SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1819 >>

EK SAYFA – 1819-2

باب: (لزوجك عليك حقا).

89. "SENİN ZEVCENİN ÜZERİNDE BİR HAKKI VARDIR" BUYRUĞU

 

قال أبو جحيفة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Bunu Ebu Cuhayfe, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye rivayet etmiştir.

 

حدثنا محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله، أخبرنا الأوزاعي قال: حدثني يحيى بن أبي كثير قال: حدثني أبو سلمة بن عبد الرحمن قال: حدثني عبد الله بن عمرو بن العاص قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يا عبد الله، ألم أخبر أنك تصوم النهار وتقوم الليل). قلت: بلى يا رسول الله، قال: (فلا تفعل، صم وأفطر، وقم ونم، فإن لجسدك عليك حقا، وإن لعينك عليك حقا، وإن لزوجك عليك حقا).

 

[-5199-] Abdullah İbn Amr İbn el-As'dan, dedi ki: "Rasuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Ey Abdullah! Bana senin gündüzleri oruç tuttuğun, geceleri namaz kıldığın haberi ulaşmadı mı (sanıyorsun)?

 

Ben: "Doğrudur ey Allah'ın Rasulü" dedim. O şöyle buyurdu:

 

"Böyle yapma! Bazen oruç tut, bazen tutma. Bazen namaz kıl, bazen uyu. Çünkü senin cesedinin senin üzerinde bir hakkı vardır, senin gözünün üzerinde bir hakkı vardır, zevcenin üzerinde bir hakkı vardır."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İbn Battal dedi ki: Bundan önceki başlıkta kocanın zevcesi üzerindeki hakkını sözkonusu ettiği için burada da bunun aksini sözkonusu etmiştir. Kişinin, zevcesinin cima' ve nafakasını kazanmak gibi haklarını yerine getirme gücünü kaybetmesin diye, ibadet ederek kendisini fazla yormaması gerektiğini belirtmektedir.

 

İlim adamları, hanımı ile cima'' etmekten uzak duran kimsenin hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Malik şöyle demiştir: Eğer bir zaruret gereği değil ise cima'' yapması için zorlanır yahut birbirlerinden ayrılırlar. Buna yakın bir görüş Ahmed'den rivayet edilmiştir. Şafillerde meşhur olan görüşe göre ıse cima' yapması va db değildir. Bir defa va db olduğu söylendiği gibi, seleften bpzılarından gelen rivayete göre dört günde bir defa cima' yapmakla mükelleftir, bazılarından ise her temizlik halinde bir defa cima' ile mükelleftir, dedikleri nakledilmiştir. '

 

باب: المرأة راعية في بيت زوحها.

90. KADIN, KOCASININ EVİNDE BİR ÇOBANDIR

 

حدثنا عبدان: أخبرنا عبد الله، أخبرنا موسى بن عقبة، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال:

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (كلكم راع وكلكم مسؤول عن رعيته، الأمير راع، والرجل راع على أهل بيته، والمرأة راعية على بيت زوجها وولده، فكلكم راع وكلكم مسؤول عن رعيته).

 

[-5200-] İbn Ömer r.a.'den rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz. Emir (yönetici) bir çobandır, koca ailesi halkı üzerinde bir çobandır, kadın kocasının evi ve çocukları üzerinde bir çobandır. Hülasa hepiniz birer çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Kadın kocasının evinde bir çobandır." Bu başlık altında İbn Ömer yoluyla gelen hadisi zikretmiş bulunmaktadır. Bu hadise dair yeterli açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Ahkam bölümünde (7138.hadiste) gelecektir.

 

باب: قول الله تعالى: {الرجال قوامون على النساء بما فضل الله بعضهم على بعض - إلى قوله - أن الله كان عليا كبيرا} /النساء: 34/.

91- YÜCE ALLAH'IN: "ERKEKLER KADINLAR ÜZERİNE KAVVAMDIRLAR. BU ALLAH'IN BAZILARINI BAZILARINA ÜSTÜN KILMIŞ OLMASINDAN VE ERKEKLERİN MALLARINDAN İNFAK ETMELERİNDEN DOLAYI BÖYLEDİR ... ŞÜPHE YOK Kİ ALLAH ÇOK YÜCEDİR, ÇOK BÜYÜKTÜR."(Nisa, 34) BUYRUĞU

 

حدثنا خالد بن المخلد: حدثنا سليمان قال: حدثني حميد، عن أنس رضي الله عنه قال:

 آلى رسول الله صلى الله عليه وسلم من نسائه شهرا، وقعد في مشربة له، فنزل لتسع وعشرين، فقيل: يا رسول الله، إنك آليت على شهر؟ قال: (إن الشهر تسع وعشرون).

 

[-5201-] Enes r.a.'den dedi ki: "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ay süre ile hanımlarına (yaklaşmamak üzere yemin ederek) Ila yaptı ve kendisine ait yüksekçe bir odada oturdu. Yirmi dokuz sonra da (hanımlarının yanına) indi.

 

Ey Allah'ın Rasulü, sen bir ay (hanımlarına yaklaşmamak üzere yemin etmek suretiyle) ıla yapmış bulunuyorsun denilince:

 

Bu ay yirmi dokuz gündür, diye buyurdu."

 

باب: هجرة النبي صلى الله عليه وسلم نسائه في غير بيوتهن.

92. NEBİ S.A.V.'İN, HANIMLARINDAN EVLERİNİN DıŞINDA BİR YERE ÇEKİLEREK UZAKLAŞMASI

 

ويذكر عن معاوية بن حيدة رفعة: (غير أن لا تهجر إلا في البيت) والأول أصح.

Muaviye İbn Hayde'den bunu merfu' olarak: "Ancak evin dışında başka bir yerde ayrı kalmayacaksın" dediği zikredilmektedir; ama birincisi daha sahihtir

 

حدثنا أبو عاصم: عن ابن جريج. وحدثني محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله: أخبرنا ابن جريج قال: أخبرني يحيى بن عبد الله بن صيفي: أن عكرمة بن عبد الرحمن بن الحارث أخبره: أن أم سلمة أخبرته:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم حلف لا يدخل على بعض أهله شهرا، فلما مضى تسع وعشرون يوما غدا عليهن أو راح، فقيل له: يا نبي الله، حلفت أن لا تدخل عليهن شهرا؟ قال: (أن الشهر يكون تسع وعشرين يوما).

 

[-5202-] Ümmü Seleme'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hanımlarından bazısının yanına bir ay girmemek üzere yemin etti. Yirmi dokuz gün geçtikten sonra onların yanına gitti. Ona:

 

Ey Allah'ın Nebii, sen onların yanına bir ay girmemek üzere yemin etmiştin, denilince, O: Şüphesiz ay yirmi dokuz gün de çeker, diye cevap vermiştir."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا مروان بن معاوية: حدثنا أبو يعفور قال: تذاكرنا عند أبي الضحى فقال: حدثنا بن عباس قال:

 أصبحنا يوما ونساء النبي صلى الله عليه وسلم يبكين، عند كل امرأة منهن أهلها، فخرجت إلى المسجد فإذا هو ملآن من الناس، فجاء عمر بن الخطاب، فصعد إلى النبي صلى الله عليه وسلم وهو في غرفة له، فسلم ولم يجبه أحد، ثم سلم فلم يجبه أحد، ثم سلم فلم يجبه أحد، فناداه، فدخل على النبي صلى الله عليه وسلم فقال: أطلقت نساءك؟ فقال: (لا، ولكن آليت منهن شهرا). فمكث تسع وعشرين، ثم دخل على نسائه.

 

[-5203-] İbn Abbas'tan, dedi ki: Bir gün sabahı ettiğimizde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımlarının her birisinin yanına yakınları gelmiş olduğu halde ağladıklarına şahit olduk. Bunun üzerine ben mescide çıktım. Mescidin insanlarla dolu olduğunu gördüm.

 

Ömer İbn el-Hattab gelerek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına çıktı.

 

Nebi o sırada kendisine ait bir odaya çekilmişti. Ömer selam verdiği halde kimse ona karşılık vermedi. Bir daha selam verdi, yine kimse ona karşılık vermedi. Üçüncü bir defa selam verdiği halde kimse ona karşılık vermedi.

 

Daha sonra (Bilal) ona seslendi, o da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna girip: Hanımlarını boşadın mı, diye sordu. Nebi efendimiz: Hayır, ama bir ay (onlara yaklaşmamak üzere yemin ederek) ila yaptım, diye buyurdu. Yirmi dokuz gün kaldıktan sonra hanımlarının yanına girdi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hanımlarını terk ederek evlerinin dışında bir yere çekilmesi." Buhari ,bu başlıkla yüce Allah'ın: "Onlardan ayrılıp yataklarında yalnız bırakın."(Nisa, 34) buyruğunun bir mefhumunun olmadığına (yani bu ayrılmanın yalnızca yataklarda ayrılmaktan ibaret olmadığına) ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem 'in hanımlarından ayrılarak kendisine ait yüksekçe bir odaya çekilmesi suretinde olduğu gibi, bundan daha ileri derecede ayrılmanın caiz olabileceğine işaret etmek istemiş gibidir. Ama bu hususta ilim adamlarının -daha sonra sözkonusu edeceğimiz- görüş ayrılıkları vardır.

 

el-Mühelleb dedi ki: Buhari'nin bu husus ile sanki insanların Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı şekilde kadınlara daha külfetsiz gelmesi için evlerin dışında onları terk etmek sünnetine uymalarını istediğine işaret etmiş gibidir. Çünkü kadınlar ile aynı evde kalmakla birlikte onlardan ayrı kalmak, onları daha çok incitir ve böyle bir durumda onlardan yüz çevirmek kalplerini daha çok üzer. Ayrıca gözden ırak kalmak da erkeklerin yokluğu için bir tesellidir. (el-Mühelleb devamla) dedi ki: Ancak bu vacib değildir. Çünkü yüce Allah, (icab ettiren hal olduğu takdirde) evler bir yana yataklarda da onlardan ayrı kalmayı emir buyurmuştur.

 

Fakat İbnu'l-Müneyyir, Buhari'nin onun anladığı m210 ayı kastetmediğini söyleyerek ona itiraz etmiştir. Ona göre Buhari'nin anlatmak istediği ayrılmanın, evlerde de, evlerin dışında da caiz olduğundan ibarettir. Muaviye İbn Hayde'nin işaret olunan hadisindeki "evlerin dışında darılmama"ya dair ifade ile amel edilen bir hüküm olmadığına, aksine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı şekilde evlerin dışında da kadınlardan ayrı kalmanın caiz olduğuna değinmek istemiştir.

 

Doğrusu ise, bunun, durumların değişmesine göre farklılık arz edebileceğidir. Bazen evlerde ayrılmak, başka yerlerde ayrılmaktan daha ağır olabilir, aksi de olabilir. Hatta çoğunlukla evlerin dışında ayrılmak nefislere daha acı verebilir. Özellikle nefislerinin zayıflığı dolayısıyla kadınlar için bu böyledir.

 

Tefsir alimleri ayrılmaan maksadın ne olduğu hususunda farklı görüşlere sahiptir. Cumhurun kanaatine göre bu, -ayetin zahirinden anlaşıldığı üzre- kadınların yanına girmeyi ve onların yanında kalmayı terk etmek demektir. Burada da uzak kalmak anlamına gelen "hicran" kökünden gelmektedir. Buyruğun zahirinden anlaşıldığına göre, hanımı ile aynı yatakta yatıp onunla cima' etmez. Anlamının, "onunla aynı yatakta yatmakla birlikte ona sırtını döneceği" şeklinde olduğu belirttiği gibi, "sadece onunla cima' apmaktan uzak kalır" diye de açıklanmış, "onunla konuşmaksızın, onunla cima' eder" açıklaması da yapılmıştır.

 

باب: ما يكره من ضرب النساء.

وقول الله {واضربوهن} /النساء: 34/. أي ضربا غير مبرح.

93- KADINLARI DÖVMENİN MEKRUH OLUŞ SINIRI VE YÜCE ALLAH'IN: "ONLARI DÖVÜN."(Nisa, 34) YANİ ONLARA EZİYET VERMEYECEK, İZ BIRAKMAYACAK BİR ŞEKİLDE DÖVÜN BUYRUĞU

 

حدثنا محمد بن يوسف: حدثنا سفيان، عن هشام، عن أبيه، عن عبد الله بن زمعة، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (لا يجلد أحدكم امرأته جلد العبد، ثم يجامعها في آخر اليوم).

 

[-5204-] Abdullah İbn Zem'a r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Sizden herhangi bir kimse köleyi dövereesine hanımını dövmesin. Sonra (belki de) günün sonunda onunla cima' etmek isteyebilir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Kadınları dövmenin mekruh oluş sınırı." Bu başlıkta onları dövmenin mutlak olarak mubah olmadığına, aksine ileride açıklayacağımız üzere tenzihi' ya da tahrimi' kerahet ile mekruhluk sözkonusu olduğuna işaret vardır.

 

"Köleyi dövereesine ... " Müslim'de İbn Numeyr yoluyla gelen iki rivayetten birisinde "cariyeyi dövereesine" denilmektedir.

 

Hadisten anlaşıldığına göre köleleri ileri derecede döverek tedib etmek caizdir. Aynı zamanda kadınların bundan daha aşağı bir seviyede dövülmelerinin de caiz oluşunu ima etmektedir. Musannıf: "İz bırakmayan şekilde" ifadesiyl buna işaret etmiştir.

 

Ancak hadisin ifadelerinden aklı başında bir kimsenin her iki işi bir arada yapmasının uzak bir ihtimalolduğu anlaşılmaktadır. Yani önce hanımını ileri derecede dövecek, sonra da günün geri kalan kısmında ya da geceleyin onunla cima' edecek.

 

Cima' etmek ve birlikte yatakta bulunmak, ancak nefsin eğiliminin ve birlikte oluş arzusunun bulunması halinde güzel görülür. Oayak yiyen bir kimse ise çoğunlukla kendisini döğenden uzaklaşmak ister. Böylelikle bu işin yerilmiş olduğuna işaret edildiği gibi, eğer dövmek kaçınılmaz bir hal alacaksa o takdirde tedib, hafif dövme ile olmalıdır. Öyle ki bundan dolayı tam bir nefret sözkonusu olmasın. Vurmakta da aşırılığa gitmesin, tedibde de aşırılığa gitmesin.

 

"Sizin hayırlılarınız ise asla vurmaz" ifadesine gelince onların genelolarak dövülmesinin mubah olduğuna delil teşkil etmektedir. Ancak bunun sözkonusu olması için kadının kendisine itaat etmesi icab eden hallerde, hoşuna gitmeyen bir husus u gördüğü takdirde onu tedib etmek amacıyla olmalıdır. Eğer sadece tedib ve benzeri şeylerle yetinebilirse, daha da güzelolur. Böyle bir şeyi hissettirmek eğer maksada ulaşmayı mümkün kılıyorsa, fiilen bu işi yapma cihetine gitmez. Çünkü dövme neticesinde, evlilikte istenen güzel beraberliğe ve geçime zıt olan bir nefret ve uzaklaşmak hali sözkonusu olur. Allah'a isyanı ilgilendiren bir hususta olması durumu müstesnadır.

 

Nesai bu husus ile ilgili olarak Aişe'den şu hadisi rivayet etmiş bulunmaktadır: "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ne bir kadını, ne de bir hizmetçiyi kesinlikle dövmüş değildir. Allah yolunda olması yahut Allah'ın haramlarının çiğnenmesi hali dışında da eliyle hiçbir şeye vurmuş değildir. (Böyle bir şeyolduğu takdirde) Allah için intikam alırdL"

 

İleride yüce Allah'ın izniyle Edeb bölümünde buna dair daha geniş açıklamalar gelecektir.