Hadis no: 2536) ve şartlara dair bahislerde bunun sebebi ile ilgili yeterli açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Daha önce kaydettiğimiz Nafi'in, İbn Ömer'den diye naklettiği rivayette ve aynı şekilde Aişe yoluyla gelen çeşitli rivayet yollarında: "Ve la hakkı ancak kölelikten azad eden kimsenin hakkıdır" denilmektedir. Bu hadisten anlaşıldığına göre "innema: ancak", hasr ifade eder. Aksi takdirde velanın hürriyete kavuşturan kimse lehine sabit olduğunu belirtmek, başkasının böyle bir hakka sahip olduğunu söylemeyi gerektiren bir husus olmazdı. Oysa bu haberle anlatılmak istenen de budur.

 

Bu hadisten insanın ıtk (köle azad etmek) dışında başkası üzerinde herhangi bir vela yetkisinin olmadığı da anlaşılmaktadır. Buna göre, eliyle herhangi bir kimsenin Müslüman olması halinde de vela sözkonusu olmamaktadır. İleride Feraiz bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir ve -İshak'ın kanaatinin aksine- buluntu çocuğu alanın da -seleften bir kesimin kanaatinin aksine- bir kimse ile hilf yapan (dayanışma antlaşması yapan) kimsenin de böyle bir hakkının bulunmadığı açıklanacaktır. Ebu Hanife de bu görüştedir.

 

Hadisin genel ifadesinden harbıolan bir kimse bir köleyi hürriyetine kavuşturduktan sonra Müslüman olsa, o kölenin vela hakkı kendisine ait kalmaya devam eder. Şafil de bu görüştedir. İbn Abdilberr dedi ki: Malik'in görüşüne göre yapılan kıyas da bunu gerektirir. Ebu Yusuf da bu hususta muvafakat etmiştir. Ancak onun arkadaşları buna muhalefet etmişlerdir. Onlar, bu durumda azad edilen köle, dilediği kimseyi veli edinebilir, demişlerdir.

 

باب: خيار الأمة تحت العبد.

15. KÖLENİN NİKAHI ALTINDA İKEN (HÜRRİYETİNE KAVUŞAN) CARİYENİN MUHAYVER OLUŞU

 

حدثنا أبو الوليد: حدثنا شعبة وهمام، عن قتادة، عن عكرمة، عن ابن عباس قال: رأيته عبدا، يعني زوج بريرة.

 

[-5280-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Ben onu -Berire'nin kocasını kastetmektedirbir köle olarak gördüm. "

 

Bu Hadis 5281,5282,5283 numara ile gelecektir

 

 

حدثنا عبد الأعلى بن حماد: حدثنا وهيب: حدثنا أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس قال: ذاك مغيث عبد بني فلان، يعني زوج بريرة، كأني أنظر إليه يتبعها في سكك المدينة، يبكي عليها.

 

[-5281-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Onu -yani Berire'nin kocası olan- filanoğullarının kölesi Muğıs'i, Berire'nin arkasından Medine sokaklarında onun için ağlayarak gittiğini görür gibiyim."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا عبد الوهاب، عن أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال: كان زوج بريرة عبد أسود، يقال له مغيث، عبدا لبني فلان، كأني أنظر إليه يطوف وراءها في سكك المدينة.

 

[-5282-] İbn Abbas r.a.'dan, dedi ki: "Berirelnin kocası, fllanoğullarının bir kölesi olan Muğis adında siyahi bir köle idi. Ben ona, Medine sokaklarında Berirelnin arkasından dolaşırken bakıyor gibiyim."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Kölenin nikahı altında iken cariyenin" hürriyetine kavuşturulmasından sonra "muhayyer bırakılması." Bununla Buharıinin, "Berıre'nin kocası bir köle idi" diyen kimselerin görüşünü tercih ettiği anlaşılmaktadır. Başlıktaki ifadelerden de anlaşıldığına göre, cariye eğer hür bir kimsenin nikahı altında bulunup, hürriyetine kavuşturulacak olursa muhayyerlik hakkı yoktur.

 

İlim adamları ise bu hususta farklı görüşlere sahiptir. Cumhur bu kanaatte olmakla birlikte, Kufeliler ister kölenin nikahı altında olsun, ister hür bir kimsenin nikahı altında bulunsun hürriyetine kavuşturulan cariyenin muhayyer olacağını kabul etmişlerdir. Bu hususta da delil olarak el-Esved İbn Yezid'in, Aişe'den naklettiği Berire'nin kocası hür idi, rivayetine sarılmışlardır.

 

Hürriyetine kavuşturulan cariye eğer ayrılmayı tercih ederse acaba bu bir boşama mıdır yoksa nikahın feshedilmesi midir? Bu hususta görüş ayrılığı vardır. Malik, Evzai ve Leys bu bain bir talak olur demişlerdir. Benzeri bir görüş elHasen ve İbn Sitin'den diye sabit olmuştur. Bunu İbn Ebi Şeybe rivayet etmiştir. Diğerleri ise böyle bir şey ne fesh olur, ne de talak demişlerdir.

 

باب: شفاعة النبي صلى الله عليه وسلم على زوج بريرة.

16. BERiREINİN KOCASI HAKKINDA NEBİ S.A.V.'İN ŞEFAAT (İLTİMAS) ETMESİ

 

حدثنا محمد: أخبرنا عبد الوهاب: حدثنا خالد، عن عكرمة، عن ابن عباس:

 أن زوج بريرة عبد أسود يقال له مغيث، كأني أنظر إليه يطوف خلفها يبكي ودموعه تسيل على لحيته، فقال النبي صلى الله عليه وسلم لعباس: (يا عباس، ألا تعجب من حب مغيث بريرة، ومن بغض بريرة مغيثا). فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (لو راجعته). قالت يا رسول الله تأمرني؟ قال: (إنما أنا أشفع). قالت: لا حاجة لي فيه.

 

[-5283-] İbn Abbas'tan rivayete göre "Berire'nin kocası Muğis diye adlandırılan bir köle idi. Ben onun Berire'nin arkasından ağlayarak dolaştığını ve gözyaşlarının sakalları üzerine aktığını görüyor gibiyim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Abbas'a:

 

Ey Abbas, Muğis'in, Berire'ye olan sevgisine rağmen, Berire'nin, 'Muğis'e olan nefretine hayret etmiyor musun, diye buyurdu.

 

Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem, Berirelye: Keşke ona dönsen deyince, Berire:

Ey Allah'ın Rasulü! Bu bana bir emir midir, diye sordu. Allah Rasulü: Hayır, ben sadece şefaatte (iltimas) bulunuyorum deyince, Berire: Benim ona ihtiyacım yok,dedL"

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Berire'nin kocası hakkında" tekrar kocasının niki!!hına dönmesi için Beri're nezdinde "şefaatte (iltimasta) bulunması."

 

"Bu bana bir emir mi?" Yerine getirmekle yükümlü olduğum bir emir mi veriyorsun?

"Allah Rasulü: Hayır, ben Sadece şefaatte bulunuyorum." Yani ben bunu kesin bir emir olmak üzere söylemiyorum, şefaatte (iltimas) bulunmak üzere söylüyorum, demektir.

 

"Benim ona ihtiyacım yok." Sen bana bunu uymak zorunda olduğum bir emir olarak vermediğine göre, ben de ona dönmeyi tercih etmiyorum.

 

 

17. BAB

 

حدثنا عبد الله بن رجاء: أخبرنا شعبة، عن الحكم، عن إبراهيم، عن الأسود:

 أن عائشة أرادت أن تشتري بريرة، فأبى مواليها إلا أن يشترطوا الولاء، فذكرت ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم، فقال: (اشتريها وأعتقيها، فإنما الولاء لمن أعتق). وأتي النبي صلى الله عليه وسلم بلحم، فقيل: إن هذا ما تصدق به على بريرة، فقال: (هو لها صدقة ولنا هدية).

حدثنا أدم: حدثنا شعبة، وزاد: فخيرت من زوجها.

 

[-5284-] Esved'den rivayete göre "Aişe r.anha Berire'yi satın almak istedi.

Ancak onun sahipleri vela hakkının kendilerine ait olmak şartını koşmaksızın kabul etmediler. Aişe bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e söyleyince, Allah Rasulü:

 

Sen onu satın al ve onu azad et. Şüphesiz vela ancak azad eden kimsenin hakkıdır, buyurdu.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir et takdim edildi. Ona:

 

Bu, Berire'ye sadaka olarak verilmişti, denilince, Allah Rasulü: "Bu ona bir sadakadır, bizim için de bir hediyedir, diye buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Berıre kıssasından pek çok sonuç çıkmaktadır. Bunların bir kısmı Mescidler, bir kısmı Zekat bölümünde, çoğunluğu da !tk (köle azadı) bölümünde geçmiş bulunmaktadır.

 

Berire Kıssasından Çıkartılan Diğer Sonuçlar

 

1- Kitabın (Kur'an-ı Kerim'in) hükmünü takrir etmek üzere sünnetle de mükatebe yapmanın (kölelerle belli bir bedel karşılığında azad edilmeleri için yazışmanın) caiz olduğu anlaşılmaktadır.

 

2- Mükatebe yapmış olan bir kölenin, hürriyetini elde etmesi için kendisini azad etmek için satın alacak kimseden dilencilik yapmak suretiyle dahi olsa kazanç sağlamak için çalışıp çabalaması caizdir. İsterse böyle bir yol efendisine zarar verecek olsun. Çünkü şeriat koyucu, köleleri hürriyetlerine kavuşturmayı arzu eder.

 

3- Muamelatla fasid şartlar batıl, meşru' şartlar sahihtir. Çünkü Rasulullah sallallı1hu aleyhi ve sellem'in: "Allah'ın Kitabında bulunmayan her bir şart batıldır" buyruğundan bu anlaşılmaktadır. Buna dair geniş açıklamalar Şartlar bölümünde (2735.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.

 

4- Kölesini satarken kölenin kendisine hizmetini istisnaeden kimsenin koştuğu bu şart sahih değildir, fasid bir şart ileri süren kimse de haram olduğunu bilip, üzerinde ısrar etmesi hali müstesna cezalandırılmayı hak etmez.

 

5- Kitabet akdi yapmış kölenin efendisi, onu kitabet malını kazanmak için çalışıp uğraşmaktan alıkoyamaz. Hizmet hakkı sabit olmakla birlikte bu böyledir.

 

6- Önemli bir husus hakkında hutbe vermek, hutbe verirken de ayakta konuşmak meşrudur. Söze öncelikle hamd ve sena ile de başlanır. Sözkonusu edilmesi gerekli görülen konuya başlanacağı vakit de "emma ba'du" demek de meşrudur.

 

7- Tepki gösterilmesi, reddedilmesi gereken bir iş yapan bir kimsenin muayyen olarak sözkonusu edilmemesi müstehaptır.

 

8- Konuşurken seci' yapmak mekruh değildir. Ancak bunu yapma maksadını gütme ve buna kendisini zorlama hali müstesnadır.

 

9- Yemin etmenin vacip olmadığı hallerde -özellikle herhangi bir işi işlemekteki kararlılığı bildirmek için- yemin etmek caizdir ve lağv yemininde keffaret yoktur.

 

10- Kadın, azad ettiği takdirde vela hakkına sahip olur.

 

11- Kafir, azad ettiği müslümanın vela hakkını -müslüman akrabasına mirasçı olamasa dahi- miras olarak alır.

 

12- Vela satılmaz, hibe de edilmez. Buna dair açıklamalar daha önce !tk bölümünde ayrı bir başlıkta ele alınmıştır. (Bk. 2535.hadis)

 

13- Daha önce geçen açıklamalar çerçevesinde cariye hürriyetine kavuşturulduğu takdirde, kocasının nikahı altında kalmak ya da ayrılmak hususunda muhayyerdir. Onun bu muhayyerliği de derhal gerçekleşir. Çünkü bu hadisin rivayet yollarından birisinde şöyle denilmektedir: "Berıre hürriyetine kavuştu. Bunun üzerine (Nebi) onu çağırdı ve onu seçmekte serbest bırakınca, o da kendisini seçti."

 

14- Cariye azad edildikten sonra kocasının kendisi ile cima'' etmesine imkan verdiği takdirde muhayyerlik hakkının düşeceğini fukaha ittifakla kabul etmişlerdir. Bu görüşte olanlar bunun rivayet yollarından birisindeki ifadelere delil olarak sarılmışlardır. Sözkonusu bu rivayet Ebu Davud'da, İbn İshak yoluyla Aişe'den çeşitli senedlerle gelmiş bulunmaktadır. Buna göre Berıre azad edildi deyip, hadisin geri kalan bölümü zikredilmekte, sonunda da: "Eğer kocan sana yaklaşacak olursa muhayyerliğin kalmaz" denilmektedir.

 

Malik de sahih bir sened ile Hafsa'dan bu doğrultuda fetva verdiğini rivayet etmiş bulunmaktadır. Said İbn Mansur da İbn Ömer'den buna benzer bir rivayet nakletmiştir. İbn Abdilberr der ki: Ben bu hususta ashab-ı kiram'dan onlara muhalefet eden bir kimse olduğunu bilmiyorum. Ayrıca tabiinden, bir topluluk da bu görüşü dile getirmiştir ki fukaha-i seb'a bunlardandır.

 

14- Hürriyet hususunda denkliğe itibar olunur.

 

15- Velisi bulunmayan kadının rızası ile denklik ortadan kalkar.

 

16- Hanımını muhayyer bırakıp da hanımı kendisinden ayrılmayı seçerse bu muhayyerlik gerçekleşir ve aralarındaki nikah fesh olur. Daha önce geçmiş bulunmaktadır. Eğer onunla beraber kalmayı seçecek olursa talak sayısında da bir eksilme olmaz.

 

17- Sadaka mutlak olarak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemle haramdır; ama sadakanın haramlığı hususunda eşleri ve azadlıları gibi onun hükmünde olan kimselere bu sadakadan bir şeyler bağışlamak caizdir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcelerinin mevlalarına (hürriyete kavuşturdukları ve vela hakkına sahip bulundukları kölelerine) ise sadaka -eşlerine haram olsa dahi- haram değildir.

 

18- Zengin bir kimsefakire verdiği sadakadan kendisine hediye verecek

olursa yemesi caizdir. Satış yoluyla ise öncelikle caiz olur.

 

19- Zenginin fakirden hediye kabul etmesi caizdir.

 

20- Hüküm itibariyle sadaka ile hediye birbirinden farklıdır.

 

21- Kadının, kocasının evine kendisinin sahip olmadığı bir şeyi bilgisi dışında sokması caizdir.

 

22- him, edep, bir hükme dair bir açıklama, bir şüphenin ortadan kaldırılması gibi, bir faydanın elde edilebileceği hususlar hakkında soru sormak müstehaptır, bazı hallerde vacip de olabilir.

 

23- Mal hakkında herhangi bir şüphenin bulunmaması halinde kişinin eline geçen malın aslına dair soru sorması da, Müslümanlararasında kesilmesi halinde kesilmiş hayvan hakkında soru sorması da vacip değildir.

 

24- Kendisine az miktarda sadaka verilen bir kimse bundan dolayı rahatsız olmaz, onu küçümsemez.

 

25- Kadın yapacağı tasarruflar hususunda kocası ile danışır.

 

26- Alim bir kimseye dinı hususlara dair soru sorulur, alim de -soru sormasa . dahi- ilim elde etmek için uğraştığını gördüğü kimseye hükmü bildirir.

 

27 - Vacip olmayan hususlarda görüş belirten kimsenin kendi görüşüne muhalefet etmesi caizdir.

 

28- Zarar ve bağlayıcılığın sözkonusu olmayacağı hallerde hakim'in hasma yumuşak davranılması hususunda iltimasta bulunması müstehabtır. Bununla birlikte iltimasta bulunanın değeri büyük olsa dahi bu görüşe muhalefet eden kimseler kınanmaz, onlara kızılmaz.

 

29- Kendisi için şefaat olunacak (iltimasta bulunulacak) kimsenin isteği olmadan önce şefaatte bulunmak caizdir. Çünkü Muğıs'in, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendisine şefaat etmesini istediği nakledilmiş değildir.

 

30- mu'minin gönlünü sevindirmek, ferahlandırmak müstehaptır.

 

31- Şefaatte bulunan kimseye iltiması kabulolunmasa dahi ecir verilir.

 

32- Bir kimse, Allah'ın ayetleri ve hükümleri hakkında ibretle düşünmesi için arkadaşının dikkatini çeker. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abbas'a, Muğıs'in, Berıre'ye olan sevgisininhayret edilmesi gereken bir husus olduğunu söylemiştir ..

 

33- Şeyh Muhammed İbn Ebi Cemra -Allah onunla faydalandırmayı sürdürsün- şunları söylemektedir: Bu hadisten, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bütün bakışlarının uyanık bir kalp ve tefekkür amacına yönelik olduğu, adete uymayan her bir hususa hayret edilip ondan ibret alınması gerektiği de anlaşılmaktadır.

 

34- Berire'nin oldukça edepli olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Nebiin i1timasınl kabul etmediğini açıkça ifade etmemiş, sadece: "Ona ihtiyacım yok" demekle yetinmiştir.

 

35- İster eş olsunlar, isterse olmasınlar birbirlerinden nefret eden kişilerin arasını bulup düzeltmek müstehaptır. Eşlerin eğer çocukları varsa birbirlerine karşı saygının daha ileri olduğu da anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "o senin oğlunun babasıdır" diye buyurmuştur.

 

36- İltimasta bulunan kimsenin, iltimasını kabul etmesini istediği kişiye bunu kabul etmesini gerektirecek şeyleri sözkonusu etmesi, i1timasta bulunmanın gereklerinden ve ona iten sebeplerdendir.

 

37- Eşler arasındaki sevgi ve nefret dolayısıyla onlardan herhangi birisinin kınanması sözkonusu değildir. Çünkü bu, istek dışı olan bir şeydir.

 

38- Erkeğin eşine olan sevgisini açığa vurması utanılacak bir şey değildir. 39- Kadın kocasından nefret ediyorsa velisinin onunla birlikte kalmaya onu zorlama hakkı yoktur. Eğer kocasını seviyorsa velisinin de onları ayırmaya hakkı yoktur.

 

40- Erkeğin evlenmeyi ya da kendisine dönmesini ümit ettiği bir kadına meyil duyması caizdir.

 

41- Hakim'in hükmü, şeriatın hükmünü değiştirmez. Haramı helal kılmadığı gibi aksi de sözkonusu olmaz.

 

42- Güvenilir bir kimsenin haberi ile kölenin ve cariyenin haberi ve rivayetleri kabul edilir.

 

43- Köle ile nikahlı bir cariye azad edilip, kendisini seçecek (kocasından ayrılmayı tercih edecek) olursa iddeti üç kur'dur.

 

44- Eşlerden birisi diğerinden nefret ettiği halde o bunun farkına varmayabilir. Bununla birlikte Berire'nin, Muğis'e nefreti ile birlikte bu hususta Allah'ın hakkındaki hükmüne sabretmiş olması ve bu nefretinin gerektirdiği şekilde ona muamelede bulunmayarak Allah'ın kendisini kurtaracağı vakte kadar tahammül etmiş olması ihtimali de vardır.

 

 

10. CİLT BİTTİ.  KİTABU’TALAK’IN DEVAMI 12.CİLTTE