باب: من قال
لامرأته: أنت
على حرام.
7. KARISINA: SEN BANA HARAMSIN DEMENİN
HÜKMÜ
وقال الحسن:
نيته.
Hasen: Bu onun niyetine göre değerlendirilir, demiştir.
وقال أهل
العلم: إذا
طلقت ثلاث فقد
حرمت عليه،
فسموه حراما
بالطلاق
والفراق،
وليس هذا كالذي
يحرم الطعام،
لأنه لا يقال
للطعام الحل
حرام، ويقال
للمطلقة حرام.
وقال في طلاق
ثلاثا: لا تحل
له حتى تنكح
زوجا غيره.
وقال الليث،
عن نافع: كان
ابن عمر إذا
سئل عمن طلق
ثلاثا قال: لو
طلقت مرة أو
مرتين، فأن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أمرني
بهذا، فإن
طلقتها ثلاثا
حرمت حتى تنكح
زوجا غيرك.
İlim ehli de şöyle demiştir: Üç talak ile boşadığı takdirde
karısı ona haram olur. (Alimler) talak ve firak lafızları dolayısıyla buna
haram demişlerdir .
Ancak bu bir kimsenin yemeği (kendisine) haram kılmasına
benzemez. Çünkü helSI olan bir yiyeceğe, haramdır denilmez. Fakat boşanmış olan
kadına haram denilebilir.
Üç ta ISk verilmiş kadın hakkında da: "Ondan sonra başka
bir koca ile nikahhlanmadıkça ona helSI olmaz."(Bakara, 230) diye
buyurmuştur.
حدثنا محمد:
حدثنا أبو
معاوية :
حدثنا هشام بن
عروة، عن
أبيه، عن
عائشة قالت:
طلق رجل
امرأته،
فتزوجت رجلا
غيره فطلقها،
وكانت معه مثل
الهدبة، فلم
تصل منه إلى
شيء تريده،
فلم يلبث أن
طلقها، فأتت
النبي صلى الله
عليه وسلم
فقالت: يا
رسول الله إن
زوجي طلقني،
وإني تزوجت
زوجا غيره
فدخل بي، ولم
يكن معه إلا
مثل الهدبة،
فلم يقربني
إلا هنة
واحدة، لم يصل
مني إلى شيء،
فأحل لزوجي
الأول؟ فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (لا تحلين
لزوجك الأول
حتى يذوق
الآخر عسيلتك
وتذوقي عسيلته).
[-5264-] Nafi'den, dedi ki: "İbn Ömer r.a.'e karısını üç talak ile
boşamış kimseye dair soru sorulursa şöyle derdi:
Keşke bir ya da iki defa boşamış olsaydım. Çünkü Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem bana bunu emretmişti. Eğer sen ona üç talak verirsen senden
başka bir koca ile nikahlanmadıkça bir daha sana helaI olmaz."
[-5265-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Bir adam karısını boşadı. Ondan
başka bir koca ile evlendi. O da onu boşadı. O kocasının erkeklik organı bir
elbisenin saçağı gibi idi. Dolayısıyla kadın, kocasından elde etmek istediğine
ulaşamadı. Bu sebeple aradan fazla zaman geçmeden onu boşadı. Daha sonra kadın Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek: Ey Allah'ın Rası11li, kocam beni boşadı.
Ben de ondan başka bir koca ile evlendim. Benimle gerdeğe girdi. Fakat onunki
ancak bir elbisenin saçağı gibi idi. Bu sebeple bana ancak bir defa yaklaştı ve
benden hiçbir şeye de ulaşamad!. (Benimle cima'' yapamad!.) İlk kocama
helalolur muyum?
Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu:
Sonraki kocan senin balcağızını tadıncaya, sen de onun balcağızını
tadıncaya kadar ilk kocana helal olmazsın."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hanımına: Sen bana haramsın, diyen kimsenin hükmü.
el-Hasen: Bu, onun niyetine göredir, demiştir." Yani onun bu sözü kocanın
niyetine göre yorumlanır. Muallak olarak gelen bu rivayeti Beyhaki, mevsul
olarak rivayet etmiştir. Bizler de bunu a!'i bir sened ile "Buhari'nin
hocası Muhammed İbn Abdullah el-Ensari'nin cuzünde" rivayet ettik.
Muhammed İbn Abdullah dedi ki: Bize elEş'as, el-Hasen'den naklen: Haramsın
diyen kimse hakkında dedi ki: "Eğer bu sözüyle yemini kastetmişse yemindir,
talak niyet etmişse taıaktır."
Bunu ayrıca Abdurrezzak da bir başka yoldan, el-Hasen'den diye
rivayet etmiştir. Nehai, Şafii ve İshak da böyle demiştir. Buna yakın bir
rivayet İbn Mesud, İbn Ömer ve TavCıs'tan da gelmiştir. Nevevi de bu görüşü benimsemiş
olmakla birlikte şöyle demektedir: Eğer bu sözüyle tek bir talak niyet etmişse
bu bain bir taıaktır.
el-Evzai ile Ebu Sevr ise "haram" sözü bir yemindir,
keffarette bulunulur, demişlerdir. Buna yakın bir açıklama Ebu Bekr, Ömer,
Aişe, Said İbn el-Müseyyeb, Ata ve TavCıs'tan da rivayet edilmiştir. Ebu Sevr
ise yüce Allah'ın: "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram
edersin?"(Tahrim, 1) buyruğunun zahirini delil göstermiştir. Ebu Kılabe
ile Said İbn Cübeyr de şöyle demektedirler: Kim hanımına seri bana haramsın
diyecek olursa, zihar keffaretinde bulunması gerekir. Benzeri bir görüş
Ahmed'den de rivayet edilmiştir. Tahavi de şöyle demektedir: Muhtemelen onlar
bu sözleriyle eğer bunu söyleyen kişi zihar yapmayı kastetmişse zihar yapmış
olur. Ziharı niyet etmemişse ağırlaştırılmış yemin keffaretinde bulunur. Bu da
zihar keffaretidir. Yoksa gerçek manada bir zihar yapmış olmaz. Ancak bunun
böyle olma ihtimali bir parça uzaktır.
Ebu Hanife ve iki arkadaşı da şöyle demektedir: f:iharı kastetse
dahi zihar yapmış olmaz. Ali, Zeyd İbn Sabit, İbn Ömer, el-Hakem ve İbn Ebi
Leyla'dan, haram kılmak hususunda şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: Bu,
hanımını üç defa boşaması demektir. Ona niyetinin ne olduğu da sorulmaz. Malik
de böyle demiştir. Mesruk, eş-Şa'bi ve Rabia'dan, bunda bir şey gerekmez
dedikleri nakle• dilmiştir.
Bu mesele hakkında seleften pek çok görüş ayrılığı
nakledilmiştir. Müfessir Kurtubı bunları on sekize kadar ulaştırmıştır.
Kurtubi dedi ki: Mezhebimize mensup kimi ilim adamları şöyle
demiştir: Bu husustaki görüş ayrılığının sebebi, Kur'an-ı Kerim'de açık bir
ifadenin, sünnette de bu meselenin hükmüne dair itimat olunacak sahih ve zahir
(açık) bir nassın bulunmamasıdır. Bundan dolayı ilim adamlarının her biri bir
taraftan tutup çekmiştir.
(1) Asl olan, zimmetin beraetidir, delilini esas alanlar onun
bir şey yapması gerekmez, demişlerdir. Bu bir yemindir, diyenler yüce Allah'ın:
"Ey Nebi. .. Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin haram
edersin?"(Tahrim, 1) buyruğundan sonra: "Allah size yeminlerinizi
çözme yolunu göstermiştir."(Tahrim, 2) buyruğunun zahirini delil
almışlardır.
(2) Bu bir yemin olmamakla birlikte keffarette bulunmak icab
eder, diyenler de görüşlerini yeminin haram kılmak anlamına geldiğine bina
etmişlerdir. Bu mana dolayısıyla keffaret gerekir.
(3) Bu sözle ric'ı bir talak olur, diyenler sözü zahir
anlamlarının asgarisi hakkında yorumlamışlardır. Kadının erkeğe haram olmasının
asgarisi ise ona ric'at yapmadığı sürece ilişki kurmayı haram kılan bir
taıaktır.
(4) Kadının bain olduğunu söyleyenler, akdi yenilemediği sürece
onunla ilgili haram kılmanın devam etmesini göz önünde bulundurmalarından
dolayı böyle söylemişlerdir.
(5) Üç talak olur, diyenler ise sözü gelmesi muhtemel anlamların
en ilerisine göre yorumlamışlardır .•
(6) Bunun bir zihar olduğunu kabul edenler, haram kılışın
anlamına bakmış ve talakı göz önünde bulundurmamışlardır. Bundan dolayı bunlara
göre de mesele zihardan ibarettir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Böyle birisi yemeği haram kılana benzemez. Çünkü yemek
için helal ve haram denilmez. Fakat boşanan kadın hakkında haram tabiri
kullanılır. Üç talak hakkında da yüce Allah: "Ondan sonra başka bir koca
ile nikahlanmadıkça ona helal olmaz."(Bakara, 230) diye buyurmaktadır."
el-Mühelleb dedi ki: Yüce Allah'ın onların yükümlülüklerini hafiflettiği
hususlar ile ilgili olarak bu ümmetin üzerindeki nimetlerinden birisi de şudur:
Kendilerinden öncekiler kendi nefislerine bir şeyi haram kıldıkları takdirde o
şeyonlara haram kılınırdl. Nitekim Yakub aleyhisselam hakkında böyle olmuştu.
Ancak yüce Allah bu ümmetin yükünü hafifletti ve onlara Allah'ın kendileri için
helal kılmış olduğu herhangi bir şeyi kendilerine haram kılmalarını yasakladı.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Allah'ın size helal
kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın."(Maide, 87)
İlim adamları kendi nefsine herhangi bir şeyi haram kılan kimse
hakkında farklı görüşlere sahiptir. Şafii: Eğer karısını ya da cariyesini
kendisine haram kılıp ne boşamayı, ne de ziharı, ne de azad etmeyi
kastetmemişse yemin keffaretinde bulunması gerekir. Şayet yiyecek ve içecek bir
şeyi haram kılacak olursa bu bir lağv (boş bir sözıdır.
Ahmed şöyle demektedir: Bütün bu hallerde yemin keffaretinde
bulunması gerekir.
Bu rivayette geçen: "Bana sadece bir defa yaklaştı"
sözü ile ilgili olarak elHalil şöyle demektedir: Buradaki "heneh"
lafzı ismen anılmasından utanılan şeyler hakkında kinayeli olarak kullanılan
bir sözdür. İbnu't-Tin der ki: Burada benimle sadece bir defa cima'' etti
demektir. Erkeğin karısına yaklaşmasını anlatmak üzere
"hennemraetehO" denilir.
باب: {لم تحرم
ما أحل الله
لك} /التحريم: 1/.
8. "ALLAH'IN SANA HELAL KILDIĞINI
NiÇiN HARAM EDERSİN?"(Tahrim, 1) BUYRUĞU
حدثني الحسن
بن صباح: سمع
الربيع بن
نافع: حدثنا
معاوية، عن
يحيى ابن أبي
كثير، عن يعلى
بن حكيم، عن
سعيد بن جبير
أنه أخبره:
أنه
سمع ابن عباس
يقول:إذا حرم
امرأته ليس
بشيء. وقال:
لقد كان لكم
في رسول الله
أسوة حسنة.
[-5266-] Said İbn Cübeyr'den rivayete göre o İbn Abbas'ı şöyle derken
dinlemiştir:
"Hanımını (kendisine) haram kılması bir şey değildir. Daha
sonra:
"Andolsun ki sizin için ... Allah Rasulünde güzel bir örnek
vardır. "(Ahzab, 21) buyruğunu okudu."
حدثني الحسن
بن محمد بن
صباح: حدثنا
حجاج، عن أبي
جريج قال: زعم
عطاء: أنه سمع
عبيد بن عمير
يقول:
سمعت
عائشة رضي
الله عنها: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يمكث
عند زينب بنت
جحش، ويشرب عندها
عسلا،
فتواصيت أنا وحفصة،
أن أيتنا دخل
عليها النبي
صلى الله عليه
وسلم فلتقل:
إني أجد فيك
ريح مغافير،
أكلت مغافير،
فدخل على
إحداهما فقل
له ذلك، فقال: (بل
شربت عسلا عند
زينب بنت جحش،
ول أعود له)
فنزلت: {يا
أيها النبي لم
تحرم ما أحل
الله لك - إلى -
إن تتوبا إلى الله}
لعائشة وحفصة:
إذ أسر النبي إلى
بعض أزواجه.
لقوله : (بل
شربت عسلا).
[-5267-] Ubeydullah İbn Ömer'den diyor ki: "Aişe r.anha'dan dinlediğime
göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cahş kızı Zeyneb'in yanında bir süre
kalıyor ve orada bal içiyordu. Ben ve Hafsa birbirimizle şöyle anlaştık: Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem hangimizin yanına gelirse, "Ben senden meğafir
kokusu alıyorum. Meğafir (mi) yedin", desin. O da ikimizden birisinin
evine girince, ona bunları söyledik. Bunun üzerine Nebi: Hayır, Cahş kızı
Zeyneb'in yanında bal içtim, bir daha da onu içmeyeceğim, dedi. Bunun üzerine:
"Ey Nebi! Zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak Allah'ın sana helal kıldığı
şeyi niçin haram edersin ... " buyruğu "eğer ikiniz de Allah'a tevbe
ederseniz (ne ala)!"(Tahrim, 1-4) buyruğuna kadar Aişe ile Hafsa ile
ilgili olarak nazil oldu. "Hani Nebi eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti.
"(Tahrim, 3) buyruğu da: "Hayır, bal içtim sözü ile ilgilidir,"
حدثنا فروة
بن أبي
المغراء:
حدثنا علي بن
مسهر، عن هشام
بن عروة، عن
أبيه عن عائشة
رضي الله عنها
قالت: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يحب العسل
والحلواء،
وكان إذا
انصرف من
العصر دخل على
نسائه، فيدنو
من إحداهن،
فدخل على حفصة
بنت عمر،
فاحتبس أكثر
ما كان يحتبس،
فغرت، فسألت
عن ذلك، فقيل:
أهدت لها
امرأة من
قومها عكة من
عسل فسقت
النبي صلى
الله عليه
وسلم منه
شربة، فقلت:
أما والله
لنحتالن له،
فقلت لسودة
بنت زمعة: إنه
سيدنو منك،
فإذا دنا منك
فقولي: أكلت
مغافير، فإنه
سيقول لك: لا،
فقولي له: ما
هذه الريح
التي أجد منك،
فإنه سيقول
لك: سقتني
حفصة شربة
عسل، فقولي له:
جرست نحلة
العرفط،
وسأقول ذلك،
وقولي أنت يا
صفية ذاك.
قالت: تقول
سودة: فوالله
ما هو إلا أن
أقام على
الباب، فأردت
أن أباديه بما
أمرتني به فرقا
منك، فلما دنا
منها قالت له
سودة: يا رسول الله،
أكلت مغافير؟
قال: (لا). قالت:
فما هذه الريح
التي أجد منك؟
قال: (سقتني حفضة
شربة عسل).
فقالت: جرست
نحلة العرفط،
فلما دار إلي
قلت له نحو
ذلك، فلما دار
إلى صفية قالت
له مثل ذلك،
فلما دار إلى
حفصة قالت: يا
رسول الله،
ألا أسقيك
منه؟ قال: (لا
حاجة لي فيه). قالت:
تقول سودة:
والله لقد
حرمناه، قلت
لها: اسكتي.
[-5268-] Aişe r.anha'dan, dedi ki: "Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem balı ve tatlıyı severdi. İkindi namazını kıldıktan sonra da hanımlarının
evlerine girer, onlardan birisine yakın bulunurdu. Bir sefer Ömer kızı
Hafsa'nın yanına girdi. Daha önce kaldığından daha uzun bir süre yanında kaldı.
Ben bunun sebebini sorunca bana şöyle denildi: Yakınlarından bir kadın ona
küçük bir tulum bal hediye etti. Ondan (şerbet yapıp) Nebi efendimize bir miktar
içirdi.
Bunun üzerine ben: Allah'a yemin ederim, ona karşı bir hile
düzenleyeceğim, dedim. Zem'a kızı Sevde'ye: O sana gelip yaklaşacak, sana
yaklaştı mı sen de: Sen meğafir (mi) yedin, de. O sana: Hayır diyecektir. O
zaman ona: O halde benim senden aldığım bu koku da ne oluyor, de. O da sana:
Hafsa bana bir miktar bal şerbeti içirdi, diyecektir. Sen de ona: Bu balı yapan
arı Urfut denilen ağaca konmuş olmalıdır, de. Ben de aynı şeyleri söyleyeceğim.
Ey Safiye, sen de böyle söyle.
Aişe dedi ki: Sevde bana şunları söyledi: Allah'a yemin ederim,
Rasulullah daha kapıda durur durmaz ben senden korktuğum için bana söylememi
emrettiklerini hemen oracıkta söyleyivermek istedim.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona yaklaşınca, Sevde
kendisine: Ey Allah'ın Rasulü, sen meğafir (mi) yedin, dedi. O, hayır deyince,
Sevde: O halde senden aldığım bu koku da ne oluyor, dedi. Allah Rasulü: Hafsa
bana bal şerbeti içirdi, deyince, Sevde: O halde bunu yapan arılar Urfut
ağaçlarına konmuş olmalıdır, dedi.
Dönüp yanıma gelince, ben de ona aynı şeyleri söyledim. Safiye'nin
yanma gidince, Safiye de ona böyle dedi. Hafsa'nın yanına gidince: Ey Allah'ın
Rasulü, sana o bal şerbetinden vereyim mi, diye sordu. Allah Rasulü: Hayır, onu
istemiyorum, diye buyurdu.
Aişe dedi ki: Sevde: Allah'a yemin olsun ki biz onu (bundan)
mahrum ettik dedi. Ben de ona: Sus, sesini çıkarma, dedim."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Hanımını haram kılması bir şey değildir"
ibaresi,el-Küşmiheni'de bu şekildedir. (Yani değildir anlamındaki lafız: leyse
şeklindedir) ama çoğunluk: Kelime, söz kastedilerek: "Leyset: o söz bir
şey değildir" diye nakletmişlerdir. Bu sözden maksat da kocanın karısina:
Sen bana haramsın yahut haram kılınmışsın ya da buna benzer söylediği
sözlerdir.
İbn Abbas bu kanaatine delil göstermek üzere yüce Allah'ın:
"Andolsun Allah'ın Rasulünde sizin için güzel bir örnek
vardır."(Ahzab, 21) buyruğunu okudu. Bununla haram kılma kıssasına işaret
etmektedir.
Buna dair geniş açıklamalar Tahrim suresinin tefsirinde geçmiş
bulunmaktadır. Ayrıca Nikah bölümünde "erkeğin karısına öğüt vermesi"
başlığı altında bu
hususta İbn Abbas'ın, Ömer'den diye naklettiği uzunca hadisin
şerhinde maksad ın bal ın haram kılınması mı yoksa Mariye'yi kendisine haram
kılması mı idi şeklindeki farklı görüşleri de açıklamış bulunuyoruz. Ayrıca
bunun sebebini teşkil eden olay hakkında başka şeyler de söylenmiş olduğunu
belirtmiştik. Yüce Allah'a hamdolsun ki bu husustaki çeşitligörüşlerin bir
arada telif edilme şekli ile alakalı geniş açıklamalarda da bulunmuştuk.
Nesai, sahih bir sened ile Enes'ten. şöyle dediğini rivayet
etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisi ile ilişki
kurduğu bir cariyesi vardı. Hafsa ile Aişe onu kendisine haram kılıncaya kadar arkasını
bırakmadılar. Bunun üzerine yüce Allah da: "Ey Nebi, Allah'ın sana helal
kıldığını kendine niçin haram edersin" ayetini indirdi. Bu, bunun sebebi
ile alakalı en sahih rivayet yoludur.
Ayrıca• Taberi'nin sahih bir sened ile meşhur tabii Zeyd İbn Eslem'den
diye rivayet ettiği mürsel bir şahidi de bulunmaktadır. Zeyd İbn Eslem dedi ki:
. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem oğlu İbrahim'in annesi ile
zevcelerinden birisinin evinde cima'da bulundu. Hanımı: Ey Allah'ın Rasulü,
benim evimde v.e benim yatağım üzerinde öyle mi, deyince, Allah RasCılü onu
kendisine haram kildı. Zevcesi: Ey Allah'ın RasCılü, sana helal olan bir şeyi
kendine nasıl haram edersin deyince, ona yaklaşmayacağına dair Allah adına
yemin etti. Bunun üzerine:
"Ey Nebi, Allah'ın sana helal kıldığı bir şeyi ne diye
kendine haram edersin" ayeti nazil oldu. Zeyd İbn Eslem dedi ki: Bundan
dolayı erkeğin karısına:
Sen bana haramsın, demesi boş bir sözdür. Eğer yemin ederse,
sadece yemin keffaretinde bulunması gerekir.
İbn Abbas'ın: "Bir şey değildir" sözündeki olumsuz
ifade ile boşamayı kastetmesi de, bundan daha genel bir husus u kastetmesi de
muhtemelolmakla birlikte, birincisini kastetme ihtimali daha yüksektir. Bunu
daha önce Tefsir bölümünde Hişam ed-Oestevaı yoluyla Yahya İbn Ebi Kesir'den bu
sened ile gelen: "Haram kılması halinde keffarette bulunur" sözü de
desteklemektedir. Bunu ayrıca elİsmailı, Muhammed İbn el-Mübarek es-SCırı
yoluyla Muaviye İbn Sellam'dan bu babtaki hadisin senedi ile ve: "Erkek
karısının kendisine haram olduğunu söylerse bu sadece keffaretini yerine
getirmesi gereken bir yeminden ibarettir" lafzı ile zikretmiştir.
Böylelikle İbn Abbas'ın: "Bir şey değildir" sözü ile talak değildir,
demek istediği anlaşılmaktadır.
"Onlara yaklaşırdı. " Yani onu öper, diğer rivayette
görüldüğü gibi cima' sözkonusu olmaksızın mübaşerette bulunurdu.
" ... yemiş ... " Yani senin bu şerbetini içtiğin balı
yapan arılar el-Urfut diye bilinen ağaçlara konmuş.
"el-Urfut" ise zamkı el-Meğafir diye bilinen bir
ağaçtır. Yezid İbn RCıman'ın, İbn Abbas'tan naklettiği rivayetinde şöyle
denilmektedir: "Allah RasCılünün en çok ağırına giden şey ise ondan kötü
bir koku alınması idi." İbn Ebi Müleyke'nin, İbn Abbas'tan diye naklettiği
rivayette de: "Kendisinden hoş bir koku gelmesinden hoşlanırdı"
şeklindedir.
"Aişe dedi ki: Sevde şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, daha
kapının ağzında ayakta dikilir dikilmez, senden korktuğum için", senin
korkunla senden çekindiğimden "bana emrettiğini hemen söyleyivermek
istedim."
"Ona bir ihtiyacım yok." Anlaşıldığı kadarıyla Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hanımlarının üçünün arka arkaya, içmiş olduğu bal
şerbeti dolayısıyla kımdisinden kötü bir koku geldiğini söylediklerini
işitince, işin kökünü kesmek için onu içmekten uzak kalmış, onu terke yönelmiştir.
"Ben ona: Sus, dedim." Muhtemelen bu hilenin
yayılmasından korkmuştu.
Böylelikle Hafsa'ya karşı hazırlamış olduğu bu tedbirin açığa
çıkmasından çekinmişti.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
Hadis-i şeriften birtakım sonuçlar çıkarılmıştır:
1 - Kıskançlık kadınların mayasında olan bir şeydir.
2- Kıskanç olan bir kadın, kumasının kendisine yukarıdan
bakmasının önüne geçmek için herhangi bir yolla hileye başvurabilir.
3- Sakıncalı olana düşmek korkusu ile işlerin üzerine
kararlılıkla gidip şüpheli, mubah hususlardan kaçınıp onları terk etmek
uygundur.
4- Bu hadiste Aişe'nin, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
nezdinde yüksek bir mertebesinin bulunduğu görülmektedir. Öyle ki onun kuması
ondan çekiniyar ve bütün insanların en değerlisi olan kocasına karşı böyle bir
işte dahi kendisine verdiği emre itaat edip yerine getiriyordu.
5- Sevde R.A.a validemizin oldukça vera' sahibi birisi olduğuna
da bir işaret bulunmaktadır. Çünkü o, yaptığı işe pişman olduğunu göstermişti.
Çünkü Nebi efendimizin bal sebebiyle Hafsa'nın yanında daha fazla oturması
şeklindeki üstünlüğünü ortadan kaldırmayı önce uygun karşılamış ve bu hususta
maksadın gerçekleşmesi için Hafsa'nın yanında kalışına sebep teşkil eden bal
içmesinin kökünü ortadan kaldırması gerektiğini görmüş, ama bundan sonra bunun
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sevdiği ve canının çektiği bir şeyolan bal
şerbeti içmesini yasaklaması sonucunu da uygun karşılamamıştır.
6- Hanımlar arasında paylaştırmanın esası gece hakkındadır.
Gündüz ise hepsiyle birlikte bir arada olmak caizdir. Ancak daha önce
açıklandığı gibi günü olanın ile olması dışında diğerleriyle cima'ın olmaması
da şarttır.