باب: الشروط
في النكاح.
52- NİKAHTA ŞARTLAR
وقال عمر:
مقاطع الحقوق
عند الشروط.
Ömer: Haklar şartların bulunduğu yerde biter, demiştir.
وقال المسور
بن مخرمة:
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم ذكر صهرا
له، فأثنى
عليه في
مصاهرته
فأحسن، قال:
(حدثني
فصدقني،
ووعدني فوفى
لي).
Misver bin Mahreme dedi ki: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem, bir damadmı sözkonusu ederek, sıhrı akrabalığı hususunda ondan güzel
bir şekilde övgüyle söz etti ve: Benimle konuştu ve bana doğru söyledi, bana
söz verdi, verdiği sözünde durdu, diye buyurdu."
حدثنا أبو
الوليد هشام
بن عبد الملك:
حدثنا ليث، عن
يزيد بن أبي
حبيب، عن أبي
الخير، عن عقبة،
عن النبي قال:
(أحق
ما أوفيتم من
الشروط أن
توفوا به ما
استحللتم به
الفروج).
[-5151-] Ukbe'den rivayete göre, o Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'den şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Yerine getirdiğiniz
şartlar arasında eksiksiz yerine getirmeniz en hak olanı, kendisi ile fereleri
kendinize helal kıldı ğın ız şartlardır."
Diğer tahric: Hadisi
Buhari (2721, 5151), Müslim (1418), Ebu Davud (2139), Nesai, s-kübra (5506); İbn
Mace (1954), Tirmizi (1127), Ahmed, Müsned (17302), Tahavi, Şerh Müşkili'l-Asar
(4862,4863,4864) ve İbn Hibban (4092) rivayet etmişlerdir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
''Nikahta şartlar," yani helal ve muteber olan şartlar.
"Ömer: Haklar, şartların bulunduğu yerde biter, dedi."
Bunu Said İbn Mansur, İsmail İbn Ubeydullah İbn Ebi'l-Muhacir yoluyla, o
Abdurrahman İbn Gunm'dan diyerek mevsul olarak rivayet etmiştir. Abdurrahman
dedi ki: Ömer ile birlikte idim. Diz kapağım onun diz kapağına değiyordu. Bir
adam gelip: Ey mu'minlerin emiri dedi. Ben bu kadın ile evlendim ve ona
kendisini yurdundan dışarı çıkarmama şartını kabul ettim. Oysa ben işim
dolayısıyla şu şu diyarıara gidip geliyorum. Ömer: Onun şartına uymanı istemesi
onun bir hakkıdır, dedi. Adam bunun üzerine: O halde erkekler helak oldu
demektir. Çünkü bir kadın kocasını boşamak istedi mi mutlaka boşayabilecektir,
dedi. Bunun üzerine Ömer: Mu'minler şartlarına bağlı kalırlar, haklarının
bittiği yerde dururlar, dedi."
"Kendisi ile fereleri kendinize helal kıldığınız ... "
Yani riayet etmeye en layık olan şartlar, nikah şartlarıdır. Çünkü nikahın
hukuku ihtiyat üzeredir ve nikah kapısı dar bir kapıdır.
Hattabi der ki: Nikah ile ilgili şartlar farklı farklıdır. Kimi
şartlara bağlı kalmak vaciptir. Bu da yüce Allah'ın emrettiği, kadını ya maruf
bir şekilde nikahı altında tutmaktır ya da güzellikle salıvermektir. Kimi
şartlara bağlı kalmak ittifakla kabul edilmemiştir. Bir kadının kumasının
boşanmasını istemesi gibi. Bazı şartlara bağlı kalmak da ihtilaflıdır. Onun
üzerine başka bir kadınla evlenmemesini yahut başka bir cariye ile birlikte
olmamasını yahut kendi evinden kocasının evine götürülmemesini şart koşması
gibi.
Şafiilere göre nikah ile ilgili şartlar iki türlüdür: Kimi
şartlar mehir ile alakalıdır. Bunların yerine getirilmesi icab eder. Kimi
şartlar da mehrin dışındadır. Bunların hükmü de değişiktir. Bazı şartlar
kocanın hakkı ile alakalıdır, ileride buna dair açıklamalar gelecektir. Kimi
şartları da akdi yapan kişi, mehrin dışında kendi adına şart koşar. Denildiğine
göre böyle bir şart mutlak olarak kadının hakkı olan bir şarttır.
Bu Ata ve tabilnden bir grubun görüşüdür. es-Sevr! ve Ebu Ubeyd
de bu görüştedir. Bu şart kim tarafından koşulmuşsa onun lehine olacağı da
söylenmiştir. Bu görüşü Mesruk ve Ali İbn el-Hüseyn dile getirmiştir. Böyle bir
şartın veliler arasında yalnızca babaya has olduğu da söylenmiştir.
Şafil der ki: Eğer böyle bir şart bizzat akid esnasında
koşulacak olursa o takdirde kadın için mehr-i misil icab eder. Şayet akdin
dışında sözkonusu olursa icab etmez. Malik dedi ki: Eğer akid esnasında bu şart
koşulursa mehrin genel çerçevesi içerisindedir. Şayet dışında ise koşulan şart
kime bağışlanmışsa ona ait olur. Bu husus Nesai'nin rivayet etmiş olduğu merfu
bir hadiste zikredilmiştir. Bu hadis İbn Cüreyc yoluyla Amr İbn Şuayb'dan, o
babasından, o Abdullah İbn Amr İbn eı-As'dan diye rivayet edilmiştir. Buna göre
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kadının
nikahı mehir yahut bağış ya da bir söz üzere kıyılır ve nikah akdi
gerçekleşmeden bu şart koşulursa, bunun kadına verilmesi, onun bir hakkıdır.
Nikah akdinin gerçekleşmesinden sonra olursa bu şart kime verilirse ona ait
olur. Erkeğe kendisi sebebiyle ikramda bulunmanın en uygun, kişi ise kızı ya da
onun kızkardeşidir." Bunu Beyhaki, Haccac İbn Ertaa yoluyla Amr İbn
Şuayb'den, o Urve'den, o Aişe'den diye buna yakın olarak da rivayet ettiği
gibi, Tirmizi bu hadisi tahric ettikten sonra şunları söylemektedir:
Ashab-ı kiram'dan kimi ilim adamına göre uygulama buna göredir.
Bunlardan birisi Ömer'dir. O şöyle demiştir: "Erkek, kadın ile evlenirken
onu (şehrinden) dışarıya çıkarmamayı şart koşarsa bu şarta uyması
gerekir."
Tirmizi dedi ki: Ali de: Allah'ın şartı onun şartının önüne
geçmiştir, demiştir. (Tirmizi) dedi ki: Bu, es-Sevr! ile KOfeli bazı alimlerin
de görüşüdür.
Hadiste kastedilen ise caiz şartlardır, yasak kılınmış şartlar
değildir. Ömer'den gelen rivayette ihtilaf edilmiştir. İbn Vehb ceyyid bir sene
d ile Ubeyd İbn es-Sebbak'tan şunu rivayet etmektedir: "Bir adam bir kadın
ile evlendi ve ona onu evinden (yurdundan) dışarı çıkarmama taahhüdünü verdi.
Ömer'in huzurunda davalaştılar. Ömer şartı geçersiz kabul ederek: Kadın
kocasıyla beraberdir, dedi."
Ebu Ubeyd dedi ki: Bu hususta Ömer'den gelen rivayetler
çelişkilidir. Birinci görüşü kabul edenler arasında Amr İbn eı-As vardır.
Tabilnden Tavus ve Ebu'şŞa'sa da vardır. Aynı zamanda bu el-Evzai'nin
görüşüdür. el-leys, es-Sevr! ve cumhur ise Ali'nin görüşünü benimsemiştir.
Hatta o kadının mehr-i misli -mesela- yüz ise kocasının kendisini dışarı
çıkarmaması şartıyla elliye razı olursa, kocası onu dışarı çıkartabilir ve
ancak miktarı belirlenmiş olan mehri vermekle yükümlü tutulur.
Hanefiler der ki: Bu durumda kadının mehrinden eksilttiği
kadarını rücO edip geri alma hakkı vardır. Şafil der ki: Nikah sahihtir, şart
geçersizdir, mehr-i misli de kocanın ödemesi gerekir. Ondan gelen bir başka
rivayete göre nikah sahihtir ve mehrin tamamını hak eder, demiştir.
Ebu Ubeyd dedi ki: Bizim kabul ettiğimiz görüşe gelince, biz bu
hususta koca aleyhine hüküm vermemekle birlikte, şartına bağlı kalmasını
emrederiz.
باب: الشروط
التي لا تحل
في النكاح.
53. NiKAHTA KOŞULMASI HELAL OLMAYAN ŞARTLAR
وقال ابن
مسعود: لا
تشترط المرأة
طلاق أختها.
İbn Mes'ud dedi ki: Kadın, kızkardeşinin (kumasının) boşanmasını
şart koşamaz
حدثنا عبيد
الله بن موسى،
عن زكرياء، هو
بن أبي زائدة،
عن سعد بن
إبراهيم، عن
أبي سلمة، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه، أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(لا
يحل لامرأة
تسأل طلاق
أختها،
لتستفرغ صحفتها،
فإنما لها ما
قدر لها).
[-5152-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayetegöre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Bir kadın'ın çanağının
kendisine boşalması amacı ile kızkardeşinin boşanmasını istemesi helal
değildir. Çünkü onun için ne takdir edilmişse ancak o vardır."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Helal değildir." Bunun haram olduğu hususunda ifade
gayet açıktır. Ancak bu durum böyle bir isteği caiz kılacak bir sebebin
bulunmaması şartı ile ilgili olarak anlaşılır. Mesela, kadının kocasının
nikahında devam etmemesi gereken şüpheli bir halinin bulunması buna örnektir.
Böyle bir sebep ile bu istekte bulunmak ise katıksız nasihat yoluyla olabilir.
Nevevi dedi ki: Bu hadisin anlamı, yabancı kadının, bir erkekten
hanımını boşamasını isteyip, kendisi ile evlenmesini teklif ederek daha önce
boşanmış kadına ait olan nafakasının, iyiliğinin, onunla birlikte olmanın
kendisine ait olmasını sağlamasıdır. Hadis-i şerifte bu, "onun kabında
bulunanı kendi kabına boşaltması" ile ifade edilmiştir. Nevevi dedi ki:
Kız kardeşinden maksat ise, ister neseb yoluyla kızkardeşi olsun, ister süt
emmek, ister din yoluyla kız kardeşi olsun, kendisinden başka kadın demektir.
İbn Abdilberr buradaki kız kardeşi, kuma diye yorumlayarak şöyle
demiştir: Hadisteki fıkhi bir incelik de
şudur: Kadın, kendisi kocasıyla baş başa kalmak için diğer kumasını kocasından
boşamasını istememelidir.
"Onun kabındakini kendisine boşaltmak için" ... Burada
kaptan maksat, az önce Nevevi'nin açıklamalarından anlaşıldığı üzere kocadan
sağlanan faydalardır. en-Nihaye müellifi şöyle demektedir: Safha (kab) geniş ve
açık tencere (büyükçe tepsi)ye benzer. O der ki: Bu bir örnektir. Bununla kadının,
diğer kadının payının kendisine dönmesini istediği anlatılmaktadır. Böylelikle
başkasının kabında bulunanı kendi kabındakine boşaltmış gibi olur.
باب: الصفرة
للمتزوج.
54. EVLENEN KİMSENİN ZA'FERAN SÜRÜNMESİ
ورواه عبد
الرحمن بن عوف
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم.
Bunu Abdurrahman İbn Avf, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den
diye rivayet etmiştir
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن حميد
الطويل، عن
أنس بن مالك
رضي الله عنه:
أن
عبد الرحمن بن
عوف جاء إلى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وبه أثر
صفرة، فسأله رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فأخبره أنه تزوج
امرأة من
الأنصار، قال:
(كم سقت إليها)
قال: زنة نواة
من ذهب، قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم:
(أولم ولو
بشاة).
[-5153-] Enes İbn Malik r.a.'den, rivayete göre,
Abdurrahman İbn Avf üzerinde sarı (zaferanın) izi bulunduğu halde Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna geldi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ona (sebebini) sordu, ensardan bir kadın ile evlendiğini haber verdi.
Kadına ne kadar mehir verdin, diye sordu. O:
Altından bir çekirdek ağırlığı kadar, dedi. Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem: Bir koyun ile dahi olsa düğün ziyafeti ver, diye buyurdu.
55. BAB
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن حميد، عن
أنس قال:
أولم
النبي صلى
الله عليه
وسلم بزينب
فأوسع المسلمين
خيرا، فخرج
كما يصنع إذا
تزوج، فأتى
حجر أمهات
المسلمين
يدعو ويدعون
له، ثم انصرف
فرأى رجلين
فرجع، لا
أدري: آخبرته
أو أخبر
بخروجهما.
[-5154-] Enes'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem, Zeyneb ile evliliği dolayısıyla düğün yemeği verdi. Müslümanlara bol
ikramda bulundu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de (önceden) evlendiği vakit
yaptığı üzere dışarı çıktı. mu'minlerin annelerinin hücrelerine gitti. O dua
ediyor, onlar da ona dua ediyorlardı. Daha sonra (Zeyneb'in hücresine) geri
dönünce iki kişi(yi henüz yemek yemekte olduklarını) görünce geri döndü.
Onların çıkıp gittiklerini ona ben mi haber verdim, yoksa başkası mı ona haber
verdi, bilemiyorum."