SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1804 >>

EK SAYFA – 1804-2

باب من قال: لا نكاح إلا بولي.

لقول الله تعالى: {قلا تعضلوهن} /البقرة: 232/. فدخل فيه الثيب، وكذلك البكر.

وقال: {ولا تنكحوا المشركين حتى يؤمنوا} /البقرة: 221/. وقال: {وانكحوا الأيامى منكم} /النور: 32/.

36. YÜCE ALLAH'IN: "KADINLARI BOŞAYIP DA İDDETLERİNİ BİTİRDİLER Mİ. .. NİKAHLANMALARINA ENGEL OLMAYINIZ."(Bakara, 232) BUYRUĞU, --Kİ BUNUN KAPSAMINA DUL KADIN GİRDİĞİ GİBİ BAKİRE KIZ DA GİRER-- İLE "MÜŞRİK ERKEKLERE DE İMAN EDİNCEYE KADAR (MU'MİNELERİ) NİKAHLAMAYIN. "(Bakara, 221) BUYRUĞU VE: "İÇİNİZDEN EVLİ OLMAYANLARI. .. EVLENDİRİN."(Nur, 32) BUYRUKLARI DOLAYISIYLA VELİSİZ NİKAH OLMAZ, DIYENLER

 

قال يحيى بن سليمان: حدثنا ابن وهب، عن يونس.

وحدثنا أحمد بن صالح: حدثنا عنبسة: حدثنا يونس، عن ابن شهاب قال: أخبرني عروة بن الزبير: أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم أخبرته:

 أن النكاح في الجاهلية كان على أربع أنحاء: فنكاح منها نكاح الناس اليوم: يخطب الرجل إلى الرجل وليته أوابنته، فيصدقها ثم ينكحها. ونكاح آخر: كان الرجل يقول لامرأته إذا طهرت من طمثها أرسلي إلى فلان فاستبضعي منه، ويعتزلها زوجها ولا يمسها أبدا، حتى يتبين حملها من ذلك الرجل الذي تستبضع منه، فإذا تبين حملها أصابها زوجها إذا أحب، وإنما يفعل ذلك رغبة في نجابة الولد، فكان هذا النكاح نكاح الاستبضاع. ونكاح أخر: يجتمع الرهط ما دون العشرة، فيدخلون على المرأة، كلهم يصيبها، فأذا حملت ووضعت، ومر عليها ليال بعد أن تضع حملها، أرسلت إليهم، فلم يستطع رجل أن يمتنع، حتى يجتمعوا عندها، تقول لهم: قد عرفتم الذي كان من أمركم وقد ولدت، فهو ابنك يا فلان، تسمي من أحبت باسمه فيلحق به ولدها، لا يستطيع أن يمتنع منه الرجل. ونكاح رابع: يجتمع الناس كثيرا، فيدخلون على المرأة، لا تمتنع ممن جاءها، وهن البغايا، كن ينصبن على أبوابهن رايات تكون علما، فمن أراد دخل عليهن، فإذا حملت إحداهن ووضعت حملها جمعوا لها، ودعوا القافة، ثم ألحقوا ولدها بالذي يرون، فالتاط به، ودعي ابنه، لا يمتنع من ذلك فلما بعث النبي صلى الله عليه وسلم بالحق، هدم نكاح الجاهلية كله إلا نكاح الناس اليوم.

 

[-5127-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe'den rivayete göre

 

"Cahiliye döneminde nikah dört türlü idi. Bu nikah çeşitlerinden birisi bugün insanların nikahı gibidir. Bir adam, bir diğer adamın velayetindeki kadına ya da kızına talip olur, mehrini öder, sonra da onu nikahlardı.

 

Bir diğer nikah çeşidi şöyle idi: Adam, ay halinden temizlendiği vakit karısına şöyle derdi: Filan adama haber gönder. Ondan seninle birlikte olmasını iste. Böyle deyip kocası ondan uzak durur ve onunla birlikte bulunduğu erkekten gebe kaldığı açıkça belli oluncaya kadar ebediyyen ona dokunmazdı. Ondan hamile kaldığı ortaya çıktıktan sonra kocası arzu ederse ona yaklaşırdı. Kocası bunu ancak çocuğunun asil olmasını arzu ettiği için yapardı. İşte bu nikaha istibda' (cinsi münasebet isteme) nikahı adı verilirdi.

 

Bir başka nikah çeşidi şöyle idi: On kişiden daha aşağı bir topluluk biraraya gelir ve bir kadının bulunduğu yere girerler. Hepsi de o kadınla cinsi münasebet kurardı. Kadın gebe kalıp doğumunu yapıp doğumundan birkaç gün geçtikten sonra onlara haber gönderirdi. O adamlardan hiçbir kimse gelmemezlik edemezdi. Sonunda biraraya gelip toplanırlardı. Onlara: Ne yaptığınızı biliyorsunuz. İşte ben doğurdum. Ey filan, bu senin oğlundur, diyerek arZu ettiği kimsenin adını verirdi. Böylelikle onun oğlu o adamın nesebine katılır ve adam bundan kaçınmak imkanına sahip olamazdı.

 

Dördüncü nikah çeşidi de şöyle idi: Çok sayıda kimse bir araya gelir ve bir kadının yanına girerlerdi. O da yanına gelen hiçbir kimseden geri durmazdı. Bunlar fahişelerdi. Bunlar kendi kapılarının üzerlerine bir alamet olsun diye bayraklar dikerlerdi. Bu kadınlardan biri hamile kalıp doğum yaptıktan sonra yanına giren bu erkekler toplanıp yanına getirilirler ve bunlar için kaif denilen bilir kişiler davet edilir, sonra da bu kişiler, o kadının çocuğunu uygun gördükleri kimseye nispet ederlerdi. Böylelikle çocuk onun nesebine katılır, oğlu diye çağrılır ve o kişi de bundan imtina edemezdi.

 

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem hak ile gönderilince, bugün insanların uyguladıkları nikah şekli dışında, cahiliye döneminin bütün nikahlarını yıktı."

 

 

حدثنا يحيى: حدثنا وكيع، عن هشام: بن عروة، عن أبيه، عن عائشة:

 {وما يتلى عليكم في الكتاب في يتامى النساء اللاتي لاتؤتوهن ما كتب لهن وترغبون أن تنكحوهن}. قالت: هذا في اليتيمة التي تكون عند الرجل،

لعلها أن تكون شريكته في ماله، وهو أولى بها، فيرغب عنها أن ينكحها، فيعضلها لمالها، ولا ينكحها غيره، كراهية أن يشركه أحد في مالها.

 

[-5128-] Aişe r.anha'dan "Kendileri için yazılmış olanı onlara vermediğiniz, bununla birlikte kendilerini nikahlamayı istediğiniz öksüz kızlar ile küçük çocuklar ve yetimler hakkında adaleti elden bırakmamanız hususunda, Kitapta sizlere okunup duran ayetler de vardır. "(Nisa, 127) buyruğu hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

"Bu buyruk, bir adamın yanında (velayetinde, himayesinde) bulunan yetim kız çocuğu hakkındadır. Hatta bu kız çocuğu malında onun ortağı da bulunabilirdi. O buna daha evla olduğu halde o kızı nikahlamak istemezdi. Malı dolayısıyla da onun evlenmesine engelolur ve o kızın malında herhangi bir kimsenin kendisi ile ortak olmasını istemediği için o kızı başkasıyla da nikahlamaya yanaşmazdl. "

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد : حدثنا هشام: أخبرنا معمر: حدثنا الزهري قال: أخبرني سالم: أن ابن عمر أخبره:

 أن عمر، حين تأيمت حفصة بنت عمر من ابن حذافة السهمي، وكان من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم من أهل بدر، توفي بالمدينة، فقال عمر: لقيت عثمان بن عفان، فعرضت عليه فقلت: أن شئت انكحتك حفصة، فقال: سأنظر في أمري، فلبثت ليالي ثم لقيني فقال: قد بدا لي أن لا أتزوج يومي هذا. قال عمر: فلقيت أبا بكر الصديق، فقلت: إن شئت أنكحتك حفصة.

 

[-5129-] İbn Ömer r.a.'den rivayete göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından ve Bedir'e katılanlardan olan Sehmoğullarından İbn Huzafe, Medine'de vefat edip de Ömer'in kızı Hafsa da dul kalınca Ömer (başvurduğu yolu anlatarak) dedi ki:

 

Osman İbn Affan ile karşılaştım Ona (Hafsa ile evlenmesini) teklif ettim. İstersen sana Hafsalyı nikahlayayım, dedim. O: İşimi bir gözden geçireceğim, dedi. Birkaç gün böyle geçirdim. Sonra benimle karşılaşınca, bugün için evlenmemeyi uygun gördüm, dedi.

 

Ömer dedi ki: Ebu Bekir ile karşılaştım. İstersen sana Hafsa'yı nikahlayayım, dedim ... "