SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 1836 >>

باب: الخلع وكيفية الطلاق فيه.

12. HUL', HUL'DE TALAK NASIL OLUR

 

وقول الله تعالى: {ولا يحل لكم أن تأخذوا مما آتيتموهن شيئا إلا أن يخافا أن لا يقيما حدود الله - إلى قوله - الظالمون} /البقرة: 229/.

Ve yüce Allah'ın: "Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız size helal olmaz ... İşte onlar zalimlerin ta kendileridir."(Bakara, 229) buyruğu.

 

وأجاز عمر الخلع دون سلطان  .وأجاز عثمان الخلع دون عقاص رأسها  .وقال طاوس: {إلا أن يخافا أن لا يقيما حدود الله} فيما افترض لكل واحد منهما على صاحبه في العشرة والصحبة، ولم يقل قول السفهاء: لا يحل حتى تقول لا أغتسل لك من جنابة.

Ömer R.A. sultan (devlet başkanı ve hakim) huzurunda olmaksızın hul'u geçerli kabul ettiği gibi, Osman da kadının saç bağı dışında sahip olduğu şeyler karşılığında hul'u geçerli kabul etmiştir.

Tavus da: Yüce Allah'ın eşlerin birbirleriyle geçimleri ve arkadaşlıkları hususunda biri üzerine diğeri lehine farz kılmış olduğu Allah'ın hudutlarını ayakta tutamamaktan korkmaları halinde helal olur, demiştir.

O beyinsizlerin söylediği şekilde hanım: Ben cünüplükten dolayı senin için yıkanmam, deyinceye kadar (hul') helalolmaz, şeklindeki sözleri gibi söylemez-

 

حدثنا أزهر بن جميل: حدثنا عبد الوهاب الثقفي: حدثنا خالد، عن عكرمة، عن ابن عباس:

 أن امرأة ثابت بن قيس أتت النبي صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، ثابت بن قيس، ما أعتب عليه في خلق ولا دين، ولكني أكره الكفر في الإسلام، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أتردين عليه حديقته). قالت: نعم، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (اقبل الحديقة وطلقها تطليقة). قال أبو عبد الله: لا يتابع فيه عن ابن عباس.

 

[-5273-] İbn Abbas'tan rivayete göre "Sabit İbn Kays'ın hanımı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek dedi ki: Ey Allah'ın Rasulü! Ben Sabit İbn Kays'ın ahlakı ya da dini hususunda aleyhine bir şey söylemiyorum. Fakat ben Müslümanlık hayatımda küfrü de hoş görmüyorum.

 

Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ona bahçesini geri verir misin, diye sorunca, hanımı: Evet, dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de (Sabit'e): Bahçeni kabul et ve onu bir defa boşa, diye buyurdu.

 

Ebu Abdullah (el-Buhari) dedi ki: "Bu hususta ona (hocam Ezher İbn Cemil'e) İbn Abbas'tan diye mutabaat olunmuyor."

 

Bu Hadis 5274, 5275, 5276 ve 5277 numara ile gelecektir. inşaallah

 

 

حدثنا إسحاق الواسطي: حدثنا خالد، عن خالد الحذاء، عن عكرمة: أن أخت عبد الله بن أبي: بهذا، وقال: (تردين حديقته)، قالت: نعم، فردتها، وأمره يطلقها.

وقال إبراهيم بن طهمان، عن خالد، عن عكرمة، عن النبي صلى الله عليه وسلم: (وطلقها).

 

[-5274-] İkrime'den rivayete göre "Abd\.lllah İbn Ubeyy'in kız kardeşi diye bu hadisi böylece nakletli ve buna göre Allah Rasulü: Sen ona bahçesini geri verir misin, diye buyurdu. Kadın da: Evet deyip, bahçeyi ona geri verdi, o da kocasına onu boşamasını emir buyurdu."

 

İbrahim İbn Tahman, Halid'den, o İkrime'den, o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den: "Ve onu boşa" diye buyurdu, dedi.

 

 

وعن أيوب بن أبي تميمة، عن عكرمة، عن ابن عباس أنه قال: جاءت امرأة ثابت بن قيس إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، إني لا أعتب على ثابت في دين ولا خلق، ولكني لا أطيقه، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (فتردين عليه حديقته). قالت: نعم.

 

[-5275-] İbn Abbas'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Sabit İbn Kays'ın hanımı RasliluIlah sallallahu a1eyhi ve sellem'e gelerek: Ey Allah'ın Raslilü, ben Sabit İbn Kays'ı dine bağlılığı ve ahlakı hususunda asla ayıplamıyor, ona sitem etmiyorum. Fakat ben ona tahammül edemiyorum, dedi. Bunun üzerine RasliluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Peki bahçesini ona geri verecek misin deyince, kadın: Evet diye cevap verdi."

 

 

حدثنا محمد بن عبد الله بن المبارك المخرمي: حدثنا قراد بن نوح: حدثنا جرير بن حازم، عن أيوب، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 جاءت امرأة ثابت بن قيس بن شماس إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقالت: يا رسول الله، ما أنقم على ثابت في دين ولا خلق، إلا أني أخاف الكفر، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (فتردين عليه حديقته). قالت: نعم، فردت عليه، وأمره ففارقها.

 

[-5276-] İbn Abbas R.A.'dan, dedi ki: "Sabit İbn Kays İbn Şemmas'ın kansı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek: Ey Allah'ın Raslilü, ben dini ve ahlakı hususunda Sabit'in aleyhine bir şey söylemiyorum. Fakat ben nankörlük etmekten korkuyorum, dedi. Bunun üzerine RasliluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Bahçesini ona geri verecek misin, diye sordu. Hanımı: Evet deyip bahçesini ona geri verdi. Allah Raslilünün emri üzerine kocası da ondan aynıdı."

 

 

حدثنا سليمان: حدثنا حماد، عن أيوب، عن عكرمة: أن جميلة، فذكر الحديث.

 

[-5277-] Eyyub'den, o İkrime'den: "Cemile ... " diyerek hadisi zikretmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hul'" sözlükte bir mal karşılığı hanım ın ayrılması demektir. Bu tabir "hal'u'ssevb: elbisenin çıkarılması"ndan alınmıştır. Çünkü kadın, erkeğin manevi elbisesidir. Aynı zamanda buna fidye ve iftida da denilir.

 

İlim adamları hul'un meşru olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Ancak meşhur tabii Ebu Bekr Abdullah el-Müzenı istisna teşkil ederek şöyle demektedir: Erkeğin ondan ayrılmak karşılığında hanımından bir şeyalması helal değildir. Çünkü yüce Allah: "Onlara verdiklerinizden bir şeyalmanız helal değildir. "(Bakara, 229) diye buyurmuştur. Ancak yüce Allah'ın: "O halde o kadının bir şeyleri fidye vermesinde her ikisi için de vebal yoktur."(Bakara, 229) buyruğtİ ona karşı delil gösterilince, bunun Nisa suresindeki ayet-i kerime ile neshedildiğini iddia etmiştir. Bunu İbn Ebi Şeybe ve başkaları ondan gelen bir rivayet olarak zikretmişlerdir. Nisa suresindeki buyruk ile neshedildiği iddiası şaz bir görüş olmakla birlikte yine bu iddiasına karşı da yüce Allah'ın: "Bununla beraber gönül hoşluğu ile size onun bir kısmını bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin."(Nisa, 4) buyruğu ile cevap verilmiştir. Yine aynı surede yer alan: "Sulh yolu ile aralarını düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur. "(Nisa, 128) buyruğunu da ona karşı delil göstermişlerdir. Hadis de ona karşı gösterilen deliller arasındadır. Görüldüğü kadarıyla o hadisi sabit kabul etmemiş yahut hadis ona ulaşmamıştır. Ancak ondan sonra icma' hul'un muteber olduğu üzerinde gerçekleşmiş, Nisa suresindeki ayetin, Bakara suresindeki ayet ile Nisa'daki diğer iki ayet ile tahsis edildiği kabul edilmiştir.

 

Hul'un şer'an tarifi, erkeğin, hanımından bedelolmaya elverişli bir malın (hanımı tarafından) kocasına verilmesi sureti ile ayrılmasıdır. Hul' yapmak, her ikisinin ya da onlardan birisinin emrolunduğunu yerine getirememekten korkması hali dışında mekruhtur. Bazen buna bir arada bulunmaktan hoşlanmayış sebep olabilir. Bu da ya kötü bir huy ya da çirkinlikten ötürü olabilir. Aynı şekilde büyük bain talaka götürecek türden bir yeminde duramamaktan krkulması halinde ve hul'a gerek duyulması halinde de mekruhluk ortadan kalkar.

 

"Hul'de talak nasılolur?" Yani mücerred hul' yapmakla talak meydana gelir mi? Yoksa talak lafzen zikredilmeksizin yahut niyet etmeksizin gerçekleşmez mi?

 

Hul'de hem lafzen, hem niyet itibariyle talakın sözkonusu olmaması halinde talakın gerçekleşeceği hususunda üç görüş vardır. Bunlar da Şafii'nin bu husustaki görüşleridir:

 

1- Yeni kitaplarının çoğunda açıkça belirttiği görüş olup, buna göre hul' bir taıaktır. Cumhurun görüşü budur. Eğer hul', hul' lafzı' ile ya da ondan türeyen lafızlarla yapılırsa talak sayısı azalır. Hul' lafzı kullanılmamakla birlikte hul' niyeti ile yapılırsa yine durum böyledir. Şafiı "el-İmla" adlı eserinde bunun talak için kullanılan sari h lafızlardan birisi olduğunu da belirtmiştir. Cumhurun delili, bunun ancak kocanın kullanabileceği bir lafız olması dolayısıyla talak olacağı şeklindedir. Eğer bu, nikahın feshi olsaydı, ikalede olduğu gibi mehrin dışında bir şey karşılığında da caiz olmaması gerekirdi. Oysa cumhur az ya da çok bir bedel karşılığında hul'un caiz olacağı kanaatindedir. İşte bu dahul'un bir talak çeşidi olduğunun delilidir.

 

2- Bu da Şafiı'nin kadim görüşü olup, "Ahkamu'l-Kur'an" adlı eserinde yeniden sözkonusu ettiği talak olmayıp, fesholduğu görüşüdür. Bu görüş İbn Abbas'tan da sahih olarak rivayet edilmiştir. Bu rivayeti Abdurrezzak zikretmiş bulunmaktadır. İbn ez-Zubeyr'den de bu rivayet nakledilmiştir. Osman, Ali, İkrime ve Tavo.s'dan da rivayet edilmiş olup, Ahmed'in meşhur görüşü de budur.

 

3- Eğer talakı niyet etmemişse hul' ile kesin olarak ayrılık olmaz. Şafiı bunu el-Umm adlı eserinde açıkça zikretmiş, müteahhir alimlerden es-Sübki de bu görüşü kuwetli bulmuştur.

 

"Osman R.A. saç bağı dışında (malik olduğu) şeylere mukabil hul' yapmayı caiz kabul etmiştir." el-İkas (saç bağı) "uksa"nın çoğulu olup, saçın toplanmasındansonra bağlandığı bağa denilir. Yani Osman R.A. hul' yapılırken erkeğin karısından saç bağı dışında sahip olduğu şeyi almayı caiz görmüştür.

 

İbn Battal dedi ki: Cumhurun görüşüne göre hul'de erkeğin, verdiği mehirden fazlasını alması caizdir. Malik dedi ki: Kendisine uyulan kimseler arasından bunu kabul etmeyeni görmedim ama bu, güzel ahlaka sığmaz.

 

"Fakat ben Müslüman olarak küfürden (nankörlük etmekten) hoşlanmıyorum." Yani onun nikahı altında kalacak olursam küfrü gerektiren bir işi yapmaktan korkuyorum.

Cerir İbn Hazim'in başlığın sonlarındaki rivayeti bunu desteklemektedir.

 

Çünkü o rivayette: "Ancak ben küfürden (nankörlük etmekten) korkarım." O bu sözleriyle kocasından aşırı derecede tiksinmesinin ve hoşlanmayışının kendisini nikahının fesh olması için küfrü açıkça işlemeye iteceğine işaret etmiş gibidir. O, bu işi yapmanın haram olduğunu biliyordu. Fakat aşırı nefretinin onu bu işi yapmaya iteceğinden korktu.

 

"Küfür" ile kadının kocasının hakkını yerine getirmemesi, bu hususta kusurlu davranması demek olan "küfranu'l-aşir"i kastetmiş olması ihtimali de vardır.

 

et-Tibi der ki: Yani ben İslam'da, İslam'ın hükümleri ile bağdaşmayan serkeşlik, karşı gelmek ve buna benzer kendisinin zıttı bulunan kocasına buğzeden genç ve güzel kadının göstermesi gereken tepkileri göstermekten korkuyorum. Böylelikle İslam'ın gerekleri ile bağdaşmayan haller hakkında küfür lafzını kullanmış olmaktadır. İfadelerinde zikredilmemiş bazı lafızların bulunması da muhtemeldir. Yani ben küfrün gereklerinden olan düşmanlık, serkeşlik ve ileriye gidecek türden tartışmalar yapmaktan korkuyorum, bundan hoşlanmıyorum.

 

"Bahçeni kabul et ve onu bir talak ile boşa." Bu emir, bir irşad. ve arayı düzeltmek amacına yöneliktir. Vücub ifade etmek için değildir.

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

Açıklananlar dışında hadisten daha başka sonuçlar da çıkmaktadır.

 

1- Eğer anlaşmazlık sadece kadın tarafından ise hul' ve kadının bir miktar malını fidye olarak vermesi caiz olur. Her ikisinin de anlaşmazlık içinde olmaları kaydı yoktur ..

 

2- Kocanın, karısından hoşlanmayışı sözkonusu olmasa ve karısından ondan ayrılmasını gerektirecek bir şey görmese dahi, kadın kocası ile birliktelikten hoşlanmayacak olursa, hul' yapmak meşrudur.

 

3- Kadın belli bir mal karşılığında kocasından kendisini boşamasını istese, kocası da onu boşasa talak gerçekleşir.

 

4- Hul' nikahın feshedilmesidir, diyenlerin lehine bu başlıktaki• hadisin rivayet yollarından birisinde görülen bir fazlalık delil gösterilmiştir. Çünkü Amr İbn Müslim'in İkrime'den, onun İbn Abbas'tan diye naklettiği ve Ebu Davud ile Tirmizi'de yer alan Sabit İbn Kays'ın hanımı ile ilgili kıssada: "Allah Rasıılü ona bir defa ay hali görmek suretiyle iddet beklemesini emir buyurdu" ifadesi yer almaktadır. el-Hattabi dedi ki: İşte bu hul' bir feshtir, talak değildir diyenlerin lehine oldukça güçlü bir delildir. Çünkü bu bir talak olsaydı, sadece bir defa ay hali olmak, iddet için yeterli olmazdı.    ,

 

İmam Ahmed de hul'ün bir fesh olduğunu söylemiştir. Darakutn! ve Beyhakı'deki, İbn ez-ZUbeyr yoluyla gelen mürsel rivayette şöyle denilmektedir:

 

"Onun sana (mehir olarak) verdiği bahçesini ona geri verecek misin? Kadın:

 

Evet, hem de fazlasıyla dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Fazlasına gerek yok, ona bahçesini ver yeter, diye buyurdu. Kadın: Evet; dedi. Kocası da malını geri aldı ve onu serbest bıraktı." Bu hadisin ravileri sikadırlar.

 

Abdurrezzak da Ali'den şunu rivayet etmektedir: "Koca karısından (mehir olarak) verdiğinden fazlasını almaz."

 

Tavus, Ata ve ez-Zührı'den de buna benzer rivayetler nakledilmiştir. Bu aynı zamanda Ebu Hanife, Ahmed ve İshak'ın da görüşüdür. İsmail İbn İshak, Meymun İbn Mehran'dan şu rivayeti nakletmektedir: "Kim (mehir olarak) verdiğinden fazlasını alırsa, hanımını güzel bir şekilde salıvermemiş olur."

 

Bunun karşısında ise Abdurrezzak'ın sahih bir sened ile Said İbn elMüseyyeb'den şöyle dediğine dair naklettiği rivayet yer almaktadır: "Ondan verdiğinin hepsini almasını sevimli bulmuyorum. Ona bir şeyler bıraksın."

 

Malik de şöyle demiştir: Ben verilen mehir karşılığında ve ondan fazlası karşılığında fidyenin (hul'ün) caiz olduğunu hep işitip durmuşumdur. Çünkü yüce Allah: "O halde kadının bir şeyleri fidye vermesinde her ikisi için de vebal yoktur."(Bakara, 229) buyurmuştur. Sehl kızı Habibe'nin rivayet ettiği hadis de bunu gerektirmektedir.

 

Eğer serkeşlik kadın tarafından ise kocaya kadının rızasıyla aldıkları helal olur. Şayet serkeşlik erkek tarafından ise bir şeyalması helal olmaz. Eğer bir şey almışsa ona geri verilir ve ayrılık geçerliliğini devam ettirir.

 

Şafii der ki: Eğer kadın kocasının hakkını vermiyor ve ondan hoşlanmıyor ise karısından bir şeyler alması helal olur. Herhangi bir sebep olmaksızın kadının gönül hoşluğu ile verdiklerini alması caiz olduğuna göre, bir sebebe bağlı olarak alması öncelikle caizdir.

 

5- Kadın ay hali iken hul' yapmak caizdir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona ay hali olup olmadığını sormamıştır.

 

6- Kadının kocasından kendisini boşamasını istemesinin sakınılması gereken bir iş olduğuna dair varid olmuş haberler, ortada bunu gerektirecek bir sebebin bulunmaması hali ile ilgili olarak kabul edilmiştir. Çünkü Sevban yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: "Kocasından kendisini boşamasını isteyen bir kadına cennet kokusunu alması haram olur." Hadisi Sünen sahipleri rivayet etmiş, İbn Huzeyme ve İbn Hibban da sahih olduğunu belirtmişlerdir.

 

باب: الشقاق، وهل يشير بالخلع عند الضرورة.

13. KARl-KOCANıN ARASıNıN AÇıLMASı, (HAKİM) ZARURET HALİNDE HUL'U BİR YOL OLARAK GÖSTEREBİLİR Mİ

 

وقوله تعالى: {وإن خفتم شقاق بينهما فابعثوا حكما من أهله وحكما من أهلها} الآية /النساء: 35/.

Yüce Allah'ın: "Eğer aralarının açılmasından endişe ederseniz o vakit erkeğin akrabasından bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin ... Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. "(Nisa, 35) buyruğu

 

حدثنا أبو الوليد: حدثنا الليث، عن ابن أبي مليكة، عن المسور ابن مخرمة قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (إن بني المغيرة استاذنوا في أن ينكح علي ابنتهم، فلا آذن)

 

[-5278-] Misver İbn Mahreme, ez-Zühri'den, dedi ki: "Nebi sallallahualeyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim: Muğire oğulları benden, Ali'nin kızlarını nikahlamasına izin vermemi istediler. Hayır, ben izin vermiyorum."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Karı-koca arasının açılması, zaruret halinde onlarahul' yolunu gösterirmi? Ayrıca yüce Allah'ın: "Eğer aralarının açılmasından endişe ederseniz ... "(Nisa, 35) buyruğu•"

 

İbn Battal dedi ki: Yüce Allah'ın: "Eğer aralarının açılmasından endişe ederseniz."(Nisa, 35) buyruğunda muhatapların hakimler olduğu, "Her ikisi de aralarının düzelmesini isterlerse" buyruğu ile kastedilenlerin de iki hakem olduğu hususu üzerinde ilim adamları icma' etmiştir.

 

Her iki hakemden biri erkek tarafından, diğeri de kadın tarafından olur. Ancak her ikisinin yakınları arasında aralarını düzeltecek kimse bulunmuyor ise, bu işi yapabilecek durumda ki yabancılardan olması caizdir.

 

Eğer hakemler arasında görüş ayrılığı olursa, her ikisinin de görüşü uygulamaya geçirilmez. İttifak ettikleri takdirde karı-kocanın tekrar bir araya getirilmesi hususunda vekalet vermeye gerek olmaksızın hükümleri geçerli ılur. (İbn Battal'dan icma bulunduğunu belirttiği hususlar burada sona ermektedir. )

 

Ancak ilim adamları eğer ayrılmaları hususunda hakemlerin ittifakı olursa durumun ne olacağı hususunda farklı görüşlere sahiptirler: Malik, el-Evzaı ve İshak der ki: Eşler tarafından bir vekalet ve bir iz ne gerek olmaksızın hükümleri geçerlidir. KMeli alimler ile Şafiı ve Ahmed ise şöyle demektedir: Bu hususta hakemlere izin verilmesi gerekir. Ancak Malik ve ona tabi olanlar, bu hali innın (erkekliği bulunmayan) ile mevla (köle) gibi kabul etmişlerdir. Hakim bu ikisine rağmen hanımlarını ondan boşama hükmünü verdiği gibi, bu hal de böyledir.