SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEFSİR

<< 1753 >>

EK SAYFA – 1753-8

MÜRSELAT SURESİ

وقال مجاهد: {جمالات} /33/: حبال. {اركعوا} صلوا {لا يركعون} /48/: لا يصلون.

Mücahid şöyle demiştir: جمالات  Cimalat (Mürselat 33) "halatlar,. اركعو irkeu "namaz kılın, لا يركعون la yerkeun "namaz kılmazlar" anlamına gelir.(Mürselat 48)

 

وسئل ابن عباس: {لا ينطقون} /35/. {والله ربنا ما كنا مشركين} / الأنعام: 23/. {اليوم نختم على أفواههم} /يس: 65/. فقال: إنه ذو ألوان، مرة ينطقون، ومرة يختم عليهم.

İbn AbbMa لا ينطقون la yentikun,(Mürselat 35) والله ربنا ما كنا مشركين vallahi Rabbina ma künna muşrikin (En'am 23) ve اليوم نختم على أفواههم el-yevme nahtimu ala efvahihim (Yasin 65)

 

 

1. BAB

 

حدثني محمود: حدثنا عبيد الله، عن إسرائيل، عن منصور، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبد الله رضي الله عنه قال: كنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، وأنزلت عليه: {والمرسلات}. وإنا لنتلقاها من فيه، فخرجت حية، فابتدرناها، فسبقتنا فدخلت جحرها. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (وقيت شركم، كما وقيتم شرها).حدثنا عبدة بن عبد الله: أخبرنا يحيى بن آدم، عن إسرائيل، عن منصور: بهذا. وعن إسرائيل، عن الأعمش، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبد الله: مثله.وتابعه أسود بن عامر، عن إسرائيل. وقال حفص وأبو معاوية وسليمان بن قرم، عن الأعمش، عن إبراهيم، عن الأسود.قال يحيى بن حماد: أخبرنا أبو عوانة، عن مغيرة، عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبد الله.وقال ابن إسحاق، عن عبد الرحمن بن الأسود، عن أبيه، عن عبد الله.

 

[-4930-] Abdullah r.a.'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idik. Ona "ve'l-mürselati" şeklinde başlayan sure indi. Biz de bu sureyi onun ağzından öğrendik. Bu esnada bir yılan çıktı. Hemen onu öldürmeye yeltendik. Ancak yılan bizden hızlı çıktı ve birden yuvasına girdi. Hz. Nebi de şöyle buyurdu: "Yılan sizin şerrinizden korundu, siz de yılanın şerrinden korundunuz. "

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا جرير، عن الأعمش، عن إبراهيم، عن الأسود قال: قال عبد الله:

 بينا نحن مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في غار، إذ نزلت عليه: {والمرسلات}. فتلقيناها من فيه، وإن فاه لرطب بها، إذ خرجت حية، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (عليكم اقتلوها). قال: فابتدرناها فسبقتنا، قال: فقال: (وقيت شركم، كما وقيتم شرها).

 

[-4931-] Abdullah İbn Mes'ud r.a.'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte mağarada idik. Bu esnada Mürselat Suresi indi. Bu sureyi onun ağzından öğrendik. Hz. Nebi bu sureyi daha yeni bitirmişti ki, birden bir yılan peyda oldu. BUnun üzerine Allah Reslilü Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Onu öldürmeniz gerekir" dedi. İbn Mes'ud olayı anlatmaya şöyle devam etti: Hemen yılanı öldürmek için harekete geçtik. Ancak yılan bizden hızlı çıktı. İbn Mes'ud şöyle devam etti: Hz. Nebi şöyle buyurdu: "Siz yılanın şerrinden korunduğunuz gibi, yılan da sizin şerrinizden korundu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Hakim sahih bir senede Ebu Hureyre'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir: .......... Ve'l-murselati urfen ayeti "iyilikle gönderilen meleklere yemin olsun" anlamına gelir.

 

Mücahid ............elem nec'ali'l-erda kifata ayetinde (Mürselat 25) geçen .........kifat kelimesi hakkında şöyle demiştir: Insanlar yeryüzünde yaşarlar ve ölünce de oraya gömülürler. Yine Mücahid şöyle demiştir: .........Furata (Mürselat 27) "tatlı su," .....cimalat (Mürselat 33) ise "köprü halatı" anlamına gelir. Bu son açıklamayı Firyabi, Ebu Nüceyh kanalıyla Mücahid'den senetli olarak nakletmiştir. İbnu't-TIn ise şöyle demiştir: "Mücahid şöyle dedi: ..........Cimalat kelimesi hem cim harfinin dammesi, hem de kesresi ile okunur ve "siyah develer" anlamına gelir. Bu kelime ...........cimale'den türemiştir. ...........Cimale de ....cemel kelimesinin çoğuludur. Tıpkı .....hacer kelimesinin çoğulunun ........hicara olması gibi." Bu kelimeyi ............cimalat şeklinde çoğulokuyanlar, bunun anlamının "kalın ip" olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Nitekim Mücahid ............hatta yelice'l-cemelu fi semmi'l-hiyat ayetinde (A'raf 40) geçen ........cemel kelimesini "gemi halatı" olarak açıklamıştır. Ferra da bu kelimenin "kalın ip" anlamına geldiğini söylemiştir.

 

Abd İbn Humeyd, Ali İbn Zeyd kanalıyla Ebu'd-Ouha'nın şöyle söylediğini nakletmiştir: Nafi' İbn Erzak ile Atıyye, İbn Abbas'a gelip "Bize ......la yentikun, (Mürselat 35) ........sümme innekum yevme'l-kıyameti  ınde Rabbikum tahtesimun,(Zümer 31) .............vallahi Rabbina ma kunna müşrikin (En'am 23) ve ...........vela yektumunallahe hadısa ayetlerini açıkla" dediler. İbn Abbas da şöyle cevap verdi: Yazıklar olsun sana İbn Erzak! Kıyamet günü uzun bir gündür. Bu günde çeşitli merhaleler olacaktır. Bir an gelecek mü şrikler konuşamayacak, sonra onlara müsaade edilecek, onlar da davalaşacaklar. Ardından Allah dilerse yemin ve inkar edecekler. Bunu yaptıkları zaman Allah Teala onların ağızlarını mühürleyecek. Bundan sonra organlarına emredilecek, onlar da kendilerinin yaptığı amellere şahitlik edecekler. Sonra dilleri kendilerinin yaptıklarını aleyhlerine şahitlik ederek söyleyecek. İşte bu durum; 'Allah'tan hiçbir haberi gizleyemezler, '(Nisa 42) ayeti ile açıklanmıştır."

 

باب: قوله: {إنها ترمي بشرر كالقصر} /32/.

2. "O, SARAY GİBİ KOCAMAN KIvILCIM SAÇAR,"(Mürselat 32) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا محمد بن كثير: أخبرنا سفيان: حدثنا عبد الرحمن بن عابس قال: سمعت ابن عباس: {إنها ترمي بشرر كالقصر}. قال: كنا نرفع الخشب بقصر ثلاثة أذرع أو أقل، فنرفعه للشتاء، فنسميه القصر.

 

[-4932-] Abdurrahman İbn Abbas r.a.'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir. İbn Abbas'ın şu ayeti ...........inneha termi bişerarin ke'l-kasari şeklinde okuduğunu ve ardından şunları söylediğini işittim: Biz odunu üç zira' uzunluğunda veya bundan daha kısa bir uzunlukta kaldırıp kış için saklardık. Bu şekildeki odun parçalarına da "kasar" derdik.

 

Tekrarı: 4933

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

.........Kasar kelimesi .........kasra kelimesinin çoğuludur. Deveboynu uzunluğundaki odun anlamına gelir. İbn Abbas'ın ............kasar kıraati de bunu desteklemektedir. Bir görüşe göre ağacın gövdesine, bir başka görüşe göre ise devenin boynuna kasar denir.

 

باب: قوله: {كأنه جمالات صفر} /33/.

3. "HER BİR KIVILCIM, SANKİ BİRER SARI DEVE GİBİDİR, "(Mürselat 33) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عمرو بن علي: حدثنا يحيى: أخبرنا سفيان: حدثني عبد الرحمن ابن عابس: سمعت ابن عباس رضي الله عنهما: {ترمي بشرر}. كنا نعمد إلى الخشبة ثلاثة أذرع أو فوق ذلك، فنرفعه للشتاء، فنسميه القصر. {كأنه جمالات صفر} حبال السفن تجمع حتى تكون كأوساط الرجال.

 

[-4933-] Abdurrahman İbn Abbas r.a.'ın şöyle söylediği rivayet edilmiştir: İbn Abbas'ın ........termi bişerar (kıvılcım saçar)(Mürselat 32) ayetini okuduğunu ve şöyle söylediğini işıttim: Biz üç zira' uzunluğunda veya bundan daha uzun odunları arar ve onları kış için kaldırıp saklardık. Bunlara da "kasar" adını verirdik. ........Keennehu cimalatun sufr ayetinde geçen .........cimalat kelimesi "gemi halatları" anlamına gelir. Bu halatlar birbirlerine eklenirdi, nihayet bir adam boyuna ulaşırdl.

 

باب: قوله: {هذا يوم لا ينطقون} /35/.

4. ‘‘BU, (KAFİRLERİN) KONUŞAMAYACAKLARI BİR GÜNDÜR, "(Mürselat 35) AYETİNİN TEFSİRİ

 

حدثنا عمر بن حفص بن غياث: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش: حدثني إبراهيم، عن الأسود، عن عبد الله قال:

 بينما نحن مع النبي صلى الله عليه وسلم في غار، إذ نزلت عليه: {والمرسلات}. فإنه ليتلوها، وإني لأتلقاها من فيه، وإن فاه لرطب بها، إذ وثبت علينا حية، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (اقتلوها). فابتدرناها فذهبت، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (وقيت شركم، كما وقيتم شرها).

قال عمر: حفظته من أبي: في غار بمنى.

 

[-4934-] Abdullah (İbn Mes'ud)'un şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir mağarada idik. Bu esnada Mürselat suresi indi. Hz. Nebi okuyor, ben de onun ağzından bu sureyi öğreniyordum. Hz. Nebi sureyi daha yeni bitirmişti ki, birden üzerimize bir yılan sıçradı. Hz. Nebi:

 

"Onu öldürün!" dedi. Hemen onu öldürmeye koyulduk. Ancak yılan kaçtı. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Siz onun şerrinden korunduğunuz gibi, o da sizin şerrinizden korunmuştur." Ömer İbn Hafs İbn Gıyas şöyle demiştir: Babamdan bu rivayeti "Minadaki bir mağarada" şeklinde ezberlemiştim.