SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 1835 >>

EK SAYFA – 1835-3

باب: إذا قال لامرأته وهو مكره: هذه أختي، فلا شيء عليه.

10- KARISINA KENDİSİ İKRAH ALTINDA İKEN: BU BENİM KIZ KARDEŞİMDİR, DİYECEK OLURSA ONA BİR ŞEY GEREKMEZ.

 

قال التبي صلى الله عليه وسلم: (قال إبراهيم لسارة: هذه أختي، وذلك في ذات الله عز وجل).

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İbrahim de, Sare hakkında: Bu benim kız kardeşimdir demişti. Bu (şekilde söylediği zahire uygun olmayan sözü) yüce Allah için söylenmiş bir sözdü."

 

 

AÇIKLAMA:

 

"İkrah altında iken hanımı için: Bu benim kız kardeşimdir diyene bir şey gerekmez. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da şöyle buyurmuştur: İbrahim, Sare için:

 

Bu benim kız kardeşimdir, demişti. O bu sözü allah için söylemiştL" İbn Battal dedi ki: Bu sözleriyle hanımına: Ey kız kardeşim, diye hitap etmeyi mekruh kabul edenlerin kanaatini reddetmek istemiştir.

 

Abdurrezzak, Ebu Temime el-Hueeymı yoluyla şunu rivayet etmektedir:

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hanımına: Ey kız kardeşeağızım diye hitap eden bir adamın yanından geçerken onu böyle söylememesi için uyarmıştır." İbn Battal dedi ki: İşte bundan dolayı ilim adamlarından bir topluluk: Eğer bunu kasten söylemiş ise bu sözleriyle zihar yapmış olur, demişlerdir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kimseye bu açıklanması zor sözü söylemekten kaçınmasını söylemiştir. Devamla şunları söylemektedir: Bu hadis ile İbrahim aleyhisselaın kıssası arasında bir çatışma yoktur. Çünkü İbrahim aleyhisselam bu sözüyle dinde kız kardeşi olduğunu kastetmiştir. Dolayısıyla kim bu sözü söylerken din kardeşliğin i niyet ederse bunun ona zararı olmaz.

 

Derim ki: Ebu Temime'nin hadisi mürseldir. Bu hadisi Ebu Davud mürsel yoııardan rivayet etmiştir. Bu rivayetlerin birisinde: "Ebu Temime'den, o kavminden bir adamdan rivayet ettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i. .. derken işitmiştir" denilmektedir. Bu rivayet ise muttasıldır. Ebu Davud bundan önce Ebu Hureyre'nin, İbrahim a1eyhisselam ve Sare ile ilgili kıssaya dair rivayet ettiği hadisi zikretmiştir. Sanki bununla Buharıiye muvafakat etmiş gibidir. Buhari böyle bir sözü söyleyen kimsenin ikrah altında olması kaydını getirmiştir. Bu durumda bu sözün ona zararı olmaz.

 

Ancak bazı şarihler İbrahim kıssasında ikrahın sözkonusu olmadığını belirterek itiraz etmişlerdir. Durum böyle olmakla birlikte Buharıiye itirazı gerektiren bir taraf yoktur. Çünkü o İbrahim kıssasını zikretmek suretiyle İbrahim a1eyhisselam kıssasında meydana gelenlere kıyas ederek ikrah halinde bu sözü söyleyen kimsenin bundan dolayı zarar görmeyeceğine delil göstermek istemiştir. Çünkü İbrahim a1eyhisselam bu sözlerini Sareıyi elinden zorla alacağından korkarak söylemişti. Çünkü onlar da evli olan kadından farklı olarak kocası bulunmayan kadına, talip olmadan ve onun rızası olmadan yaklaşmazlardı. Evli olan kadını ise arzu ettikleri takdirde -daha önce Menakib'de yer alan hadisi açıklarken belirttiğimiz üzerekocasına rağmen karısını ondan gasbedip alabiliyorlardı. İşte İbrahim aleyhisselam Sare için korktuğundan ötürü kız kardeşi olduğunu söylemiş ve din kardeşliğin i kastetmişti.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

-3- 10 - باب: الطلاق في الإغلاق والكره، والسكران والمجنون وأمرهما، والغلظ والنسيان في الطلاق والشرك وغيره.

11. ÖFKE, ZORLAMA HALİNDE TALAK İLE SARHOŞUN VE DELİNİN BOŞAMASI İLE ONLARIN SÖZ VE FİİLLERİNİN HÜKMÜ, TALAK, ŞİRK VE BAŞKA HUSUSLARDA ŞAŞIRMANIN VE YANLIŞLIĞIN HÜKMÜ.

 

لقول النبي صلى الله عليه وسلم: (الأعمال بالنية، ولكل امرئ ما نوى).

Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ameller niyet iledir ve herkes için niyet ettiği vardır."

 

وتلا الشعبي: {لا تؤاخذنا إن نسينا أو أخطأنا} /البقرة: 286/.

Şa'bi de yüce Allah'ın: "Unutur yahut hata edersek bizi sorumlu tutma. "(Bakara, 286) buyruğunu okumuştur.

 

وما لا يجوز من إقرار الموسوس  .وقال النبي صلى الله عليه وسلم للذي أقر على نفسه: (أبك جنون).

Vesveseli kimsenin ikrarının caiz olmayacağı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de kendi nefsi aleyhine ikrarda bulunan kimseye: "Sende bir delilik var mıdır?" diye buyurmuştur.

 

وقال علي: بقر حمزة خواصر شارفي، فطفق النبي صلى الله عليه وسلم يلوم حمزة، فإذا حمزة قد ثمل محمرة عيناه، ثم قال حمزة: هل أنتم إلا عبيد لأبي، فعرف النبي صلى الله عليه وسلم أنه قد ثمل، فخرج وخرجنا معه.

Ali r.a.: "Hamza benim develerimin böğrünü yardı deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hamza'yı kınamaya koyulmuşken, Hamza'nın iki gözünün kıpkırmızı kesilip sarhoş olmuş olduğunu gördü. Daha sonra da Hamza: Sizler babamın kölelerinden başka bir şey misiniz ki, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun oldukça sarhoş olduğunu anlayıp, çıkıp gitti. Biz de onunla beraber çıktık" dedi.

 

وقال عثمان: ليس لمجنون ولا سكران طلاق.

Osman: Delinin de, sarhoşun da talakı yoktur, demiştir.

 

وقال ابن عباس: طلاق السكران والمستكره ليس بجائز.

İbn Abbas dedi ki: Sarhoşun ve zorlanan kimsenin (ikrah altında olanın) talakı caiz değildir.

 

وقال عقبة بن عامر: لا يجوز طلاق الموسوس.

Ukbe İbn Amir dedi ki: Vesveseli kimsenin talakı caiz değildir (olmaz), demiştir.

 

وقال عطاء: إذا بدا بالطلاق فله شرطه.

Ata: Talaka başladığı takdirde onu şartlı zikrederek şart koşabilir, demiştir.

 

وقال نافع: طلق رجل امرأته البتة إن خرجت، فقال ابن عمر: أن خرجت فقد بتت منه، وإن لم تخرج فليس بشيء.

Nafi'e: Bir adam karısına evden dışarı çıkacak olursa, kesinlikle boş olur (dese hükmü ne olur, diye sorulunca), dedi ki: İbn Ömer dedi ki: Eğer dışarı çıkarsa kesinlikle ondan boş olur. Şayet dışarı çıkmazsa hiçbir şeyolmaz.

 

وقال الزهري: فيمن قال: إن لم أفعل كذا وكذا فامرأتي طالق ثلاثا: يسأل عما قال وعقد عليه قلبه حين حلف بتلك اليمين؟ فإن سمى أجلا أراده وعقد عليه قلبه حين حلف، جعل ذلك في دينه وأمانته.

Zühri' de: Eğer ben şu şu işi yapmazsam, karım benden üç defa boş olsun, diyen kimse hakkında şunları söylemiştir: Ona söylediği söz ve böyle bir vemini yaparken kalbinde neyi kararlaştırdığı sorulur. Eğer, yemin ettiği vakit kalbinde kararlaştırdığı bir süre ve bir husus varsa, bu onun dinine ve emanetine havale edilir (dediği gibi kabul edilir).

 

وقال إبراهيم: إن قال: لا حاجة لي فيك، نيته، وطلاق كل قوم بلسانهم.

İbrahim dedi ki: Eğer karısına: Benim sana ihtiyacım yoktur diyecek olursa, niyetine göre hüküm verilir. Her bir kavmin boşamaları, kendi konuştukları dilleriyle olur.

 

وقال قتادة: إذا قال: إذا حملت فأنت طالق ثلاث يغشاها عند كل طهر مرة، فإن استبان حملها فقد بانت.

Katade dedi ki: Eğer karısına: Hamile kalacak olursan, üç talakla boş olursun dese, her temizlik halinde onunla bir defa cima' eder. Hamile kaldığı görülürse, o zaman ondan bain talak ile boşanmış olur.

 

وقال الحسن: إذا قال: الحقي بأهلك، نيته  .وقال ابن عباس: الطلاق عن وطر، والعتاق ما أريد به وجه الله.

Hasen dedi ki: Eğer ailenin yanına git diyecek olursa, niyetine göre hüküm verilir.

İbn Abbas dedi ki: Talak ancak ona ihtiyaç duyulursa yapılır. Köle azad etmek ise Allah'ın rızası için yapılana denir.

 

وقال الزهري: إن قال: ما أنت بامرأتي، نيته، وإن نوى طلاقا فهو ما نوى.

ez-Zührı dedi ki: Eğer karısına: Sen benim karım değilsin derse, niyetine bakılır. Şayet onu boşamayı niyet etmişse, niyet ettiği gibidir.

 

وقال علي: ألم تعلم أن القلم رفع عن ثلاثة، عن المجنون حتى يفيق، وعن الصبي حتى يدرك، وعن النائم حتى يستيقظ   .وقال علي: كل طلاق جائز، إلا طلاق المعتوه.

Ali dedi ki: Sen kalemin şu üç kişiden kaldırıldığını bilmiyor musun: Ayılıncaya kadar deliden, idrak yaşına erişinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ...

Yine Ali dedi ki: Bunamış kimsenin boşaması dışında bütün boşamalar caizdir (geçerlidir).

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا هشام: حدثنا قتادة، عن زرارة بن أوفى، عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (إن الله تجاوز عن أمتي ما حدثت به أنفسها، ما لم تعمل أو تتكلم).

قال قتادة: إذا كلق في نفسه فليس بشيء.

 

[-5269-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Şüphesiz Allah, ümmetimin içlerinden geçirdiklerini amel etmedikçe yahut konuşmadıkça ümmetime bağışlamıştır."

 

Katade dedi ki: "İçinden talak verirse bunun bir kıymeti yoktur."

 

 

حدثنا أصبغ: أخبرنا ابن وهب، عن يونس، عن ابن شهاب قال: أخبرني أبو سلمة، عن جابر، أن رجلا من أسلم أتى النبي صلى الله عليه وسلم وهو في المسجد فقال: أنه قد زنى، فأعرض عنه، فتنحى لشقه الذي أعرض، فشهد على نفسه أربع شهادات، فدعاه فقال: (هل بك جنون، هل أحصنت). قال: نعم، فأمر أن يرجم بالمصلى، فلما إذلقته الحجارة جمز حتى أدرك بالحرة فقتل.

 

[-5270-] Cabir'den rivayete göre "Eslemlilerden bir adam Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına -o mescidde bulunuyorken- gelerek kendisinin zina ettiğini söyledi. Nebi ondan yüz çevirdi. Adam Nebiin yüzünü çevirdiği tarafa gitti ve kendi nefsi aleyhine dört defa şahitlik yapınca onu çağırarak: Sende delilik var mıdır? Sen muhsan oldun mu, diye sordu.

 

Adam: Evet dedi. Bunun üzerine Nebi onun musallada (bayram namazgahında) recm edilmesini emir buyurdu. Taşlar ona isabet edip, acılarını hissedince kaçtı. Nihayet ona el-Harre denilen yerde yetişiidi ve öldürüldü."

 

Bu hadis 5272,6814,6816,6820,6826 ve 7168 numara ile gelecektir.

 

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني أبو سلمة بن عبد الرحمن وسعيد بن المسيب:

 أن أبا هريرة قال: أتى رجل من أسلم رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو في المسجد، فناداه فقال: يا رسول الله، إن الآخر قد زنى، يعني نفسه، فأعرض عنه، فتنحى لشق وجهه الذي أعرض قبله، فقال: يا رسول الله، إن الآخر قد زنى، فأعرض عنه، فتنحى لشق وجهه الذي أعرض قبله، فقال له ذلك، فأعرض عنه، فتنحى له الرابعة، فلما شهد على نفسه أربع شهادات دعاه فقال: (هل بك جنون). قال: لا، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (اذهبوا به فارجموه). وكان قد أحصن.

 

[-5271-] Ebu Hureyre r.a.'den, dedi ki: Eslemlilerden bir adam Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına -o mescidde iken- geldi. Ona seslenerek:

 

Ey Allah'ın Rasulü, o diğer adam -kendisini kastediyor- zina etmiş bulunuyor, dedi. Allah Rasulü ondan yüzünü çevirince, yüzünü çevirdiği tarafa geçip, ona karşı yine: Ey Allah'ın Rasulü, o diğeri zina etmiş bulunuyor, dedi. Yine yüzünü ondan başka tarafa çevirdi. Adam yüzünü çevirdiği tarafa geçip karşısında durdu, yine ona bu sözleri söyledi. Allah Rasulü yine yüzünü ondan başka tarafa çevirdi, o da dördüncü defa onun karşısına geçti.

 

Adam kendi aleyhine dört defa şahitlik edince, onu çağırarak: Sende bir delilik var mıdır, diye sordu. Adam: Hayır deyince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Onu alıp götürün, onu recm edin, diye buyurdu. (Çünkü) adam muhsan (evlenmiş) idi."

 

Bu hadis 6815,6825 ve 7167 numara ile gelecektir.

 

 

وعن الزهري قال: أخبرني من سمع جابر بن عبد الله الأنصاري قال: كنت فيمن رجمه، فرجمناه بالمصلى بالمدينة، فلما أذلقته الحجارة جمز، حتى أدركناه بالحرة، فرجمناه حتى الموت.

 

[-5272-] Cabir İbn Abdullah el-Ensarı'den, dedi ki:

 

"Ben de onu recm edenler arasında idim. Onu Medine'deki Musalla'da recm ettik. Taşlar ona acı ve ısdırap verince kaçmaya koyuldu. Nihayet biz de ona el-Harre denilen yerde yetiştik ve ölünceye kadar recm ettik."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Öfke ve zorlama halinde talak ile sarhoşun ve delinin boşaması ile onların söz ve fiillerinin hükmü, talak, şirk ve başka hususlarda şaşırmanın ve yanlışlığın hükmü."

 

Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ameller niyet iledir, herkes için niyet ettiği ne ise o vardır." Bu başlık, pek çok hükmü kapsamaktadır. Hepsinin ortak tarafı şudur: Hüküm, ancak akıllı, irade ve seçme gücü olan, kasten ve hatırlayarak yapan kişi hakkında sözkonusu olur. Ayrıca bu hadis ile istidIali de kapsamaktadır. Çünkü aklı başında olmayan, seçme gücü bulunmayan kimse, söylediği ya da yaptığı işlerde niyet taşıyamaz. Aynı şekilde şaşıran, unutan ve bir işi yapmak üzere zorlanan kişi de bu durumdadır.

 

"Ameller niyet iledir" hadisini bu laflZIa müellif, İman bölümünün başında mevsul olarak rivayet etmiştir. Buna dair yeterli açıklama da oraa geçmiş bulunmaktadır.

 

"el-İğlak (tercümede: öfke)" meşhur olan görüşe göre ikrah demektir. Selef de mükreh (zorlanan) kimsenin boşaması hakkında farklı görüşlere sahiptir. İbn Ebi Şeybe'nin ve başkalarının İbrahim en-Nehaı'den rivayetlerine göre, boşaması olur. Çünkü ona göre bu boşama, kendisi vasıtasıyl kendi nefsini kurtardığı bir iştir. Hey ehli de bu görüştedir.

 

Yine İbrahim en-Nehaı'den bu hususta bir başka tafsllat da rivayet edilmiştir.

 

Eğer zorlanan kişi tevriye yaparsa talakı meydana gelmez, değilse meydana gelir. Cumhurun kanaatine göre ise bu halde iken içine düşeceği durum (dolayısıyla yapacakları) itibara alınmamıştır.

 

Ata, Nahl suresindeki: "Kalbi iman ile dolu olduğu halde zorlanan müstesna olmak üzere." ayetini delil göstermiştir. Ata der ki: Şirk ise talaktan daha büyük bir iştir. Bunu Said İbn Mansur sahih bir sened ile rivayet etmiştir.

 

Şafil de bunu şöylece açıklamıştır: Şanı yüce Allah, ikrah halinde küfür sözünü söyleyenden sorumluluğu kaldırıp, ondan küfrün ahkamını da düşürdüğüne göre mükrehin üzerinden küfrün daha aşağısındaki hükümler de aynı şekilde düşer. Çünkü daha büyük olan bir şey düşmüşse, onun daha alt mertebesinde olan bir şeyin düşmesi öncelikle sözkonusudur. İşte Buharı başlıkta şirki talaka atfetmek suretiyle bu inceliğe işaret etmiş bulunmaktadır.

 

Selef, unutan kimsenin verdiği talakın hükmü hakkında ihtilaf etmiştir. elHasen şart koşarak: Unutmam müstesna demesi hali dışında, onu kasten verilen talak gibi kabul ederdi. Bu rivayeti İbn Ebi Şeybe nakletmiştir. Yine İbn Ebi Şeybe, Ata'dan bunu bir şeyolarak görmediğini rivayet etmiştir. Bu hususta da cumhurun da görüşü olan, daha sonra kaydedeceğim üzere gelecek olan merfu hadisi delil gösterirdi.

 

Aynı şekilde hata eden kimsenin talakı hususunda da görüş ayrılığı vardır.

 

Cumhur bunun olmayacağı kanaatindedir. Hanefılerden ise bir kimse hanımına bir şey söylemek isterken diline hakim olamayarak, sen boşsun diyecek olursa, bu talakın gerçekleşeceğini söyledikleri rivayet edilmiştir.

 

Buharı "yanlışlık ve unutmak" şeklindeki ifadelerle de İbn Abbas'tan merfu olarak rivayet edilmiş şu hadise işaret etmektedir: "Şüphesiz Allah ümmetinin hatasını, unutmasını ve yapmak üzere zorlandıkları şeyleri bağışlamış bulunuyor." Görüldüğü gibi hadis, bağışlanmak noktasında her üçünü de eşit değerlendirmiştir.

 

Ali dedi ki: "Hamza benim develerimin böğürlerini yard!." Bu, iki yaşlı deve kıssasına dair uzunca bir hadisin bir bölümüdür. Bu hadise dair yeterli açıklama daha önce Meğazi bölümünün Bedir gazvesi ile ilgili başlığında geçmiş bulunmaktadır.

 

"İbn Abbas dedi ki: Sarhoşun, ikrah altında tutulanın boşaması caiz değildir." Yani gerçekleşmez. Çünkü aklı başından gitmiş sarhoşun aklı, ikr.ah altında tutulanın da seçimi yoktur.

 

"Ukbe İbn Amir dedi ki: Vesvesecinin talakı caiz değildir." Yani gerçekleşmez.

Çünkü vesvese, nefsin içinden geçirdikleridir. İleride geleceği üzere, nefsin içinden geçirdiklerinden dolayı sorumluluk yoktur.

 

"Ali dedi ki: Sen kalemin şu üç kişiden kaldırıldığını bilmiyor musun: Ayılıneaya kadar deliden, idrak edinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ... " Beğavı bunu İbn Abbas'tan mevsul olarak şöyle ce rivayet etmiştir:

 

"Ömerle zina etmiş ve hamile kalmış deli bir kadın getirildi. Onu recm etmek isteyince, Ali ona dedi ki: Sana kalemin üç kişiden kaldırıldığı haberi ulaşmadı mı?" deyip, hadisi zikretti.

 

Cumhur da bu hadisin gereğini kabul etmiştir. Fakat küçük çocuğun boşamasının gerçekleşmesi hususunda ihtilaf etmişlerdir. İbnu'l-Müseyyeb'den ve el-Hasen'den akledip, temyiz gücüne sahip ise boşaması gerçekleşir, dedikleri rivayet edilmiştir. Ahmed'e göre bunun sınırı oruç tutabilecek hale gelmesi ve namazın rekat1erini sayabilmesidir. Ata'ya göre ise on iki yaşında ise, İmam Malik'ten gelen bir rivayete göre ise ihtilama yaklaşmış ise geçerlidir, demişlerdir.

 

"Zürare'den ... " Buna dair açıklamalar !tk (köle azad etme) bölümünün baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır. Orada bu hadisten çıkartılacak bazı sonuçları da zikretmiş bulunuyorum. Geriye kalan diğer sonuçlar ise el-Eyman ve'n-nüzur (yeminler ve adaklar) bölümünde (6664.hadiste) gelecektir.

 

"Nefislerinden geçirdikleri." Bu hadis, yazılı olarak boşayan kimsenin hanımının boş olacağına da delil gösterilmiştir. Çünkü böyle bir kimse kalbi ile bunu kararlaştırmış, yazarak da bunu fiil haline getirmiştir. Aynı zamanda bu, cumhurun da görüşüdür. Malik ise bu hususta buna dair şahit tutmayı şart koşmuştur.

 

İçinden talak veren kimsenin hanımının boş olacağını söyleyen kimseler -ki bu İbn Slrln ve ez-Zührı'den rivayet edildiği gibi- Malik'ten de Eşheb'in kendisinden zikrettiği bir rivayettir. İbnu'l-Arabi de bunun güçlü bir rivayet olduğunu şu sözleriyle belirtmiştir: Kalbinden küfre itikad eden bir kimse kafir olur. Masiyet üzere ısrar eden bir kimse de günah kazanır. Aynı şekilde riyakarlık olsun diye amelde bulunan ve ameli dolayısıyla kendisini beğenen kimse de günahkar olur. Yine Müslüman bir kimseye kalbinden iftira eden bir kimsenin durumu da böy

ledir. Bütün bu işler dil ile değil de kalp ile yapılan amellerdir.

 

Ancak bunlara şöyle cevap verilmiştir: İnsanın içinden geçirdiklerinin affedilmesi bu ümmetin üstünlüklerindendir. Küfür üzere ısrar eden bir kimse ise onlardan değildir. Masiyet üzere ısrar edip günahkar olan bir kimse ise daha önce masiyet işleyen bir kimsedir. Yoksa hiçbir masiyet işlememiş kimse değildir. Riyakarlık ve ucb ve buna benzer diğer hususların tümü ise ameller ile alakalıdır.

 

Hattabi de ayrıca zihar yapmayı kesin kararlaştırmış bir kimsenin bu kararı ile zihar yapmış olmayacağına dair icma' bulunduğunu delil göstererek, talak da böyledir, demiştir. Aynı şekilde içinden iftirada bulunmayı geçiren bir kimse de iftira etmiş olmaz. Eğer içinden geçirdiği kanaatin etkisi olsaydı, namazı iptal etmesi gerekirdi. Fakat sahih hadis nefsin içinden geçirdiklerini terk etmenin mendub olduğuna delil teşkil etmiştir. Eğer böyle bir şeyolursa namaz batıl olmaz.

 

Daha önce Namaz bölümünde bu hususa dair gerekli açıklamalar Ömer'in:

"Ben namazda iken ordu için gerekli hazırlıkları düşünüyorum" sözü açıklanırken geçmiş bulunmaktadır.

 

"Katade dedi ki: İçinden boşamayı geçirirse bunun hiçbir kıymeti yoktur."

 

Bu cumhurun da görüşüdür. Ancak İbn Sırın ve İbn Şihab onlara muhalefet ederek, karısı boş olur demişlerdir. Ayrıca bu, Malik'ten gelen bir rivayettir.

 

İkrarda bulunan adamın durumu ile ilgili bu rivayette yer alan: "Ona isabet eden taşların ısdırabını duyunca" fazlalığı: Taşların acısı, keskinliği ona isabet edince demektir. "Cemeze", hızlıca kaçtı, demektir.