SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1737 >>

EK SAYFA - 1737-2

FETİH SURESİ

وقال مجاهد: {سيماهم في وجوههم} /29/: السحنة، وقال منصور، عن مجاهد: التواضع. {شطأه} /29/: فراخه. {فاستغلظ} /29/: غلظ. {سوقه} /29/: الساق حاملة الشجرة.

Mücahid şöyle demiştir: سيماهم في وجوههم Simahum fi vucuhihim (Feth 29) "yüzlerindeki parlaklık ve yumuşaklık" anlamındadır. Mansur, Mücahid'in bu ifadeyi "tevazu" olarak açıkladığını nakletmiştir. شطأه Şat'ehu "filizi" demektir. فاستغلظ Festağlaza [sülasi anlamında olup] "güçlendi" manasına gelir. سوقه Sukihi [ifadesinde geçen so.k kelimesi] bitkiyi taşıyan kısma denir.

 

ويقال: {دائرة السوء} /6/: كقولك: رجل السوء، ودائرة السوء: العذاب. {تعزروه} /9/: تنصروه. {شطأه} شطء السنبل، تنبت الحبة عشرا، أو ثمانيا، وسبعا، فيقوى بعضه ببعض، فذاك قوله تعالى: {فآزره} /29/: قواه، ولو كانت واحدة لم تقم على ساق، وهو مثل ضربه الله للنبي صلى الله

عليه وسلم إذ خرج وحده، ثم قواه بأصحابه، كما قوى الحبة بما ينبت منها.

دائرة السوء Dairatu's-sev' ifadesi, رجل السوء raculu's-sev' (kötü adam) ve دائرة السوء dairatu's-sui (Feth 6) (kötülük çemberi) ifadelerine benzer ve azab" anlamıa gelir. تعزروه tuazziruhu (Feth 9) "ona yardım edersiniz" demektir. شطأه Şat'ehu [ifadesindeki] .......şat'u kelimesi filizidir. Bir dane on veya sekiz ve yedi verebilir. Bunların bir kısmı, bir kısmını güçlendirir. İşte bu durum فآزره feazerahu (onu güçlendirdi) lafzı ile ifade edilmiştir. Şayet bir filiz olsaydı, tek başına gövdesi dik duramazdı. Ayettekibu tablo, Allah'ın Hz. Nebi için verdiği bir örnektir. Çünkü o, tek başına yola çıkmıştı. Allah Teala, kendisinden çıkan filizlerle bir daneyi sağlamlaştırdığı gibi, ashabı ile onu güçlendirmişti.

 

AÇiKLAMA : Abdurrezzak İbn Hemmam, Ma'mer kanalıyla Katade'nin ........tuazziruhu ifadesini "ona yardım edersiniz" şklinçie açıkladığını nakletmiştir: Bu if?denin açıklaması A'raf Suresi'nde

 

..........(O Nebi'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.) (A'raf 157) ayetinin tefsirinde geçmişti.

 

Tekrardan kurtulmak için bu surede bu ifadenin "saygı göstermek" şeklinde izah edilmesi gerekir. Ta 'zır, saygı göstermek, yardım etmek, düşmana karşı korumak anlamlarına gelir. Bu bakımdan ta'zir, "terbiye etmek" anlamına da gelir. Çünkü terbiye etmek, suçluyu suça düşmekten korur. Burada ifade edilen yorum, çoğunluğun kıraatine göredir.

 

باب: {إنا فتحنا لك فتحا مبينا} /1/.

1. "BİZ SANA DOĞRUSU APAÇIK BİR FETİH İHSAN ETTİK "(Fetih 1) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن زيد بن أسلم، عن أبيه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يسير في بعض أسفاره، وعمر ابن الخطاب يسير معه ليلا، فسأله عمر بن الخطاب عن شيء فلم يجبه رسول الله صلى الله عليه وسلم، ثم سأله فلم يجبه، ثم سأله فلم يجبه، فقال عمر بن الخطاب: ثكلت أم عمر، نزرت رسول الله صلى الله عليه وسلم ثلاث مرات، كل ذلك لا يجيبك، قال عمر: فحركت بعيري ثم تقدمت أمام الناس، وخشيت أن ينزل في القرآن، فما نشبت أن سمعت صارخا يصرخ بي، فقلت: لقد خشيت أن يكون نزل في قرآن، فجئت رسول الله صلى الله عليه وسلم فسلمت عليه، فقال: (لقد أنزلت علي الليلة سورة لهي أحب إلي مما طلعت عليه الشمس. ثم قرأ: {إنا فتحنا لك فتحا مبينا}.

 

[-4833-] Zeyd İbn Eslem babasından şöyle nakletmiştir:

 

Bir gece Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem düzenlediği seferlerden birinde yürüyordu. Hz. Ömer de onunla birlikte yürüyordu. Bu sırada Hz. Ömer ona bir soru sordu. Ancak Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem cevap vermedi. Hz. Ömer bir daha sordu, Hz. Nebi yine cevap vermedi. Sonra Hz. Ömer bir daha sordu, Hz. Nebi yine cevap vermedi. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ömerlin annesi oğluna ağıtlar yaksını [Ey Ömer] Üç defa Nebi'e ısrarla soru sordun, üçünde de Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem sana cevap vermedi. .. " dedi.

 

Hz. Ömer olayı anlatmaya şu şekilde devam etti: Sonra bineğimi hareket ettirdim ve insanların önüne geçtim. Hakkımda bir Kur'an inmesinden korkuyordum. Çok geçmeden birinin bana seslendiğini işittim. 'Korkarım hakkımda ayet indi,' dedim ve Hz. Nebi'in yanına gidip ona selam verdim. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem; "Bu gece bana bir sure indirildi. Bu sure, üzerine güneşin doğduğu her şeyden bana daha sevim/idir," buyurdu ve Fetih SuresiIni okudu.

 

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة: سمعت قتادة، عن أنس رضي الله عنه:

 {إنا فتحنا لك فتحا مبينا}. قال: الحديبة

 

[-4834-] Enes'ten rivayet edildiğine göre, ........... (Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.) (feth 1) ayetinde geçen fethin Hudeybiye antlaşması olduğunu söylemiştir.

 

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا شعبة: حدثنا معاوية بن قرة، عن عبد الله بن مغفل قال:

 قرأ النبي صلى الله عليه وسلم يوم فتح مكة سورة الفتح، فرجع فيها. قال معاوية: لو شئت أن أحكي لكم قراءة النبي صلى الله عليه وسلم لفعلت.

 

[-4835-] Abdullah İbn Muğaffel'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke'nin fethedildiği gün Fetih Suresi'ni okudu ve kıraatinde terdl yaptı.

 

Muaviye de şöyle söylemiştir: Eğer Hz. Nebilin kıraatini aynen size göstermek isteseydim, elbette bunu yapardım.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Hz. Nebi'in Hz. Ömer'in sorusuna cevap vermemesinden, her soruya cevap verilmeyeceği, aksine bazı sualler karşısında susmanın bazen cevap olacağı sonucuna varılır .

 

Hz. Ömer, Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendisini duymadığını zannettiği veya soru konusu olan meselenin kendince önemli olduğu için sorusunu tekrarlamıştır. Muhtemelen Hz. Nebi sonra ona cevap vermiştir. Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ilk başta ona cevap vermemesinin nedeni; kendisine inen vahiy ile meşgulolmasıdır.

 

.......Sekile fiili kadının çocuğunu kaybetme si anlamına gelir. Hz. Ömer, ısrarla Nebi s.a.v.'e soru sorduğu için, kendisine beddua etmiştir. Ancak burada gerçekten kendisine beddua etmeyi kastetmemiş de olabilir. Çünkü bu söz, kızgınlık anında manası kastedilmeden söylenen sözlerdendir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, mağfiret ve fethi müjdelediği için, Fetih Suresirnin dünya ve içindekilerden daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir.

 

Katade, Enes'in Fetih Suresi'nin birinci ayetinde geçen "fetih" kelimesini Hudeybiye antlaşması olarak açıkladığını nakletmiştir. Çünkü Hudeybiye antlaşması, fethin başlangıcı ve ilk koşulu idi. Bu husus "Kitabu'l-megazı"de açıklanmıştı. (4150. hadis)

 

باب: قوله: {ليغفر لك الله ما تقدم من ذنبك وما تأخر ويتم نعمته عليك ويهديك صراطا مستقيما} /2/.

2. "BÖYLECE ALLAH, SENİN GEÇMİŞ VE GELECEK GÜNAHLARINI BAĞIŞLAR. SANA OLAN NİMETİNİ TAMAMLAR VE SENİ DOĞRU BİR YOLA İLETİR,"(Feth 2) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا صدقة بن الفضل: أخبرنا ابن عيينة: حدثنا زياد، هو ابن علاقة: أنه المغيرة يقول:

 قام النبي صلى الله عليه وسلم حتى تورمت قدماه، فقيل له: غفر الله لك ما تقدم من ذنبك وما تأخر، قال: (أفلا أكون عبدا شكورا).

 

[-4836-] Muğire'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece namazına kalktı ve iki ayağı şişinceye kadar kıyamda durdu. Bunun üzerine kendisine, Allah Teala'nın geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladığı hatırlatıldı, o da şöyle buyurdu: Rabbine şükreden bir kulolmayayım mı!

 

 

حدثنا الحسن بن عبد العزيز: حدثنا عبد الله بن يحيى: أخبرنا حيوة، عن أبي الأسود: سمع عروة، عن عائشة رضي الله عنها:

 أن نبي الله صلى الله عليه وسلم كان يقوم من الليل حتى تتفطر قدماه، فقالت عائشة: لم تصنع هذا يا رسول الله، وقد غفر الله لك ما تقدم من ذنبك وما تأخر؟ قال: (أفلا أحب أن أكون عبدا شكورا). فلما كثر لحمه صلى جالسا، فإذا أراد أن يركع، قام فقرأ ثم ركع.

 

[-4837-] Aişe r.anha'dan şöyle rivayet edilmiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gece namazına kalkar, ayakları çat1ayıncaya kadar kıyamda dururdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona; "Ey Allah'ın Elçisi! Allah Teala senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı halde neden böyle yapıyorsun?" diye sormuştu. O da; "Rabbine şükreden bir kulolmayı istemeyeyim mi?" diyerek cevap vermişti. Hz. Nebi yaşı ilerleyince oturarak namaz kılardı. Rüku'a gitmek istediği zaman ayağa kalkar, Kurlanldan ayetler okur ve rukC'a varırdı.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

.....Kesura lahmuhu ifadesini Davui' kabul etmemiş ve bu konuda şunları söylemiştir: "Aslında bu ifade .............felemma beddene (yaşı ilerledi) şeklindedir. Öyle anlaşılıyor ki, hadisin ravisi bu ifadeyi Hz.Nebi'in kilo alması şeklinde izah etmiştir."

 

İbnu'l-Cevzi' de şu şekilde buna itiraz etmiştir: "Kesinlikle hiç kimse Hz. Nebi'li şişman olarak tavsif etmemiştir. Allah ResClü sallallahu aleyhi ve sellem ömründe bir gün içinde iki defa doya doya arpa ekmeği yememiştir. Öyle tahmin ediyorum ki, ravilerden biri, 0/beddene fiilini görünce bunun "eti çoğaldı" anlamına geldiğini zannetmiştir. Halbuki bu kelimenin anlamı bu değildir. Bu kelime "yaşlandı" anlamına gelir.

 

Hz. Nebi'in oturarak namaz kılması, rükC' yapmak için ayağa kalkması, Kur'an okuyup rüku'a gitmesi "Kitabu taksi'ri's-salat"ta geçmişti.(1118. hadiste. )

 

باب: {إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا ونذيرا} /8/.

3. "ŞÜPHESİZ BİZ SENİ, ŞAHİT, MÜJDELEYİCİ VE UYARICI OLARAK GÖNDERDİK,"(feth 8) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة: حدثنا عبد العزيز بن أبي سلمة، عن هلال بن أبي هلال، عن عطاء بن يسار، عن عبد الله بن عمرو بن العاص رضي الله عنهما:

 أن هذه الآية التي في القرآن: {يا أيها النبي إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا ونذيرا}. قال في التوراة: يا أيها النبي إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا، وحرزا للأميين، أنت عبدي ورسولي، سميتك المتوكل، ليس بفظ ولا غليظ، ولا سخاب بالأسواق، ولا يدفع السيئة بالسيئة، ولكن يعفو ويصفح، ولن يقبضه الله حتى يقيم به الملة العوجاء، بأن يقولوا: لا إله إلا الله، فيفتح بها أعينا عميا، وآذانا صما، وقلوبا غلفا.

 

[-4838-] Abdullah İbn Amr İbni'l-As'tan rivayet edildiğine göıre.

 

Ey Nebi! "Şüphesiz biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, "(feth 8) ayeti Tevrat'ta şu şekilde geçmektedir:

 

Ey Nebi! Biz seni şahid müjdeleyici ve ümmiler için bir koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve elçimsin, sana Mütevekkil adını verdim. Bu Nebi ne kaba, ne de katıdır. çarşı-pazarda çığırtkanlık da yapmaz.

 

Kötülüğe karşı kötülükle cevap vermez. İnsanları affedip hoş görür. İnsanların la ilahe illallah sözünü söylemesiyle bozulan dini düzeltip bu söz ile kör gözleri açana, sağır kulakları iyileştirene ve gafil kalpleri ayıltana kadar Allah Teala onun ruhunu almayacaktır.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Ayette geçen şahit kelimesi ile ümmete şahit olmelk, müjdeleyici kelimesi ile de itaat edenleri Cennetle, isyan edenleri Cehennemle müjdelemek kastedilmiştir. Şahit kelimesiyle, Hz. Nebi'in kendisinden önceki Nebilere tebliğ ile şahit olduğunun kastedildiği de söylenmiştir.

 

Hadiste geçen ümmiler kelimesi ile "Araplar" kastedilmiştir.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem aza kanaat getirdiği ve hoşuna gitmeyen şeylere katlandığı için, kendisine Mütevekkil denmiştir.

 

Hz. Nebi'in yukarıda belirtilen kaba ve katı olmama özelliği şu ayet ile örtüşmektedir: "Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. "(AI-i imran 157) Bu rivayet, ..............(onlara karşı katı davran) (Tevbe 73; et-Tahrim 9) ayeti ile çelişmez. Şöyle ki, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kaba ve katı biri olmaması, yaratılış özellikleri açısından izah edilir. Katı davranmasını emreden ayet ise hemen bir tavır geliştirmesi ile açıklanır. Ya da Hz. Nebi'in kaba ve katı olmaması müminlere karşı, katı olması ise kafirlere ve münafıklara karşı şeklinde izah edilir. Nitekim bizzat ayette de bu açıklama vardır. (Tevbe 73)

 

..........Sehhab kelimesi bu rivayette ......sln harfi ile geçmiştir. Bu, Ferra ve daha başkalarının tespit ettiği bir lehçedir. Ancak meşhur olan kullanım .......sad harfi iledir.

 

Hadiste geçen "kötülüğe karşı kötülükle savaş vermez," ifadesi şu ayete benzemektedir: "İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost Olur.(Fussılet 34) Nebi s.a.v.'in körlerı ve sagırları iyileştirmesi mecazi bir ifadedir ve bu ifade hakikat anlamında kullanılmamıştır.

 

باب: {هو الذي أنزل الكينة في قلوب المؤمنين} /4/.

4. "MU'MİNLERİN KALPLERİNE GÜVEN İNDİREN O'DUR, "(Feth 4) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عبيد الله بن موسى، عن إسرائيل، عن أبي إسحاق، عن البراء رضي الله عنه قال:

 بينما رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ، وفرس له مربوط في الدار، فجعل ينفر، فخرج الرجل فنظر فلم ير شيئا، وجعل ينفر، فلما أصبح ذكر ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم فقال: (السكينة تنزلت بالقرآن)

 

[-4839-] Bera'dan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından biri, atı evinin önünde bağlı iken Kur'an-ı Kerım okuyordu. Derken at huysuzlanmaya başladı. Adam çıkıp baktı, ancak hiçbir şey göremedi. (O Kur'an okudukçal at huysuzlanmaya başladı. Sabah olunca o sahabı bu olayı Hz. Nebi'e anlattı. O da şöyle buyurdu: İşte bu sekınedir, Kur'an ile inmiştir.

 

 

 

İmam Buhari burada sekınenin inmesi hakkında Bera'dan nakledilen hadisi verdi. Bu hadisin tamamı, açıklaması ile birlikte "Fezailu'l-Kur'an"da gelecektir. (Hadis no: 5018)

 

باب: {إذ يبايعونك تحت الشجرة} /18/.

5. "O AĞACIN ALTINDA SANA BİAT EDERLERKEN,"(Feth 18) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا سفيان، عن عمرو، عن جابر قال:

 كنا يوم الحديبية ألفا وأربعمائة.

 

[-4840-] Cabir'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

"Hudeybiye antlaşmasının yapıldığı gün biz, bin dört yüz kişi idik."

 

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا شبابة: حدثنا شعبة، عن قتادة قال: سمعت عقبة بن صهبان، عن عبد الله بن مغفل المزني:

 إني ممن شهد الشجرة، نهى النبي صلى الله عليه وسلم عن الخذف.

 

[-4841-] Abdullah İbn Muğaffel Müzenl'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

Ben o ağacın altında yaşananlara şahit olan kimselerdenim.' O gün Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem iki parmak ile tutarak küçük taşları atmayı yasaklamıştı.

 

 

وعن عقبة بن صهبان قال: سمعت عبد الله بن المغفل المزني: في البول في المغتسل.

 

[-4842-] Ukbe bin Suhban şöyle demiştir. Abdullah ibn Muğaffel Müzenı'nin yıkamlan yere bevletmenin yasak olduğunu söylediğini işittim. '

 

 

حدثني محمد بن الوليد: حدثنا محمد بن جعفر: حدثنا شعبة، عن خالد، عن أبي قلابة، عن ثابت بن الضحاك رضي الله عنه، وكان من أصحاب الشجرة.

 

[-4843-] Sabit İbn Dahhak'tan rivayet edildiğine göre, o, Rıdvan biatına katılan sahabllerdendir.

 

 

حدثنا أحمد بن إسحاق السلمي: حدثنا يعلى: حدثنا عبد العزيز ابن سياه، عن حبيب بن أبي ثابت قال:

 أتيت أبا وائل أسأله. فقال: كنا بصفين، فقال رجل: ألم تر إلى الذين يدعون إلى كتاب الله، فقال علي: نعم، فقال سهل بن حنيف: اتهموا أنفسكم، فلقد رأيتنا يوم الحديبية، يعني الصلح الذي كان بين النبي صلى الله عليه وسلم والمشركين، ولو نرى قتالا لقاتلنا، فجاء عمر فقال: ألسنا على الحق وهم على الباطل، أليس قتلانا في الجنة، وقتلاهم في النار؟ قال: (بلى). قال: ففيم نعطي الدنية في ديننا ونرجع، ولما يحكم الله بيننا؟ فقال: (يا ابن الخطاب، إني رسول الله، ولن يضيعني الله أبدا). فرجع متغيظا فلم يصبر حتى جاء أبا بكر فقال: يا أبا بكر، ألسنا على الحق وهم على الباطل، قال: يا ابن الخطاب، إنه رسول الله صلى الله عليه وسلم ولن يضيعه الله أبدا، فنزلت سورة الفتح.

 

[-4844-] Habib İbn Ebi' Sabit'ten rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir:

 

Soru sormak üzere Ebu Vail'in yanına gittim. O şunları anlattı: Biz Sıff1n'de idik. Biri "Allah'ın kitabına çağınıanları görmedin mi?" diye sordu. Hz. Ali "Evet," cevabını verdi. Se hı İbn Huneyf hemen araya girip şöyle dedi:

 

Tahkimi reddetme konusunda kendinizi suçlayın! Ben, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile müşrikler arasında yapılan Hudeybiye antlaşmasının gerçekleştiği günkü durumumuzu hatırlıyorum. O gün savaşmanın uygun olduğunu görseydik, mutlaka savaşırdık. Hz. Ömer Allah Resalü'ne sallallahu aleyhi ve sellem "Biz hak üzereyiz, onlar da batıl üzere değil mi? Bizim ölülerimiz Cennette, onların ölüleri Cehennemde değil mi?" diye sormuştu. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Evet," demişti. Bu defa Hz. Ömer:

 

"Öyleyse neden dinimiz uğruna basit bir şeye razı olup henüz Allah, onlarla bizim aramızda hüküm vermeden geri dönüyoruz," demişti. Hz. Nebi de şöyle buyurmuştu:

 

"Ey Hattab'm oğlu! Ben, Allah'm e/çisiyim. Allah Tea/a asla beni zayi etmez." Hz. Ömer öfkeli bir halde oradan uzaklaştı. Bu duruma sabredemeyip Hz. Ebu Bekir'in yanına gitti ve ona "Ey Ebu Bekir! Biz hak üzereyi, onlar batıl üzere değil mi?" diye sordu. O da şu şekilde cevap verdi:

 

"Ey Hattab'ın oğlu! O, Allah'ın elçisidir! Allah Teala asla onu zayi etmez!" İşte bunun üzerine Fetih Suresi nazil oldu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buhari burada dört hadis zikretti. Bunlardan ilki Cabir'den nakledilen hadistir ve bu hadisin açıklaması ayrıntılı biçimde "Kitabu'l-megazı" de geçmişti. (Hadis no: 4145)

 

Hz.Nebi'in iki parmak ile taş atmayı yasaklaması konusu "Kitabu'ledebilde açıklanacaktır.(Hadis no: 6220)

 

SIffin, Fırat kenarında Rakka ve Menbic arasında bulunan eski bir şehrin adıdır. Bu şehirde Hz. Ali ile Muaviye arasında bilinen hadise meydana gelmiştir.

 

Son hadis Ahmed İbn Hanbel tarafından ayrıntılı olarak rivayet edilmiştir.

 

Burada ismi belirtilmeyen kişi, Abdullah İbn Kewa'dır. Bu bilgiyi Taberi vermiştir. Bu rivayetin sebeb-i vürCıdu şu şekildedir: Irak halkının Şam halkına üstün gelmesine ramak kalmıştı. İşte tam bu sırada Amr İbnu'ı-As Mushaf1arın yükseltilmesi ve Mushaf'taki hükümlere göre amel etmeye çağırma konusunda Şamlılara bir fikir verdi. Bununla zaman kazanmayı, bu sayede içine dÜştükleri zor durumdan kurtulmayı amaçlamıştı. Nitekim amacına da ulaşmıştı. Şamlılar Mushaf1arı kaldırıp "Sizinle bizim aramızda Allah'ın kitabı var," demişler, Hz. A1i'nin askerleri de bunu işitmişti. Hz. A1i'nin askerlerinin çoğu dindar idi. Sözcüler, söylenenleri Hz. Ali'ye iletmişti. Bunun üzerine Hz. Ali, kendisinin hak üzere olduğundan emin olduğu için, onlara muvafakat edip tahkime müracaatı kabul etmişti.

 

Nesaı bu rivayeti Ahmed İbn Süleyman kanalıyla Ya'la/İbeyd'den Buhari'nin senedi ile nakletmiştir. Ahmed İbn Hanbel'in rivayetinde ge2en ziyade bu rivayette de vardır. Ayrıca bu rivayette "Biz SIff1n'de idik," sözÜnQer{ sonra şu ziyade bulunmaktadır:

 

Savaş klZlŞlp Şamiıların ölü sayısı artınca Amr İbnu'ı-As, Muaviye'ye "Mushaf'ı Ali'ye gönder ve onu Allah'ın kitabına davet et. O, bunu kabul edecektir," dedi. Nihayet biri Mushaf'ı Hz. Ali'ye getirip "Sizinle bizim aramızda Allah'ın kitabı var," dedi. Hz. Ali de; "Allah'ın hükümlerini uygulamaya herkesten daha yakın olan benim. Elimizde Allah'ın kitabı var," şeklinde karşılık verdi. Bu esnada bizim o dönemde kurra/okuyucular olarak nitelendirdiğimiz Hariciler, kılıçlarını kuşanmış olarak geldiler ve şöyle dediler: "Ey müminlerin emiri! Bi bu insanları beklemeyiz! Allah aramızda hüküm verene kadar bunların üzerine kllıçlarımlZla yürümeye ne dersin!" İşte bu esnada Sehl İbn Huneyf kalktı.

 

----İbn Hacer'e göre 4841. hadis ile 4842. hadis bir hadis olduğu için, o burada İmam Buharl'nin dört hadis zikrettiğini söyledi. Ancak ihtisarı yapan Ebu Suhayb Adevi bunu tek hadis olarak değil, farklı iki hadis olarak vermiştir. Dolayısıyla yukarıda beş hadis görünmektedir. 

 

Sehl'in "Tahkimi reddetme konusunda kendinizi suçlayın!" sözü Haridiere yöneliktir. Çünkü onların çoğu tahkimi kabul etmez ve "Allah'tan başka hiç kimsenin hükmü yoktur," der. Hz. Ali, onların "Allah'tan başka hiç kimsenin hükmü yoktur," sözleri hakkında "Bu, kendisiyle batıl kastedilen doğru bir sözdür," demiştir. Sahabenin önde gelenleri, onlara, Hz. Ali ile uyum içinde olmalarını ve maslahatIarı en iyi bilen olduğu için onun görüşlerine muhalefet etmemeyi tavsiye etmişti. Sehl de Hudeybiye'de yaşadıklarını onlara anlatmış, kendilerinin o gün savaşma konusunda kararlı ve kendilerine teklif edilen barışa yanaşmama eğiliminde olduklarını, ancak sonradan en uygun davranış ın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in tespit ettiği hareket tarzı olduğunun ortaya çıktığını ifade etmiştir.

 

Bu olay hakkında "Kitabu istitabeti'l-mürteddın"de ayrıntılı açıklama yapılacaktır. Ayrıca bu olayın Hudeybiye antlaşması ile ilgili açıklamaları "Kitabu'şşurD.t"ta ayrıntılı biçimde yapılmıştı.