باب: لا يكون
بيع الأمة
طلاقها.
14. CARİYENİN SATıLMASI TALAK (BOŞAMA) DEĞİLDİR
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله قال:
حدثني مالك، عن
ربيعة بن أبي
عبد الرحمن،
عن القاسم بن
محمد، عن
عائشة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم قالت:
كان
في بريرة ثلاث
سنن: إحدى
السنن أنها
أعتقت فخيرت
في زوجها،
وقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم:
(الولاء لمن
أعتق). ودخل
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم والبرمة
تفور بلحم،
فقرب إليه خبز
وأدم من أدم
البيت، فقال:
(ألم أر
البرمة فيها
لحم). قالوا:
بلى، ولكن ذلك
اللحم تصدق به
على بريرة،
وأنت لا تأكل
الصدقة. قال: (عليها
صدقة، ولنا
هدية).
[-5279-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe
r.anha'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Berire hakkında öngörülen uygulamalar ile üç sünnet (kanun)
ortaya çıkmıştır: Bu sünnetlerden birisi şudur:
Berire kölelikten azad edildi, kocasının nikahı altında kalmak
hususunda muhayyer bırakıldı. (İkincisi) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem:
Vela hakkı azad eden kimseye aittir, diye buyurdu.
Üçüncüsüne gelince, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içeriye
girdiğinde pencerede ocak üstünde içinde et kaynıyordu. Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in önüne ekmek ve evdeki katıklardan bir katık getirildi. O:
Ben tencere içinde et görmedim mi, diye buyurdu. Onlar, öyledir.
Fakat o Berire'ye sadaka olarak verilmiş bir ettir. Sen ise sadaka yemezsin,
diye cevap verdiler. Allah Rasulü:
O et ona bir sadaka, bize de bir hediyedir, diye buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Cariyenin Satılması, Talak Olmaz." İbn Battal dedi
ki: Selef cariyenin satılmasının talak olup olmayacağı hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Cumhur: Cariyenin satılması talak olmaz, demişlerdir. (Ashabdan)
İbn Mes'ud, İbn Abbas, Ubey İbn Ka'b'dan ve tabiinden de Said İbn el-Müseyyeb,
el-Hasen ve Mücahid'den: Bu bir talak olur, dedikleri rivayet edilmiştir. Onlar
bu görüşlerine yüce Allah'ın:
"Evli kadınlar ve sahip olduğunuz cariyeler müstesna.
"(Nisa, 24) buyruğunu delil göstermişlerdir.
Cumhurun delili ise bu başlıkta zikredilen hadistir. Buna göre
Berıre azad edilmiş ve kocasının nikahı altında kalmakta muhayyer
bırakılmıştır. Eğer mücerred satılması sebebiyle talak gerçekleşmiş olsaydı,
onun muhayyer bırakılmasının bir anlamı olmazdı.
Kıyas bakımından da nikah, bir menfaat şartı ile yapılan bir
akittir. Ücretle kiralanmış bir aynda olduğu gibi, köle olan birisinin
satılması bu akdi iptal etmez. Ayet-i kerime ise esir alınmış kadınlar
hakkındadır. Burada "sağ ellerinizin malik oldukları" ile
kastedilenler, Sahih'te, nüzul sebebine dair sabit olmuş hadise göre onlardır.
(İbn Batlaı'dan özetle nakil burada sona ermektedir. )
Ashab-ı kiram'dan naklettiği görüşünü İbn Ebi Şeybe 'ınkıta'ın
sözkonusu olduğu çeşitli senedierle rivayet etmiş bulunmaktadır. Ayrıca onda
Cabir ve Enes'ten de bu tür rivayetler yer almaktadır. Tabiınden yaptığı
nakillere gelince, İbn Ebi Şeybe'de bunlara dair sahih senedler vardır. Ayrıca
İkrime ve eşŞa'bı'den de buna yakın rivayetler yer almıştır. Said İbn Mansur bu
görüşü İbn Abbas'tan sahih bir senedIe rivayet ettiği gibi, Hammad İbn Seleme
de Hişam İbn Urve'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: Kendi
kölesini cariyesi ile evlendirecek olursa boşama kölenin yetkisindedir. Eğer
kocası olan bir cariye satın alacak olursa boşama satın alanın yetkisindedir.
"Üç sünnet. .. " Ahmed ve Ebu Davud'da yer alan İbn
Abbas yoluyla gelen hadiste: "Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem onun
hakkında dört ayrı hüküm vermiştir ... " diyerek hadisi Aişe'nin hadisine
yakın bir şekilde zikrettikten sonra "ve ona hür kadın gibi iddet
beklemesini emir buyurdu" fazlalığını eklemektedir. Bunu da Darakutnı
rivayet etmiştir. Bu fazlalık ise Aişe yoluyla gelen hadiste yer almamaktadır.
Bundan dolayı o, üç sünnet demekle yetinmiştir. ?akat İbn Mace, es-Sevrı
yoluyla Mansur'dan, o İbrahim'den, o el-Esved'den, o Aişe'den, şöyle dediğini
rivayet etmiştir: "Berıre üç ay hali ile iddet beklemekle emrolundu."
Bu da İbn Abbas'ın: "Hür kadın gibi iddet beklemesini
emretti" şeklindeki i ifadesine benzemektedir.
Ancak İbn Abbas'tan gelen bir başka rivayetteki: "Bir ay
hali ile iddet beklemesi" ifadesine muhalifiir.
Hul' yapan kadının iddeti ve hul'un bir fesh olduğunu
söyleyenlerin kadının bir ay hali ile iddet bekleyeceğini kabul ettiklerine
dair gerekli araştırmalar daha önce geçmiş bulunmaktadır. Burada ise
hürriyetine kavuşan cariye kadının, kendisini tercih etmesinin bir talak
olmadığı anlaşılmaktadır. Kıyas da bir ay hali ile iddet beklemesini öngörür.
Fakat İbn Mace'nin rivayet ettiği hadis Buhari ile Müslim'in şartına göredir.
Hatta sıhhat derecelerinin en üst mertebesindedir. Ebu Ya'la ve Beyhakı, Ebu
Ma'şer yoluyla Hişam İbn Urve'den, o babasından, onun da Aişe r.anha'dan
rivayetine göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Berıre'nin iddetini hür,
boşanan kadının iddeti gibi tespit etti." Bu da güçlü bir şahittir. Çünkü
Ebu Ma'şer'de bir parça zayıflık bulunsa dahi mutabaatta rivayetinin kabul
edilmesi uygundur. İbn Ebi Şeybe de sahih senedierle Osman, İbn Ömer, Zeyd İbn
Sabit ve daha başkalarından "cariye kadın eğer kölenin nikahı altında iken
hürriyetine kavuşturulacak olursa, onun talakı köle olarak talak veren erkeğin
talakı, iddeti de hür kadının iddeti gibidir" dediklerini rivayet etmiş
bulunmaktadır.
"Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Vela hakkı, azad
eden kimsenin hakkıdır."
Bu da ondaki ikinci sünnettir. ltk (Hadis no: 2536) ve şartlara
dair bahislerde bunun sebebi ile ilgili yeterli açıklamalar geçmiş
bulunmaktadır. Daha önce kaydettiğimiz Nafi'in, İbn Ömer'den diye naklettiği
rivayette ve aynı şekilde Aişe yoluyla gelen çeşitli rivayet yollarında:
"Ve la hakkı ancak kölelikten azad eden kimsenin hakkıdır"
denilmektedir. Bu hadisten anlaşıldığına göre "innema: ancak", hasr
ifade eder. Aksi takdirde velanın hürriyete kavuşturan kimse lehine sabit olduğunu
belirtmek, başkasının böyle bir hakka sahip olduğunu söylemeyi gerektiren bir
husus olmazdı. Oysa bu haberle anlatılmak istenen de budur.
Bu hadisten insanın ıtk (köle azad etmek) dışında başkası
üzerinde herhangi bir vela yetkisinin olmadığı da anlaşılmaktadır. Buna göre,
eliyle herhangi bir kimsenin Müslüman olması halinde de vela sözkonusu
olmamaktadır. İleride Feraiz bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir ve
-İshak'ın kanaatinin aksine- buluntu çocuğu alanın da -seleften bir kesimin
kanaatinin aksine- bir kimse ile hilf yapan (dayanışma antlaşması yapan)
kimsenin de böyle bir hakkının bulunmadığı açıklanacaktır. Ebu Hanife de bu
görüştedir.
Hadisin genel ifadesinden harbıolan bir kimse bir köleyi
hürriyetine kavuşturduktan sonra Müslüman olsa, o kölenin vela hakkı kendisine
ait kalmaya devam eder. Şafil de bu görüştedir. İbn Abdilberr dedi ki: Malik'in
görüşüne göre yapılan kıyas da bunu gerektirir. Ebu Yusuf da bu hususta
muvafakat etmiştir. Ancak onun arkadaşları buna muhalefet etmişlerdir. Onlar,
bu durumda azad edilen köle, dilediği kimseyi veli edinebilir, demişlerdir.
باب: خيار
الأمة تحت
العبد.
15. KÖLENİN NİKAHI ALTINDA İKEN (HÜRRİYETİNE KAVUŞAN) CARİYENİN
MUHAYVER OLUŞU
حدثنا أبو
الوليد: حدثنا
شعبة وهمام،
عن قتادة، عن
عكرمة، عن ابن
عباس قال:
رأيته عبدا، يعني
زوج بريرة.
[-5280-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Ben onu
-Berire'nin kocasını kastetmektedirbir köle olarak gördüm. "
Bu Hadis 5281,5282,5283 numara ile gelecektir
حدثنا عبد
الأعلى بن
حماد: حدثنا
وهيب: حدثنا أيوب،
عن عكرمة، عن
ابن عباس قال:
ذاك مغيث عبد
بني فلان،
يعني زوج
بريرة، كأني
أنظر إليه يتبعها
في سكك
المدينة،
يبكي عليها.
[-5281-] İbn Abbas'tan, dedi ki: "Onu -yani
Berire'nin kocası olan- filanoğullarının kölesi Muğıs'i, Berire'nin arkasından
Medine sokaklarında onun için ağlayarak gittiğini görür gibiyim."
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا عبد
الوهاب، عن أيوب،
عن عكرمة، عن
ابن عباس رضي
الله عنهما
قال: كان زوج
بريرة عبد
أسود، يقال له
مغيث، عبدا لبني
فلان، كأني
أنظر إليه
يطوف وراءها
في سكك
المدينة.
[-5282-] İbn Abbas r.a.'dan, dedi ki: "Berirelnin kocası,
fllanoğullarının bir kölesi olan Muğis adında siyahi bir köle idi. Ben ona,
Medine sokaklarında Berirelnin arkasından dolaşırken bakıyor gibiyim."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Kölenin nikahı altında iken cariyenin" hürriyetine
kavuşturulmasından sonra "muhayyer bırakılması." Bununla Buharıinin,
"Berıre'nin kocası bir köle idi" diyen kimselerin görüşünü tercih
ettiği anlaşılmaktadır. Başlıktaki ifadelerden de anlaşıldığına göre, cariye
eğer hür bir kimsenin nikahı altında bulunup, hürriyetine kavuşturulacak olursa
muhayyerlik hakkı yoktur.
İlim adamları ise bu hususta farklı görüşlere sahiptir. Cumhur
bu kanaatte olmakla birlikte, Kufeliler ister kölenin nikahı altında olsun,
ister hür bir kimsenin nikahı altında bulunsun hürriyetine kavuşturulan cariyenin
muhayyer olacağını kabul etmişlerdir. Bu hususta da delil olarak el-Esved İbn
Yezid'in, Aişe'den naklettiği Berire'nin kocası hür idi, rivayetine
sarılmışlardır.
Hürriyetine kavuşturulan cariye eğer ayrılmayı tercih ederse
acaba bu bir boşama mıdır yoksa nikahın feshedilmesi midir? Bu hususta görüş
ayrılığı vardır. Malik, Evzai ve Leys bu bain bir talak olur demişlerdir.
Benzeri bir görüş elHasen ve İbn Sitin'den diye sabit olmuştur. Bunu İbn Ebi
Şeybe rivayet etmiştir. Diğerleri ise böyle bir şey ne fesh olur, ne de talak
demişlerdir.
باب: شفاعة
النبي صلى
الله عليه
وسلم على زوج بريرة.
16. BERiREINİN KOCASI HAKKINDA NEBİ S.A.V.'İN ŞEFAAT (İLTİMAS)
ETMESİ
حدثنا محمد:
أخبرنا عبد
الوهاب: حدثنا
خالد، عن
عكرمة، عن ابن
عباس:
أن
زوج بريرة عبد
أسود يقال له
مغيث، كأني
أنظر إليه
يطوف خلفها
يبكي ودموعه
تسيل على
لحيته، فقال
النبي صلى
الله عليه
وسلم لعباس:
(يا عباس، ألا
تعجب من حب
مغيث بريرة،
ومن بغض بريرة
مغيثا). فقال
النبي صلى الله
عليه وسلم: (لو
راجعته). قالت
يا رسول الله تأمرني؟
قال: (إنما أنا
أشفع). قالت: لا
حاجة لي فيه.
[-5283-] İbn Abbas'tan rivayete göre "Berire'nin
kocası Muğis diye adlandırılan bir köle idi. Ben onun Berire'nin arkasından
ağlayarak dolaştığını ve gözyaşlarının sakalları üzerine aktığını görüyor
gibiyim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Abbas'a:
Ey Abbas, Muğis'in, Berire'ye olan sevgisine rağmen, Berire'nin,
'Muğis'e olan nefretine hayret etmiyor musun, diye buyurdu.
Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem, Berirelye: Keşke ona dönsen
deyince, Berire:
Ey Allah'ın Rasulü! Bu bana bir emir midir, diye sordu. Allah
Rasulü: Hayır, ben sadece şefaatte (iltimas) bulunuyorum deyince, Berire: Benim
ona ihtiyacım yok,dedL"
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Berire'nin kocası
hakkında" tekrar kocasının niki!!hına dönmesi için Beri're nezdinde
"şefaatte (iltimasta) bulunması."
"Bu bana bir emir mi?" Yerine getirmekle yükümlü
olduğum bir emir mi veriyorsun?
"Allah Rasulü: Hayır, ben Sadece şefaatte
bulunuyorum." Yani ben bunu kesin bir emir olmak üzere söylemiyorum,
şefaatte (iltimas) bulunmak üzere söylüyorum, demektir.
"Benim ona ihtiyacım yok." Sen bana bunu uymak zorunda
olduğum bir emir olarak vermediğine göre, ben de ona dönmeyi tercih etmiyorum.
17. BAB
حدثنا عبد
الله بن رجاء:
أخبرنا شعبة،
عن الحكم، عن
إبراهيم، عن
الأسود:
أن
عائشة أرادت
أن تشتري
بريرة، فأبى
مواليها إلا
أن يشترطوا
الولاء،
فذكرت ذلك
للنبي صلى
الله عليه
وسلم، فقال:
(اشتريها
وأعتقيها، فإنما
الولاء لمن
أعتق). وأتي
النبي صلى
الله عليه
وسلم بلحم،
فقيل: إن هذا
ما تصدق به
على بريرة،
فقال: (هو لها
صدقة ولنا
هدية).
حدثنا أدم:
حدثنا شعبة،
وزاد: فخيرت
من زوجها.
[-5284-] Esved'den rivayete göre "Aişe r.anha
Berire'yi satın almak istedi.
Ancak onun sahipleri vela hakkının kendilerine ait olmak şartını
koşmaksızın kabul etmediler. Aişe bunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
söyleyince, Allah Rasulü:
Sen onu satın al ve onu azad et. Şüphesiz vela ancak azad eden
kimsenin hakkıdır, buyurdu.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir et takdim edildi. Ona:
Bu, Berire'ye sadaka olarak verilmişti, denilince, Allah Rasulü:
"Bu ona bir sadakadır, bizim için de bir hediyedir, diye buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Berıre kıssasından pek çok sonuç çıkmaktadır. Bunların bir kısmı
Mescidler, bir kısmı Zekat bölümünde, çoğunluğu da !tk (köle azadı) bölümünde
geçmiş bulunmaktadır.
Berire Kıssasından Çıkartılan Diğer Sonuçlar
1- Kitabın (Kur'an-ı Kerim'in) hükmünü takrir etmek üzere
sünnetle de mükatebe yapmanın (kölelerle belli bir bedel karşılığında azad
edilmeleri için yazışmanın) caiz olduğu anlaşılmaktadır.
2- Mükatebe yapmış olan bir kölenin, hürriyetini elde etmesi
için kendisini azad etmek için satın alacak kimseden dilencilik yapmak
suretiyle dahi olsa kazanç sağlamak için çalışıp çabalaması caizdir. İsterse
böyle bir yol efendisine zarar verecek olsun. Çünkü şeriat koyucu, köleleri
hürriyetlerine kavuşturmayı arzu eder.
3- Muamelatla fasid şartlar batıl, meşru' şartlar sahihtir.
Çünkü Rasulullah sallallı1hu aleyhi ve sellem'in: "Allah'ın Kitabında
bulunmayan her bir şart batıldır" buyruğundan bu anlaşılmaktadır. Buna
dair geniş açıklamalar Şartlar bölümünde (2735.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.
4- Kölesini satarken kölenin kendisine hizmetini istisnaeden
kimsenin koştuğu bu şart sahih değildir, fasid bir şart ileri süren kimse de
haram olduğunu bilip, üzerinde ısrar etmesi hali müstesna cezalandırılmayı hak
etmez.
5- Kitabet akdi yapmış kölenin efendisi, onu kitabet malını
kazanmak için çalışıp uğraşmaktan alıkoyamaz. Hizmet hakkı sabit olmakla
birlikte bu böyledir.
6- Önemli bir husus hakkında hutbe vermek, hutbe verirken de
ayakta konuşmak meşrudur. Söze öncelikle hamd ve sena ile de başlanır.
Sözkonusu edilmesi gerekli görülen konuya başlanacağı vakit de "emma
ba'du" demek de meşrudur.
7- Tepki gösterilmesi, reddedilmesi gereken bir iş yapan bir
kimsenin muayyen olarak sözkonusu edilmemesi müstehaptır.
8- Konuşurken seci' yapmak mekruh değildir. Ancak bunu yapma
maksadını gütme ve buna kendisini zorlama hali müstesnadır.
9- Yemin etmenin vacip olmadığı hallerde -özellikle herhangi bir
işi işlemekteki kararlılığı bildirmek için- yemin etmek caizdir ve lağv
yemininde keffaret yoktur.
10- Kadın, azad ettiği takdirde vela hakkına sahip olur.
11- Kafir, azad ettiği müslümanın vela hakkını -müslüman
akrabasına mirasçı olamasa dahi- miras olarak alır.
12- Vela satılmaz, hibe de edilmez. Buna dair açıklamalar daha
önce !tk bölümünde ayrı bir başlıkta ele alınmıştır. (Bk. 2535.hadis)
13- Daha önce geçen açıklamalar çerçevesinde cariye hürriyetine
kavuşturulduğu takdirde, kocasının nikahı altında kalmak ya da ayrılmak
hususunda muhayyerdir. Onun bu muhayyerliği de derhal gerçekleşir. Çünkü bu
hadisin rivayet yollarından birisinde şöyle denilmektedir: "Berıre
hürriyetine kavuştu. Bunun üzerine (Nebi) onu çağırdı ve onu seçmekte serbest
bırakınca, o da kendisini seçti."
14- Cariye azad edildikten sonra kocasının kendisi ile cima''
etmesine imkan verdiği takdirde muhayyerlik hakkının düşeceğini fukaha
ittifakla kabul etmişlerdir. Bu görüşte olanlar bunun rivayet yollarından
birisindeki ifadelere delil olarak sarılmışlardır. Sözkonusu bu rivayet Ebu
Davud'da, İbn İshak yoluyla Aişe'den çeşitli senedlerle gelmiş bulunmaktadır.
Buna göre Berıre azad edildi deyip, hadisin geri kalan bölümü zikredilmekte,
sonunda da: "Eğer kocan sana yaklaşacak olursa muhayyerliğin kalmaz"
denilmektedir.
Malik de sahih bir sened ile Hafsa'dan bu doğrultuda fetva
verdiğini rivayet etmiş bulunmaktadır. Said İbn Mansur da İbn Ömer'den buna
benzer bir rivayet nakletmiştir. İbn Abdilberr der ki: Ben bu hususta ashab-ı
kiram'dan onlara muhalefet eden bir kimse olduğunu bilmiyorum. Ayrıca
tabiinden, bir topluluk da bu görüşü dile getirmiştir ki fukaha-i seb'a
bunlardandır.
14- Hürriyet hususunda denkliğe itibar olunur.
15- Velisi bulunmayan kadının rızası ile denklik ortadan kalkar.
16- Hanımını muhayyer bırakıp da hanımı kendisinden ayrılmayı
seçerse bu muhayyerlik gerçekleşir ve aralarındaki nikah fesh olur. Daha önce
geçmiş bulunmaktadır. Eğer onunla beraber kalmayı seçecek olursa talak
sayısında da bir eksilme olmaz.
17- Sadaka mutlak olarak Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellemle
haramdır; ama sadakanın haramlığı hususunda eşleri ve azadlıları gibi onun
hükmünde olan kimselere bu sadakadan bir şeyler bağışlamak caizdir. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcelerinin mevlalarına (hürriyete
kavuşturdukları ve vela hakkına sahip bulundukları kölelerine) ise sadaka
-eşlerine haram olsa dahi- haram değildir.
18- Zengin bir kimsefakire verdiği sadakadan kendisine hediye
verecek
olursa yemesi caizdir. Satış yoluyla ise öncelikle caiz olur.
19- Zenginin fakirden hediye kabul etmesi caizdir.
20- Hüküm itibariyle sadaka ile hediye birbirinden farklıdır.
21- Kadının, kocasının evine kendisinin sahip olmadığı bir şeyi
bilgisi dışında sokması caizdir.
22- him, edep, bir hükme dair bir açıklama, bir şüphenin ortadan
kaldırılması gibi, bir faydanın elde edilebileceği hususlar hakkında soru
sormak müstehaptır, bazı hallerde vacip de olabilir.
23- Mal hakkında herhangi bir şüphenin bulunmaması halinde
kişinin eline geçen malın aslına dair soru sorması da, Müslümanlararasında
kesilmesi halinde kesilmiş hayvan hakkında soru sorması da vacip değildir.
24- Kendisine az miktarda sadaka verilen bir kimse bundan dolayı
rahatsız olmaz, onu küçümsemez.
25- Kadın yapacağı tasarruflar hususunda kocası ile danışır.
26- Alim bir kimseye dinı hususlara dair soru sorulur, alim de
-soru sormasa . dahi- ilim elde etmek için uğraştığını gördüğü kimseye hükmü
bildirir.
27 - Vacip olmayan hususlarda görüş belirten kimsenin kendi
görüşüne muhalefet etmesi caizdir.
28- Zarar ve bağlayıcılığın sözkonusu olmayacağı hallerde
hakim'in hasma yumuşak davranılması hususunda iltimasta bulunması müstehabtır.
Bununla birlikte iltimasta bulunanın değeri büyük olsa dahi bu görüşe muhalefet
eden kimseler kınanmaz, onlara kızılmaz.
29- Kendisi için şefaat olunacak (iltimasta bulunulacak)
kimsenin isteği olmadan önce şefaatte bulunmak caizdir. Çünkü Muğıs'in, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendisine şefaat etmesini istediği nakledilmiş
değildir.
30- mu'minin gönlünü sevindirmek, ferahlandırmak müstehaptır.
31- Şefaatte bulunan kimseye iltiması kabulolunmasa dahi ecir
verilir.
32- Bir kimse, Allah'ın ayetleri ve hükümleri hakkında ibretle
düşünmesi için arkadaşının dikkatini çeker. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem Abbas'a, Muğıs'in, Berıre'ye olan sevgisininhayret edilmesi gereken bir
husus olduğunu söylemiştir ..
33- Şeyh Muhammed İbn Ebi Cemra -Allah onunla faydalandırmayı
sürdürsün- şunları söylemektedir: Bu hadisten, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in bütün bakışlarının uyanık bir kalp ve tefekkür amacına yönelik
olduğu, adete uymayan her bir hususa hayret edilip ondan ibret alınması
gerektiği de anlaşılmaktadır.
34- Berire'nin oldukça edepli olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü
Nebiin i1timasınl kabul etmediğini açıkça ifade etmemiş, sadece: "Ona
ihtiyacım yok" demekle yetinmiştir.
35- İster eş olsunlar, isterse olmasınlar birbirlerinden nefret
eden kişilerin arasını bulup düzeltmek müstehaptır. Eşlerin eğer çocukları
varsa birbirlerine karşı saygının daha ileri olduğu da anlaşılmaktadır. Çünkü
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "o senin oğlunun babasıdır" diye
buyurmuştur.
36- İltimasta bulunan kimsenin, iltimasını kabul etmesini
istediği kişiye bunu kabul etmesini gerektirecek şeyleri sözkonusu etmesi,
i1timasta bulunmanın gereklerinden ve ona iten sebeplerdendir.
37- Eşler arasındaki sevgi ve nefret dolayısıyla onlardan
herhangi birisinin kınanması sözkonusu değildir. Çünkü bu, istek dışı olan bir
şeydir.
38- Erkeğin eşine olan sevgisini açığa vurması utanılacak bir
şey değildir. 39- Kadın kocasından nefret ediyorsa velisinin onunla birlikte
kalmaya onu zorlama hakkı yoktur. Eğer kocasını seviyorsa velisinin de onları
ayırmaya hakkı yoktur.
40- Erkeğin evlenmeyi ya da kendisine dönmesini ümit ettiği bir
kadına meyil duyması caizdir.
41- Hakim'in hükmü, şeriatın hükmünü değiştirmez. Haramı helal
kılmadığı gibi aksi de sözkonusu olmaz.
42- Güvenilir bir kimsenin haberi ile kölenin ve cariyenin
haberi ve rivayetleri kabul edilir.
43- Köle ile nikahlı bir cariye azad edilip, kendisini seçecek
(kocasından ayrılmayı tercih edecek) olursa iddeti üç kur'dur.
44- Eşlerden birisi diğerinden nefret ettiği halde o bunun
farkına varmayabilir. Bununla birlikte Berire'nin, Muğis'e nefreti ile birlikte
bu hususta Allah'ın hakkındaki hükmüne sabretmiş olması ve bu nefretinin
gerektirdiği şekilde ona muamelede bulunmayarak Allah'ın kendisini kurtaracağı
vakte kadar tahammül etmiş olması ihtimali de vardır.
10. CİLT BİTTİ.
KİTABU’TALAK’IN DEVAMI 12.CİLTTE