SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1760 >>

EK SAYFA – 1760-6

HUMEZE,  FİL,  KUREYŞ,  MAUN SURELERİ

HUMEZE SURESİ:

 

{الحطمة} /4/: اسم النار، مثل: {سقر} /القمر: 48/ و/المدثر: 26، 27، 42/.     و: {لظى} /المعارج: 15/.

الحطمة  Hutame kelimesi, سقر  sakar ve لظى laza gibi Cehennemin isimlerinden biridir.

 

AÇIKLAMA : Yukarıdaki açıklama Ferra'ya aittir. O şöyle demiştir: ...........Leyunbezenne "kişi ve malı [Cehenneme] atılır," demektir. الحطمة Hutame ise سقر sakar ve لظى laza gibi Cehennemin isimlerinden biridir.

 

 

FİL SURESİ:

 

ألم تر  Elem tera (Fil 1) "öğrenmedin mi?" anlamına gelir.

 

قال مجاهد: {أبابيل} /3/: متتابعة مجتمعة.       وقال ابن عباس: {من سجيل} /4/: هي سنك وكل.

Mücahid şöyle demiştir: أبابيل Ebabil (fil 3) "peşpeşe, grup grup" anlamına gelir. İbn Abbas şöyle demiştir: من سجيل  Min siccil (fil 4) "senk" ve "kil" kelimelerinden mürekkeptir.     '

 

AÇiKLAMA : Ferra : ألم تر elem tera'yı şöyle açıklamıştır: "Habeşliler ve filden haberin yok mu?" Ferra bu ifadeyi bu şekilde açıklamıştır. Çünkü Hz. Nebi Fil olayını yaşamamıştır. Çünkü Fil olayının olduğu sene doğmuştur.

 

Taberı, Suddı ve İkrime kanalıyla İbn Abbas'tan şöyle nakletmiştir: Senk "taş," kıl "toprak" demektir. Bu yorumun açıklaması Hud Suresi'nin tefsirinde geçmişti.

 

 

KUREYŞ SURESİ:

 

وقال مجاهد: {لإيلاف} /1/: ألفوا ذلك، فلا يشق عليهم في الشتاء والصيف. {وآمنهم} /4/: من كل عدوهم في حرمهم.    قال ابن عيينة: لإيلاف: لنعمتي على قريش.

Mücahid لإيلاف  li iIaf (Kureyş 1) hakkında şöyle demiştir: Kureyşliler tİcari sefer/ere alışmışlardı. Artık yaz ve kış aylarında tİcari sefer/er düzenlemek onlara zor gelmiyardu. وآمنهم ve amenehum (Kureyş 4) "kendi harem bölgelerinde bütün düşmanlarına karşı onları güven içinde kıldı" anlamına gelir.  İbn Uyeyne şöyle demiştir: لإيلاف  Li ilaf "Kureyşe verdiğim nimetim için" an-

 

AÇIKLAMA : لإيلاف  li ilaf ifadesindeki lam harf-i cerrinin bir önceki surede anlatılan olaya bağlı oldugu söylenmiştir. Bu harf-i cerrin "Kureyşe verdiğim nimete hayret ederim" gibi mukadder bir cümleye bağlı olduğu da ileri sürülmüştür.

 

Halil İbn Ahmed şöyle demiştir: ...........Fe'l-ya'budu ifadesinin başına ... fe harfi gelmiştir. Çünükü bundan önceki ifade şart manası taşımaktadır. Şöyle ki;

 

Eğer bu Ev'in Rabbine önceki nimetinden dolayı kul olmuyorlasa, bu surede bahsi geçen uzlaşıp anlaşmadan dolayı kulolsunlar.

 

 

MAUN SURESİ:

 

وقال مجاهد: {يدع} /2/: يدفع عن حقه، يقال: هو من دععت. {يدعون} /الطور: 13/: يدفعون. {ساهون} /5/: لاهون. {والماعون} /7/: المعروف كله، وقال بعض العرب: الماعون: الماء، وقال عكرمة: أعلاها الزكاة المفروضة، وأدناها عارية المتاع.

Mücahid şöyle demiştir: يدع Yedu'u "yetimin hakkına ulaşmasına engel olur," anlamına gelir. Bu kelimenin "ittim" anlamına gelen دععت dea'tu fiilinden türediği açıklanmıştır. Nitekim يدعون yuda'un (Tur 13) kelimesi Kur'an'da bu manada kullanılmıştır. ساهون Sahun (Maun 5) "gafiller" demektir. الماعون Maun (Maun 7) "bütün iyilikler" anlamında kullanılır. Bazı Araplar bu kelimenin "su" anlamına geldiğini söylemiştir. İkrime ise şöyle demiştir: Maunun en üst mertebesi farz kılınan zekat, en alt mertebesi ise bir eşyayı ariyeten vermektir.