SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1810 >>

باب: الشروط في النكاح.

52- NİKAHTA ŞARTLAR

 

وقال عمر: مقاطع الحقوق عند الشروط.

Ömer: Haklar şartların bulunduğu yerde biter, demiştir.

 

وقال المسور بن مخرمة: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم ذكر صهرا له، فأثنى عليه في مصاهرته فأحسن، قال: (حدثني فصدقني، ووعدني فوفى لي).

Misver bin Mahreme dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir damadmı sözkonusu ederek, sıhrı akrabalığı hususunda ondan güzel bir şekilde övgüyle söz etti ve: Benimle konuştu ve bana doğru söyledi, bana söz verdi, verdiği sözünde durdu, diye buyurdu."

 

حدثنا أبو الوليد هشام بن عبد الملك: حدثنا ليث، عن يزيد بن أبي حبيب، عن أبي الخير، عن عقبة، عن النبي قال:

 (أحق ما أوفيتم من الشروط أن توفوا به ما استحللتم به الفروج).

 

[-5151-] Ukbe'den rivayete göre, o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yerine getirdiğiniz şartlar arasında eksiksiz yerine getirmeniz en hak olanı, kendisi ile fereleri kendinize helal kıldı ğın ız şartlardır."

 

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (2721, 5151), Müslim (1418), Ebu Davud (2139), Nesai, s-kübra (5506); İbn Mace (1954), Tirmizi (1127), Ahmed, Müsned (17302), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar (4862,4863,4864) ve İbn Hibban (4092) rivayet etmişlerdir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

''Nikahta şartlar," yani helal ve muteber olan şartlar.

 

"Ömer: Haklar, şartların bulunduğu yerde biter, dedi." Bunu Said İbn Mansur, İsmail İbn Ubeydullah İbn Ebi'l-Muhacir yoluyla, o Abdurrahman İbn Gunm'dan diyerek mevsul olarak rivayet etmiştir. Abdurrahman dedi ki: Ömer ile birlikte idim. Diz kapağım onun diz kapağına değiyordu. Bir adam gelip: Ey mu'minlerin emiri dedi. Ben bu kadın ile evlendim ve ona kendisini yurdundan dışarı çıkarmama şartını kabul ettim. Oysa ben işim dolayısıyla şu şu diyarıara gidip geliyorum. Ömer: Onun şartına uymanı istemesi onun bir hakkıdır, dedi. Adam bunun üzerine: O halde erkekler helak oldu demektir. Çünkü bir kadın kocasını boşamak istedi mi mutlaka boşayabilecektir, dedi. Bunun üzerine Ömer: Mu'minler şartlarına bağlı kalırlar, haklarının bittiği yerde dururlar, dedi."

 

"Kendisi ile fereleri kendinize helal kıldığınız ... " Yani riayet etmeye en layık olan şartlar, nikah şartlarıdır. Çünkü nikahın hukuku ihtiyat üzeredir ve nikah kapısı dar bir kapıdır.

 

Hattabi der ki: Nikah ile ilgili şartlar farklı farklıdır. Kimi şartlara bağlı kalmak vaciptir. Bu da yüce Allah'ın emrettiği, kadını ya maruf bir şekilde nikahı altında tutmaktır ya da güzellikle salıvermektir. Kimi şartlara bağlı kalmak ittifakla kabul edilmemiştir. Bir kadının kumasının boşanmasını istemesi gibi. Bazı şartlara bağlı kalmak da ihtilaflıdır. Onun üzerine başka bir kadınla evlenmemesini yahut başka bir cariye ile birlikte olmamasını yahut kendi evinden kocasının evine götürülmemesini şart koşması gibi.

 

Şafiilere göre nikah ile ilgili şartlar iki türlüdür: Kimi şartlar mehir ile alakalıdır. Bunların yerine getirilmesi icab eder. Kimi şartlar da mehrin dışındadır. Bunların hükmü de değişiktir. Bazı şartlar kocanın hakkı ile alakalıdır, ileride buna dair açıklamalar gelecektir. Kimi şartları da akdi yapan kişi, mehrin dışında kendi adına şart koşar. Denildiğine göre böyle bir şart mutlak olarak kadının hakkı olan bir şarttır.

 

Bu Ata ve tabilnden bir grubun görüşüdür. es-Sevr! ve Ebu Ubeyd de bu görüştedir. Bu şart kim tarafından koşulmuşsa onun lehine olacağı da söylenmiştir. Bu görüşü Mesruk ve Ali İbn el-Hüseyn dile getirmiştir. Böyle bir şartın veliler arasında yalnızca babaya has olduğu da söylenmiştir.

 

Şafil der ki: Eğer böyle bir şart bizzat akid esnasında koşulacak olursa o takdirde kadın için mehr-i misil icab eder. Şayet akdin dışında sözkonusu olursa icab etmez. Malik dedi ki: Eğer akid esnasında bu şart koşulursa mehrin genel çerçevesi içerisindedir. Şayet dışında ise koşulan şart kime bağışlanmışsa ona ait olur. Bu husus Nesai'nin rivayet etmiş olduğu merfu bir hadiste zikredilmiştir. Bu hadis İbn Cüreyc yoluyla Amr İbn Şuayb'dan, o babasından, o Abdullah İbn Amr İbn eı-As'dan diye rivayet edilmiştir. Buna göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kadının nikahı mehir yahut bağış ya da bir söz üzere kıyılır ve nikah akdi gerçekleşmeden bu şart koşulursa, bunun kadına verilmesi, onun bir hakkıdır. Nikah akdinin gerçekleşmesinden sonra olursa bu şart kime verilirse ona ait olur. Erkeğe kendisi sebebiyle ikramda bulunmanın en uygun, kişi ise kızı ya da onun kızkardeşidir." Bunu Beyhaki, Haccac İbn Ertaa yoluyla Amr İbn Şuayb'den, o Urve'den, o Aişe'den diye buna yakın olarak da rivayet ettiği gibi, Tirmizi bu hadisi tahric ettikten sonra şunları söylemektedir:

 

Ashab-ı kiram'dan kimi ilim adamına göre uygulama buna göredir. Bunlardan birisi Ömer'dir. O şöyle demiştir: "Erkek, kadın ile evlenirken onu (şehrinden) dışarıya çıkarmamayı şart koşarsa bu şarta uyması gerekir."

 

Tirmizi dedi ki: Ali de: Allah'ın şartı onun şartının önüne geçmiştir, demiştir. (Tirmizi) dedi ki: Bu, es-Sevr! ile KOfeli bazı alimlerin de görüşüdür.

 

Hadiste kastedilen ise caiz şartlardır, yasak kılınmış şartlar değildir. Ömer'den gelen rivayette ihtilaf edilmiştir. İbn Vehb ceyyid bir sene d ile Ubeyd İbn es-Sebbak'tan şunu rivayet etmektedir: "Bir adam bir kadın ile evlendi ve ona onu evinden (yurdundan) dışarı çıkarmama taahhüdünü verdi. Ömer'in huzurunda davalaştılar. Ömer şartı geçersiz kabul ederek: Kadın kocasıyla beraberdir, dedi."

 

Ebu Ubeyd dedi ki: Bu hususta Ömer'den gelen rivayetler çelişkilidir. Birinci görüşü kabul edenler arasında Amr İbn eı-As vardır. Tabilnden Tavus ve Ebu'şŞa'sa da vardır. Aynı zamanda bu el-Evzai'nin görüşüdür. el-leys, es-Sevr! ve cumhur ise Ali'nin görüşünü benimsemiştir. Hatta o kadının mehr-i misli -mesela- yüz ise kocasının kendisini dışarı çıkarmaması şartıyla elliye razı olursa, kocası onu dışarı çıkartabilir ve ancak miktarı belirlenmiş olan mehri vermekle yükümlü tutulur.

 

Hanefiler der ki: Bu durumda kadının mehrinden eksilttiği kadarını rücO edip geri alma hakkı vardır. Şafil der ki: Nikah sahihtir, şart geçersizdir, mehr-i misli de kocanın ödemesi gerekir. Ondan gelen bir başka rivayete göre nikah sahihtir ve mehrin tamamını hak eder, demiştir.

 

Ebu Ubeyd dedi ki: Bizim kabul ettiğimiz görüşe gelince, biz bu hususta koca aleyhine hüküm vermemekle birlikte, şartına bağlı kalmasını emrederiz.

 

باب: الشروط التي لا تحل في النكاح.

53. NiKAHTA KOŞULMASI HELAL OLMAYAN ŞARTLAR

 

وقال ابن مسعود: لا تشترط المرأة طلاق أختها.

İbn Mes'ud dedi ki: Kadın, kızkardeşinin (kumasının) boşanmasını şart koşamaz

 

حدثنا عبيد الله بن موسى، عن زكرياء، هو بن أبي زائدة، عن سعد بن إبراهيم، عن أبي سلمة، عن أبي هريرة رضي الله عنه، أن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 (لا يحل لامرأة تسأل طلاق أختها، لتستفرغ صحفتها، فإنما لها ما قدر لها).

 

[-5152-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayetegöre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bir kadın'ın çanağının kendisine boşalması amacı ile kızkardeşinin boşanmasını istemesi helal değildir. Çünkü onun için ne takdir edilmişse ancak o vardır."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Helal değildir." Bunun haram olduğu hususunda ifade gayet açıktır. Ancak bu durum böyle bir isteği caiz kılacak bir sebebin bulunmaması şartı ile ilgili olarak anlaşılır. Mesela, kadının kocasının nikahında devam etmemesi gereken şüpheli bir halinin bulunması buna örnektir. Böyle bir sebep ile bu istekte bulunmak ise katıksız nasihat yoluyla olabilir.

 

Nevevi dedi ki: Bu hadisin anlamı, yabancı kadının, bir erkekten hanımını boşamasını isteyip, kendisi ile evlenmesini teklif ederek daha önce boşanmış kadına ait olan nafakasının, iyiliğinin, onunla birlikte olmanın kendisine ait olmasını sağlamasıdır. Hadis-i şerifte bu, "onun kabında bulunanı kendi kabına boşaltması" ile ifade edilmiştir. Nevevi dedi ki: Kız kardeşinden maksat ise, ister neseb yoluyla kızkardeşi olsun, ister süt emmek, ister din yoluyla kız kardeşi olsun, kendisinden başka kadın demektir.

 

İbn Abdilberr buradaki kız kardeşi, kuma diye yorumlayarak şöyle demiştir:  Hadisteki fıkhi bir incelik de şudur: Kadın, kendisi kocasıyla baş başa kalmak için diğer kumasını kocasından boşamasını istememelidir.

 

"Onun kabındakini kendisine boşaltmak için" ... Burada kaptan maksat, az önce Nevevi'nin açıklamalarından anlaşıldığı üzere kocadan sağlanan faydalardır. en-Nihaye müellifi şöyle demektedir: Safha (kab) geniş ve açık tencere (büyükçe tepsi)ye benzer. O der ki: Bu bir örnektir. Bununla kadının, diğer kadının payının kendisine dönmesini istediği anlatılmaktadır. Böylelikle başkasının kabında bulunanı kendi kabındakine boşaltmış gibi olur.

 

باب: الصفرة للمتزوج.

54. EVLENEN KİMSENİN ZA'FERAN SÜRÜNMESİ

 

ورواه عبد الرحمن بن عوف عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Bunu Abdurrahman İbn Avf, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye rivayet etmiştir

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن حميد الطويل، عن أنس بن مالك رضي الله عنه:

 أن عبد الرحمن بن عوف جاء إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وبه أثر صفرة، فسأله رسول الله صلى الله عليه وسلم، فأخبره أنه تزوج امرأة من الأنصار، قال: (كم سقت إليها) قال: زنة نواة من ذهب، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أولم ولو بشاة).

 

[-5153-] Enes İbn Malik r.a.'den, rivayete göre, Abdurrahman İbn Avf üzerinde sarı (zaferanın) izi bulunduğu halde Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna geldi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona (sebebini) sordu, ensardan bir kadın ile evlendiğini haber verdi. Kadına ne kadar mehir verdin, diye sordu. O:

 

Altından bir çekirdek ağırlığı kadar, dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Bir koyun ile dahi olsa düğün ziyafeti ver, diye buyurdu.

 

 

55. BAB

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن حميد، عن أنس قال:

 أولم النبي صلى الله عليه وسلم بزينب فأوسع المسلمين خيرا، فخرج كما يصنع إذا تزوج، فأتى حجر أمهات المسلمين يدعو ويدعون له، ثم انصرف فرأى رجلين فرجع، لا أدري: آخبرته أو أخبر بخروجهما.

 

[-5154-] Enes'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Zeyneb ile evliliği dolayısıyla düğün yemeği verdi. Müslümanlara bol ikramda bulundu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de (önceden) evlendiği vakit yaptığı üzere dışarı çıktı. mu'minlerin annelerinin hücrelerine gitti. O dua ediyor, onlar da ona dua ediyorlardı. Daha sonra (Zeyneb'in hücresine) geri dönünce iki kişi(yi henüz yemek yemekte olduklarını) görünce geri döndü. Onların çıkıp gittiklerini ona ben mi haber verdim, yoksa başkası mı ona haber verdi, bilemiyorum."